Yaor.bancılaşma olgusunun üstüne egemenlerin tek tip insan girişimleri de eklediğimizde, çağımız insanı düşünmeyen,duymayan,sevmeyen bir robota dönüşüy
demokrasi yerine tekellerin,parti monarşisinin,her türlü rezaletin yanındaki çıkar grupları halklara yabancılaşmışlardır.Liderleri,yetenekli reklam yıldızları gibidir.
Ağaçlar yitirmişler artık ağaçlıklarını gözümde. Dallara rüzgarda yelken açtıran yapraklar da tükenmekte. Yemişler tatlı, ama sevgi yoksulu. Bir susuzluğu bile gideremiyorlar. Ne olacak şimdi? Gözlerimin önünde kaçmakta orman, kulaklarımdaki kuşlar sessizliğe gömülmüş, kalmamış bana döşeklik edebilecek bir çayır. Bıkmışım artık zamandan, ve zamanın açlığı içimde. Ne olacak şimdi? Ateşler yanacak gece bastırdığında dağlarda. Yoksa davranıp yine koşmalı mı oralara? Yollar yitirmişler artık yolluklarını gözümde
Çoğu zaman çevre aynı ama biz aslında eski benliğimize yabancılaşıyoruz. Yani değişim, belkide sorun yine bizde. Yani Ya olduğumuz gibi görünmüyoruz, yada göründüğümüz gibi olamıyoruz...
Beraberinde mutsuzluk,hiçbirşeyden zevk alamama,hiçbirşeye ait olamama ve kendine,topluma güvensizlik getiren yaşadığımız koşulların yol açtığı psikolojik bir rahatsızlık
daha öncesi de olmakla birlikte, özellikle marx' ın ortaya attığı sosyolojik kavram. kapitalizmin, üretim sürecinde, işçinin ortaya çıkardığı ürünün fabrika sistemi içinde başlangıç aşamasından çıkış aşamasına kadar geçirdiği değişimin gerisinde kalması, buna bağlı olarak ürünün kendisine ve kendi kendisine yabancılaşması esasına dayanır... bööle bişeydi herhal...
ewet aslında her an birilerine kendimizi yabancılaştırıyoruz. Bu doğrudur fakat en ağırı ve en acısı şu ki başkasındaki büyük değişimler kaldırılmıyor. Yani kendi değişimi güzel ve anlaşılır fakat karşımızdaki kolay olmuyor...
Farkına varmadan içinde bulunan topluma göre değer yargılarının değişmesi. Mesela; - Türbana girmiş birinin, alkol kullanan babasını cehennemde yanacak biri olarak sorgulayabilmesi - Kafasına sarık bağlamış birinin, lisedeki kız arkadaşlarını mini etekli görünce cehennemde yanacak odun olarak algılaması - Sistemli, temiz ve titiz bir hayata alışanların kırsal kesim alışkanlıklarını yadırgaması, eskiden olmadığını sanması. - İzmleri anlayıp kavradıktan sonra eskiden ailesinin ülkeye duydukları saygı için lisanını değiştirdiğini unutmak, anlam verememek. Bu saygının sebebi olan (yaşanmış) esaret dönemini,, parıltılı bir Osmanlıya leke sanmak. Eski dillerine dönmesi için baskı kurmaya çalışmak.
yaşadığım duygulara dönüp bakıyorum. ve kim bunlar anlayamıyorum.
aynalarla olan yalnızlık hissini bile aratır. şok çeşitlerindendir.kendi çölünde yapayalnız delirmek gibidir.
....i m d a t çığlığı..
İnsanın ait olduğu doğasını terk etmesiyle yaşadığı şaşkınlık, boşluk hissi. Kendi kurduğu düzende kendini kaybetmesidir.
Yaor.bancılaşma olgusunun üstüne egemenlerin tek tip insan girişimleri de eklediğimizde, çağımız insanı düşünmeyen,duymayan,sevmeyen bir robota dönüşüy
demokrasi yerine tekellerin,parti monarşisinin,her türlü rezaletin yanındaki çıkar grupları halklara yabancılaşmışlardır.Liderleri,yetenekli reklam yıldızları gibidir.
Yabancılaşma / İngeborg Bachmann
Ağaçlar yitirmişler artık ağaçlıklarını gözümde.
