Her yeni eskir, her yaşayan ölür...(Hz.Amine) Yaşlılıkta insanın eskimesidir. Ama eskidikçe daha bilgili, eskidikçe daha tecrübeli, eskidikçe bu dünyayı daha iyi anlayan biri olur...
hayal edemiyorum yasliligi. bir sarki sozu var idi /umarim yaslanmadan olurum/ diye. eskiden niyetim bu idi. ama simdi yaslanmak istiyorum. bu dunya ne hale gelecek kendi gozlerimle gormek istiyorum. elde degil tabi. kader....
Yaşlılık eskimektir! Burada, yaşlılık denip de konu sınırlanmamıştır. O hâlde… Yaşlılık, evrendeki canlı ve cansız her varlık için söz konusudur. O varlık canlıysa yaşlı, cansızsa eski olur. Gene o varlık canlıysa ömrü, cansız ve kullanımdaki bir şeyse miâdı söz konusudur. Bir de, uzun zaman dilimleri olan târih ve jeoloji çağlarının, Yunanca antik, arkaik ve paleo... diye dünyâ çapında adlandırılan yaşlılık dönemleri vardır. Bu Site’de, az sayıdaki yaşlılarından biri olarak, açılmış böyle bir konuya kayıtsız kalamazdık ki, kalamıyoruz zâten. İllâ… Konu öylesine engin ki, üzerine kitaplar yazılır. Şimdi, kısa bir mesaj olarak ne yapmalı ve nasıl yazmalıyız acaba? Biz önce bunu insana indirgeyelim. Sonra buradan Türkiye’ye gelip Ora’da karar kılalım. …ve devâm edelim. Ortalama insan ömrü, ülkeler bazında tespit edilmiş olup hâlen belli bulunmaktadır. Böyle bir hesaplamada tabiatıyla çocuk ölümleri de dikkate alınmıştır. Bu tür çocuklarsa ömür ortalamasını hayli düşürmektedirler. Bu ömür Ülke’miz için yetmiş yıldır. Yâni, şahsen bizim bu ortalamayı iki yıl geçtiğimiz anlamına gelmektedir! Şaka dahi olsa… Bu demektir ki, artık krediyle ve bir yere borçlanarak yaşamaktayız! Gençlikte, yaşlılık düşüncesine yer yoktur. Zâten normali de bu olmalıdır. Aksi hâlde, o çağın tadı kaçmaz mıydı! ? Ne var ki, zaman da hükmünü icrâ edip, kişiyi sinsice ve yavaş-yavaş sarıp sarmalamaktadır. Böylece, hiç anlamadan yaşlılığın gelip çattığını görmüş oluruz. Yaşlılık, kişinin genetik yapısıyla, gençliğinin hayat tarzı ve şartlarına bağlı olarak gelir. Yâni, bir bütün olarak vücut dediğimiz cihaz veyâ makinenin kalitesi yanında, kullanımına da bağlı olarak... Ya bir takım sağlık sorunlarıyla berâber yaşlanırız veyâ sâdece mekanizması yavaşlamış olarak. Bir de zihinsel yaş ile fiziksel yaş faktörleri vardır; beynin ve bedenin ayrı-ayrı sağlık sorunları… Bunlar, kişide bâzen her ikisi birden bulunur veyâ bulunmazlar. Bâzen de bir varken diğeri yoktur. Yaşlılık, hâliyle ölümü de çağrıştırmaktadır. Ölüm mukadder olduğuna ve bir gün, bir an her nasılsa geleceğine göre… Huzur için en doğrusu, Câhit Sıtkı Tarancı gibi ona takılı kalmamaktır. Annemizden beş yaş büyük babamız, mazbut bir hayâtı olup son derecede sağlıklı yapısına rağmen, ölümcül bir hatâsı sonucu onu kaybettiğimizde, bizim bugünümüzden ancak dört ay büyüktü. Neredeyse bütün ömrünü tansiyonuyla birlikte yaşayan annemizse, geçen yaz doksanüçü tamamlayıp gözlerini yumduğunda, o günkü genel seçimi kimin kazanacağını düşünüyordu! Bir üstte C.S.Tarancı’ya değindik. Kendisi, o unutulmaz şiirinde İtalyan şâir ve politikacı Alighieri Dante’yi (Durante) örnek gösterip, otuzbeş yaşı yolun yarısı saymıştır. Oysa kırkaltı yaşında ölmüştür; yetmiş yaşa örnek gösterdiği Dante’yse ellialtısında! .. Yaşlılık deyince aklımızdan geçenler kısaca bunlar olmuştur. Mete Esin
ruhsal olarak; her yaşta olabilitesi mümkün, dünya düzenine taş gibi sağlam ve sert bir gerçekçilikle bakıp inziva eğilimi gösterme durumudur. Hamervahlığın tam zıttı gibi....
