bin küsürlerden kalma bir kelepçe
bileklerimde
ona yakın bir tarihten kalma prangalar vurulmuş
öteki bileğime de
sırtımda kırbaçlar
yaşa! diyorlar bana
çapkın bir müzik kulaklarımı tırmalıyor
o an tırnaklarım göğsümü parçalamak istercesine
bir şeyleri arıyor
herşeyi unutturacak
tüm kaybedişleri,
tüm varlığımı,
klozet, alaturka, alafranga...
ne farkeder? ? ?
ben yine de bir şeylerin üstündeyim
bir şeyler çıkarmak istercesine
ıkınıyorum hayata karşı
ıkınıyorum nefesimin kesildiği
geçmişi yıkarken
bir yaş daha süzülüyor
sayfaların arasından
kalemimin ucundan
perde iniyor
yeni kaderler çizilsin
kara yılanım şu boş odada
sızıyorum,
akıyorum
buz gibi tenimle...
öyle bir yalnızlık kokusu
sinmiş ki duvarlara
Hayallerimdeki gerçekliğin
Mum ışığındaki sülieti
Yaşattığım varlığındaki 'tin'
Sen ve sadece
Senin içinde varolan
Gök kuşağındaki
nereye dayayım şu başımı?
nereye?
cemile çiçeklerine destek olmuş
bir duvara mı?
yoksa;
dizimi koluma destek yaptığım
geceyi renklerle kırmalı
güneşi geceyle renklendirip
aşkı nefretle örtmeli
beni sensiz doğurmalı annem
ışıldıyor yazıtlar yıldızların astığı gecemde
Bir oyun oynadım
Tanrı'nın yenildiği
İyilerin zaptedildiği
Morun sıcak olduğu
Kıblenin kuzey olduğu
Bir düş vaadettim çocuklara
bir kız sevdim
hiç kimsenin sevmediği
elma şekeri yalamış
kocaman dudaklı,
şekilden şekile giren
hafif çekik bakışlı.
hayatta yapacak çok da bir şey yok aslında....ben her istediğimi yaptım.. kendim gibi yaşadım asla bir başkası olmadım... ben evrimimi tamamlamış bir kelebek isem ve hayat sadece tek bir borcum kaldığını söylüyorsa bana onu da inşallah yakında başaracağım.... sadece zmana ihtiyacım var biraz da para ...