-Aç kapıyı bezirgânbaşı!
-Kapı hakkı ne verirsin?
-Ardımdaki yâdigâr olsun.
Anadolu köylerinden biri...
Çok eski bir zamanı gösteriyor takvimler..
Gül mü yaraladı yine göğsünü?
Nedir bu feryadın yaralı bülbül?
Şirindir suretin, sevdim süsünü,
Al, beyaz üstüne karalı bülbül.
Ben de âşık oldum bir gül cemâle,
sokağı dönen ihtiyar
söyleme elma çiçeğini
yıldızlar ağlar belki
gam eser martılardan
yassı dağlar boyunca
hatıralar çatı katında
İstanbul bugün ne kadar güzel görünüyor
Sanki ufkunda Nedim’den bir gazel görünüyor
“Küşâde tâli’im hem bahtım uygun”
Bir kadeh bin ömre bedel görünüyor
Kanıyorsun orda sen ey siyah gül…
Mutsuz ve perişân, ağlamaklısın;
Nâfile feryâdda zavallı bülbül.
Şiir gibi üzgün, dokunaklısın.
Kopardılar seni, sen de haklısın;
Tab-ı âşıkanemi rüzgâr söylesin
Feryâd-ı derunumu kuşlar söylesin
Hâme yazanda kıssa-i perişanım
Beni ol dilbere giriftâr söylesin
Serçeler de ağlar dostlar
Gökte yalnız uçunca…
Yalnızlık siyahtır,
Kanar ölümün avuçlarında…
Bir eski şarkıdır yalnızlık
Bir yalnızlık vapuru geçerdi bu limandan,
Tüm kapılar üstüme kapanırdı, üşürdüm,
Bütün şarkılar yarım kalırdı dudağımda,
Deli dolu bir rüzgâr gözlerimi alırdı.
Bir yalnızlık vapuru geçerdi bu limandan,
Kimi zaman düşüme
Eski bir Anadolu köyü girer,
Buz gibi çeşmeleriyle,
Bir ormanın gölgesinde…
Köy horozları öter ilkin
Tanyeri ağarırken.
Ol demler ki yüreğimizde bahar gezerdi
Gönül bir şûh-i cihâne giriftâr gezerdi
Nedim'in gazelinde fa i la tün saklıydı
Itri'nin şarkısında belki hicazkâr gezerdi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!