Kültür Sanat Edebiyat Şiir

yaşamaya dair sizce ne demek, yaşamaya dair size neyi çağrıştırıyor?

yaşamaya dair terimi Sinem Göçer tarafından tarihinde eklendi

  • Zümra Yıldız
    Zümra Yıldız

    Çık evinden neşeyle, karşına ilk çıkana gülümse,
    Aydınlık bir gün dile.
    Bir güzel kahve ısmarla kendine,
    Seni mutlu eden sesi duymak için 'alo' de.
    Hiç işin olmasa da öğle üzeri dışarı çık.
    Yağmur varsa ıslan, güneş varsa ısın, hatta üşü hava soğuksa...
    Yürü, yürürken sağa sola bak, öylesine değil, görerek bak.
    Çiçek görürsen kokla, köpek görürsen okşa,
    Çocuk görürsen yanağından makas al...
    Sonra, şöyle bir düşün. Kimler sana yol açtı,
    Sen çok dar da iken? ...Kimler seni ferahlattı,
    Hani kapını kimsenin çalmadığı günlerde kimler kapını tıklattı? ..
    Ne kadar uzun zamandır aramadın onları değil mi? ...
    Hadi hemen uğrayabilirsen uğra, arayabilirsen ara! ...
    Hatırlarını sor, öyle laf olsun diye değil, kucaklar gibi sor! ...
    Bu sadece onların değil, senin de yüreğini ısıtacak,
    Yüzünde güller açtıracak..
    Gece evinde, dostların olsun.
    Sohbet mezen, kahkahan içkin olsun...
    Arkadaşım, hayat bu. Daha ne olsun?
    Ama en önce ve illa ki sağlık olsun.!

    Can Yücel

  • Seher Toksöz
    Seher Toksöz

    uzun ve söylenmemiş sözlerle dolu derin bir sessizliğin ardından,
    kelimelere sığmayan bir ızdırap asılır dudak kıvrımlarımıza.
    aşk: suçluluklarla dolu bir zevki kucaklamaktır çoğu zaman..
    öyle hatıralar vardır ki
    tekrar yaşamak istediğinizde sizi içine çeker ve üzerinden hiç zaman geçmemiş gibi hissedersiniz...
    yaranızın kabuğu kopmuş ve tekrar kanamaya başlamıştır..
    o vakit sil baştan yaşarsınız her şeyi,
    unutmanız gereken her şey usunuzda kıvılcımlarla yangın yerine döner...

  • Tanya Kayra
    Tanya Kayra

    Dalından kopan yaprağın akibetini rüzgar tayin eder...

  • Korkut Orhan
    Korkut Orhan

    her anının tadı çıkarılacak kadar lezzetli,
    kendisine sunulan nimetleri itip, boş hayaller peşinde koşanlara, eziyet,
    kaygısız, beklentisiz sadece yaşadığı dünya için çırpınanlara bir ödül.

  • Ece Özdemir
    Ece Özdemir

    Yaşamak bu yangın yerinde
    Her gün yeniden ölerek

    Zalimin elinde tutsak
    Cahile kurban olarak Yalanla kirli havada
    Güçlükle soluk alarak

    Savunmak gerçeği, çoğu kez
    Yalnızlığını bilerek

    Korkağı, döneği, suskunu
    Görüp de öfkeyle dolarak

    Toplanıyor ölü arkadaşlar
    Her biri bir yerden gelerek

    Kiminin boynunda ilmeği
    Kimi kanını silerek

    Kucaklıyor beni Metin Altıok
    'Aldırma' diyor gülerek

    'Yaşamak görevdir bu yangın yerinde
    Yaşamak, insan kalarak'

    Ataol Behramoğlu'ndan...

  • Nesrin Gelincik
    Nesrin Gelincik

    Yaşamaya Dair

    Yaşamak şakaya gelmez,
    büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
    bir sincap gibi mesela,
    yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
    yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

    Yaşamayı ciddiye alacaksın,
    yani o derecede, öylesine ki,
    mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
    yahut kocaman gözlüklerin,
    beyaz gömleğinle bir laboratuarda
    insanlar için ölebileceksin,
    hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
    hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
    hem de en güzel en gerçek şeyin
    yaşamak olduğunu bildiğin halde.

    Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
    yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
    hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
    ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
    yaşamak yanı ağır bastığından.

    1947

    2

    Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
    yani, beyaz masadan,
    bir daha kalkmamak ihtimali de var.
    Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
    biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,
    hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
    yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz
    en son ajans haberlerini.

    Diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için,
    diyelim ki, cephedeyiz.
    Daha orda ilk hücumda, daha o gün
    yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
    Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
    fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
    belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.

    Diyelim ki hapisteyiz,
    yaşımız da elliye yakın,
    daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
    Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
    insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
    yani, duvarın ardındaki dışarıyla.

    Yani, nasıl ve nerede olursak olalım
    hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...

    1948

    3

    Bu dünya soğuyacak,
    yıldızların arasında bir yıldız,
    hem de en ufacıklarından,
    mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
    yani bu koskocaman dünyamız.

    Bu dünya soğuyacak günün birinde,
    hatta bir buz yığını
    yahut ölü bir bulut gibi de değil,
    boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
    zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.

    Şimdiden çekilecek acısı bunun,
    duyulacak mahzunluğu şimdiden.
    Böylesine sevilecek bu dünya
    'Yaşadım' diyebilmen için...

    (Şubat 1948)

    Nazım Hikmet Ran