Bozok Yayalası'nın kışı en uzun ve çetin geçen rakımı yüksek bir orman köyüdür. Anlatılan rivayete göre; köyün yerleştiği yer evvelden gür ormanla kaplıymış. Osmanlı İmparatorluğu döneminde askerden ve suçlu olarak kaçan kişilerin saklandığı ve izlerini kaybettirdiği yermiş. Köyün camisinin bulunduğu yerde öküz kaybolsa bulunamazmış. Köye ilk gelen yerleşik sülâle Mıstılıoğlu sülâlesiymiş. Su sülâle bir müddet burada yaşadıktan sonra Tokat-Almus'a göçmüşler. 17 sene orada kaldıktan sonra, bu sülâleden birisi oradaki bir ağanın kızını kaçırınca, tekrar köye dönmüşler. İkinci olarak Gafuroğulları sülâlesi gelmiş. Sonra bunları Hacı Veliler, Osmankâgiller ve Davutlar sülâlesinin yerleşmeleri izlemiş. Onyedi hane olarak kurulduğu anlatılan bu rivayetlerdendir.
Adına niçin 'Karalık' denmiş. Bu konuda da yine iki rivayet var. Birincisi 'Kışın uzun, bol kar yağması ve uzun süreli kalması. İkincisi engebeli ve alçak bir yerde kurulmuş, yılda geçen kapalı gün sayısı çok fazla olduğundan köyün adına 'Karalık' denmiş.
Yazın buz gibi suları, temiz havası ve ormanıyla en güzel dinlenilecek ve piknik yapılacak yaylalık bir köydür.
Erkek Nüfus
458
Kadın Nüfus
425
Toplam Nüfus
883
Hudutları:
Doğuda Karahacılı, batıda Gökiniş, güneyde Araplı ve kuzeyinde Tipideresi köyleri ile çevrilidir.
Halkı tarım ve önemli sayılacak miktarda havancılıkla geçimini sağlarlar. Özellikle gençlerin çoğu dışarıda işçilik yapmaktadır
Eğitim-öğretim 1966 yılında yapılan okulda başlamış
Kız Öğrenci
86
Erkek Öğrenci
91
Toplam Öğrenci
177
Öğretmen Sayısı
8
Cami 1963, minaresi ise 1992 yılında yapılmış. Köy halkının yaptığı Kur'ân Kursu'nda öğrenciler kurs görmektedir
Tülek Mahmut, Mayıh, Kekilli, Kör Ibıç, Omulu, Tıhı, Kırbız, Patos Mehmet, Gibi, Kayış Mehmet, Kaliteli, Tıtırık.
Görev Yapan Muhtarlar:
Mahmut Erol, Osman Yıldız, Mehmet Kaya, Nazir Uğur, Mustafa Sahan, Cemal Yalnız, Hacı Ali Kılıç, Ataç Aktaş, Fevzi Gündüz, Şinasi Sahan
Görevli Muhtar
Aziz Uğur
Şeyh Sait Evliyası:
Çevre halkı tarafından ziyaret edilen iki yatır vardır. Bunlardan birisi köyün içindeki Şeyh Sait Evliyasıdır. 1960 yılında 75 yaşında iken vefat
Haberi Arkadaşına Gönder
Yazı boyutu eden Topalın Ömer 'Ömer Çevik' bu türbe ile ilgili gördüğü rüyayı köylülere anlatmış. Rüyasında; nur yüzlü, yaşlı sakallı bir kişi 'Benim Adım Şeyh Sait. Ben Babalı Köyü'ndenim. Burada şehit düştüm' demiş. O günden beri Şeyh Sait türbesi olarak bilinir.
Anlatılanlara göre; geçmişte burayı 'Hazine var, burada türbe yok.' diye kazmışlar. Çıkan insan kemiklerini dışarı atmışlar. Burayı kazan kişileri o gece sabaha kadar korkutmuşlar.
Bu türbeyle ilgili şahit olduğu bir olayı Muhteber Akça anlattı. 'Bir gün kocam eve gelmeyince dışarı bakmaya çıkmıştım. Türbenin olduğu yerde bir ağ sakallı, nur yüzlü ihtiyar beni çevirdi 'dön evine git' dedi. Eve geldiğimde kocam oturuyordu.
-Şuradaki ihtiyarı gördün mü? dedim. -Sus, dedi. Ben de gördüm. Kimseye söyleme.
