İslam sözcüğü arapça Bununla birlikte kökün aktif ortaç formu _''esleme''_dir ve 'teslimiyet' anlamına gelir.
(Silm-Selam-Islam-Müslim-Müslüman-Eslem-Selami-Teslim-Süleyman ve daha bir çok kelime aynı semantiği işleyen aynı kökenin türemişleridirler.)
BAKARA-112
Bela men esleme vechehu lillahi ve hüve muhsinün fe lehu ecruhu ınde rabbihı ve la havvfün aleyhim ve la hüm yahzenun
(DİYANET MEALİ) Hayır, öyle değil! Kim 'ihsan' derecesine yükselerek özünü Allah'a teslim ederse, onun mükâfatı Rabbinin katındadır. Artık onlara korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.
(E.HAMDİ YAZIR MEALİ) Hayır! Kim samimi olarak yüzünü Allah'a tertemiz teslim ederse, işte onun Rabbi katında mükafatı vardır. Onlara bir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır.
(MUHAMMED ESED TEFSİRİ) Evet, gerçekten her kim tüm benliğini Allah'a teslim eder (91) ve iyilik yapanlardan olursa, Rabbi katında mükafatını görecektir; ve böyleleri ne korkacak, ne de üzülecekler. (92)
91 - Lafzen, 'kim yüzünü Allah'a teslim eder'. Kişinin yüzü, bedeninin en anlamlı parçası olduğundan klasik Arapça'da insanın bütün kişiliğini yahut bütün benliğini göstermek için kullanılırdı. Kur'an'da defalarca tekrarlanan bu ifade, İslâm'ın mükemmel bir tanımını vermektedir -ki, esleme ('kendini teslim etti') kök-fiilinden türetilmiş olan bu kelime 'kendini (Allah'a) teslim etmek' anlamına gelir: ve Kur'an'ın tümünde islâm ve müslim terimleri bu anlamda kullanılmışlardır. (Bu kavramın geniş bir tartışması için, bkz. müslim ifadesinin vahiy kronolojisinde ilk defa kullanıldığı yer olan 68:35 ile ilgili dipnot.)
92 - Böylece Kur'an'a göre kurtuluş, herhangi bir özel 'zümre'ye tahsis edilmiş olmayıp Allah'ın birliğini kavrayan, kendini O'nun iradesine teslim eden ve dürüst şekilde yaşamak suretiyle bu ruhsal tercihe pratik bir anlam kazandıran herkese açıktır.
BAKARA-131
İz kale lehu rabbühu eslim kale eslemtü li rabbil alemın
(DİYANET MEALİ) Rabbi ona 'Teslim ol' dediğinde 'Âlemlerin Rabbine teslim oldum' demişti.
(E.HAMDİ YAZIR MEALİ) Rabbi ona: 'Bana teslim ol! ' emrini verince, o da: 'Alemlerin Rabbine teslim oldum.' dedi.
ALİ İMRAN-20
Fe in haccuke fe kul eslemtü vechiye lillahi ve menittebean* ve kul lillezıne utül kitabe vel ümmiyyıne e eslemtüm* fe in eslemu fe kadihtedev* ve in tevellev fe innema aleykel belağ* vallahü besıyrum bil ıbad
(DİYANET MEALİ) Seninle tartışmaya girişirlerse, de ki: 'Ben, bana uyanlarla birlikte kendi özümü Allah'a teslim ettim.' Kendilerine kitap verilenlere ve ümmîlere6 de ki: 'Siz de İslâm'ı kabul ettiniz mi? ' Eğer İslâm'a girerlerse hidayete ermiş olurlar. Yok, eğer yüz çevirirlerse sana düşen şey ancak tebliğ etmektir. Allah kullarını hakkıyla görendir. (E.HAMDİ YAZIR MEALİ) Buna karşı seninle tartışmaya kalkışanlara de ki: 'Ben yüzümü İslam ile tertemiz Allah'a tuttum, bana uyanlar da.' O kitap verilenlerle verilmeyen ümmilere de ki: 'Siz İslam'ı kabul ettiniz mi? ' Eğer kavgayı kesip İslam'a girerlerse doğru yolu tutmuşlardır. Yüz çevirirlerse, sana düşen ancak tebliğdir; Allah o kulları görüyordur
ALİ İMRAN-83
E fe ğayra dınillahi yebğune ve lehu esleme men fis semavati vel erdı tav'av ve kerhev ve ileyhi yürceun
DİYANET MEALİ) Göklerdeki ve yerdeki herkes ister istemez ona boyun eğmişken ve ona döndürülüp götürülecekken onlar Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar? (E.HAMDİ YAZIR MEALİ) Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar? Oysa ki, göklerde ve yerde ne varsa, hepsi ister istemez O'na teslim olmuş, hep döndürülüp O'na götürülüyorlar.
