Savrulmuş bir yaprak gibi, tutunacak dal kalmamış
Suya hasret toprak gibi, kurudukça hâl kalmamış
Dedi: Durmaz yanar içim, benim çilem hiç bitmez mi
Bir hastalık bir de geçim; bu acı bu dert yetmez mi
Durdu bir an sessiz kaldı, mendilini yoklayarak
D oğan güneş değil midir?..
İ lk seherde kıran zifiri karanlığı
R engine renk kattıkça, yeşerten yaprağı
E l verip tohuma yatak eden toprağı
N arlandıran harmanda kavruk yanağı...
Dışarda kar deli boran
Yer uyumuş gök pervane
Yoktur ki bir halim soran
Ben çaresiz bir divane
Gece biter söker şafak
Senelerdir süren çabadan sonra
Nice engelleri aşıyor doktor
Hipokrat yemini ettiği anda
En büyük gururu yaşıyor doktor
Stetoskop eksik olmaz elinden
Bir o yana bir bu yana
Savurdu bizi savurdu
Döndüm baktım suratına
Ne uzaylı ne gavurdu
Ne solu belli ne sağı
Çanakkale Çanakkale
Gel de bak bugün şu hale
Uzak yoldan dostlar gelmiş
Göz çağlar gönül şelale
Umut hep umut yarına
Baktım içten yorumuna
Canlar beni mutlu etti
Kars'tan İzmir Çorum'una
Dostlar beni mutlu etti
Boşnak Gürcü Çerkez Kürdü
Ortasında genç bir kent; Ankara, İstanbul’un
Ne hüzün kalır ne dert, düşerse eğer yolun
Her bir yönüyle cömert her zaman rahat olun
Gök mavi, dağ yeşil; doğan ne güzel Düzce
Hititler’den bu yana, eski zamandan beri
Zümrüt misali yayla, nakşeder latif şehri
Akar nazlı edayla, gerdanı Çoruh Nehri
Kır çiçekleri süsler; dağı, taşını Bayburt
Mesken olur da besler; kurdu, kuşunu Bayburt
Bin bir çeşit nefaset, peynirinden keteye
Eceabat dokulu, Ece Ayhanlar gibi
Gam yüklü nice kalpler, gönülde yaşlar bizim
Çanakkale kokulu, tüm kahramanlar gibi
Yürekli cesur alpler, dik duran başlar bizim
Gök başak, kuru burçak; şen harman, puslu ova
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!