Bu türbe hakkında daha çok olay anlatılıyor. Deliren, cin tutan insanlar ziyaret ederler
Halil Baba Yatırı: İlçenin en yüksek tepelerinden Karalık ile Gevrek Köyü arasında yükselir. Halil Baba'ya çıkıldığı zaman Erciyas Dağı'nı görebilirsiniz. İşte bu yüksek noktada Horasan erlerinden ermiş üç kişiden birinin bu tepenin doruğunda medfun olduğu rivayet edilir. Rivayete göre; Halil Baba, Ali Baba ve Hasan dede'nin üç kardeş olduğu Halil Baba'nın burada, Ali Dede'nin Karalık-Gökiniş arasındaki yüksek tepenin; Hasan Dede'nin ise Gökiniş-Velöldük-Doğanlı sınırındaki tepede olduğu anlatılmaktadır. Bu üç ermiş kişinin kardeş oldukları ve aynı dönemde yaşadıkları söyleniyor.
Halil Baba yatırını ziyarete gelenler; ellerinde bir odun parçası getirirler. Allah rızası için iki rekat namaz kılarlar.
Dilek tutar, dua ederler. Şeyhlerin Ahmet Efendi Hazretleri, kendisini ziyarete gelenlere bir sohbeti esnasında 'Halil Baba'yı ziyaret edin. Orası boş değil.' dediği anlatılmaktadır.
Ali Baba Türbesi: Halil Baba Türbesi gibi burası da kutsal bir ziyaret yeri olarak kabul edilir. Karalık-Gökiniş arasında Halil Baba ile Hasan Dede'nin ortasında en yüksek tepeye otağını kurmuş bir Horasan Alpereni olduğu rivayet ediliyor. Ortanca kardeş olduğu için ikisi arasında yerleşmiş
Gazi ve şehitler: Mayığın İsmail (Akça) , Süleyman Yaşar (110 yaşında vefat etmiş) bu köyden Çanakkale ve İstaklâl Harbi'ne katılan kahraman gazilerimizden rahmetli Omulu (Ömer Kaplan) ise Çanakkale'de şehit olmuş. Kahraman Gazi Süleyman Yaşarla ilgili şu hikaye çok ibret verici;
'Süleyman Yaşar, Çanakkale Savaşına katılmış büyük kahramanlıklar göstermiş savaşın çetin bir sahnesinde cephede düşmanı tanımada şüpheye düşmüş. Bir ihtiyar (Ak saçlı, nur yüzlü) peydah olmuş orada. İhtiyar:
- O askerler bizden yavrum korkmayın, demiş. O ihtiyarın Faraşlı Hacı Ahmet Efendi olduğunu tanımış. Köye dönünce sormuş. 'Vefat etti' demişler. Gitmiş, kurban kesmiş, ziyaret edip, dua etmiş kabri başında
Lo Baba: Şeref Yıldız bu köylü. Taksi çalıştırmakta. Hasta olan Şeref Yıldız'a koşuyor. Şeref Yıldız geleni getirip gideni götürüyor. Ama kimse taksi parası vermiyor. Sadece 'Allah razı olsun, baban hayrı olsun.' diyorlarmış. Şeref Yıldız'ın canına tak etmiş. Bir gün eline cımbarı olduğu gibi babasının mezarına dikilmiş:
-Lo baba...! Sen beni sadece hayır için mi yetiştirdin, demiş Çalmış mezar taşına cımbarı (sopayı)
Küçük Karalık Mezrası: Karalık Köyü'nün 3 km. güney doğusunda 2 hanelik bir mezradır. Karalık Köyü'ne bağlıdır. Önceden 20 hane iken 18 hanesi göç etmiş Büyükbaş hayvancılığı yapmaktalar. Çökelik, peynir ve yağ yapımından geçimlerini sağlamaktadırlar. Bu mezrayı Renciler sülâlesi (Yozgat'tan yayla için gelmişler.) kurmuş. Sonra Yörükler sülâlesi gelmiş. Şimdi sadece 2 hane kalmış. 17 nüfus hayatlarını idame ettiriyorlar. Hiçbir resmi ve sosyal kurum yok.
