Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı sizce ne demek, Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı size neyi çağrıştırıyor?
Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı terimi Saliha Yadigar tarafından tarihinde eklendi
Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı terimi Saliha Yadigar tarafından tarihinde eklendi
bense susmaz,bağıra bağıra içimden hayata küfrederim
bir kapansa kirpikler açılmayacak gibi gelir sabaha...
bırakıp gittin beni bütün kapılarda
bütün çöllerde tek başıma kodun
şafakta arayıp öğle vakti yitirdiğim
vardığım hiç bir yerde değildin
sensiz bir odanın sahrasını nasıl anlatsam
hiçbir şeyin seni andırmadığı bir pazar kalabalığını
denizde dalgakırandan da boşluğunu bir günün
seslenip de senden cevap alamadığım sessizliği
___ Aragon
bir kapansam toprağa...
Bilge Karasu'nun üç uzun öyküden oluşan kitabı.
'...
yaşamayı eskitmekten
eskitmek için kullanmak gerektir bir şeyi, herhangi bir şeyi
yaşamayı tüketmekten
bu da öyle tüketmek için başlamak gerekir.
yaşama sanki hiç gelmeyecek, erişmeyecek bir bayram gibi,
bir
belki bu yoldan giderek
bir bayram nasıl beklenirse
belki bu yoldan giderek bir şeye varacak
bir bayrama nasıl hazırlık yapılırsa, nasıl yaşamanın bütün kaygıları,
bütün işleri, oruçları bayrama yönelirse,
o kaygılar, o işler, o oruçlar nasıl o bayramda
gerekliklerinin doğrulanışını bulursa
ama bayram gelirse
burada duruyor, bayram gelirse...
ama bütün bir ömür bir bayram hazırlığıyla geçer de
o bayram gelmezse...
bayramın geldiğini kaç kez düşündü hayatı boyunca,
kaç kez ‘işte geldi artık’ dedi, kaç kez
artık gelen bu bayramla
bugün, bu bayramı gelmiş sayacak mı ki?
oysa bir imgenin
ama imge dediği anda, aklına imgeyi getirdiği anda,
bir sözle biçimleştiriyor bu kavramı.
bu söz, bütün ömrüne,
yaşamasını başarmış olsa da olmasa da,
bütün ömrüne yön vermiş,
bütün ömrünü yönetmiş bir söz değil mi?
ne yapmışsa o söz yüzünden yapmış değil mi?
hiç değilse öyle görünmüyor mu?
o sözü de bir yana bırakabilmeli.
artık o sözün burada yalnız bir anlamı var,
o anlamın ötesinde bir değer taşımıyor.
yaşamasını yönettiği zaman taşıdığı değere yer yok buralarda.
hele bu anda. her sözün her yerde, her çağda,
bir başka gerçekliği, bir başka geçerliği.
oysa bir imgenin, bir resmin, yan yana gelen iki rengin,
bir rengin çeşitli ayrıntılarının üzerinde durmak,
düşünceyi sayıklatıyor.
asıl bundan kaçınması gerekmiyor mu? '
ne beklenen gelmiş,
ne bekleyen sabahı görmüş..
uzun süren bir günün akşamında,
iki hayat sönmüş,
biri beklemeye,
biri beklenmeye doymadan...
erkenden yatıp uyumalı.
...hep kısa gelir.
uzun sürmüş bir günün akşamı gibisin
kirpiğinden bir şey okunmaz
müsadesizsin
ne günden geçerim ne senden
deliliğimden kuytu köşelere saklanmayı da denesen
müsadesizim
Bilge Karasu'nun üç uzun öykü içeren kitabı. Etkileyici.
evdeki kanepenin en gömülünebilinir köşesi.... :)))
bilge karasu’nun,bizans’ta “resim kırıcılık”diye adlandırılan baskı döneminde,keşiş andronikos’un inzivaya çekilip,kendini sorgulamasını anlattığı yapıtıdır.
“her gün yeniden bir şeyler yapabilmeli,her gün yeniden kurmalı,düzeltmeli dünyayı,her gün yeni bir şey katmalıki yaşayışına ölüm payı artacak yerde eksilir gibi olabilsin,dağılsın,parçalansın; yaşayışını kolaylaştıran kendi alışkanlıklarının yanında kendi getirdiğin değişiklikte olsun,bu denge içinde,yaşadığını,sürüklenmediğini anla,anlayacak hale gel…” sf. 51
sakinlik aranır.
....yarasa duruşu pozisyonunu al :))
sessiz sakin eve gelinir kanepede ayaklar uzatılarak oturulur.hafif müzik eşliğinde düşünceler kovulur...
iyi içilir