Ne de zordur, insanın sevdiklerinden ayrılması. esenlikler dileyerek birbirlerinden, hoşnut ayrılırlar ama içleri buruk, gözleri nemlidir ardından belki bir iki damla gözyaşı sonrasında hayat kaldığı yerden devam eder...
özlemektir veda. kalanı yakacağı gibi gideni de yıkabilir. ve her zaman yediden buluşmak için bir veda cümlesi gerekecektir. Kendine iyi bak , hoşça kal... beni en çok yakan hoşça kal olmuştur her zaman düşünsenize kalması gereken gidiyor ve senden hoşça kalmanı bekliyor. Acılar büyük , acılar derin , nefesler yarım , kirpikler de ıslak o halde hoşça kalın.
Sonunda hoşçakal olması gereken eylemdir.Veda bana istenmeden yaşanılan ayrılığı çağrıştırıyor.bu yüzden fikri bile üzer beni..İstenmiş olsa adı veda değil defetme olurdu..
Kırkikindilerde uzayan gölgelere, Âsitâneyi seyreden nehre, nehrin içinden geçen şehre de vedâ.. Vedâ mevsimi değil oysa ki amma; En çok da o latif Türkçeye, Söylemek lazım ki söğüdün, kavağın, iğdenin Türkçesine, hüznün lisanına, kelâmın zirvesine de vedâ...
Hep terk etmek istediğim diyarımın, otobüs yolculuğunda şehir bitip, kırsal başlayınca hasretimin başladığı duygudur. Hep gitmek isterim ama bir türlü kopamadığım etrafı geçit vermez dağların bulunduğu; dağların zirvesinde rengarenk çiçeklerin hasretini içime akıttığım koca bir sevdadır. Ve hep acılı ve sancılı olur sonu.
söz ağızdan çıkınca olmuyor(muş) cogu zaman...denilen günden sonra yavaş yavaş topluyor insan bavullarını o insanın hayatından...
veda, aslında giden tamamen gittiği zaman değil de, cogu kez gitsin diye arkasından itildiğinde, olayın kendisi koskocaman bir elvedaya dönüştüğü zaman oluyor(muş) .
hic söze gerek olmayan sözün anlamini yitirdigi sözün ortada kalabalik yaptigi bir andır veda...çünkü anlam cok yogundur ve kelimeler bu yükü tasıyamayacak kadar basit kalir yaninda...
'hiç bilmezdim yalnızlığı, sen onu aramıza sokana dek...' diye başlayan bir veda mektubunda saklı yaşamın en bilinmedik yüzü. birbirine son bir kez bakan insanların gözündeki bir türlü akamayan o damladan çıkar dudaklarda kuruyan sözler... herşeyden öte, son dokunuş kalır düşüncenin bir yerinde. yürekte son busenin tadı asla silinmez. her zaman çok geç veda sözleri için, vedalar için zaman hep çok erken...
hüzne boyanmış kelimelerin boğazındaki düğüme takılması çıkarken. birşeylerin bittiği, belki de bir daha olmayacağı düşüncesi mi acı veren, yoksa paylaşılan onca güzel anının beynimizden silinmeyeceğinden mi? yoksa herşey acı vermeye mi başladı o veda cümlesinden sonra? gülümserken bile gözlerinde perdedir hüzün. hiç kapanmayacak bir yara edasıyla kanamaya devam eder. zaman hafifletmez aslında acıyı. sadece kimsenin görmediğini farkedince ayrılığa isyan eden çığlıklarını kalbin, içinde saklar sonsuza dek. bir veda ile başlar ama asla bitmez.
Ayrılıklar zordur.Bir o kadar da elzem.Bazen hiç tanımadığımız dostlardan ayrılmak henüz hiç kavuşmamışken mukadderdir.Ve biz sanki yıllarca dizinin dibindeymişiz gibi acı çekeriz.Neden çektiğimizi bile anlamayız.Ama çektiğimiz acı yaşadığımızın müstakîm bir kanıtıdır.
