XI istemekle başlasa da her şey, muhabbetten yana baht açıklığı ekseriya istem dışıdır, istemekle hasıl olmaz…,
yetim büyümüş bir çocuğun; kaf dağının sarp yollarından başkası olmayan, gençlik çağından arta kalan incitilmiş, yaralı; ve kursağında düğüm düğüm umutları, ömrünün sırlarıdır…
nihayet; ızdıraplı, tedaviye cevap vermeyeceği bilinen bir bitkinlikte, şifa aranan ve, çilelerle hem hal geçen, olgunluk ıssızlığındaki, buruk ve gücenik gülümsemeler deminin, yüzü maskelediği son dönemecin, ve kendinde ancak, nefeslerini sürdürebilmeye derman bulan halinin, yalnızca; insanların gözlerinin derinliğine bakabilecek kadar temiz yüreklilerce farkına varılabilecek, gurebalıkta; kendine kapanık ama yedi kat semaya açık gönüllü, ve hayatın kırık kanatları sırtında, sendeleyip duran, yıkılmamak için, umut bağlayıp tutunduğu avuntuların, bir bir çözülüp dağıldığı, kör karanlıkta kalmış haline dahi yanmaktan menkul, pusulası kayıp, bir can/a…;
dağ adımlı, bal lisanlı; merhamette cömert nazarlı, başına buyruk, hicaplı ve bir bîmarhane kaçkını kadar özgürlüğüne düşkün ve…, heybetli platoların doruğundan gelen, kar sularının dokunulmazlığında, çapa ruhlu ve, orman kuytularında şırıldayıp duran; delişmen ve güleç yüzlü ve efkârlı ve, yufka bağır yangınlı…, mütemadî musibetlere maruzluğun közlerine inat, hitabı kızılcık şırası, ötelere sevdalı; süreyya gözlerinin ışıltısında bütün bilinenleri unutturan, hem aşkı kendinde kayboluş bilen zamanın ilişemediği bir taze nefes, hem nadasa bırakılmış çorak bir gönle, çisil çisil ve ansızın yağan bu rahmet, bu can;
bir ahir ömür tesellisidir…, o/nun ikram ve ihsanı olan ah ah; . ... .
XI
istemekle başlasa da her şey,
muhabbetten yana baht açıklığı ekseriya istem dışıdır,
istemekle hasıl olmaz…,
yetim büyümüş bir çocuğun;
kaf dağının sarp yollarından başkası olmayan,
gençlik çağından arta kalan
incitilmiş, yaralı; ve
kursağında düğüm düğüm umutları,
ömrünün sırlarıdır…
nihayet;
ızdıraplı,
tedaviye cevap vermeyeceği bilinen bir bitkinlikte,
şifa aranan ve,
çilelerle hem hal geçen,
olgunluk ıssızlığındaki,
buruk ve gücenik gülümsemeler deminin,
yüzü maskelediği son dönemecin,
ve kendinde ancak,
nefeslerini sürdürebilmeye
derman bulan halinin,
yalnızca;
insanların gözlerinin derinliğine bakabilecek kadar
temiz yüreklilerce farkına varılabilecek,
gurebalıkta;
kendine kapanık ama yedi kat semaya açık gönüllü,
ve hayatın kırık kanatları sırtında,
sendeleyip duran,
yıkılmamak için,
umut bağlayıp tutunduğu avuntuların,
bir bir çözülüp dağıldığı,
kör karanlıkta kalmış haline dahi
yanmaktan menkul, pusulası kayıp,
bir can/a…;
dağ adımlı, bal lisanlı;
merhamette cömert nazarlı,
başına buyruk, hicaplı ve bir bîmarhane kaçkını kadar
özgürlüğüne düşkün ve…,
heybetli platoların doruğundan gelen,
kar sularının dokunulmazlığında,
çapa ruhlu ve,
orman kuytularında şırıldayıp duran;
delişmen ve güleç yüzlü ve efkârlı ve,
yufka bağır yangınlı…,
mütemadî musibetlere maruzluğun
közlerine inat, hitabı kızılcık şırası,
ötelere sevdalı;
süreyya gözlerinin ışıltısında
bütün bilinenleri unutturan,
hem aşkı kendinde kayboluş bilen
zamanın ilişemediği bir taze nefes,
hem nadasa bırakılmış çorak bir gönle,
çisil çisil ve ansızın yağan
bu rahmet,
bu can;
bir ahir ömür tesellisidir…,
o/nun ikram ve ihsanı olan
ah ah;
.
...
.
benden yan masaya
alavlı meyva...
- ateşi az olsun......
bir tabak kemik yolluyorum.
çokkk centilmence :)
ben yan masaya kar taneleri yolluyorum
yan masa kendini bilir :)