Yaşamak, kendi kendini adam etmektir, Zeka ve bilgini kullanarak etinden kemiğinden kendi heykelini yapmaktır. Insan yaşamı boyunca kendi heykelini yontar.
Düşüncemce, çoğu insan yaşamak ve var olmak arasındaki farkı kavrayamıyor. Çünkü eğer kavrayabilselerdi, içlerini panik duygusu kaplardı ama insanlar dinin içlerini "ferahlatmasına" izin veriyorlar. Dinlerin insanları sadece var olmaya teşvik ettiğini düşünüyorum. Bir kitap kuralları takip et, kendini öldürme, şükret, zamanını "boşa" harcama, sadece var ol. Halbuki bunlar insana yarayan şeyler değildir. İnsan denen varlığın zamanını "boşa" harcamaya ihtiyacı vardır. Yavaş olmaya ama aynı zamanda hızlı olmaya ihtiyacı var. Yürümeye bazen koşmaya bazense öylece durmaya... İnsan dediğin susmalı, dinlemeli, bağırmalı, sorgulamalı, hissetmeli. Dinler bazen bunlara engel oluyor, diğer bir yaşamı vaat ederek. İnsanoğlu böylelikle elindekinin değerini bilemiyor, bu yaşam denen şeyin ne kadar eşsiz ve yerinin doldurulamaz olduğunu bilmiyor. Çünkü böylesi daha kolay geliyor ya da din gözlerine perde örmüş oluyor. Din var olmayı emreder, benim savaşım yaşamakta. Herkes farklı yaşamalı ama yaşamanın felsefesinde belli kurallar olduğu da doğrudur. Mesela zamanının kısıtlı olduğunu bilip hızlı yaşamalısın ama elindekileri kaybetmeyecek kadar da yavaş olmalısın. Bazen ise devam edebilmek için durmalısın ve zamanı da kendinle birlikte durdurabilmelisin. Yalnız yaşamalısın ama her zaman sana eşlik eden bir şeylerin olmalı. Yüreğini bir sırt çantasına koyup her yerde onunla birlikte olmalısın. Tabii ki de zamanı da sırt çantana sığdırabilmelisin. Eğer sığmıyorsa tüm bunlar, diğer yüklerinden bazılarını yavaş yavaş boşaltmalısın. Mesela her şeyi hissetmelisin, düşüp acısını hissetmelisin, soyunup rüzgarı ve denizi hissetmelisin, yiyip boğazında hissetmelisin. Erişebildiğin her şeye dokunmalısın. Ağzına alabildiğin her şeyi yemelisin ama zaman "kaybetmemelisin". Tenini sivrisineklere açmalısın, kanını boşaltmaları için. Arı kovanına eline sokmalısın, her açıdan iğnelerini sokabilmeleri için. Bir ayının karşısına çıkıp ninni mırıldanabilmelisin, vahşetin sesini bastırmak için. Yüksek bir kayalık bulup atmalısın kendini, uçurumun kenarından, çimenlerin seni tutacağına güvenerek. Var olmamak için her şeyi yapmalısın, çünkü var olduğun vakit tüm vücudun şişecek ve tüm vücut boşlukların yaşamın kendisi tarafından tıkanacak ve sen ne olduğunu dahi anlamadan boğulacaksın.
yeni bir şey öğrendim bu gün: insanlar haksızlığa tepki göstermemeye, düşünmeden hareket etmeye, sırf kendi arzuları için mücadele vermeye ''yaşamak'' diyorlarmış. uzun zamandır yaşamadığımı fark ettim.
Olmayan bir şeyi aramak Ulaşılamayacak yere yol almak Anlamı olmayanı tanımlamaya çalışmak , sürekli harekete geçecekmiş gibi hissedip yalnızca durmak . Kısacası ararken kaybolmak
hayat bilmediklerimizi bilmek aklımıza gelmeyen şeyleri yapmaktır. kimi insan yaşamadan ölmek ister ama hayat bu değildir. HAYAT sevmektir, görmektir, vazgeçmemektir. her ne olursa olsun ayağa kalkmaktır. hayat sevdiğini başkasıyla görsen dahi dayanmaktır. kısacası hayat her şeydir . AYNI KALBİMİZ GİBİ. solanahtarı olmadan dizek hiçtir. notalar olmadan müzik hiçtir. yani hayat ve yaşam olmadan biz de hiçiz. sadece son 24 saattiniz olduğunu düşünün böylece hayatın ne demek olduğunu anlarsınız. acı çekmek. sadece aşk mı acıdır belki de bizim yaşamadığımız ama var olduğunu bildiğimiz acılarda vardır. hayat böyledir. VAKTİNDEN GEÇ ANLAMAKTIR.