Gitmesini bilmek lazım.Evet.vakti geldiğinde gitmesini bilmek lazım…
Efendim...
Hüzzâm belki son bir hatıra yazısı asacak yarın belki de böylece kalacak..
Gidiyoruz Efendim...
Yazılarını okuduğumuz, bize hoş kelam ve dahi dualarını gönderen cümle dostlardan helallik diliyoruz.. Ruhumuzun hoş kokular aldığı özel dostlar da haklarını helal etsinler...
Dil susar bazen yürek konuşur Bazen her şey söner karanlığa bürünür de, Sevgilinin gözlerinin parıltısı aydınlatır dünyanı. Dudaktan çıkan kelimeler donar da, Bir dokunuş aşk sözcükleri olur sevgiliye söylenen. Güneş ulaştıramaz ışınlarını bedenine de, Bir bakışı olur sevgilinin seni ısıtan. Bazen kaybolursun yaşam yolunda da, İçten gelen tek bir gülüş tek bir gülümseme sana yol olur. Dedim ya, Bazen dil susar yürek konuşur En eski dildir bu sevenler arasında hissedilen Ve gözler, konuşan dili olur yüreğin Tek bir bakış ömrünü dolduran bir sözcük olur o an Gönülden gönüle ulaşan en eski yoldur bu Sadece sevenlerin bildiği Sadece aşıktan maşuka ulaşan bir dildir bu Tek bir bakışın dünyanı doldurduğu Tek bir gülüşün seni aşk sarhoşluğuna sürüklediği Tek bir dokunuşun tenini yaktığı
Ve ikimiz bir akşamüstü sırasında Ve akşamüstünün Anadoluya giden bir otobüs gibi kalkması sırasında Dağlarda, tarlalarda, köprü altlarında Sazların, taşların yosunların arasından geçerek Bir akik gibi yansıyaraktan hem de Kırmızı bir karpuzun doğum sancısına Su akar ben akarım Ben akarım su akar Vakit yok bakışmaya (Günlerden Su'ya) (E.Cansever)
... parmak uçlarına değen sıcaklığım incinen bir hayatın yarasıdır kalacak tüm izlerin hayatımda gözümden bir damla yaşaktığında bir yer bulsam seni hatırlatmayan.....
Esenlikle ayrılmak...
Ne de zordur, insanın sevdiklerinden ayrılması.
esenlikler dileyerek birbirlerinden, hoşnut ayrılırlar
ama içleri buruk, gözleri nemlidir
ardından belki bir iki damla gözyaşı
sonrasında hayat kaldığı yerden devam eder...
Her veda yeni merhabalara gebedir..
özlemektir veda. kalanı yakacağı gibi gideni de yıkabilir. ve her zaman yediden buluşmak için bir veda cümlesi gerekecektir. Kendine iyi bak , hoşça kal... beni en çok yakan hoşça kal olmuştur her zaman düşünsenize kalması gereken gidiyor ve senden hoşça kalmanı bekliyor. Acılar büyük , acılar derin , nefesler yarım , kirpikler de ıslak o halde hoşça kalın.
Sonunda hoşçakal olması gereken eylemdir.Veda bana istenmeden yaşanılan ayrılığı çağrıştırıyor.bu yüzden fikri bile üzer beni..İstenmiş olsa adı veda değil defetme olurdu..
Bazı vedalar geri dönüşü hak eder, bazıları etmez.
Acı veren gidiş...
Vedalar beni hüzünlendirir. Geriye dönüşü olmayan 'vedaları' tercih ederim.
Kırkikindilerde uzayan gölgelere,
Âsitâneyi seyreden nehre, nehrin içinden geçen şehre de vedâ..
Vedâ mevsimi değil oysa ki amma;
En çok da o latif Türkçeye,
Söylemek lazım ki söğüdün, kavağın, iğdenin Türkçesine, hüznün lisanına, kelâmın zirvesine de vedâ...