Tur otobüsü şöförünün omzuna dokunulunca adam hafifçe başını çevirmiş, bir bakmış ki elinde bir avuç badem olan yaşlı bir kadın durmakta.. Teşekkür ederek almış bademleri ve yemiş.. 15 dakika sonra yaşlı kadın tekrar şöförün omuzuna dokunup bir avuç daha badem vermiş ve bu ikramı 5 kere daha yapınca 'Zahmet ediyorsunuz efendim..' demiş saygılı şöför, ' Hep bana yedirdiniz..Biraz da kendiniz yesenize..' Çiğniyemiyorum evladım..' demiş yaşlı kadın, 'Dişlerim yok..' 'Niye satın alıyorsunuz o zaman? ..' ' Evladım ben sadece üzerindeki çikolatayı emmesini seviyorum! ..'
tüm iyi şeyler yerini tersine bırakır:güzellik / çirkinliğe,iyi huyluluk / huysuzluğa,akıllılık / alıklığa...vs.o yüzden yaşlanmadan ölmek istiyorum :))
Hayat değişik etaplardan oluşmuş bir yol güzergâhıdır. Bu yolda bazıları yürür, bazıları koşar, bazıları ise sürünür. Herkes gücüne göre hareket eder. Güçsüzler ve yaşlılar hep gerilerde kalır. Şair Ahmet Haşim ömrü bir merdivene benzeterek şöyle demişti:
“Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden, Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak...”
Hepimiz bu hayat merdivenlerini bir bir çıkıyoruz. Yükseldikçe görüş alanımız artsa da nefesimiz de o oranda azalmaktadır. Her merdiven, dermanımızı eksiltmekte, takatimizden çok şey alıp götürmektedir. Yorulsak da, daralsak da bu merdivenin en üst basamağına çıkıncaya kadar yükselişimize devam edeceğiz. Yükselirken de güneş rengi hükmündeki hatıralarımızı beraberimizde götüreceğiz. Bunlar bazen bizi sevindirecek, fakat çok kere de üzecektir. Çünkü mazinin ihtişamı hâlin acizliği karşısında hep üste çıkacaktır. Mevcut durum bizi üzmeye, yormaya, içimizdeki melali artırmaya fazlasıyla yetecektir. Vakit gelecek mevcut manzara karşısında semaya yaşlı gözlerle bakmak durumunda kalacağız.
Aynalar gençlere huzur verirken, yaşlılara korku salar. Şakaklarımızdaki beyazlar ve alnımızdaki kırışıklar üstümüze abanan yılların ürkütücü çehresini gösterir. Gerçi her yaşın kendine göre bir güzelliği olduğu gerçeğini de kabul etmek gerekir. Yaşlılık ağır bir yük olsa da, manevi açıdan bakınca kötü bir şey olmadığı görülür. Bu yaşlar bir anlamda ömrün hasat mevsimidir. Çocuklar ve torunların mürüvvetleri görülür, onların başarılarıyla gururlanılır. Çalışmaya ara verdiğimiz için bedenimiz dinlenir. Şiirimizin büyük şahsiyetlerinden Cahit Sıtkı Tarancı yaşlanmayla beraber bedenimizde ve ruhumuzda meydana gelen değişimleri hüzünlü bir edayla “Otuz Bey Yaş” adlı şiirinde bakın nasıl dile getiriyor:
“Şakaklarıma kar mı yağdı ne var? Benim mi Allahım bu çizgili yüz? Ya gözler altındaki mor halkalar? Neden böyle düşman görünürsünüz, Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor insan! Hangi resmime baksam ben değilim. Nerde o günler, o şevk, o heyecan? Bu güler yüzlü adam ben değilim; Yalandır kaygısız olduğum yalan.”