Dallara rüzgarda yelken açtıran yapraklar da tükenmekte.
Yemişler tatlı, ama sevgi yoksulu.
Bir susuzluğu bile gideremiyorlar.
Ne olacak şimdi?
Gözlerimin önünde kaçmakta orman,
kulaklarımdaki kuşlar sessizliğe gömülmüş,
kalmamış bana döşeklik edebilecek bir çayır.
Bıkmışım artık zamandan,
ve zamanın açlığı içimde.
Ne olacak şimdi?
Ateşler yanacak gece bastırdığında dağlarda.
Yoksa davranıp yine koşmalı mı oralara?
Yollar yitirmişler artık yolluklarını gözümde
hep öyleymiş aslında...farkına vararak, farkına varmama çabası niyedir..?
Çoğu zaman çevre aynı ama biz aslında eski benliğimize yabancılaşıyoruz. Yani değişim, belkide sorun yine bizde. Yani Ya olduğumuz gibi görünmüyoruz, yada göründüğümüz gibi olamıyoruz...
Beraberinde mutsuzluk,hiçbirşeyden zevk alamama,hiçbirşeye ait olamama ve kendine,topluma güvensizlik getiren yaşadığımız koşulların yol açtığı psikolojik bir rahatsızlık
Gün geçtikçe arkadaslarıma karsı hıssettıgım durum..sorun sanırım bende..
yalnızlaşma
bugünlerde kendime yabancılaştım...
daha öncesi de olmakla birlikte, özellikle marx' ın ortaya attığı sosyolojik kavram. kapitalizmin, üretim sürecinde, işçinin ortaya çıkardığı ürünün fabrika sistemi içinde başlangıç aşamasından çıkış aşamasına kadar geçirdiği değişimin gerisinde kalması, buna bağlı olarak ürünün kendisine ve kendi kendisine yabancılaşması esasına dayanır... bööle bişeydi herhal...
sakın...
bilmek..daha fazlasını..daha fazlasını..
mutlaka bir sebep vardır, bir insanı diğerlerinden uzaklaştıran...
bir kadın vardı bıu dertten muzdarip: tek başına yemek yerdi, utanırdı...
ewet aslında her an birilerine kendimizi yabancılaştırıyoruz. Bu doğrudur fakat en ağırı ve en acısı şu ki başkasındaki büyük değişimler kaldırılmıyor. Yani kendi değişimi güzel ve anlaşılır fakat karşımızdaki kolay olmuyor...
misal(misil mi demeliydim yoksa)
eski dostlarla ortak paydaları değiştirme mecburiyeti yaşayınca yaşanan durum.
acımasız mı oldu ne.
En acısı insanın kendisine yabancılaşması olsa gerek.
*Ülkeme yabancılaştım!
Farkına varmadan içinde bulunan topluma göre değer yargılarının değişmesi.
Mesela;
- Türbana girmiş birinin, alkol kullanan babasını cehennemde yanacak biri olarak sorgulayabilmesi
- Kafasına sarık bağlamış birinin, lisedeki kız arkadaşlarını mini etekli görünce cehennemde yanacak odun olarak algılaması
- Sistemli, temiz ve titiz bir hayata alışanların kırsal kesim alışkanlıklarını yadırgaması, eskiden olmadığını sanması.
- İzmleri anlayıp kavradıktan sonra eskiden ailesinin ülkeye duydukları saygı için lisanını değiştirdiğini unutmak, anlam verememek. Bu saygının sebebi olan (yaşanmış) esaret dönemini,, parıltılı bir Osmanlıya leke sanmak. Eski dillerine dönmesi için baskı kurmaya çalışmak.
1NSANA,DOGAYA,EVRENE.
metalasma
yabancılaşma uzaklaşmadır
subje obje iliskilerinin kayb olmasi karismasi...
Tanzimat Aydınları'nın biricik şiarı. günümüzde hala devam ediyor.
YABANCILAŞMA
Çok sesli koroyduk biz,
Yarına varmadan dinerdi çığlığımız.
Çiçek dermekti işimiz,
İstesek de koklayamazdık.
Bir tek ellerimiz aşinaydı bize,
Gel gör ki,
El ele tutuşamazdık.
yabancılaşma: İnsanın ürettiğinden ve en kötüsü kendinden uzaklaşması, farkındalığını kaybetmesidir.