Hep terk etmek istediğim diyarımın, otobüs yolculuğunda şehir bitip, kırsal başlayınca hasretimin başladığı duygudur.
Hep gitmek isterim ama bir türlü kopamadığım etrafı geçit vermez dağların bulunduğu; dağların zirvesinde rengarenk çiçeklerin hasretini içime akıttığım koca bir sevdadır. Ve hep acılı ve sancılı olur sonu.
“Bu aşk hiç olmazsa bir vedayı hak ederdi be sevgili!
En zoruma giden de şu; madem bu kalp bana ait, o halde neden sen parçalıyorsun? ”
'vedalar acıtsa da, bazen gitmek gerekir' önemli olan veda edilenin bunu anlamasıdır..
Düşüncem veda diyor bu yerlere..
söz ağızdan çıkınca olmuyor(muş) cogu zaman...denilen günden sonra yavaş yavaş topluyor insan bavullarını o insanın hayatından...
veda, aslında giden tamamen gittiği zaman değil de, cogu kez gitsin diye arkasından itildiğinde, olayın kendisi koskocaman bir elvedaya dönüştüğü zaman oluyor(muş) .
yazık...
Biraz gözyaşı biraz hüzün biraz ayrılık kokar vedalar...
Akşamı getiren sesleri dinle,
Dinle de gönlümü alıver gitsin.
Saçlarımdan tutup kor gözlerinle
Yaşlı gözlerime dalıver gitsin.
Güneşle köye in, beni bırak da
Küçüle küçüle kaybol ırakta.
Bu yolu dönerken arkana bak da
Köşede bir lahza kalıver gitsin.
Ümidim yılların seline düştü,
Saçının en titrek teline düştü,
Kuru yaprak gibi eline düştü,
İstersen rüzgara salıver gitsin.
Necip Fazıl Kısakürek - Veda
hic söze gerek olmayan sözün anlamini yitirdigi sözün ortada kalabalik yaptigi bir andır veda...çünkü anlam cok yogundur ve kelimeler bu yükü tasıyamayacak kadar basit kalir yaninda...
Vedalar değişmez aslında
Kalan hep yalnızlığına hesap verir
Gidenin hayatından sildiği renkleri arar durur bırakılan.
Yüreğinin çığlıklarını unutur,
Susturur tüm derinlerinde isyanları dişlerini sıkarak
Gidenden tınılar arar geçmişin sızıntılarında
Bulduğu davetsiz yalnızlığa sarılır, ısınamaz...
'hiç bilmezdim yalnızlığı, sen onu aramıza sokana dek...'
diye başlayan bir veda mektubunda saklı yaşamın en bilinmedik yüzü.
birbirine son bir kez bakan insanların gözündeki bir türlü akamayan o damladan çıkar dudaklarda kuruyan sözler...
herşeyden öte, son dokunuş kalır düşüncenin bir yerinde.
yürekte son busenin tadı asla silinmez.
her zaman çok geç veda sözleri için, vedalar için zaman hep çok erken...
Elimde, sükutun nabzını dinle,
Dinle de gönlümü alıver gitsin!
Saçlarımdan tutup, kor gözlerinle,
Yaşlı gözlerime dalıver gitsin!
Yürü, gölgen seni uğurlamakta,
Küçülüp küçülüp kaybol ırakta,
Yolu tam dönerken arkana bak da,
Köşede bir lahza kalıver gitsin!
Ümidim yılların seline düştü,
Saçının en titrek teline düştü,
Kuru bir yaprak gibi eline düştü,
İstersen rüzgâra salıver gitsin!
1923
N. Fazıl Kısakürek
hüzne boyanmış kelimelerin boğazındaki düğüme takılması çıkarken. birşeylerin bittiği, belki de bir daha olmayacağı düşüncesi mi acı veren, yoksa paylaşılan onca güzel anının beynimizden silinmeyeceğinden mi? yoksa herşey acı vermeye mi başladı o veda cümlesinden sonra? gülümserken bile gözlerinde perdedir hüzün. hiç kapanmayacak bir yara edasıyla kanamaya devam eder. zaman hafifletmez aslında acıyı. sadece kimsenin görmediğini farkedince ayrılığa isyan eden çığlıklarını kalbin, içinde saklar sonsuza dek. bir veda ile başlar ama asla bitmez.
güzeldi yine de....
