Gerçi saklandığı yere, pek yüce olan girince, o bir bakışta tanınan melek dimdik, görkemli, ve parıltılar salan, yalvardı, bütün iddialardan vazgeçerek, izin verilsin diye gezgin kalmasına, eskisi gibi, dalgın tacir olarak yani, fazla gelirdi ona, bilginlere de, görmek sözün böylesini. yalvarana gösteriyor ve istiyordu tekrar. Oku.
Çoktan okumuş denirdi artık ona, yapabilendi o, kulak veren ve yapandı.
Muhammedin Yakarması, RİLKE, Alman Şair, 1920
Muhammed arka arkasına kız çocukları doğduğu için kabilesinde alay konusu olur, o da dağlara çekilir sakinleşmek, kendini dinlemek için ve yardım, o geleneklere, darbe vurmak için gelir, yani cahilliyeye, - İnsan zalim, cahil, ve nankördür - ayeti gibi, ilk vahiy o kederli haline, kıymet verdiği güvenilir muhammede destektir. İyi de gelenek neden ortadan kalkmaz yüzyıllarca, sürer, çünkü görecek işi vardır tasfiyede, kim Allahın sözüne asılacak, kim kolayına kaçacak, onun emri önünde yalnızsın çünkü, çevreyi karşına alman lazım, ve asılan kazanır, böyle daha kolay diyen tasfiye olur, tarihin saati tıkır tıkır işler, senin ki, işlememişse, süzmeliğine yan.
gelenek geldiği yerden gitmez, görecek işleri vardır, üstelik gezgindir, gittiği yeri da yakar, siz sadece Allahın kendi ağzından çıkanları ciddiye alın, gerisi, dönemine, çağına, coğrafyasına göre, binbir yakıştırma, ipinizi çeker, dünya batağından bir daha çıkamazsınız, size çıkaracak olan - Allahın ipine sıkı sarılın - kendi ağzından. İşte o. Peygamberin ipine sarılın diye tek cümle bulamazsın, Adam dahi öyle laf eder mi, ama, süzmeye de anlatamazsın o başka, kendi kuyusunu güzelce kazar, ne yapalım, kaşınmışsa layığını bulacak tabii.
Dünyaya gelmen seni insan yapmıyor esaslara bağlılık konusunda gösterdiğin gayret, tavizsizlik seni insan yapıyor, yani daima güzel işler yapmak, safiyanelikle, hile katmadan, o zaman insansın ve yeni bir kabulu hakediyorsun. Sen bilirsin.
Nefsi müdafaa da haktır, hem kişisel hem de ülke olarak, çünkü Allahın emanetini alma hakkı yalnız ona aittir, onun dışındakine karşı korumak hakkındır, hiçbir sorumluluk yüklemez.
Toplumsal kurtuluşa inanan yoktur, toplum içindeki samimi adanmışların kurtulabileceğine dair öneriler vardır, siyaset binanın çatısıdır, ama, evde neler yaşanır belirleyen odur, kimliğin orda gözükür, seçilir veya seçilmezsin. Hayat oyunu.
Biliyorsunuz aydınlanma ile birlikte din istismarı silindi, ve artık yaşamın hiçbir yerinde, hiçbir konuda istismara raslanmaz oldu, böyle müthiş bir nimet, kaçırmayın derim, her taraf aydınlanır, üstelik ışıklar içinde uyursunuz. Karanlık da yok, öyle bir imkanı kaçıranın aklına şaşarım.
Bahçelerinizde bahar durmaz, Dursa da neye yarar Görünmeyen hudutlar arasında Gaipten haber verir yaşamlar. Ne yüzüm ak, ne aşka doymuşum, Gençliğim parça parça, arzu ve hülyada Artık bulunmamak istiyorum, Hiç bir dünyada.