NİSA-125
Ve men ahsenü dınem mimmen esleme vechehu lillahi ve hüve muhsinüv vettebea millete ibrahıme hanıfa vetetehazellahü ibrahıme halila
(DİYANET MEALİ) Kimin dini, iyilik yaparak kendini Allah'a teslim eden ve hakka yönelen İbrahim'in dinine tabi olan kimsenin dininden daha güzeldir? Allah İbrahim'i dost edindi. (E.HAMDİ YAZIR MEALİ) Din bakımından o kimseden daha iyi kimdir ki, özü iyi olarak yüzünü İslam ve Allah'a tutmuş ve muvahhid olarak İbrahim'in dinine uymuştur. Allah ki, İbrahim'i dost edinmişti
MAİDE-44
İnna enzelnet tevrate fıha hüdev ve nur yahkümü bihen nebiyyunellezıne eslemu lillezıne hadu ver rabbaniyyune vel ahbaru bimestuhfizu min kitabillahi ve kanu aleyhi şüheda' fe la tahşevün nase vahşevni ve la teşteru bi ayatı semenen kalıla ve mel lem yahküm bi ma enzelellahü fe ülaike hümül kafirun
(DİYANET MEALİ) Şüphesiz Tevrat'ı biz indirdik. İçinde bir hidayet, bir nur vardır. (Allah'a) teslim olmuş nebiler onunla yahudilere hüküm verirlerdi. Kendilerini Rabb'e adamış kimseler ile âlimler de öylece hükmederlerdi. Çünkü bunlar Allah'ın kitabını korumakla görevlendirilmişlerdi. Onlar Tevrat'ın hak olduğuna da şahit idiler. Şu halde siz de insanlardan korkmayın, benden korkun ve âyetlerimi az bir karşılığa değişmeyin. Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler kafirlerin ta kendileridir.
(E.HAMDİ YAZIR MEALİ) Gerçekten Biz, içinde bir hidayet, bir nur bulunan Tevrat'ı indirdik. Kendilerini Allah'a teslim etmiş peygamberler, yahudilere onunla hükmederlerdi. Bir de Allah dostları ve ilim adamları da Allah'ın kitabını muhafaza etmekle görevli olmaları ve üzerine şahit olmaları dolayısıyla onunla hüküm verirlerdi. Artık insanlardan korkmayın, Benden korkun ve Benim ayetlerimi birkaç paraya değişmeyin! Ey hakimler, her kim Allah'ın indirdiği hükümlerle hüküm vermezse, onlar hep kafirlerdir.
ENAM-14
Kul e ğayrallahi ettehıü veliyyen fatıris semavati vel erdı ve hüve yut'ımü ve la yüt'am kul innı ümirtü en ekune evvele men esleme ve la tekunenne minel müşrikın
(DİYANET MEALİ) De ki: 'Göklerin ve yerin yaratıcısı olan, beslediği halde beslenmeye ihtiyacı olmayan Allah'tan başkasını mı dost edineceğim.' De ki: 'Bana, (Allah'a) teslim olanların ilki olmam emredildi ve sakın Allah'a ortak koşanlardan olma (denildi) .'
(E.HAMDİ YAZIR MEALİ) De ki: 'Göklerin ve yerin yaratanı olan Allah'tan başkasını mı dost edineceğim? Oysa O, yedirip besler, kendisi ise beslenmekten münezzehtir.' De ki: 'Ben ehl-i İslamın birincisi olmakla emrolundum ve sakın Allah'a ortak koşanlardan olma! ' buyuruldu.
NEML-44
Kıyle lehedhulis sarh felemma raethü hasibethü lüccetev ve keşefet an sakayha kale innehu sarhum mümerradüm min kavarır kalet rabbi innı zalemtü nefsı ve eslemtü mea süleymane lillahi rabbil alemın
(DİYANET MEALİ) Ona 'köşke gir' denildi. Köşkü görünce onu(zeminini) derin bir su sandı ve eteklerini topladı. Süleyman ona 'Bu, (zemini) billurdan döşenmiş bir köşktür' dedi. Belkıs, 'Ey Rabbim! Şüphesiz ben nefsime zulmetmiştim. Şimdi ise Süleyman ile birlikte âlemlerin Rabbi olan Allah’a teslim oldum' dedi.