Yaşlanmak nihai kaderimizdir, ondan kaçış ancak erken ölmekle mümkündür. Bu da sanırım tercih edilen bir durum değildir. Madem yaşlanmaktan kaçış yok, o zaman bu yeni halimize alışmak gerekir. Gerçi bedenimizin fiziki olarak yaşlanmasına ruhumuz da kendince destek oluyor. Yani ruh bu yeni duruma göre değişiyor, başkalaşıyor. Hissiyatımız yaşlılığı kabul edecek hale bürünüyor. Eğer bedenle ruh bu hususta denge içerisinde hareket etmezse psikolojik sıkıntılar baş gösterir. Ruh, bedenin bu değişmiş halini kabul etmede zorlanır.
Yaşlılığa alışmak çok kolay bir şey değildir. Yaşlanan insanlarda ihtiyarlığın getirdiği fiziki olumsuzluklarla beraber, ölüm korkusu da sıkıntı teşkil eder. Allah’a ve ahiret gününü inananlar bu korkuyu hissetmezler. Bilirler ki ölüm yok oluş değil, kulluk vazifesini tamamlamış olmayla birlikte verilen bir çeşit berattır. Ne mutlu nurlu berat alabilenlere! ...
Eskiden toplumumuzda geniş aile vardı. Günümüzde yaşlılar ayrı evlerde bir başına oturuyorlar. Evlatlar anne babalarını başlarından savıyorlar. Huzurevlerinde binlerce anne baba, çocuklarının sevgisinden uzak ömür törpülemektedir. Bu, Müslüman Türk toplumuna yakışmıyor. Fazla söze ne hacet… Herkes ettiğini bulur. Ne ekerseniz onu biçersiniz.
Gençlik de defterimiz dürüldü, sayfalar bitti Ömrün sevinçli çağı o ilkbahar bitti Gençlik adı verdiğimiz o şen şakrak kuş Bilmedik ne zaman geldi, nasıl uçup gitti.
80 yasinda bir adam doktora gider.doktor adamin sagligini sordugunda adam 'harika,18 yasinda bir karim var ve benden hamile' der.
Doktor birkac dakika dusundukten sonra adama doner ve 'sana bir hikaye anlatacagim' der.
'avlanmaktan cok hoslanan bir adam varmis.her gun tufegini alarak ava gidermis. fakat bir gun dalginlikla tufek yerine semsiyesini almis. ormana gitmis. agaclarin arasinda yururken karsida bir geyik gormus. hemen semsiyeyi cikarmis ve nisan almis ve....pat....geyik yere yigilmis.'
yaşınla uğraşmıyorumkı allah daha çok ömür versin efem ben menapoz derken bu doğal süreç içinde olduğunu vurguladim yoksa senın menapozunu aşağilamak için söylemedim çünkü doğal bi olay her kadın yaşar ama bi şey var bu dönem içindesin yanı ruhsal ve psikolojık sorunların tavan yaptı yapıyor senle uğraşılmayacağını bildiğim için menapoz dedim daha açık bir ifadeyle DELIDİR NE YAPSA YERİDİR kaale almadım..! ! birde şu enteresan ısrarla kendını ispatlamaya çalışıyorsun bu senın şiddetli bir menapoz evresi geçirdiğinin delilidir :))) ayrintılı bilgi için bknz: menapoz
"Yaşlandığında üç dostun kalmışsa bahtiyarsın"
Konfüçyüs
Takke takip camiinin yolunu bulanlardir yaşlılar.
Yaşlılık kendini bırakan insanların hissettikleri duygudur.
Eskimek
Her yeni eskir, her yaşayan ölür...(Hz.Amine) Yaşlılıkta insanın eskimesidir. Ama eskidikçe daha bilgili, eskidikçe daha tecrübeli, eskidikçe bu dünyayı daha iyi anlayan biri olur...
hayal edemiyorum yasliligi. bir sarki sozu var idi /umarim yaslanmadan olurum/ diye. eskiden niyetim bu idi. ama simdi yaslanmak istiyorum. bu dunya ne hale gelecek kendi gozlerimle gormek istiyorum. elde degil tabi. kader....
