Ağardı saçlarımın her bir teli
Dertlerim büktü "elif "gibi duran beli
Üşüdü tenim Şubat’ta
Kalmadı gözlerimin feri
Yaş oldu elli
Yaşlanmışım belli
Geldi benim de sıra y/aşı
Aşı yaptırayım derken
Gözü çıkarıp
Aldırmak istemem kaşı
Ha aşısız ha aşılı
Sonunda konacak musalla taşı
Üç yüz altmış beş gün geldi geçti
Yokluğun Kerem gibi dağları deldi geçti
Kavuşalım diye gözlerim yollarda
Gönlüm yüreğime umutlar biçti
Ooof ooof gelmedin
Allah kahretsin
Ne ustayım, ne bekçiyim, ne inşaatta işçi.
Ne avukatım, ne öğretmenim, ne de dişçi.
Meteliksiz,
Yevmiyesiz bir şairim.
Bileğimin gücü, alnımın teri, az da olsa emeğim.
Yer
Gök inler
Güneş mutlulukla doğar
Hüzünlü bulutlar küme küme dağılır
Yıldızlar sabaha kadar uyumaz
Ve Gaziantep
Fransızların elinden kurtulur
Kimileri kaçar, kimileri yaralı, kimileri ölür
Kökleri kurutulur
25 Aralık 1921'den beri
6.317 şehitlerle anılır
Radyo da güftesi buruk ölmeyen şarkılar
Zeki Müren söylüyor
Kemanlar öyle içli
Ud’lar öyle dertli ki
Yanaklarımdan ince ince yaşlar süzülüyor
Radyo da güftesi buruk ölmeyen şarkılar
Zeki Müren söylüyor
Kemanlar öyle içli
Ud'lar öyle dertli ki
Yanaklarımdan ince ince yaşlar süzülüyor
Bir kuş gibi titrer bedeni
Üşürdü
Odun kömür nasıl alacağını düşünürdü
Bir ayağı aksak yürürdü
Yağmurlarda karlarda gidemez bakkala
Kaç gün önceden aldığı ekmeği bölüşürdü




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!