Küllük Boğası: Gelin eve indikten sonra damat, damat odasına götürülür. Bir delikanlı odanın kapısını kilitleyerek töre ister. 'Küllük Boğası gelmeden kapıyı açmam' der. Bayraktar kapının aralığından töresini verir. Kapı açılır. Akşama da bulgur pilavının üzerinde esas töre gelir. Parçalanmadık horoz budu. Yani 'Küllük Boğası'
Karalık Köyü
Bozok Yayalası'nın kışı en uzun ve çetin geçen rakımı yüksek bir orman köyüdür. Anlatılan rivayete göre; köyün yerleştiği yer evvelden gür ormanla kaplıymış. Osmanlı İmparatorluğu döneminde askerden ve suçlu olarak kaçan kişilerin saklandığı ve izlerini kaybettirdiği yermiş. Köyün camisinin bulunduğu yerde öküz kaybolsa bulunamazmış. Köye ilk gelen yerleşik sülâle Mıstılıoğlu sülâlesiymiş. Su sülâle bir müddet burada yaşadıktan sonra Tokat-Almus'a göçmüşler. 17 sene orada kaldıktan sonra, bu sülâleden birisi oradaki bir ağanın kızını kaçırınca, tekrar köye dönmüşler. İkinci olarak Gafuroğulları sülâlesi gelmiş. Sonra bunları Hacı Veliler, Osmankâgiller ve Davutlar sülâlesinin yerleşmeleri izlemiş. Onyedi hane olarak kurulduğu anlatılan bu rivayetlerdendir.
Adına niçin 'Karalık' denmiş. Bu konuda da yine iki rivayet var. Birincisi 'Kışın uzun, bol kar yağması ve uzun süreli kalması. İkincisi engebeli ve alçak bir yerde kurulmuş, yılda geçen kapalı gün sayısı çok fazla olduğundan köyün adına 'Karalık' denmiş.
Yazın buz gibi suları, temiz havası ve ormanıyla en güzel dinlenilecek ve piknik yapılacak yaylalık bir köydür.
Erkek Nüfus
458
Kadın Nüfus
425
Toplam Nüfus
883
Hudutları:
Doğuda Karahacılı, batıda Gökiniş, güneyde Araplı ve kuzeyinde Tipideresi köyleri ile çevrilidir.
Halkı tarım ve önemli sayılacak miktarda havancılıkla geçimini sağlarlar. Özellikle gençlerin çoğu dışarıda işçilik yapmaktadır
Eğitim-öğretim 1966 yılında yapılan okulda başlamış
Kız Öğrenci
86
Erkek Öğrenci
91
Toplam Öğrenci
177
Öğretmen Sayısı
8
Cami 1963, minaresi ise 1992 yılında yapılmış. Köy halkının yaptığı Kur'ân Kursu'nda öğrenciler kurs görmektedir
Sağlık Evi ise 1991 de yapıldı.
Köy Mevki Adları:
Sarıçiçek, Tekneli, Kötüpınar, Küçükoluk, Halilbaba, Çekmetepe, Köklü, Ağlayan Kaya, Kurt Deresi, Asacak, Kireççelanın Dere, Kağnıcıpınarı, Büyükgüney.
Lâkablar:
Tülek Mahmut, Mayıh, Kekilli, Kör Ibıç, Omulu, Tıhı, Kırbız, Patos Mehmet, Gibi, Kayış Mehmet, Kaliteli, Tıtırık.
Görev Yapan Muhtarlar:
Mahmut Erol, Osman Yıldız, Mehmet Kaya, Nazir Uğur, Mustafa Sahan, Cemal Yalnız, Hacı Ali Kılıç, Ataç Aktaş, Fevzi Gündüz, Şinasi Sahan
Görevli Muhtar
Aziz Uğur
Şeyh Sait Evliyası:
Çevre halkı tarafından ziyaret edilen iki yatır vardır. Bunlardan birisi köyün içindeki Şeyh Sait Evliyasıdır. 1960 yılında 75 yaşında iken vefat
Haberi Arkadaşına Gönder
Yazı boyutu
eden Topalın Ömer 'Ömer Çevik' bu türbe ile ilgili gördüğü rüyayı köylülere anlatmış. Rüyasında; nur yüzlü, yaşlı sakallı bir kişi 'Benim Adım Şeyh Sait. Ben Babalı Köyü'ndenim. Burada şehit düştüm' demiş. O günden beri Şeyh Sait türbesi olarak bilinir.
Anlatılanlara göre; geçmişte burayı 'Hazine var, burada türbe yok.' diye kazmışlar. Çıkan insan kemiklerini dışarı atmışlar. Burayı kazan kişileri o gece sabaha kadar korkutmuşlar.
Bu türbeyle ilgili şahit olduğu bir olayı Muhteber Akça anlattı. 'Bir gün kocam eve gelmeyince dışarı bakmaya çıkmıştım. Türbenin olduğu yerde bir ağ sakallı, nur yüzlü ihtiyar beni çevirdi 'dön evine git' dedi. Eve geldiğimde kocam oturuyordu.
-Şuradaki ihtiyarı gördün mü? dedim.
-Sus, dedi. Ben de gördüm. Kimseye söyleme.
