Tanrı kendi içinde vahiydir, kendinden başka hiçbirşeyi açığa vurmayan saf vahiy, onun kendi kendini vahyetmesi, herşeyi hiçlikten kopartmasıdır, yaşamdan mutlak zevk alan vahiy, Tanrı sevgidir çünkü hayat kendini sonsuzca sever, yaratılış bir dışsallık olarak açılır, oysa yaşam kendini ve canlıları sürekli üretir, Tanrının sonsuz yaşamı ebedi şimdinin doğuşudur, kötülükse yaşamı inkar ve saldırıdır, Tanrı yokmuş gibi yaşamanın bencilliğidir. Hayat saf bir deneyimin ötesinde, benliği yetiştirmektir, kendini yoğun deneyimleme, kendinden zevk alma olarak tezahür edince, hayatı durağan yapan dışardakinin içteki ebedi hareketiyle, acıdan neşeye geçişi olanaklı kılan, sanat bunu yapabiliyorsa gerçektir.
Michel HENRY, 2002, Fransız Filozof.
Hayat kendi süzgecinde damıtılmadan, gerçekliğine kavuşamıyor, yeni deneyimlere bol şans, ve gayret.
Bir apaçıklığın bilgisi, apaçıklığı nedeniyle ulaşılmazlık vasfını korur, kendini bilgisizliştiren bir öge olarak, bilgi alanımıza girdiğinde, o alanda değilizdir belki, buluşmanın biz istediğimiz için öyle olması gibi, gerçekliğini kendi kurar biz de yer almaz, öyle görürüz, sonrası düşünülenin uzağına düşen ilişkiler ağında açığa çıkar, edinilmemişin biz de yeri yoktur çünkü, uzağından geçer gideriz.
Kutsal değil mi yüreğim, daha güzel yaşamla dolmadı mı, ben sevmeye başlayalı, neden bana daha çok değer verdiniz, daha mağrur daha yabaniyken ben, sözüm daha çok, kendim daha boşken. Ah, Pazar yerinde geçerli olanı sever kalabalık, kölelerse ancak zorbaları sayarlar. Yalnız tanrımsı olanlar, inanırlar tanrılara.
Yukarlara çıkmak istiyorsanız, kendi bacaklarınızı kullanmalısınız. Kendinizi taşıtmayasınız, yabancıların sırtına, kafasına binmeyesiniz. Ama, gerçek insanlarım yok daha, Bu benim sabahım, benim gündüzüm başlıyor, gel artık, gel, ey büyük öğle.
Yani gerçek insan güneşi dorukta deneyimleyen insan, bunu da kendi gücüyle yapmak zorunda modern evrede, çünkü, tarımsal dönemin dayanışma içeren ortamı çekiliyor sahneden, herkes tek başına, zaten kazanmanın, geçimin zorlaştığı ortamda, iyice tek başınasın, demek ki, sanılanın aksine değerlere eskisinden daha çok ihtiyacın var, hiççiliğin değil, değerlerin dünyasının çıkış yolu olabileceğinin manifestosudur aslında, ama, eski yaşanılan alışkanlıkların yöntemi olanlarla değil, yeni aşamanın getirdiği duruma uyumla, değeri bünyene sindirerek, onlar zaten zamanın başından beri her coğrafyada, her aşamada aynı, farkı yeni sınav dönemlerinde farklılaşan durumlarla, soruların başkalaşması, aynı soruları, yeni biçimlerle cevaplama yeteneğine katkı yapıyor, yani - ipe sıkı sarılma - esasında değişen bir şey yok, sadece yeni konumun farklı, daha çok istismarın görüldüğü bu aşamada öldürdüğün Tanrı, aslında, her yerde sinmiş varlığını, gerçek boyutuna taşıyacak doğallığı koruyabilirsen gene görünüm alanında olacak, ama üstüme çeker yorganı yatarım, görmem olur biter, işime bakarım dediğinde, işine bakılır gerçekten, hiçbir şeyi örtemezsin çünkü, varolan hep vardır, sen var mısın meçhul olan o, ama, olabilirsin o da ne kadar görünür sende, görünür kalman için, olayın anahtarı bu, yoksa hiçbir kapının açılacağı falan yok, sen açmanın gayretine girince başlayacak, başkalaşım, süresizlik, adım atmakla, kendi patikasını işaret ediyor. Kolay gelsin.
Hakkıyla ve samimiyetle yerine getirmediğin ödevin - salih amel - duası, boşuna uğraştır, önce bol puanın olacak, sonra kendi duan, başkası değil. Kolay gelsin.