Ne diyor Varlıktan Başka, Şiirin ismi de - Cahil - , Kuran da hatırlayalım, - İnsan cahil, zalim, nankördür - diyordu, yani kovuluş nedenin, şimdi devam ediyor, - bahçelerinizde bahar durmaz - dursa da neye yarar - niye böyle dünya tarihine, ilişkilerine bak görürsün, neler yaptığını, hele rehberde çöpe atılmışsa, sabun bile yaparsın insan kardeşinden, gelen baharı da köreltiyorsun, çünkü referansın yok artık, güdülerin pusulası ne yapar işte tarih onu anlatır, Osmanlı Türklerinde farklı olan bu işte, samimi bağlılıkları biraz da olsa raya sokuyor, nizam bölgeleri fazla itiraz etmiyor, hep de öyle diğil tabii, karakteri önemsemeyen bir yetkili, eziyete başlıyor, kontrol edene kadar merkezce, yandı gülüm keten helva, sonrada oyun gereği tabii ki, kuyuyu boyluyor o başka, 700 yılın 200 yılında nerdeyse var bu, bknz. Celali İsyanları, ama, bu da az şey değil, dünya gibi bir yerde başka coğrafyalar çok daha şeker, neler yemiyorlar, psişeni kontrol edememişsen, görünmeyen hudutlar arasındaki, gaipten haber verir yaşamlar, işte görünmeyenin bilincini sağlayan dünyanın gerçekliğini yitirişi ile ortaya çıkan durumsallık, ama, bilgilendirici de olabiliyor, ve kapı açıyor, işte kıt bilginin yol açtığı vahşetle, yeni bir zaman arayışı psişene doluşuyor, tabii bilinç olayı değil, kendiliğindenlik, ya da Mevlana nın ünlü kitabı gibi - Kendinde kendin - ortaya çıkıyor, zaten orda duruyordu, şimdi hareket oldu, uyku hali canlılık oluyor, zamandışılık alanındayız, buranın olmayışı orayı olur yapıyor, olay bu.
Bütün çabaların kendini avuntuyla oluşa yönelten bir düşünce imgesi olduğunu yalnız iddia etmekle kalmaz, kesinlik hükmünde o dış gerçeklik denilen tantananın mekanızmasını da tanır. Aşkın, sevginin, dostluğun, arkadaşlığın, o en dipteki çölden, kuru iç yaşantıdan kurtulmak için icad edilen ama bir türlü gerçekliği yaşanamayan sadece oyun olarak yaşanmaya çalışılan bir sahtekarlık olduğunu bilir. Tanrı haz ilkesini, yaşam içgüdüsü yaptı, içgüdü sosyal hayatı oluşturdu, kana boğulan, iğdiş edilen insanlık tarihi hep insan zihnindeki ve kalbindeki kopkoyu karanlıktan kendini üretirken, başkasını yokeden o bencil bireyci doyumsuzluktan, o tam kavramı bulunmayan vahşilikten doğdu. Mistisizm Tanrının aydınlık yüzüne yüzünü dönmüşlerin yoludur.
Sadece sahicilik, oyunun kazananıdır, durduk yerde ekmek yok. Kolay gelsin.
Gerçi saklandığı yere, pek yüce olan girince,
o bir bakışta tanınan melek dimdik, görkemli,
ve parıltılar salan, yalvardı, bütün iddialardan
vazgeçerek, izin verilsin diye gezgin kalmasına,
eskisi gibi, dalgın tacir olarak yani, fazla gelirdi ona,
bilginlere de, görmek sözün böylesini. yalvarana
gösteriyor ve istiyordu tekrar. Oku.
Çoktan okumuş denirdi artık ona, yapabilendi o,
kulak veren ve yapandı.
Muhammedin Yakarması, RİLKE, Alman Şair, 1920
Muhammed arka arkasına kız çocukları doğduğu için kabilesinde alay konusu olur, o da dağlara çekilir sakinleşmek, kendini dinlemek için ve yardım, o geleneklere, darbe vurmak için gelir, yani cahilliyeye, - İnsan zalim, cahil, ve nankördür - ayeti gibi, ilk vahiy o kederli haline, kıymet verdiği güvenilir muhammede destektir.
İyi de gelenek neden ortadan kalkmaz yüzyıllarca, sürer, çünkü görecek işi vardır tasfiyede, kim Allahın sözüne asılacak, kim kolayına kaçacak, onun emri önünde yalnızsın çünkü, çevreyi karşına alman lazım, ve asılan kazanır, böyle daha kolay diyen tasfiye olur, tarihin saati tıkır tıkır işler, senin ki, işlememişse, süzmeliğine yan.
gelenek geldiği yerden gitmez, görecek işleri vardır, üstelik gezgindir, gittiği yeri da yakar, siz sadece Allahın kendi ağzından çıkanları ciddiye alın, gerisi, dönemine, çağına, coğrafyasına göre, binbir yakıştırma, ipinizi çeker, dünya batağından bir daha çıkamazsınız, size çıkaracak olan - Allahın ipine sıkı sarılın - kendi ağzından. İşte o. Peygamberin ipine sarılın diye tek cümle bulamazsın, Adam dahi öyle laf eder mi, ama, süzmeye de anlatamazsın o başka, kendi kuyusunu güzelce kazar, ne yapalım, kaşınmışsa layığını bulacak tabii.
O oyun kuransa sen nesin, tabii ki oyuncak, ama, olmayabilirdin de, ona halis iman diyoruz, 55 derecede demir bükenlere bak, cahil kim, bilgi nerde.