(E.HAMDİ YAZIR MEALİ) Ona: 'Köşke gir! ' denildi. Derken (Melike) onu görünce derin bir su sandı ve eteklerini topladı. Süleyman: 'O parlak bir köşk, sırçadan! ' dedi. Kadın: 'Ey Rabbim, gerçekten ben önce nefsime zulmetmişim, şimdi Süleyman'ın maiyyetinde, alemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum.'dedi.
SAFFAT-103/104
Felemma eslema ve tellehu lil cebın Ve nadeynahü ey ya ibrahım
(DİYANET MEALİ) Nihayet her ikisi de (Allah'ın emrine) boyun eğip,İbrahim de onu (boğazlamak için) yüz üstü yere yatırınca ona, şöyle seslendik: 'Ey İbrahim! '
(E.HAMDİ YAZIR MEALİ) Ne zaman ki ikisi de bu şekilde (Allah'a) teslim oldular, (İbrahim) onu tuttu şakağına yıktı (şakağı üzerine yatırdı) . Ve ona şöyle seslendik: 'Ey İbrahim!
(MUHAMMED ESED TEFSİRİ) Fakat ikisi Allah'ın emri [olarak gördükleri]ne kendilerini teslim edince (40) ve [İbrahim] onu yüzüstü yatırınca, kendisine seslendik: 'Ey İbrahim,
40 - Yukarıdaki parantez içi ifadenin bu pasajı doğru anlamak için gerekli olduğuna inanıyorum. Burada Allah lafzı açık bir şekilde zikredilmese de Kur'an terminolojisinde bu eslemâ fiili, notlarda defalarca işaret edildiği gibi, 'kendini Allah'a, yahut Allah'ın iradesine teslim etti' anlamına gelir. Bu nedenle, yukarıdaki ayette geçen ikil eslemâ hali de, ilk bakışta, bu anlama sahip görünmektedir. Ancak, ayetin devamı, Hz. İsmail'in kurban edilmesinin Allah'ın emri olmadığını açıkça gösterdiğinden, onun ve babasının 'Allah'ın iradesine kendilerini teslim etmeleri', bu bağlamda, yalnız sübjektif bir anlama sahip görünmektedir -yani 'Allah'ın iradesi olarak düşündükleri/gördükleri isteğe' teslim olmaları anlamını taşımaktadır.
HUCURAT-14
Kaletil a'rabü amenna kul lem tü'minu ve lakin kulu eslemna ve lemma yedhulil imanü fi kulubiküm ve in tütıy'ulahe ve rasulehu la yelitküm min a'maliküm şey'a innellahe ğafurur rahıym
(DİYANET MEALİ) Bedevîler 'İman ettik' dediler. De ki: 'İman etmediniz. (Öyle ise, 'iman ettik' demeyin.) 'Fakat boyun eğdik' deyin.2 Henüz iman kalplerinize girmedi. Eğer Allah'a ve Peygamberine itaat ederseniz, yaptıklarınızdan hiçbir şeyi eksiltmez. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.'
(E.HAMDİ YAZIR MEALİ) Bedeviler: 'İman ettik.' dediler. De ki: 'Siz henüz iman etmediniz, fakat henüz iman kalplerinizin içine girmemiş olduğu halde 'İslama girdik' deyin. Eğer Allah'a ve peygamberine itaat ederseniz, size amellerinizden hiçbir şey eksiklemez; çünkü Allah çok bağışlayıcıdır, merhamet edendir.'
HUCURAT-17
Yemünnune aleyke en eslemu kul la temünnu aleyye islameküm belillahü yemünnü aleyküm en hedaküm lil ımani in küntüm sadikıyn
(DİYANET MEALİ) Müslüman olmalarını bir lütufta bulunmuş gibi sana hatırlatıyorlar. De ki: 'Müslüman olmanızı bir lütuf gibi bana hatırlatıp durmayın. Tam tersine eğer doğru kimselerseniz sizi imana erdirmesinden dolayı Allah size lütufta bulunmuş oluyor.'
(E.HAMDİ YAZIR MEALİ) İslam'a girdiklerini senin başına kakıyorlar. De ki: 'Müslümanlığınızı benim başıma kakmayın, bilakis size iman yolunu gösterdiği için Allah sizin başınıza kakar, eğer doğru kimseler iseniz.
CİNN-14
Ve enna minnelmuslimune ve minnelkasitune femen esleme feulaike teharrev reşeden.
(DİYANET MEALİ) 'Kuşkusuz içimizde müslüman olanlar da var, hak yoldan sapanlar da var. Kim müslüman olursa, işte onlar doğruyu arayıp bulmuşlardır.'