Yemek de boş, içmek de... hatta yeri gelmeden sevişmek de... Tam zamanında öpmelisin mesela güzel gözlünü... tam zamanında söylemelisin sevdiğini... gözlerinin içine baka baka.
Tam zamanında açmalısın kapını... hayatına girmek isteyenlere... Tam zamanında çıkarmalısın... sevginden şımarmaya başlayanları.
Tam zamanında affetmelisin kardeşini... biliyorsan yüreğinde kötülük olmadığını... seni gecenin üçünde arayıp da... kafasının iyi olduğunu söylediğinde.
Tam zamanında bağırmalısın... acıyınca bir yerin... Tam zamanında gülmelisin... Kemal Sunal küfür edince filmin bir yerinde.
Tam zamanında bırakmalısın içmeyi... son kadeh bozacaksa seni... ve üzeceksen birilerini ertesi gün hatırlamayacaksan. Tam zamanında yaşlandığını hissetmeli. Tam zamanında ölmelisin... ıskalamak istemiyorsan hayatı.
Haydi şimdi kalk bakalım... silkin şöyle bir At üzerinden hayatın yorgunluğunu... vakit zannettiğinden daha az. Haydi kalk bakalım... şimdi YAŞAMAK ZAMANI
Pozitif enerji ile dolu hayatımın çerçevesinde gereksiz insanların kafalarında yarattıkları saçma bir dünyayı kafama geçirerek enerjimi çalmalarına izin vermemek. Hayatta sadece sorunları olduğunu düşünen nefes alarak çevrede gereksiz yer kaplayan insanları anlamak zorunda kalmamak. Hayat bana verilmiş en büyük mucize iken şiir gibi güzellikleri yüreğimde taşıyorken, hayatın her insana bir şekilde gülümsediğini anlamayan mutsuz insanlarla uğraşmamak. Aşkın büyüsünü anlamayıp,ilişkilerinde sadece sorunlarını dile getiren, yaşadıkları onca güzelliği yok sayan ruhsuz insanlara bir dakikanı bile ayırmamak. Hakkımda hiç bir şey bilmedikleri halde konuşmaya kalkan cahil insanların karşısında sağır olmak. Değerimin farkında olmayanların kalplerinden uzak durmak. Değerimi bilerek yok saymaya çalışanlara ise haddini bildirmektir. Yeter mi ? Tabiki yetmez. Fındık kabuğunu doldurmayan işlerle boğuşmamı sağlamaya çalışan insanları defterden silmek. Gülüşlerimi çalmaya kalkanları hayatımdan çıkarmak. Ruhuma, bedenime yüreğime, bir yük haline gelen ilişkiyi hayatımdan uzaklaştırmak ve onca yılımı vererek ışıl ışıl bir enerji deposuna çevirdiğim beynimi düşünerek, beyinsizlere kendimi ezdirmemek.
Yaşamak dediğimiz "ağrılı"bir düş.Tozpembe değil hayat. Bazen ve hatta çoğu zaman karanlık. ..O karanlığın içinde arada uçuşan atesböcekleri gibi hayallerimiz...Ve bizler ışığa uçan pervaneler gibiyiz.Yarı sarhoş yarı baygın ...
insanoğlu sonunda yokuş aşağı inmeye başlayacağını ve düşeceğini bildiği sürece, ne gerçek anlamda mutlu, ne gerçek anlamda özgür, hatta ne de gerçek anlamda aklı başında olabilir.
Yaşamı anlamaya başladığın andır durabilmek ayak üstünde. Sorun bu zaten, başkasıyla olmak, başkasının olmak değil. Kendi başına başkasıyla, başkasıyla kendin olmak.
Marangozun biri; kuklalar yapıp, ipleri elinde salmış ortalığa. Kiminin ipi uzun, kiminin ki kısa. Sonra bir avuç hüzün, bir avuç acı, bir tutamda mutluluk serpmiş ortalığa.
Başlamış kuklaları oynatmaya. İpleri kısa olanlar, uzanamamış mutluluğa.
Uzun olanlarsa, tam eriştiklerini sandıkları anda bir tutam mutluluğa, çarpmışlar kocaman acı duvarlarına! Ve acıyı öğrenmiş tahta bedenleri, bir tutam mutluluk için, ödenen o bedeli.