Yaşlılık eskimektir!
Burada, yaşlılık denip de konu sınırlanmamıştır. O hâlde… Yaşlılık, evrendeki canlı ve cansız her varlık için söz konusudur. O varlık canlıysa yaşlı, cansızsa eski olur. Gene o varlık canlıysa ömrü, cansız ve kullanımdaki bir şeyse miâdı söz konusudur. Bir de, uzun zaman dilimleri olan târih ve jeoloji çağlarının, Yunanca antik, arkaik ve paleo... diye dünyâ çapında adlandırılan yaşlılık dönemleri vardır.
Bu Site’de, az sayıdaki yaşlılarından biri olarak, açılmış böyle bir konuya kayıtsız kalamazdık ki, kalamıyoruz zâten. İllâ… Konu öylesine engin ki, üzerine kitaplar yazılır. Şimdi, kısa bir mesaj olarak ne yapmalı ve nasıl yazmalıyız acaba? Biz önce bunu insana indirgeyelim. Sonra buradan Türkiye’ye gelip Ora’da karar kılalım. …ve devâm edelim.
Ortalama insan ömrü, ülkeler bazında tespit edilmiş olup hâlen belli bulunmaktadır. Böyle bir hesaplamada tabiatıyla çocuk ölümleri de dikkate alınmıştır. Bu tür çocuklarsa ömür ortalamasını hayli düşürmektedirler. Bu ömür Ülke’miz için yetmiş yıldır. Yâni, şahsen bizim bu ortalamayı iki yıl geçtiğimiz anlamına gelmektedir! Şaka dahi olsa… Bu demektir ki, artık krediyle ve bir yere borçlanarak yaşamaktayız!
Gençlikte, yaşlılık düşüncesine yer yoktur. Zâten normali de bu olmalıdır. Aksi hâlde, o çağın tadı kaçmaz mıydı! ? Ne var ki, zaman da hükmünü icrâ edip, kişiyi sinsice ve yavaş-yavaş sarıp sarmalamaktadır. Böylece, hiç anlamadan yaşlılığın gelip çattığını görmüş oluruz. Yaşlılık, kişinin genetik yapısıyla, gençliğinin hayat tarzı ve şartlarına bağlı olarak gelir. Yâni, bir bütün olarak vücut dediğimiz cihaz veyâ makinenin kalitesi yanında, kullanımına da bağlı olarak... Ya bir takım sağlık sorunlarıyla berâber yaşlanırız veyâ sâdece mekanizması yavaşlamış olarak. Bir de zihinsel yaş ile fiziksel yaş faktörleri vardır; beynin ve bedenin ayrı-ayrı sağlık sorunları… Bunlar, kişide bâzen her ikisi birden bulunur veyâ bulunmazlar. Bâzen de bir varken diğeri yoktur.
Yaşlılık, hâliyle ölümü de çağrıştırmaktadır. Ölüm mukadder olduğuna ve bir gün, bir an her nasılsa geleceğine göre… Huzur için en doğrusu, Câhit Sıtkı Tarancı gibi ona takılı kalmamaktır. Annemizden beş yaş büyük babamız, mazbut bir hayâtı olup son derecede sağlıklı yapısına rağmen, ölümcül bir hatâsı sonucu onu kaybettiğimizde, bizim bugünümüzden ancak dört ay büyüktü. Neredeyse bütün ömrünü tansiyonuyla birlikte yaşayan annemizse, geçen yaz doksanüçü tamamlayıp gözlerini yumduğunda, o günkü genel seçimi kimin kazanacağını düşünüyordu!
Bir üstte C.S.Tarancı’ya değindik. Kendisi, o unutulmaz şiirinde İtalyan şâir ve politikacı Alighieri Dante’yi (Durante) örnek gösterip, otuzbeş yaşı yolun yarısı saymıştır. Oysa kırkaltı yaşında ölmüştür; yetmiş yaşa örnek gösterdiği Dante’yse ellialtısında! ..
Yaşlılık deyince aklımızdan geçenler kısaca bunlar olmuştur.
