Bir nefesin icindeki ebediyeti hissederken Avucumuzun icinde gezinirken sonsuzluk Vicdaha hesap veren ahlakla yürürken o yolu Göklerde YILDIZ I§IK olmak ne muhtesemdir kimbilir.. :) GökseL~
Her akşam üstü, havanın kararmaya yüz tuttuğu bir anda ansızın çıkıverir karşımıza. Gitgide koyulaşan karanlıkta pırıltısıyla gözümüzü kamaştırıverir. Sanki söz vermişçesine her akşam üstü ve yine söz verdiği yerdedir. Bilirim ki sözünün eridir ve herdaim öyle kalacaktır.
Onu beklemesi bile güzeldir. Parmak parmak sayarım güneşin ufukla buluşmasını ve yine bilirimki güneş elini eteğini yeryüzünden çektiğinde, beni yıldızıma kavuşturacaktır.
Bir çok insan gibi bende korkarım karanlıktan daha ziyade algılayamadıklarımdan.. Lakin yıldızımı görmebilmek için katlanmam gereken ne ceza varsa çekebilirim. Bilirim ki sonunda yıldızımı göreceğim.
Her ayın yirmisinde parlak bir ışık topu oluverir ay. Tüm ihtişamını seriverir gözler önüne. Ammavelakin bilirim, geçicidir bu eşsiz güzellik.
Gelelim çoban yıldızına: her akşam söz verdiği yerde olacaktır, ve olurda. Güneşin çekilip, aydınlığın sona erdiği noktada...
Efendim, zamanında, çok eski zamanlarda Tanrı’nın huzuruna çıkan Harut ve Marut adlı iki melek (bu kutsal kitaplarda geçen isimlerin neden kafiyeli olduğu konusunu hâlâ çözmüş değilim; Davut ve Callud, Mikail, Cebrail, İsrafil, Azrail vs.) insanların tüm nimetlere karşın nasıl böyle nankör, şehvet düşkünü ve katil olabilecekleri konusunda istişâre yaparlar… Tanrı bu ya insafa gelmiş bir kere ve ademoğlunu fazla küçümsediklerini söylerler… Hattâ meleklerle bir anlaşama yapar ve onlara ademoğluna ait şehvet, hırs ve mülk edinme duygusunu aşılar onları yeryüzüne gönderir… Tabi gündüz yeryüzüne inecekler insan kılığında gece Tanrı’dan aldıkları özel bir duayı okuyup şifre yapacaklar, gece tekrar gökyüzüne çıkacaklar…
Tanrı melekleri sınamak için onlara üç gün mühlet verecektir… Nihayet İsrail oğullarının yaşadıkları bölgenin birine, -ki, bu lut bölgesi olduğu rivayet edilir- Lut gölü çevresindeki bir kente inerler… Hemen ilk günden Zehra adında bir kadınla tanışırlar; Zehra, nam salmış bir afettir, bol bol şarap içer, seks yapar ve canının dilediğini öldüren bir kadındır… Günümüze uyarlansa ismi Sermaye Aysel, Vampir Emel ya da panter Emel vs gibi bir şey olurdu :) Neyse ki Zehra, Harut ile Marut’u ilk gün yoldan çıkarır ve ikisiyle de ilişkisi olur, akşam olur melekler mahçup mahçup gökyüzüne çıkarlar… Ertesi gün yine inerler ve Zehra dün geceki zevki yaşamaları için belâlısı olan bir genci öldürmelerini ister… İki sınanma meleğimiz bunu da yaparlar ve gece yarısı yine şifreyi okuyup çıkarlar gökyüzüne… Tanrı bu arada görüşmüyor bunlarla... Üçüncü gün indiklerinde akşam parti vereceğini söyler Zehra, akşam olduğunda şaraplar açılır afyonlar hazırlanır ve bu üçlü keyfince takılır Harut ve Marut artık cenneti dünyada bulmuş iki mutlu mesut melektir…
İlk iki günden uyanık olan Zehra okudukları duayı ezberleyip tam gece yarısı duayı okur ve gökyüzüne çıkar… Böylece tüm günahlarından arınmış olur ve gökyüzünün en parlak yıldızı oluverir; biz, ona bugün ‘Venüs’ diyoruz… En güzel yıldızdır da…