Derken, acı ile mutluluk arasında gide gele tahta bedenleri, insan olmuşlar.
Sonra da koparıp iplerini, bir avuç hüzünle susturmuşlar kanayan yüreklerini. Ama bir daha kukla olamamışlar.
İpleri kısa olanlar ise; ne mutluluk, ne acı, ne de hüznü öğrenemeden, sonsuza dek tahtadan adam olarak oynayıp durmuşlar ortalıkta...
itmek, cekmek, dolmak, bosalmak, kazanmak, kaybetmek,eksi kutup, arti kutup bunlar deilki yasamak. iste bunlarin gerceklesmesi icin olusan [ mekan, zaman ve firsattir yasam]
Yılmadan yap. Fırsatı kaçıracağın için değil, önünde yılgınlık göstereceğin her kimsenin bir zorba veya zorba adayı olması yüzünden. Yılma ki sıcaktan kavrulana gölgen, suda boğulana elin erişsin. Önce yap, sonra açıklarsın. Bilgece yap. Yani koruyarak, yani için titreyerek, yani yıkılmasın diye. Tutkuyla yap. Sana verilen yaşama gücünü kullan. Yılmadan, bilgece ve tutkuyla.
inadına der kimi, hiç yaşamadım ki ben inadına. hepsi kendim içindi, kırılan kırıldı, kimi üzerine alındı küstü; anlam veremedim. kimseyle kapanmamış hesabım olmadı ki benim...
"Daha ölmedim diye, yaşadığımı sanıyorlar"
Bir garibanın felsefi sözünden.
Yaşamak, kendi kendini adam etmektir, Zeka ve bilgini kullanarak etinden kemiğinden kendi heykelini yapmaktır. Insan yaşamı boyunca kendi heykelini yontar.
Düşüncemce, çoğu insan yaşamak ve var olmak arasındaki farkı kavrayamıyor. Çünkü eğer kavrayabilselerdi, içlerini panik duygusu kaplardı ama insanlar dinin içlerini "ferahlatmasına" izin veriyorlar. Dinlerin insanları sadece var olmaya teşvik ettiğini düşünüyorum. Bir kitap kuralları takip et, kendini öldürme, şükret, zamanını "boşa" harcama, sadece var ol. Halbuki bunlar insana yarayan şeyler değildir. İnsan denen varlığın zamanını "boşa" harcamaya ihtiyacı vardır. Yavaş olmaya ama aynı zamanda hızlı olmaya ihtiyacı var. Yürümeye bazen koşmaya bazense öylece durmaya... İnsan dediğin susmalı, dinlemeli, bağırmalı, sorgulamalı, hissetmeli. Dinler bazen bunlara engel oluyor, diğer bir yaşamı vaat ederek. İnsanoğlu böylelikle elindekinin değerini bilemiyor, bu yaşam denen şeyin ne kadar eşsiz ve yerinin doldurulamaz olduğunu bilmiyor. Çünkü böylesi daha kolay geliyor ya da din gözlerine perde örmüş oluyor. Din var olmayı emreder, benim savaşım yaşamakta. Herkes farklı yaşamalı ama yaşamanın felsefesinde belli kurallar olduğu da doğrudur. Mesela zamanının kısıtlı olduğunu bilip hızlı yaşamalısın ama elindekileri kaybetmeyecek kadar da yavaş olmalısın. Bazen ise devam edebilmek için durmalısın ve zamanı da kendinle birlikte durdurabilmelisin. Yalnız yaşamalısın ama her zaman sana eşlik eden bir şeylerin olmalı. Yüreğini bir sırt çantasına koyup her yerde onunla birlikte olmalısın. Tabii ki de zamanı da sırt çantana sığdırabilmelisin. Eğer sığmıyorsa tüm bunlar, diğer yüklerinden bazılarını yavaş yavaş boşaltmalısın. Mesela her şeyi hissetmelisin, düşüp acısını hissetmelisin, soyunup rüzgarı ve denizi hissetmelisin, yiyip boğazında hissetmelisin. Erişebildiğin her şeye dokunmalısın. Ağzına alabildiğin her şeyi yemelisin ama zaman "kaybetmemelisin". Tenini sivrisineklere açmalısın, kanını boşaltmaları için. Arı kovanına eline sokmalısın, her açıdan iğnelerini sokabilmeleri için. Bir ayının karşısına çıkıp ninni mırıldanabilmelisin, vahşetin sesini bastırmak için. Yüksek bir kayalık bulup atmalısın kendini, uçurumun kenarından, çimenlerin seni tutacağına güvenerek. Var olmamak için her şeyi yapmalısın, çünkü var olduğun vakit tüm vücudun şişecek ve tüm vücut boşlukların yaşamın kendisi tarafından tıkanacak ve sen ne olduğunu dahi anlamadan boğulacaksın.
yeni bir şey öğrendim bu gün: insanlar haksızlığa tepki göstermemeye, düşünmeden hareket etmeye, sırf kendi arzuları için mücadele vermeye ''yaşamak'' diyorlarmış. uzun zamandır yaşamadığımı fark ettim.
