uğurlar olsun!
boynuna asılı bir muska
eline dokunmuş bir diken
ağzını öpmüş bir dudak
seyirler olsun!
yıllar sonra özlenmiş birdeniz
kendime bir ev inşaa ettim
kapısı-penceresi olmayan
sadece bir delik
girişi olup
çıkışı olmayan
önce çocukluğumu soktum içeri
bir sürahi su koydum masaya
gelen içsin
giden tükürsün diye...
bir çelme taktım hayata
eğilip kirli ayaklarımdan
öpsün diye...
asma altı var ya
bizim Emine'nin abisinin yaptığı
hani geçen yaz
Hüseyin'in kendini astığı
ip çürükmüş,
ölmedi velet
ıslanmamış kuru aşkların tohumları
kısır çocukları gibi
yeşeren bahçemin
doğmadan ölmüş bebekler
açılmamış gözler
uçsuz bucaksız çöllerdeki
burçak tarlasında
adımlarımı sayıyorum
1,2,3,4,5...
çöl;
idama götüren bir suçtu belki ilk çağda
belki fahişe belki cadı diye
atılan kazanlarda, taşlar altında
kadın olmak öyle ağır bir yük
öyle sancılı bir doğum ki
doğan her bebek hep bir piç hep bir kız
parmaklarım bazen bir çöp olup
gezinir toprağın bedeninde
bazense bir ot olup
sızar boyalarını taşların üzerine
bir kalemim olamasa da
elimde dilimde sensizliğinde...
bir sonbahar notası kulaklarımda
ayaklarım çıplak
çıplak kuru otlar üstünde
boynu bükük bir başağın
ninni söylüyor bir başkası ona
kuşlar rüzgara inat uçuyor
kız kulesini beklemeye
and içen yılan
bir bekçiden daha serin
daha çalışkan
heykel olmuş
saç kıvrımlarının bittiği yerde
hayatta yapacak çok da bir şey yok aslında....ben her istediğimi yaptım.. kendim gibi yaşadım asla bir başkası olmadım... ben evrimimi tamamlamış bir kelebek isem ve hayat sadece tek bir borcum kaldığını söylüyorsa bana onu da inşallah yakında başaracağım.... sadece zmana ihtiyacım var biraz da para ...