. ... . onca mülevvesliğin üstüne, kibrimin yerine tevazuyu öldürürken; adını andım…, hiç korkmadan allahtan ve utanç içinde bile kalmadan insanlara karşı, yılanlardan ve korunaklarımı saran kara böceklerden sakınma ihtiyâdı duymayacak kadar mağrur ve dikey tutumluydum bilirsin, senin yanındayken bile…,
her daim huzurunda olduğumu bile bile, ah incitmediğim cihetini bırakmadım vefanın, ki insanca pek insancaydı sorarsan, alemlerin özeti olmanın temsil yüklüsünden beklenecek muhabbet…, nerdesin; mesafelerin buncasını aşamazdım girmeseydin kollarıma ve şimdi, koyma kendimi özlemek yoksunluğu içinde ah nola/yâr…,
raylı sistemin ve metronun hangi trenine binsem, ve gerek otursam gerekse ayakta kalsam sensiz, bindiğim vagon ya hüzün ya kahır taşıyor sessiz, hangi istasyonda ineceğimin bir önemi kalmıyor ve indiğim istasyonda iniyor, o kahır ve o hüzün de benimle…,
ki heves hırsızı dağılmış zihnim; ve/us/ us/lu dur aklım..., her gece saat yârimde, içimde bir çiçek silkelenir; turuncu gül polenleri, duyulabilen yegâne ses olan nefesimin sığındığı genzimi yakarak…,
o cin ali koşarak saatleri geri alır, ve kendine yalan söylemeyi sever, kızçelerin ip atladığı gibi bir rahatlıkla…, masal bulamacı işte;
her gece saat tam yârimde, bir şiir; cibinliğini çeker paravanın arkasında ve son dizesini yazmadan, kendine koşar yalın ayaklarıyla…, . ... .
geçen gün düşündü Mâi...ayakkabının icadını... hani ayaklarımızı sivri taşlardan,keskin maddelerden zarar görmemesi için koruma amaçlı başladı sanıyorum ilkin...amaç ayakları korumaktı yani...
şimdilerde bakınca:ayakları korumaktan ziyade ayaklara eziyet adeta...hanımefendiler için bilakis..kocaman topuklar,sivri uçlar...kabuussss...korumayı bırakın daha beter zarar veriyor ayakkabılar...
neyse konuyu fazla yaymadan yalınayak konusuna geleyim...
bir gün önce bir elektrik çarpmasına maruz kaldı Mâi...genellikle terlik giyme alışkanlığı vardır..ve yine terliği ayağındaydı..olmasaymış kömür olurmuş..dedi uzmanları :) siz siz olun yalınayak gezmeyin :))
balkonda bi leğen dolusu toprak,yalınayak toprağın üzerinde tepinen küçük bi kız çocuğu; bir yandan arkadaşıyla muhabbet ederken diğer yandan kızına 'çiğne çocuğum,iyice çiğne toprağı 'diye emir veren zamane annesi..neymişşşş çocuk elektriğini bırakacakmış toprağa :))))
-kazık kadar kız oldun şu yaptığına bak? ! çimenlerde gezinen kudus-ne var anne yaf? negatif elektriğimi toprağa geçiriyom :)) -yaa, akşam kurbağanın gezdiği yerde mi? çgk-ossun, o da allahın bi yaratığı, hor görme garibi :)) -eve girme ayağını yıkamadan... çgk-su getirirsen nie olmasın anneçim :) -oldu! çgk-girerim valla böyle ;) -dur orda eşşek! getiriyorum...
.
...