" Kaldı bu silinmez yaşamak suçu, üzerimde .. "
Yaşamak o senin saçlarını
Akşamlardan akşamlara alıp götüren sudur
Yaşamak bir çocuğun oyuncaksız uykusudur
Afşar Timuçin
.. kalbine bir sor ,
böyle yaşanır mı hiç . . ?
Olmayan bir şeyi aramak
Ulaşılamayacak yere yol almak
Anlamı olmayanı tanımlamaya çalışmak , sürekli harekete geçecekmiş gibi hissedip yalnızca durmak .
Kısacası ararken kaybolmak
Yaşamak bir sanattır, siz de ustası olun!
Hayatta çözebildiğin gizemdir
Maceradır yaşamak
hayat bilmediklerimizi bilmek aklımıza gelmeyen şeyleri yapmaktır. kimi insan yaşamadan ölmek ister ama hayat bu değildir. HAYAT sevmektir, görmektir, vazgeçmemektir. her ne olursa olsun ayağa kalkmaktır. hayat sevdiğini başkasıyla görsen dahi dayanmaktır. kısacası hayat her şeydir . AYNI KALBİMİZ GİBİ. solanahtarı olmadan dizek hiçtir. notalar olmadan müzik hiçtir. yani hayat ve yaşam olmadan biz de hiçiz. sadece son 24 saattiniz olduğunu düşünün böylece hayatın ne demek olduğunu anlarsınız. acı çekmek. sadece aşk mı acıdır belki de bizim yaşamadığımız ama var olduğunu bildiğimiz acılarda vardır. hayat böyledir. VAKTİNDEN GEÇ ANLAMAKTIR.
Yaşamak kavganın ikinci adıdır
Bunu unutma
Yemek de boş, içmek de...
hatta yeri gelmeden sevişmek de...
Tam zamanında öpmelisin mesela güzel gözlünü... tam zamanında söylemelisin sevdiğini... gözlerinin içine baka baka.
Tam zamanında açmalısın kapını... hayatına girmek isteyenlere...
Tam zamanında çıkarmalısın... sevginden şımarmaya başlayanları.
Tam zamanında affetmelisin kardeşini... biliyorsan yüreğinde kötülük olmadığını... seni gecenin üçünde arayıp da... kafasının iyi olduğunu söylediğinde.
Tam zamanında bağırmalısın... acıyınca bir yerin...
Tam zamanında gülmelisin... Kemal Sunal küfür edince filmin bir yerinde.
Tam zamanında bırakmalısın içmeyi... son kadeh bozacaksa seni... ve üzeceksen birilerini ertesi gün hatırlamayacaksan.
Tam zamanında yaşlandığını hissetmeli.
Tam zamanında ölmelisin... ıskalamak istemiyorsan hayatı.
Haydi şimdi kalk bakalım... silkin şöyle bir
At üzerinden hayatın yorgunluğunu...
vakit zannettiğinden daha az.
Haydi kalk bakalım...
şimdi YAŞAMAK ZAMANI
Can YÜCEL
Pozitif enerji ile dolu hayatımın çerçevesinde gereksiz insanların kafalarında yarattıkları saçma bir dünyayı kafama geçirerek enerjimi çalmalarına izin vermemek. Hayatta sadece sorunları olduğunu düşünen nefes alarak çevrede gereksiz yer kaplayan insanları anlamak zorunda kalmamak. Hayat bana verilmiş en büyük mucize iken şiir gibi güzellikleri yüreğimde taşıyorken, hayatın her insana bir şekilde gülümsediğini anlamayan mutsuz insanlarla uğraşmamak. Aşkın büyüsünü anlamayıp,ilişkilerinde sadece sorunlarını dile getiren, yaşadıkları onca güzelliği yok sayan ruhsuz insanlara bir dakikanı bile ayırmamak. Hakkımda hiç bir şey bilmedikleri halde konuşmaya kalkan cahil insanların karşısında sağır olmak. Değerimin farkında olmayanların kalplerinden uzak durmak. Değerimi bilerek yok saymaya çalışanlara ise haddini bildirmektir. Yeter mi ? Tabiki yetmez. Fındık kabuğunu doldurmayan işlerle boğuşmamı sağlamaya çalışan insanları defterden silmek. Gülüşlerimi çalmaya kalkanları hayatımdan çıkarmak. Ruhuma, bedenime
yüreğime, bir yük haline gelen ilişkiyi hayatımdan uzaklaştırmak ve onca yılımı vererek ışıl ışıl bir enerji deposuna çevirdiğim beynimi düşünerek, beyinsizlere kendimi ezdirmemek.