Ha, Harut ile Marut’a ne olmuş? .. Onlar da ibret-i âlem olsun diye Lut gölünün tavanına başları aşağı doğru sonsuza kadar asılmışlardır, Lut çukurundan hâlâ koku gelmekte ve dikkatli dinlenildiğinde sesler gelmektedir… Harut ile Marut un sesleri olduğu rivayet edilir…
Şimdi, demek ki neymiş: boş yere eşref-i mahlûkat (yaratılanların en şereflisi) denmemiş insanoğluna… Mâdem böyle, neden hâlâ insanlara Tanrının verdiği değer verilmiyor, deyip konuyu kapatıyorum…
Zühre’nin boy ve beden ölçülerine ait herhangi bir emâre yok, ama muhtemelen Gilbert Alexandre De Severac’ın Harem güzeli adlı tablosundaki kadın gibidir…
Derler ki,aşk da unutulurmuş her şey gibi.Hem de yaşayıp bittikten,soğuyup küllendikten sonra değil,tam da doludizgin devam ederken unutulurmuş aşk. Neyse ki,Zühre yıldızı varmış göğün üçüncü katında.Halen aşık olup olmadıklarını hatırlayamayanlar,göğün üçüncü katına çıkıp,Zühre yıldızının elindeki aşk aynasına bakarlarmış.Baktıklarında gördükleri yüz,aşık oldukları kişinin yüzü olurmuş. Derler ki,bazıları sadece zifiri karanlık görürmüş aynada.Böylelerinin hafızalarından şüphe etmeleri yersizmiş.Çünkü tekleyen hafızaları değil,yürekleriymiş.(Elif Şafak-Mahrem)
Yıldıza andolsun batarken. Arkadaşınız sapıtmadı, azdırılmadı. Kendi hevasından konuşmuyor. O ancak kendisine vahyedilen bir vahiydir. Bunu ona çok güçlü biri öğretti.'(ayet: 15) Sûreye niçin yıldıza yemin edilerek başlanıyor? Yıldız ile Muhammed'in peygamberliği arasında nasıl bir ilgi vardır? Bu yıldız hangi yıldızdır? Necm: Yıldız anlamına gelir. En-Necm ifadesiyle araplar genellikle Sü-reyya yıldızını kastederler, bazen Zühre yıldızı da kast olunur. İbn Abbas, Mücahid, Zemahşeri ve İbn Cerir bunun Süreyya yıldızı olduğunu Suddî ise Zühre yıldızı olduğunu söylemişlerdir. (1) Yıldız, hangisi olursa olsun Allah'ın bir ayeti, bir işaretidir. Karanlık bir gecede insanlara ışık tutar. Fakat, yıldızın batışı da ayrı bir müjdedir. Çünkü yıldız batar, güneş doğar. İşte Muhammed'in peygamberliğe seçildiği dönem de böyle bir dönemdir. Cahiliye karanlığı içindeki insanlara bir güneşin doğuşu müjdelenmek-tedir.
Mitolojide, şehvet, müzik ve aşkı temsil eden ve divan edebiyatımızda Zühre olarak adlandırılan bir yıldız Eski astronomi bilgilerine göre üçüncü göktedir ve kutlu bir yıldızdır. Müzisyenlerle, hânendelerin yıldızı
İran mitolojisinde adı Nâhid, Yunan mitolojisinde Afrodit, Romalıların mitolojisinde Venüs adıyla anılan bir kadın tanrıça.... Finikeliler bu tanrıya Astarte derlerdi. Tabiatın doğurucu gücünü ve güzelliğini temsil eden yıldız
Gelecek
aşk ne zaman
MERHABA BEN TERAZİ BURCUNDA DOĞDUM YILDIZIM ZÜHRE ANLAMI NEDİR SAYGILAR
bende zuhre yildizi varmi
bende zühre yıldızı var mı
Bir nefesin icindeki ebediyeti hissederken
Avucumuzun icinde gezinirken sonsuzluk
Vicdaha hesap veren ahlakla yürürken o yolu
Göklerde YILDIZ I§IK olmak ne muhtesemdir kimbilir.. :)
GökseL~
Zühre Yıldızını kandil yapsam yoluna..
zühre yıldızı = çoban yıldızı
Her akşam üstü, havanın kararmaya yüz tuttuğu bir anda ansızın çıkıverir karşımıza. Gitgide koyulaşan karanlıkta pırıltısıyla gözümüzü kamaştırıverir. Sanki söz vermişçesine her akşam üstü ve yine söz verdiği yerdedir. Bilirim ki sözünün eridir ve herdaim öyle kalacaktır.