Mete Esin
yaşlıyım,ancak bir ağaç gibi ayakta ve dimdik ölmek isterim
gençler bilebilse,yaşlılar yapabilse.
gençliğinde yapamadıkların,yaşlılıkta sana hüsran olarak geri döner.
bizden ne kadar da geçmiş, gösteriyor aşk
korkutan gelecek....
ruhsal olarak; her yaşta olabilitesi mümkün, dünya düzenine taş gibi sağlam ve sert bir gerçekçilikle bakıp inziva eğilimi gösterme durumudur. Hamervahlığın tam zıttı gibi....
Dünya Sağlık Örgütüne (WHO) göre; yaşlı ve yaşlılık çevreye uyum yeteneğinin azalmasına verilen isimdir...
Yaşliysan çocuklarına itiat et!
Çin Atasözü
Tur otobüsü şöförünün omzuna dokunulunca adam hafifçe başını çevirmiş,
bir bakmış ki elinde bir avuç badem olan yaşlı bir kadın durmakta..
Teşekkür ederek almış bademleri ve yemiş..
15 dakika sonra yaşlı kadın tekrar şöförün omuzuna dokunup bir avuç
daha badem vermiş ve bu ikramı 5 kere daha yapınca 'Zahmet ediyorsunuz efendim..' demiş saygılı şöför,
' Hep bana yedirdiniz..Biraz da kendiniz yesenize..'
Çiğniyemiyorum evladım..' demiş yaşlı kadın,
'Dişlerim yok..'
'Niye satın alıyorsunuz o zaman? ..'
' Evladım ben sadece üzerindeki çikolatayı emmesini seviyorum! ..'
yıllar insanın üzerine bir rahmet gibi inse...
işte o zaman kucaklarım yılları :)
denir ki bizim oralarda:
hani benim çok kuzum
hiç biri yanımda yok kuzum...
....
Herzaman yasla ilgili degildir
tüm iyi şeyler yerini tersine bırakır:güzellik / çirkinliğe,iyi huyluluk / huysuzluğa,akıllılık / alıklığa...vs.o yüzden yaşlanmadan ölmek istiyorum :))
BİR GÜN SEN DE YAŞLANACAKSIN! ...
M.NİHAT MALKOÇ
Hayat değişik etaplardan oluşmuş bir yol güzergâhıdır. Bu yolda bazıları yürür, bazıları koşar, bazıları ise sürünür. Herkes gücüne göre hareket eder. Güçsüzler ve yaşlılar hep gerilerde kalır. Şair Ahmet Haşim ömrü bir merdivene benzeterek şöyle demişti:
“Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak...”
Hepimiz bu hayat merdivenlerini bir bir çıkıyoruz. Yükseldikçe görüş alanımız artsa da nefesimiz de o oranda azalmaktadır. Her merdiven, dermanımızı eksiltmekte, takatimizden çok şey alıp götürmektedir. Yorulsak da, daralsak da bu merdivenin en üst basamağına çıkıncaya kadar yükselişimize devam edeceğiz. Yükselirken de güneş rengi hükmündeki hatıralarımızı beraberimizde götüreceğiz. Bunlar bazen bizi sevindirecek, fakat çok kere de üzecektir. Çünkü mazinin ihtişamı hâlin acizliği karşısında hep üste çıkacaktır. Mevcut durum bizi üzmeye, yormaya, içimizdeki melali artırmaya fazlasıyla yetecektir. Vakit gelecek mevcut manzara karşısında semaya yaşlı gözlerle bakmak durumunda kalacağız.
Aynalar gençlere huzur verirken, yaşlılara korku salar. Şakaklarımızdaki beyazlar ve alnımızdaki kırışıklar üstümüze abanan yılların ürkütücü çehresini gösterir. Gerçi her yaşın kendine göre bir güzelliği olduğu gerçeğini de kabul etmek gerekir. Yaşlılık ağır bir yük olsa da, manevi açıdan bakınca kötü bir şey olmadığı görülür. Bu yaşlar bir anlamda ömrün hasat mevsimidir. Çocuklar ve torunların mürüvvetleri görülür, onların başarılarıyla gururlanılır. Çalışmaya ara verdiğimiz için bedenimiz dinlenir. Şiirimizin büyük şahsiyetlerinden Cahit Sıtkı Tarancı yaşlanmayla beraber bedenimizde ve ruhumuzda meydana gelen değişimleri hüzünlü bir edayla “Otuz Bey Yaş” adlı şiirinde bakın nasıl dile getiriyor:
“Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.”