(E.HAMDİ YAZIR MEALİ) Ve doğrusu bizler: Bizlerden müslümanlar da var, bizlerden haksızlar da var. Müslüman olanlar, işte onlar doğru yolu arayanlardır.
ESLEM İSMİNİN ANLAMI VE KUR'AN'DA GEÇTİĞİ YERLER
İslam sözcüğü arapça Bununla birlikte kökün aktif ortaç formu _''esleme''_dir ve 'teslimiyet' anlamına gelir.
(Silm-Selam-Islam-Müslim-Müslüman-Eslem-Selami-Teslim-Süleyman ve daha bir çok kelime aynı semantiği işleyen aynı kökenin türemişleridirler.)
BAKARA-112
Bela men esleme vechehu lillahi ve hüve muhsinün fe lehu ecruhu ınde rabbihı ve la havvfün aleyhim ve la hüm yahzenun
(DİYANET MEALİ) Hayır, öyle değil! Kim 'ihsan' derecesine yükselerek özünü Allah'a teslim ederse, onun mükâfatı Rabbinin katındadır. Artık onlara korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.
(E.HAMDİ YAZIR MEALİ) Hayır! Kim samimi olarak yüzünü Allah'a tertemiz teslim ederse, işte onun Rabbi katında mükafatı vardır. Onlara bir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır.
(MUHAMMED ESED TEFSİRİ) Evet, gerçekten her kim tüm benliğini Allah'a teslim eder (91) ve iyilik yapanlardan olursa, Rabbi katında mükafatını görecektir; ve böyleleri ne korkacak, ne de üzülecekler. (92)
91 - Lafzen, 'kim yüzünü Allah'a teslim eder'. Kişinin yüzü, bedeninin en anlamlı parçası olduğundan klasik Arapça'da insanın bütün kişiliğini yahut bütün benliğini göstermek için kullanılırdı. Kur'an'da defalarca tekrarlanan bu ifade, İslâm'ın mükemmel bir tanımını vermektedir -ki, esleme ('kendini teslim etti') kök-fiilinden türetilmiş olan bu kelime 'kendini (Allah'a) teslim etmek' anlamına gelir: ve Kur'an'ın tümünde islâm ve müslim terimleri bu anlamda kullanılmışlardır. (Bu kavramın geniş bir tartışması için, bkz. müslim ifadesinin vahiy kronolojisinde ilk defa kullanıldığı yer olan 68:35 ile ilgili dipnot.)
92 - Böylece Kur'an'a göre kurtuluş, herhangi bir özel 'zümre'ye tahsis edilmiş olmayıp Allah'ın birliğini kavrayan, kendini O'nun iradesine teslim eden ve dürüst şekilde yaşamak suretiyle bu ruhsal tercihe pratik bir anlam kazandıran herkese açıktır.
BAKARA-131
İz kale lehu rabbühu eslim kale eslemtü li rabbil alemın
(DİYANET MEALİ) Rabbi ona 'Teslim ol' dediğinde 'Âlemlerin Rabbine teslim oldum' demişti.
(E.HAMDİ YAZIR MEALİ) Rabbi ona: 'Bana teslim ol! ' emrini verince, o da: 'Alemlerin Rabbine teslim oldum.' dedi.
ALİ İMRAN-20
Fe in haccuke fe kul eslemtü vechiye lillahi ve menittebean* ve kul lillezıne utül kitabe vel ümmiyyıne e eslemtüm* fe in eslemu fe kadihtedev* ve in tevellev fe innema aleykel belağ* vallahü besıyrum bil ıbad
(DİYANET MEALİ) Seninle tartışmaya girişirlerse, de ki: 'Ben, bana uyanlarla birlikte kendi özümü Allah'a teslim ettim.' Kendilerine kitap verilenlere ve ümmîlere6 de ki: 'Siz de İslâm'ı kabul ettiniz mi? ' Eğer İslâm'a girerlerse hidayete ermiş olurlar. Yok, eğer yüz çevirirlerse sana düşen şey ancak tebliğ etmektir. Allah kullarını hakkıyla görendir.
(E.HAMDİ YAZIR MEALİ) Buna karşı seninle tartışmaya kalkışanlara de ki: 'Ben yüzümü İslam ile tertemiz Allah'a tuttum, bana uyanlar da.' O kitap verilenlerle verilmeyen ümmilere de ki: 'Siz İslam'ı kabul ettiniz mi? ' Eğer kavgayı kesip İslam'a girerlerse doğru yolu tutmuşlardır. Yüz çevirirlerse, sana düşen ancak tebliğdir; Allah o kulları görüyordur
ALİ İMRAN-83
E fe ğayra dınillahi yebğune ve lehu esleme men fis semavati vel erdı tav'av ve kerhev ve ileyhi yürceun
DİYANET MEALİ) Göklerdeki ve yerdeki herkes ister istemez ona boyun eğmişken ve ona döndürülüp götürülecekken onlar Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar?