.
onca mülevvesliğin üstüne,
kibrimin yerine tevazuyu öldürürken;
adını andım…,
hiç korkmadan allahtan ve
utanç içinde bile kalmadan insanlara karşı,
yılanlardan ve korunaklarımı saran
kara böceklerden sakınma ihtiyâdı
duymayacak kadar mağrur ve
dikey tutumluydum bilirsin,
senin yanındayken bile…,
her daim huzurunda olduğumu bile bile,
ah incitmediğim cihetini bırakmadım vefanın,
ki insanca pek insancaydı sorarsan,
alemlerin özeti olmanın temsil
yüklüsünden beklenecek muhabbet…,
nerdesin;
mesafelerin buncasını aşamazdım
girmeseydin kollarıma ve şimdi,
koyma kendimi özlemek yoksunluğu
içinde ah nola/yâr…,
raylı sistemin ve metronun hangi trenine binsem,
ve gerek otursam gerekse ayakta kalsam sensiz,
bindiğim vagon ya hüzün ya kahır taşıyor sessiz,
hangi istasyonda ineceğimin bir önemi kalmıyor
ve indiğim istasyonda iniyor,
o kahır ve o hüzün de benimle…,
ki heves hırsızı dağılmış zihnim;
ve/us/
us/lu dur aklım...,
her gece saat yârimde,
içimde bir çiçek silkelenir;
turuncu gül polenleri,
duyulabilen yegâne ses olan nefesimin
sığındığı genzimi yakarak…,
o cin ali koşarak saatleri geri alır,
ve kendine yalan söylemeyi sever,
kızçelerin ip atladığı gibi bir rahatlıkla…,
masal bulamacı işte;
her gece saat tam yârimde,
bir şiir;
cibinliğini çeker paravanın arkasında
ve son dizesini yazmadan,
kendine koşar yalın ayaklarıyla…,
.
...
.
upuzun çayırlarda yalınayak koşmak istiyorum.....
Yalınayak koşan çıplak beden
Boş hayaller uğrunda ölümsüz bi hayat kaybeden...
(püfüdük)
'Hangi çocukların neye imrenmesi yalınayak şiirdir? '
hele bir de yağmur yağıyorsa...hiç acele etme, yavaş yavaş yürü...
yalınayak;
araba kullanmak,
çim üzerinde yürümek,
kum üzerinde yürümek,
üçüde çok hoştur....
tepedeki çimenlikten seyreylemek su alemi....
geçen gün düşündü Mâi...ayakkabının icadını...
hani ayaklarımızı sivri taşlardan,keskin maddelerden zarar görmemesi için koruma amaçlı başladı sanıyorum ilkin...amaç ayakları korumaktı yani...
şimdilerde bakınca:ayakları korumaktan ziyade ayaklara eziyet adeta...hanımefendiler için bilakis..kocaman topuklar,sivri uçlar...kabuussss...korumayı bırakın daha beter zarar veriyor ayakkabılar...
neyse konuyu fazla yaymadan yalınayak konusuna geleyim...
bir gün önce bir elektrik çarpmasına maruz kaldı Mâi...genellikle terlik giyme alışkanlığı vardır..ve yine terliği ayağındaydı..olmasaymış kömür olurmuş..dedi uzmanları :)
siz siz olun yalınayak gezmeyin :))
evvet siller süppürrürrr
başı kabak
Kâbe yollarında.. sana geldim, af dilemeye geldim.. affa layık olmasam da..
kudusun yazın olacağı şey...ayakkabısı yok:'(olmayacak da:'(''
Kendini olduğundan yüksek gösterenlere yakıştırılan bir benzetem.
fakir çocuklar..
balkonda bi leğen dolusu toprak,yalınayak toprağın üzerinde tepinen küçük bi kız çocuğu; bir yandan arkadaşıyla muhabbet ederken diğer yandan kızına 'çiğne çocuğum,iyice çiğne toprağı 'diye emir veren zamane annesi..neymişşşş çocuk elektriğini bırakacakmış toprağa :))))
Sahil geldi bak şimdi aklıma
-kazık kadar kız oldun şu yaptığına bak? !
çimenlerde gezinen kudus-ne var anne yaf? negatif elektriğimi toprağa geçiriyom :))
-yaa, akşam kurbağanın gezdiği yerde mi?
çgk-ossun, o da allahın bi yaratığı, hor görme garibi :))
-eve girme ayağını yıkamadan...
çgk-su getirirsen nie olmasın anneçim :)
-oldu!
çgk-girerim valla böyle ;)
-dur orda eşşek! getiriyorum...
genelde rüyalarda ehu..
başı kabak.. :)