Nerde bir gül görsen hemen meyledersin,
Vuslat senden uzak heyhât, feryâd etme.
Gülşende açmış gül, dertle seyredersin,
Mâtemli nâğmeyle, gönlü viran etme.
Dilinden düşenler hep sitem, hep keder,
Sen özgür tutsaksın, ben esir özgür,
Olmazlardan seni, göremiyorum.
Sen aşk sefilisin, ben aşksız özgür,
Felsefe nerede, bulamıyorum.
Sönmeyen yangına, çareyim dedin,
Düşlerim sürgün oldu, hasretin acısında.
Güneş artık doğmuyor, fermanınla gizlendi.
Yaşanan efsanenin, ayrılık sancısında,
İnfaza giden ruhum, nutuksuz kilitlendi.
Sevdanın pençesine, serçe gibi takıldım.
Can Gülüm,
veda mektubumdan sonra aylar ve mevsimler birbirini kovaladı.. Sana yazıp da göndermediğim bu kaçıncı mektubum, ben de bilmiyorum.. Nasıl gönderebilirdim ki? Aşkımızı bitiren, aramızdaki tüm bağları acımasızca koparan sendin.. Henüz yaşamadığımız o yüce aşkı mezara gömmeyi hiç istemedim.. Bana yüreğinin dokunuşuyla dünyaya meydan okuyacak güç verdiğini, bir tek sözünün beni sana bağlayacağını anlatamadım.. Gözlerinin içinde gördüğüm, aşk tapınağında okuduğum duam, tuttuğum dileğim olduğunu tüm lügatları kullandım da, yine de sana ifade edemedim..
'Sana kalbimden Taç Mahal yaptım. Sultanı ben, Şahı sensin, saltanatın ise yüreğim' dedim.. 'Taç Mahal ölü bir aşkın anıtıdır' dedin.. Sana olan aşkımın derinliğini, zaman ötesi de yaşayacağını sana inandıramadım.. Sen 'ebedi aşk yok' diyerek kanatlarımı kırdın ve bana diyecek söz bırakmadın..
Sinemin yedi katında, hazine saklanır
Görmeyi bilmeyenlere, perdeler kapanır
Karanlıklarda kalanlar, sanma ki paklanır
Dostluğun enginliğinde, bir olur gönüller
Erenlerin dizeleri, derindi mest oldum
Vuslatsız kanayan sevdamıza,
Kaç şiir, kaç destan yazdım.
Yürek sarayımda Şehinşahdın.
Sen tacı, tahtı terkederken,
Ben aşkıma mezar kazdım.
Anıtı gömdüğümü hiç görmedin.
Gülen mavilerin, can geliniydim,
Gelinlik karardı, geceye serdim.
Çağlayan hislerin, ak menziliydim;
Gözümdeki yaşlar, kör ruha akmış.
Demek ki sevdamız, eriyip bitmiş,
Sen, uygarlık Sümer´de doğmadan önce de tarihi yazdın
Medeniyet taş beşikte sallanırken, kavimlerin yıldızıydın.
Büyük İskender´in kılıcı Pers İmparatorluğu´na inerken,
Gönlünde gizemli aşkı, ruhunda hoyratca esen fırtınaydın.
Ne mümkündür seni sinemden silmek,
Gözlerinden akan kanı bilmemek,
Yüreğinde acı hep ilmek ilmek,
Vuslat sende sakın unutma emi.
Sessizce gidişle unuttum sanma,
Köprü altında,
Küçük bir çocuk..
Ayakları çıplak,
Acıyor, üşümüş.
Kara yazısı,
o bebekken,
şiirlerini zevkle okuduğum şairin hayatı bu pazar günü ANAYURT gazetesi EDEBİYAT DÜNYASI köşesinde yer alacaktır.
başarılar dilerim
şiirlerini zevkle okuduğum şairin hayatı bu pazar günü ANAYURT gazetesi EDEBİYAT DÜNYASI köşesinde yer alacaktır.
başarılar dilerim
şiirlerinizle a-listesi sayesinde tanıştım.birinci ve ikinci sırayı gerçekten hak etmişsiniz.etkileyicisiniz.bu kalemi takibe devam derim....