Dünyaya gelmen seni insan yapmıyor esaslara bağlılık konusunda gösterdiğin gayret, tavizsizlik seni insan yapıyor, yani daima güzel işler yapmak, safiyanelikle, hile katmadan, o zaman insansın ve yeni bir kabulu hakediyorsun. Sen bilirsin.
Nefsi müdafaa da haktır, hem kişisel hem de ülke olarak, çünkü Allahın emanetini alma hakkı yalnız ona aittir, onun dışındakine karşı korumak hakkındır, hiçbir sorumluluk yüklemez.
Toplumsal kurtuluşa inanan yoktur, toplum içindeki samimi adanmışların kurtulabileceğine dair öneriler vardır, siyaset binanın çatısıdır, ama, evde neler yaşanır belirleyen odur, kimliğin orda gözükür, seçilir veya seçilmezsin. Hayat oyunu.
Biliyorsunuz aydınlanma ile birlikte din istismarı silindi, ve artık yaşamın hiçbir yerinde, hiçbir konuda istismara raslanmaz oldu, böyle müthiş bir nimet, kaçırmayın derim, her taraf aydınlanır, üstelik ışıklar içinde uyursunuz. Karanlık da yok, öyle bir imkanı kaçıranın aklına şaşarım.
Bahçelerinizde bahar durmaz,
Dursa da neye yarar
Görünmeyen hudutlar arasında
Gaipten haber verir yaşamlar.
Ne yüzüm ak, ne aşka doymuşum,
Gençliğim parça parça, arzu ve hülyada
Artık bulunmamak istiyorum,
Hiç bir dünyada.
Ne diyor Varlıktan Başka, Şiirin ismi de - Cahil - , Kuran da hatırlayalım, - İnsan cahil, zalim, nankördür - diyordu, yani kovuluş nedenin, şimdi devam ediyor, - bahçelerinizde bahar durmaz - dursa da neye yarar - niye böyle dünya tarihine, ilişkilerine bak görürsün, neler yaptığını, hele rehberde çöpe atılmışsa, sabun bile yaparsın insan kardeşinden, gelen baharı da köreltiyorsun, çünkü referansın yok artık, güdülerin pusulası ne yapar işte tarih onu anlatır, Osmanlı Türklerinde farklı olan bu işte, samimi bağlılıkları biraz da olsa raya sokuyor, nizam bölgeleri fazla itiraz etmiyor, hep de öyle diğil tabii, karakteri önemsemeyen bir yetkili, eziyete başlıyor, kontrol edene kadar merkezce, yandı gülüm keten helva, sonrada oyun gereği tabii ki, kuyuyu boyluyor o başka, 700 yılın 200 yılında nerdeyse var bu, bknz. Celali İsyanları, ama, bu da az şey değil, dünya gibi bir yerde başka coğrafyalar çok daha şeker, neler yemiyorlar, psişeni kontrol edememişsen, görünmeyen hudutlar arasındaki, gaipten haber verir yaşamlar, işte görünmeyenin bilincini sağlayan dünyanın gerçekliğini yitirişi ile ortaya çıkan durumsallık, ama, bilgilendirici de olabiliyor, ve kapı açıyor, işte kıt bilginin yol açtığı vahşetle, yeni bir zaman arayışı psişene doluşuyor, tabii bilinç olayı değil, kendiliğindenlik, ya da Mevlana nın ünlü kitabı gibi - Kendinde kendin - ortaya çıkıyor, zaten orda duruyordu, şimdi hareket oldu, uyku hali canlılık oluyor, zamandışılık alanındayız, buranın olmayışı orayı olur yapıyor, olay bu.
Peki Mistisizm Tanrının aydınlık yüzüne yüzünü dönmüşlerin yoluysa, öteki nedir.
Bütün çabaların kendini avuntuyla oluşa yönelten bir düşünce imgesi olduğunu yalnız iddia etmekle kalmaz, kesinlik hükmünde o dış gerçeklik denilen tantananın mekanızmasını da tanır. Aşkın, sevginin, dostluğun, arkadaşlığın, o en dipteki çölden, kuru iç yaşantıdan kurtulmak için icad edilen ama bir türlü gerçekliği yaşanamayan sadece oyun olarak yaşanmaya çalışılan bir sahtekarlık olduğunu bilir. Tanrı haz ilkesini, yaşam içgüdüsü yaptı, içgüdü sosyal hayatı oluşturdu, kana boğulan, iğdiş edilen insanlık tarihi hep insan zihnindeki ve kalbindeki kopkoyu karanlıktan kendini üretirken, başkasını yokeden o bencil bireyci doyumsuzluktan, o tam kavramı bulunmayan vahşilikten doğdu. Mistisizm Tanrının aydınlık yüzüne yüzünü dönmüşlerin yoludur.
Sadece sahicilik, oyunun kazananıdır, durduk yerde ekmek yok. Kolay gelsin.