Yaşlanmak nihai kaderimizdir, ondan kaçış ancak erken ölmekle mümkündür. Bu da sanırım tercih edilen bir durum değildir. Madem yaşlanmaktan kaçış yok, o zaman bu yeni halimize alışmak gerekir. Gerçi bedenimizin fiziki olarak yaşlanmasına ruhumuz da kendince destek oluyor. Yani ruh bu yeni duruma göre değişiyor, başkalaşıyor. Hissiyatımız yaşlılığı kabul edecek hale bürünüyor. Eğer bedenle ruh bu hususta denge içerisinde hareket etmezse psikolojik sıkıntılar baş gösterir. Ruh, bedenin bu değişmiş halini kabul etmede zorlanır.
Yaşlılığa alışmak çok kolay bir şey değildir. Yaşlanan insanlarda ihtiyarlığın getirdiği fiziki olumsuzluklarla beraber, ölüm korkusu da sıkıntı teşkil eder. Allah’a ve ahiret gününü inananlar bu korkuyu hissetmezler. Bilirler ki ölüm yok oluş değil, kulluk vazifesini tamamlamış olmayla birlikte verilen bir çeşit berattır. Ne mutlu nurlu berat alabilenlere! ...
Eskiden toplumumuzda geniş aile vardı. Günümüzde yaşlılar ayrı evlerde bir başına oturuyorlar. Evlatlar anne babalarını başlarından savıyorlar. Huzurevlerinde binlerce anne baba, çocuklarının sevgisinden uzak ömür törpülemektedir. Bu, Müslüman Türk toplumuna yakışmıyor. Fazla söze ne hacet… Herkes ettiğini bulur. Ne ekerseniz onu biçersiniz.
Yaşam hattı adı verilen tren yolunun Ölüm adı verilen son istasyonuna varmadan önceki durağın adı.
Gündemden kopmak.. Esprilere fransız kalmaya başlamak... :))
karşı evde oturan sevimli çift :)
ağaçlar için 200 yılı aşmak...
Gençlik de defterimiz dürüldü, sayfalar bitti
Ömrün sevinçli çağı o ilkbahar bitti
Gençlik adı verdiğimiz o şen şakrak kuş
Bilmedik ne zaman geldi, nasıl uçup gitti.
Hayyam
80 yasinda bir adam doktora gider.doktor adamin sagligini sordugunda adam 'harika,18 yasinda bir karim var ve benden hamile' der.
Doktor birkac dakika dusundukten sonra adama doner ve 'sana bir hikaye anlatacagim' der.
'avlanmaktan cok hoslanan bir adam varmis.her gun tufegini alarak ava gidermis. fakat bir gun dalginlikla tufek yerine semsiyesini almis. ormana gitmis. agaclarin arasinda yururken karsida bir geyik gormus. hemen semsiyeyi cikarmis ve nisan almis ve....pat....geyik yere yigilmis.'
adam sasirmis ve doktora donerek
'olamaz......baska birisi vurmus olmali' demis.
Doktor
'Kesinlikle! '
bazen fazla konuşsalar da severim yaşlıları...
henüz o basamağa adımımı atmış değilim.(belki de bu basamağa adımımı atmaya çalışırken düşüp kafamı kıracağım,yada yiyeceğim) kimbilebilirki..? :) :)
yaşınla uğraşmıyorumkı allah daha çok ömür versin efem ben menapoz derken bu doğal süreç içinde olduğunu vurguladim yoksa senın menapozunu aşağilamak için söylemedim çünkü doğal bi olay her kadın yaşar ama bi şey var bu dönem içindesin yanı ruhsal ve psikolojık sorunların tavan yaptı yapıyor senle uğraşılmayacağını bildiğim için menapoz dedim daha açık bir ifadeyle DELIDİR NE YAPSA YERİDİR kaale almadım..! !
birde şu enteresan ısrarla kendını ispatlamaya çalışıyorsun bu senın şiddetli bir menapoz evresi geçirdiğinin delilidir :)))
ayrintılı bilgi için bknz: menapoz