Onu beklemesi bile güzeldir. Parmak parmak sayarım güneşin ufukla buluşmasını ve yine bilirimki güneş elini eteğini yeryüzünden çektiğinde, beni yıldızıma kavuşturacaktır.
Bir çok insan gibi bende korkarım karanlıktan daha ziyade algılayamadıklarımdan.. Lakin yıldızımı görmebilmek için katlanmam gereken ne ceza varsa çekebilirim. Bilirim ki sonunda yıldızımı göreceğim.
Her ayın yirmisinde parlak bir ışık topu oluverir ay. Tüm ihtişamını seriverir gözler önüne. Ammavelakin bilirim, geçicidir bu eşsiz güzellik.
Gelelim çoban yıldızına: her akşam söz verdiği yerde olacaktır, ve olurda. Güneşin çekilip, aydınlığın sona erdiği noktada...
Efendim, zamanında, çok eski zamanlarda Tanrı’nın huzuruna çıkan Harut ve Marut adlı iki melek (bu kutsal kitaplarda geçen isimlerin neden kafiyeli olduğu konusunu hâlâ çözmüş değilim; Davut ve Callud, Mikail, Cebrail, İsrafil, Azrail vs.) insanların tüm nimetlere karşın nasıl böyle nankör, şehvet düşkünü ve katil olabilecekleri konusunda istişâre yaparlar… Tanrı bu ya insafa gelmiş bir kere ve ademoğlunu fazla küçümsediklerini söylerler… Hattâ meleklerle bir anlaşama yapar ve onlara ademoğluna ait şehvet, hırs ve mülk edinme duygusunu aşılar onları yeryüzüne gönderir… Tabi gündüz yeryüzüne inecekler insan kılığında gece Tanrı’dan aldıkları özel bir duayı okuyup şifre yapacaklar, gece tekrar gökyüzüne çıkacaklar…
Tanrı melekleri sınamak için onlara üç gün mühlet verecektir… Nihayet İsrail oğullarının yaşadıkları bölgenin birine, -ki, bu lut bölgesi olduğu rivayet edilir- Lut gölü çevresindeki bir kente inerler… Hemen ilk günden Zehra adında bir kadınla tanışırlar; Zehra, nam salmış bir afettir, bol bol şarap içer, seks yapar ve canının dilediğini öldüren bir kadındır… Günümüze uyarlansa ismi Sermaye Aysel, Vampir Emel ya da panter Emel vs gibi bir şey olurdu :) Neyse ki Zehra, Harut ile Marut’u ilk gün yoldan çıkarır ve ikisiyle de ilişkisi olur, akşam olur melekler mahçup mahçup gökyüzüne çıkarlar… Ertesi gün yine inerler ve Zehra dün geceki zevki yaşamaları için belâlısı olan bir genci öldürmelerini ister… İki sınanma meleğimiz bunu da yaparlar ve gece yarısı yine şifreyi okuyup çıkarlar gökyüzüne… Tanrı bu arada görüşmüyor bunlarla... Üçüncü gün indiklerinde akşam parti vereceğini söyler Zehra, akşam olduğunda şaraplar açılır afyonlar hazırlanır ve bu üçlü keyfince takılır Harut ve Marut artık cenneti dünyada bulmuş iki mutlu mesut melektir…
İlk iki günden uyanık olan Zehra okudukları duayı ezberleyip tam gece yarısı duayı okur ve gökyüzüne çıkar… Böylece tüm günahlarından arınmış olur ve gökyüzünün en parlak yıldızı oluverir; biz, ona bugün ‘Venüs’ diyoruz… En güzel yıldızdır da…
Ha, Harut ile Marut’a ne olmuş? .. Onlar da ibret-i âlem olsun diye Lut gölünün tavanına başları aşağı doğru sonsuza kadar asılmışlardır, Lut çukurundan hâlâ koku gelmekte ve dikkatli dinlenildiğinde sesler gelmektedir… Harut ile Marut un sesleri olduğu rivayet edilir…
