Hep hatırla dostlarını
Sen vekilsin, millet asıl
Hiç incitme astlarını
Sen vekilsin, millet asıl
Millete tepeden bakma
TÜRK-İSLÂM ÜLKÜSÜNÜN GÖZÜ PEK EVLÂDI: OSMAN YÜKSEL SERDENGEÇTİ
M. NİHAT MALKOÇ
Kişi Vardır Sözde Davasıyla Yükselir, Kişi Vardır Hakikat Davasını Yükseltir
Bazı insanlar vardır ki davaları için yaşarlar. Onların bu fâni dünyada davaları dışında herhangi bir şahsî beklentileri ve çıkarları yoktur. Bazı sözde davalar da vardır ki sadece kişileri ayakta tutmak için birer köprü vazifesi görürler. Oldum olası davası için yaşayan asil insanlara gıpta etmişimdir. Onlardaki eğilmezliğe ve bükülmezliğe hayran kalmışım. Hele yolunda gittikleri dava hak ve hakikat davasıysa hayranlığım katlanarak alabildiğine büyüdükçe büyümüştür.
Dünya kurulalı beri, ilelebet devam edecek olan kutlu İslâm davası nice neferler tanımıştır. Kimler gelmiş kimler geçmiş dünya denen bu koca sahneden. Yunus Emreler, Mevlânalar, Mehmet Akifler, Bediüzzamanlar, Cahit Zarifoğlular, İsmet Özeller, Necip Fazıllar ve Sezai Karakoçlar bunlardan sadece birkaçıdır. "Bu dava, ayıya dayı demeyenlerin davasıdır” diyen Osman Yüksel Serdengeçti de bu güzel davanın gözü pek neferlerindendi. İnandığı dava uğrunda defalarca tevkif edilen Serdengeçti, dinî değerlerin yok farz edildiği bir dönemlerde idam cezasına bile çarptırılmıştı.
BİLLUR BİR AVİZE BURSA’DA ZAMAN
M.NİHAT MALKOÇ
Bursa, Uludağ’ın koynunda uyur her gece. Sağanak yağmurlar emzirir kuruyan toprağını. Masum gözbebeklerinin pırıltısında uyanır her sabah… Bir simitçinin mahmur sesiyle sokaklar gerinir, uyanır derin uykusundan. Kıtlama içilen demli bir çayın huzuru hiçbir şeye değişilmez sabahın kör saatlerinde. Çayla simidin dostluğu sofraların ağır misafiri İskenderi bile kıskandırır. Uludağ doğan güneşe selam durur kristal bakışlarıyla. Zirvedeki bulut göz kırpar asırlık çeşmelerin gümüş işlemeli kurnalarına. Yamaçlara sıkıca tutunan sisler örter tüllerin ardında saklanan emsalsiz güzelliği. Şehrengizler hasedinden dört parçaya bölünür kelimelerin billur fanusunda. Vaktin tenhasında uyur geçmişe dair düşler ve sükûtu öğüten gülüşler... Tepeler çiçeklerle bezenir mor şafakların uykuya daldığı demlerde.
Kaldırımlarında tarihin ayak sesleri saklıdır Bursa’nın. Hüzün sarmaşıkları sarmıştır hatıraların eşiğini. Zamanın beşiğinde sallanır mazinin görkemli saltanatı. Uçsuz bucaksız göklere karışır emek bahçesinde akıtılan terlerin misk ü amber kokusu. Gökkuşağının yedi rengi siner cumbalı evlerin bahçelerine. Ölümü dipdiri kılar soğuk mermer taşlarının ihtişamı. Hicran bir hüzün demeti bırakır yürek kapılarına. Karşılıksız kalır uzaklara gönderilen gül kokulu, hasret yüklü mektuplar… Düşler hüzün elbisesini kuşanır, arz-ı endam ederek süzülür geçmişin kapı aralığından. Yitik güneşler ansızın belirir ufkun ardından. Yara almış hatıralara merhem olur yarına dair düşlerimiz. Koca çınarların gölgesinde soluruz dünün siyah beyaz duygularını. Sebillerden akan berrak sular ruhların kirini süzer kuşatılmış zaman imbiğinden. Esrik duygular gölgelerin eteğine tutuşur vaktin derinliklerinde. Bursa’da zaman büyür.
Ovanın yeşilini, göğün mavisini giyinir genç bir kız edasıyla her sabah Bursa… Ulu çınardan bir iri yaprak düşer… Çınar yine de bir şey kaybetmez gözleri kamaştıran ihtişamından. Ölüm çalar ruhların kilitli kapısını. Tozlu albümlerde kalan yarısı yırtık bir fotoğraf, yaşama dair tek tanığınız olur. Ayaklanır, sımsıcak soluğu kesme taşlara sinen küllenmiş tarih. Toprağının kara bağrında yatar yeşil sarıklı Osman Gaziler, Somuncular, Üftadeler… Mermerlerin nabzından ve âminler yankılanan kubbelerden bir el uzatılır yaşayan fanilere. Tarihe tanıklık etmiş Orhan Camii salâtsız felah olmayacağını haykırır günde beş kez süngü misali minarelerinden. Ruhlar kıyama durur servilerin zikre daldığı aydınlık seherlerde.
Köyde herkes ne sıcaktı
Yüzler güleç, alın aktı
Bu şehirler bizi yaktı
Durup ağıt söyleyeyim
Şehir seni neyleyeyim?
Trabzonlu Şehit Komiser…
…Ahmet Çamur’un aziz ruhuna tazimle…
Vatan darda diye koştun yiğidim! ...
Şanlı bayrağımda al Ahmet Çamur! ...
Ayyıldız altında coştun yiğidim! ...
Dinleyin ey yârenler Sur’da ağıt sesi var! ...
Şehidin sılasında yaş döken annesi var
Bembeyaz güvercinler vuruldu kanadından
Zalim istedi diye, geçmedi muradından
Destan yazar yiğitler, mübarek kanlarıyla
Yurda bedel öderler, muazzez canlarıyla
Her şey unutulsa da şehitler unutulmaz
Hafızalarımıza kazınır şanlarıyla
Güllerin ibadeti kokmaktır bilesin can!
Suların ibadeti akmaktır bilesin can!
Yandım tutuştum diye şekva eyleme bülbül!
Sevdanın ibadeti yakmaktır bilesin can!
Kederdeyim, içimde bir sızım var
Yurda âşık kızanım var, kızım var
Vatanını satanlara sözüm var
Hainlerin nesilleri kurusun
Yüce Rabbim milletimi korusun
Kâinatın sırlarına...
Erenlere selâm olsun
Aşk bağından gonca güller...
Derenlere selâm olsun
Hakikati önümüze...
Antoloji ile tanışalıdan beri M.Nihat Malkoç u çok okudum. Akıcı uslubuyla yazılmış her türlü yazısını takip etmeye çalışıyorum.Güzel,anlaşılır bir dille bilgi dehasını harika bir şekilde kullanarak, Türkiye nin şu anda içinde bulunduğu gerçekleri, bütün açıklığı ile kaleme alabilen ender bir evlat ...
Antolojide yeni tanıdığım şiirleriyle temayüz etmiş ender
şahsiyetlerden biri.
Şiirleriyle ustalığını mısra mısra ortaya döküp sergilemiş
kuvvetli bir kalem.
O'nun şiirlerinde madde ile mananın ahengini görürsünüz.
Selam olsun şair yüreğine...
Selam olsun şair do ...