Bu türbe hakkında daha çok olay anlatılıyor. Deliren, cin tutan insanlar ziyaret ederler
Halil Baba Yatırı:
İlçenin en yüksek tepelerinden Karalık ile Gevrek Köyü arasında yükselir. Halil Baba'ya çıkıldığı zaman Erciyas Dağı'nı görebilirsiniz. İşte bu yüksek noktada Horasan erlerinden ermiş üç kişiden birinin bu tepenin doruğunda medfun olduğu rivayet edilir. Rivayete göre; Halil Baba, Ali Baba ve Hasan dede'nin üç kardeş olduğu Halil Baba'nın burada, Ali Dede'nin Karalık-Gökiniş arasındaki yüksek tepenin; Hasan Dede'nin ise Gökiniş-Velöldük-Doğanlı sınırındaki tepede olduğu anlatılmaktadır. Bu üç ermiş kişinin kardeş oldukları ve aynı dönemde yaşadıkları söyleniyor.
Halil Baba yatırını ziyarete gelenler; ellerinde bir odun parçası getirirler. Allah rızası için iki rekat namaz kılarlar.
Dilek tutar, dua ederler. Şeyhlerin Ahmet Efendi Hazretleri, kendisini ziyarete gelenlere bir sohbeti esnasında 'Halil Baba'yı ziyaret edin. Orası boş değil.' dediği anlatılmaktadır.
Ali Baba Türbesi:
Halil Baba Türbesi gibi burası da kutsal bir ziyaret yeri olarak kabul edilir. Karalık-Gökiniş arasında Halil Baba ile Hasan Dede'nin ortasında en yüksek tepeye otağını kurmuş bir Horasan Alpereni olduğu rivayet ediliyor. Ortanca kardeş olduğu için ikisi arasında yerleşmiş
Gazi ve şehitler:
Mayığın İsmail (Akça) , Süleyman Yaşar (110 yaşında vefat etmiş) bu köyden Çanakkale ve İstaklâl Harbi'ne katılan kahraman gazilerimizden rahmetli Omulu (Ömer Kaplan) ise Çanakkale'de şehit olmuş. Kahraman Gazi Süleyman Yaşarla ilgili şu hikaye çok ibret verici;
'Süleyman Yaşar, Çanakkale Savaşına katılmış büyük kahramanlıklar göstermiş savaşın çetin bir sahnesinde cephede düşmanı tanımada şüpheye düşmüş. Bir ihtiyar (Ak saçlı, nur yüzlü) peydah olmuş orada. İhtiyar:
- O askerler bizden yavrum korkmayın, demiş. O ihtiyarın Faraşlı Hacı Ahmet Efendi olduğunu tanımış. Köye dönünce sormuş. 'Vefat etti' demişler. Gitmiş, kurban kesmiş, ziyaret edip, dua etmiş kabri başında
Lo Baba:
Şeref Yıldız bu köylü. Taksi çalıştırmakta. Hasta olan Şeref Yıldız'a koşuyor. Şeref Yıldız geleni getirip gideni götürüyor. Ama kimse taksi parası vermiyor. Sadece 'Allah razı olsun, baban hayrı olsun.' diyorlarmış. Şeref Yıldız'ın canına tak etmiş. Bir gün eline cımbarı olduğu gibi babasının mezarına dikilmiş:
-Lo baba...! Sen beni sadece hayır için mi yetiştirdin, demiş Çalmış mezar taşına cımbarı (sopayı)
Küçük Karalık Mezrası:
Karalık Köyü'nün 3 km. güney doğusunda 2 hanelik bir mezradır. Karalık Köyü'ne bağlıdır. Önceden 20 hane iken 18 hanesi göç etmiş Büyükbaş hayvancılığı yapmaktalar. Çökelik, peynir ve yağ yapımından geçimlerini sağlamaktadırlar. Bu mezrayı Renciler sülâlesi (Yozgat'tan yayla için gelmişler.) kurmuş. Sonra Yörükler sülâlesi gelmiş. Şimdi sadece 2 hane kalmış. 17 nüfus hayatlarını idame ettiriyorlar. Hiçbir resmi ve sosyal kurum yok.
Küllük Boğası:
Gelin eve indikten sonra damat, damat odasına götürülür. Bir delikanlı odanın kapısını kilitleyerek töre ister. 'Küllük Boğası gelmeden kapıyı açmam' der. Bayraktar kapının aralığından töresini verir. Kapı açılır. Akşama da bulgur pilavının üzerinde esas töre gelir. Parçalanmadık horoz budu. Yani 'Küllük Boğası'
Bu haberi FACEBOOK'ta paylaş