Şimdi, demek ki neymiş: boş yere eşref-i mahlûkat (yaratılanların en şereflisi) denmemiş insanoğluna… Mâdem böyle, neden hâlâ insanlara Tanrının verdiği değer verilmiyor, deyip konuyu kapatıyorum…
Zühre’nin boy ve beden ölçülerine ait herhangi bir emâre yok, ama muhtemelen Gilbert Alexandre De Severac’ın Harem güzeli adlı tablosundaki kadın gibidir…
Saygılar :)
zuhre yildizi
kamerin
matlubun yildizi
arabi ayin
zühre yildizi
kamerin
arabi ay
matlubun yildizi
bunlari bana aciklarsaniz memnun olurum mersi
ZÜHRE YILDIZI ALEVİ TOPLUMUNDA ŞU ŞEKİLDE GEÇMEKTEDİR
Başımız elif-i taç
Anlımız zühre yıldızı
Kaşlarımız kalem-i kudret
Gözlerimiz nur-u hidayet
Kulaklarımız şebber-i şübber
Burnumuz hoşmayı cennet
Agzımız kelime-i şahadet
Dilimiz mürşit
Dişlerimiz Hasan-ül askeri
Çenemiz talip
Göğsümüz yaylayı cennet
Kollarımız dest-i bilayet
Dizlerimiz secdey-i bağdet
Ayaklarımız hakiturap
Aşkla çarpan yürekler sanırım bu yıldızın ışığında daha kolay bulurlar yollarını...
Derler ki,aşk da unutulurmuş her şey gibi.Hem de yaşayıp bittikten,soğuyup küllendikten sonra değil,tam da doludizgin devam ederken unutulurmuş aşk.
Neyse ki,Zühre yıldızı varmış göğün üçüncü katında.Halen aşık olup olmadıklarını hatırlayamayanlar,göğün üçüncü katına çıkıp,Zühre yıldızının elindeki aşk aynasına bakarlarmış.Baktıklarında gördükleri yüz,aşık oldukları kişinin yüzü olurmuş.
Derler ki,bazıları sadece zifiri karanlık görürmüş aynada.Böylelerinin hafızalarından şüphe etmeleri yersizmiş.Çünkü tekleyen hafızaları değil,yürekleriymiş.(Elif Şafak-Mahrem)
zühre yıldızı nedir
zühre yıldızı
Yıldıza andolsun batarken. Arkadaşınız sapıtmadı, azdırılmadı. Kendi hevasından konuşmuyor. O ancak kendisine vahyedilen bir vahiydir. Bunu ona çok güçlü biri öğretti.'(ayet: 15)
Sûreye niçin yıldıza yemin edilerek başlanıyor? Yıldız ile Muhammed'in peygamberliği arasında nasıl bir ilgi vardır? Bu yıldız hangi yıldızdır?
Necm: Yıldız anlamına gelir. En-Necm ifadesiyle araplar genellikle Sü-reyya yıldızını kastederler, bazen Zühre yıldızı da kast olunur. İbn Abbas, Mücahid, Zemahşeri ve İbn Cerir bunun Süreyya yıldızı olduğunu Suddî ise Zühre yıldızı olduğunu söylemişlerdir. (1)
Yıldız, hangisi olursa olsun Allah'ın bir ayeti, bir işaretidir. Karanlık bir gecede insanlara ışık tutar. Fakat, yıldızın batışı da ayrı bir müjdedir. Çünkü yıldız batar, güneş doğar.
İşte Muhammed'in peygamberliğe seçildiği dönem de böyle bir dönemdir. Cahiliye karanlığı içindeki insanlara bir güneşin doğuşu müjdelenmek-tedir.
venüs
Sandım ki Zöhre yıldızı
Şavkı beni yaktı geçti
Mitolojide, şehvet, müzik ve aşkı temsil eden ve divan edebiyatımızda Zühre olarak adlandırılan bir yıldız Eski astronomi bilgilerine göre üçüncü göktedir ve kutlu bir yıldızdır. Müzisyenlerle, hânendelerin yıldızı
İran mitolojisinde adı Nâhid, Yunan mitolojisinde Afrodit, Romalıların mitolojisinde Venüs adıyla anılan bir kadın tanrıça.... Finikeliler bu tanrıya Astarte derlerdi. Tabiatın doğurucu gücünü ve güzelliğini temsil eden yıldız