Ayrılıklar zordur.Bir o kadar da elzem.Bazen hiç tanımadığımız dostlardan ayrılmak henüz hiç kavuşmamışken mukadderdir.Ve biz sanki yıllarca dizinin dibindeymişiz gibi acı çekeriz.Neden çektiğimizi bile anlamayız.Ama çektiğimiz acı yaşadığımızın müstakîm bir kanıtıdır.
Gitmesini bilmek lazım.Evet.vakti geldiğinde gitmesini bilmek lazım…
Efendim...
Hüzzâm belki son bir hatıra yazısı asacak yarın belki de böylece kalacak..
Gidiyoruz Efendim...
Yazılarını okuduğumuz, bize hoş kelam ve dahi dualarını gönderen cümle dostlardan helallik diliyoruz.. Ruhumuzun hoş kokular aldığı özel dostlar da haklarını helal etsinler...
Ol dost dahî helâl ede hakkını...
Malum duamız ile...
Ey Vedûd..Kalblerimizin ellerinden tut..
..
veda değil mi bu
yolun sonu uçurumlar
kolay değil ki bu
dolunca gözlere yaşlar;
ZAMAN GELİNCE NAFİLE;
DERSİN BİR KÜÇÜK
E L V E D A...
ELVEDA DERKEN
Dil susar bazen yürek konuşur
Bazen her şey söner karanlığa bürünür de,
Sevgilinin gözlerinin parıltısı aydınlatır dünyanı.
Dudaktan çıkan kelimeler donar da,
Bir dokunuş aşk sözcükleri olur sevgiliye söylenen.
Güneş ulaştıramaz ışınlarını bedenine de,
Bir bakışı olur sevgilinin seni ısıtan.
Bazen kaybolursun yaşam yolunda da,
İçten gelen tek bir gülüş tek bir gülümseme sana yol olur.
Dedim ya,
Bazen dil susar yürek konuşur
En eski dildir bu sevenler arasında hissedilen
Ve gözler, konuşan dili olur yüreğin
Tek bir bakış ömrünü dolduran bir sözcük olur o an
Gönülden gönüle ulaşan en eski yoldur bu
Sadece sevenlerin bildiği
Sadece aşıktan maşuka ulaşan bir dildir bu
Tek bir bakışın dünyanı doldurduğu
Tek bir gülüşün seni aşk sarhoşluğuna sürüklediği
Tek bir dokunuşun tenini yaktığı
Hep vedalar,hep ugurlamalar,hep yolcu edisler arasinda gecmis bir ömür geliyor aklima....Benim ömrüm
en acı veda insanın kendiyle vedası...
o vedayla
herkese, her şeye karışarak, bilerek kendini unutması,
isteyerek kendini yok sayması.
Vedalar hüzün kokar. En iyi şekli ile yaşanan veda bile burkar canları.
Ve ikimiz bir akşamüstü sırasında
Ve akşamüstünün Anadoluya giden bir otobüs gibi kalkması sırasında
Dağlarda, tarlalarda, köprü altlarında
Sazların, taşların yosunların arasından geçerek
Bir akik gibi yansıyaraktan hem de
Kırmızı bir karpuzun doğum sancısına
Su akar ben akarım
Ben akarım su akar
Vakit yok bakışmaya
(Günlerden Su'ya)
(E.Cansever)
Kimsenin veda etmesini istemiyorum.
...
parmak uçlarına değen sıcaklığım
incinen bir hayatın yarasıdır
kalacak tüm izlerin hayatımda
gözümden bir damla yaşaktığında
bir yer bulsam seni hatırlatmayan.....
....