sayma yüzleri
geçer gider resim
rengi ruhsarı solmaz
sayma aklında tut goncaları
ağıtları gül kurusu
kanar
bir ay daha kırpıldı
güneş fersiz soluk
kayık olmak vardı sularda
ya da cemrenin sonuncusu kadar mağrur
su olup akmak
olgun ateş kadar yanmak/yakmak
Karanlıkta konuşma
Duyamıyorum...
Gün ışıyınca gel
Görmem gerek
Yüzün, ellerin
İlle de gözlerin olmalı
kırıldıkça toplanan
parçalarında
bütünlenen
adı kadın
sularda unutulmuş aksi
gülüşleri nisan
kavrulmuş topraktan putlarım
yazısız yüzüm güneşe aya dönük
soysuzdur ölüm zamansız
meleklerin sırası şimdi
aşk şeytana yakıştı
kavanozda saklı rüzgarım
sınırı yok sözün/ulaşır
tırnaklarım/takılı kaldı
uçuştu ellerim
kazıdım ufukları/yemyeşildi
yanlar tutulu
yanardöner yansı
cezayı beklersen/çekersin
içinde/gizli cellat
elinde kamçı
çakılı kaldım duvarda
gözlerin/izden kaçıyor
koşarken düşürdüm
kendimi yolda
gölgesiz ağaçlarım/
hain çiçeklerim/
düğümlenir kelimeler
maziye yutkunarak
üşümelerde yeşil
mor gecelerde ay sıcak
yıldız nerede
1.
derken gözümden damlar üzüm
yakıp geçen pürü gazab
şarab-ı nuhi gibi bin yıllık hüzünle
özümü yürüdüm
hiçliğime ya da varlığıma çaldı dilim.
Nurdan Ünsal ismi bir ışığı çağrıştırıyor bana...
etkilenmemek işten değil..
teşekkürler lal olmuş naçarlara dil olunduğu için..
teşekkürler lal olmuş naçarlara dil olunduğu için..