Zaman denilen nehir,
Ne diyarlardan geçmiş,
Kalmamış birtek şehir,
Onun suyundan içmiş…
Erimeyen kalmamış,
Efsunlu sularında,
Kiminin sakalı ak,
Kimi ilkbaharında…
Kah sahralardan akıp,
Dinlenmiş ovalarda,
Kah yükseklere çıkıp,
Coşmuş çağlayanlarda..
Kirlenmiş temiz suyu,
Uğrak verdiği yerde,
Berraklık onun huyu,
Yıkanmış her seferde..
Nehirin menziline
Akışı sürecektir,
Son durağa gelince,
Yolcular inecektir.
O menzil öyle yer ki,
Kurulmuş büyük Pazar,
Nehirle gelen herkes,
Yükünü burda satar.
Ne biriktirdi ise
Yolculukta yanına,
Şimdi hepsi döküldü,
Pazarcı tahtasına.
Kimi bal ile helva,
Kimi güller sümbüller.
Kimi zekkum ve zifir,
Çirkef dolu zembiller..
Bal ve sirke karışık
Kiminin sofrasında
Yüzler ekşi buruşuk
Tad yok sefer tasında.
Neş’e içinde kimi,
O gün alış-verişten,
Kimi matem içinde,
Memnun değil gidişten.
Bir çoğu ister geri,
Dönsün bindiği yere,
Tazelesin yükünü,
Pazarda geçenlerle..
Lakin sular yokuşa
Asla akıtılamaz.
Yüklerin üzerine,
Hiç bir şey katılamaz.
Pazara mal toplayan,
Daha yolculuktasın! ..
Dönüş olmayan yolda,
Geçer mal toplayasın…
16,04,2008
Tuncer AkbabaKayıt Tarihi : 1.6.2008 15:53:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!