Tanrı kendi içinde vahiydir, kendinden başka hiçbirşeyi açığa vurmayan saf vahiy, onun kendi kendini vahyetmesi, herşeyi hiçlikten kopartmasıdır, yaşamdan mutlak zevk alan vahiy, Tanrı sevgidir çünkü hayat kendini sonsuzca sever, yaratılış bir dışsallık olarak açılır, oysa yaşam kendini ve canlıları sürekli üretir, Tanrının sonsuz yaşamı ebedi şimdinin doğuşudur, kötülükse yaşamı inkar ve saldırıdır, Tanrı yokmuş gibi yaşamanın bencilliğidir. Hayat saf bir deneyimin ötesinde, benliği yetiştirmektir, kendini yoğun deneyimleme, kendinden zevk alma olarak tezahür edince, hayatı durağan yapan dışardakinin içteki ebedi hareketiyle, acıdan neşeye geçişi olanaklı kılan, sanat bunu yapabiliyorsa gerçektir.
Michel HENRY, 2002, Fransız Filozof.
Hayat kendi süzgecinde damıtılmadan, gerçekliğine kavuşamıyor, yeni deneyimlere bol şans, ve gayret.
Bir apaçıklığın bilgisi, apaçıklığı nedeniyle ulaşılmazlık vasfını korur, kendini bilgisizliştiren bir öge olarak, bilgi alanımıza girdiğinde, o alanda değilizdir belki, buluşmanın biz istediğimiz için öyle olması gibi, gerçekliğini kendi kurar biz de yer almaz, öyle görürüz, sonrası düşünülenin uzağına düşen ilişkiler ağında açığa çıkar, edinilmemişin biz de yeri yoktur çünkü, uzağından geçer gideriz.
Kutsal değil mi yüreğim, daha güzel yaşamla dolmadı mı,
ben sevmeye başlayalı, neden bana daha çok değer verdiniz,
daha mağrur daha yabaniyken ben, sözüm daha çok, kendim
daha boşken. Ah, Pazar yerinde geçerli olanı sever kalabalık,
kölelerse ancak zorbaları sayarlar. Yalnız tanrımsı olanlar,
inanırlar tanrılara.
HÖLDERLİN, 1843, Alman Şair,
Çev. Turan OFLAZOĞLU.
İç içelik halinin bitmesiyle içe yerleşen yeni durumda içmiş gibi görünenin içi.
Yukarlara çıkmak istiyorsanız, kendi bacaklarınızı kullanmalısınız. Kendinizi taşıtmayasınız, yabancıların sırtına, kafasına binmeyesiniz. Ama, gerçek insanlarım yok daha, Bu benim sabahım, benim gündüzüm başlıyor, gel artık,
gel, ey büyük öğle.
Yani gerçek insan güneşi dorukta deneyimleyen insan, bunu da kendi gücüyle yapmak zorunda modern evrede, çünkü, tarımsal dönemin dayanışma içeren ortamı çekiliyor sahneden, herkes tek başına, zaten kazanmanın, geçimin zorlaştığı ortamda, iyice tek başınasın, demek ki, sanılanın aksine değerlere eskisinden daha çok ihtiyacın var, hiççiliğin değil, değerlerin dünyasının çıkış yolu olabileceğinin manifestosudur aslında, ama, eski yaşanılan alışkanlıkların yöntemi olanlarla değil, yeni aşamanın getirdiği duruma uyumla, değeri bünyene sindirerek, onlar zaten zamanın başından beri her coğrafyada, her aşamada aynı, farkı yeni sınav dönemlerinde farklılaşan durumlarla, soruların başkalaşması, aynı soruları, yeni biçimlerle cevaplama yeteneğine katkı yapıyor, yani - ipe sıkı sarılma - esasında değişen bir şey yok, sadece yeni konumun farklı, daha çok istismarın görüldüğü bu aşamada öldürdüğün Tanrı, aslında, her yerde sinmiş varlığını, gerçek boyutuna taşıyacak doğallığı koruyabilirsen gene görünüm alanında olacak, ama üstüme çeker yorganı yatarım, görmem olur biter, işime bakarım dediğinde, işine bakılır gerçekten, hiçbir şeyi örtemezsin çünkü, varolan hep vardır, sen var mısın meçhul olan o, ama, olabilirsin o da ne kadar görünür sende, görünür kalman için, olayın anahtarı bu, yoksa hiçbir kapının açılacağı falan yok, sen açmanın gayretine girince başlayacak, başkalaşım, süresizlik, adım atmakla, kendi patikasını işaret ediyor. Kolay gelsin.
Hakkıyla ve samimiyetle yerine getirmediğin ödevin - salih amel - duası, boşuna uğraştır, önce bol puanın olacak, sonra kendi duan, başkası değil. Kolay gelsin.
Hangi dramı resmederse resmetsin, şiirin kendine özgü bir mutluluğu vardır. - Gaston BACHELARD, 1962, Fransız Filozof.
Ben den taşanla ben olur, eksilenle yokolur.
Aydınlanma, - 1789
Schelling - 1820, Her yerde görünen dünya ruhu.
Kierkegaard - 1855
Niezshche - 1900
Rilke. - 1925
Kavafis - 1933
Yeats - 1939
Dağlarca - 1940
Kimse duymadı.
Gerçeğin kenar süsü.