YAŞAMAK...bir martının kanadında rüzgar taşımaktır.
Yaşamak dediğimiz "ağrılı"bir düş.Tozpembe değil hayat. Bazen ve hatta çoğu zaman karanlık. ..O karanlığın içinde arada uçuşan atesböcekleri gibi hayallerimiz...Ve bizler ışığa uçan pervaneler gibiyiz.Yarı sarhoş yarı baygın ...
ölüm herkesin çorbasındaki sinektir.
insanoğlu sonunda yokuş aşağı inmeye başlayacağını ve düşeceğini bildiği sürece, ne gerçek anlamda mutlu, ne gerçek anlamda özgür, hatta ne de gerçek anlamda aklı başında olabilir.
Yaşamak bir tıkırtıydı, aldırmadılar.
İsmet Özel.
Yaşamı anlamaya başladığın andır durabilmek ayak üstünde.
Sorun bu zaten, başkasıyla olmak, başkasının olmak değil.
Kendi başına başkasıyla, başkasıyla kendin olmak.
Friedrich Nietzsche
başımıza gelen bütün bu şeyler, dünyada olmamaktan daha iyi.
Sen'i hiseetmektir; her kim isen.
Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur.
Düşmem dersin düşersin,
Şaşmam dersin şaşarsın.
Öldüm der durur,
Yine de yaşarsın.
- Hz.Mevlana
ün ölmek için, Her gün yaşıyoruz...'
Bir ince iştir 'yaşamak' dediğin..
Marangozun biri; kuklalar yapıp, ipleri elinde salmış ortalığa. Kiminin ipi uzun, kiminin ki kısa. Sonra bir avuç hüzün, bir avuç acı, bir tutamda mutluluk serpmiş ortalığa.
Başlamış kuklaları oynatmaya. İpleri kısa olanlar, uzanamamış mutluluğa.
Uzun olanlarsa, tam eriştiklerini sandıkları anda bir tutam mutluluğa, çarpmışlar kocaman acı duvarlarına! Ve acıyı öğrenmiş tahta bedenleri, bir tutam mutluluk için, ödenen o bedeli.
Derken, acı ile mutluluk arasında gide gele tahta bedenleri, insan olmuşlar.
Sonra da koparıp iplerini, bir avuç hüzünle susturmuşlar kanayan yüreklerini. Ama bir daha kukla olamamışlar.
İpleri kısa olanlar ise; ne mutluluk, ne acı, ne de hüznü öğrenemeden, sonsuza dek tahtadan adam olarak oynayıp durmuşlar ortalıkta...
itmek, cekmek, dolmak, bosalmak, kazanmak, kaybetmek,eksi kutup, arti kutup bunlar deilki yasamak.
iste bunlarin gerceklesmesi icin olusan [ mekan, zaman ve firsattir yasam]
Yılmadan yap.
Fırsatı kaçıracağın için değil, önünde yılgınlık
göstereceğin
her kimsenin bir zorba veya zorba adayı olması yüzünden.
Yılma ki sıcaktan kavrulana gölgen, suda boğulana elin
erişsin.
Önce yap, sonra açıklarsın.
Bilgece yap. Yani koruyarak,
yani için titreyerek, yani yıkılmasın diye.
Tutkuyla yap. Sana verilen yaşama gücünü kullan.
Yılmadan,
bilgece
ve tutkuyla.
İsmet Özel
inadına der kimi, hiç yaşamadım ki ben inadına. hepsi kendim içindi, kırılan kırıldı, kimi üzerine alındı küstü; anlam veremedim. kimseyle kapanmamış hesabım olmadı ki benim...
neyse ne.. ısınmadı gitti içim
ben anları hep böyle yaşıyorum işte,hep seninle,pervasızca yaşıyorum...
iki ucu açık mavi kalemle yazıyorum...