(E.HAMDİ YAZIR MEALİ) Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar? Oysa ki, göklerde ve yerde ne varsa, hepsi ister istemez O'na teslim olmuş, hep döndürülüp O'na götürülüyorlar.
NİSA-125
Ve men ahsenü dınem mimmen esleme vechehu lillahi ve hüve muhsinüv vettebea millete ibrahıme hanıfa vetetehazellahü ibrahıme halila
(DİYANET MEALİ) Kimin dini, iyilik yaparak kendini Allah'a teslim eden ve hakka yönelen İbrahim'in dinine tabi olan kimsenin dininden daha güzeldir? Allah İbrahim'i dost edindi.
(E.HAMDİ YAZIR MEALİ) Din bakımından o kimseden daha iyi kimdir ki, özü iyi olarak yüzünü İslam ve Allah'a tutmuş ve muvahhid olarak İbrahim'in dinine uymuştur. Allah ki, İbrahim'i dost edinmişti
MAİDE-44
İnna enzelnet tevrate fıha hüdev ve nur yahkümü bihen nebiyyunellezıne eslemu lillezıne hadu ver rabbaniyyune vel ahbaru bimestuhfizu min kitabillahi ve kanu aleyhi şüheda' fe la tahşevün nase vahşevni ve la teşteru bi ayatı semenen kalıla ve mel lem yahküm bi ma enzelellahü fe ülaike hümül kafirun
(DİYANET MEALİ) Şüphesiz Tevrat'ı biz indirdik. İçinde bir hidayet, bir nur vardır. (Allah'a) teslim olmuş nebiler onunla yahudilere hüküm verirlerdi. Kendilerini Rabb'e adamış kimseler ile âlimler de öylece hükmederlerdi. Çünkü bunlar Allah'ın kitabını korumakla görevlendirilmişlerdi. Onlar Tevrat'ın hak olduğuna da şahit idiler. Şu halde siz de insanlardan korkmayın, benden korkun ve âyetlerimi az bir karşılığa değişmeyin. Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler kafirlerin ta kendileridir.
(E.HAMDİ YAZIR MEALİ) Gerçekten Biz, içinde bir hidayet, bir nur bulunan Tevrat'ı indirdik. Kendilerini Allah'a teslim etmiş peygamberler, yahudilere onunla hükmederlerdi. Bir de Allah dostları ve ilim adamları da Allah'ın kitabını muhafaza etmekle görevli olmaları ve üzerine şahit olmaları dolayısıyla onunla hüküm verirlerdi. Artık insanlardan korkmayın, Benden korkun ve Benim ayetlerimi birkaç paraya değişmeyin! Ey hakimler, her kim Allah'ın indirdiği hükümlerle hüküm vermezse, onlar hep kafirlerdir.
ENAM-14
Kul e ğayrallahi ettehıü veliyyen fatıris semavati vel erdı ve hüve yut'ımü ve la yüt'am kul innı ümirtü en ekune evvele men esleme ve la tekunenne minel müşrikın
(DİYANET MEALİ) De ki: 'Göklerin ve yerin yaratıcısı olan, beslediği halde beslenmeye ihtiyacı olmayan Allah'tan başkasını mı dost edineceğim.' De ki: 'Bana, (Allah'a) teslim olanların ilki olmam emredildi ve sakın Allah'a ortak koşanlardan olma (denildi) .'
(E.HAMDİ YAZIR MEALİ) De ki: 'Göklerin ve yerin yaratanı olan Allah'tan başkasını mı dost edineceğim? Oysa O, yedirip besler, kendisi ise beslenmekten münezzehtir.' De ki: 'Ben ehl-i İslamın birincisi olmakla emrolundum ve sakın Allah'a ortak koşanlardan olma! ' buyuruldu.
NEML-44
Kıyle lehedhulis sarh felemma raethü hasibethü lüccetev ve keşefet an sakayha kale innehu sarhum mümerradüm min kavarır kalet rabbi innı zalemtü nefsı ve eslemtü mea süleymane lillahi rabbil alemın
(DİYANET MEALİ) Ona 'köşke gir' denildi. Köşkü görünce onu(zeminini) derin bir su sandı ve eteklerini topladı. Süleyman ona 'Bu, (zemini) billurdan döşenmiş bir köşktür' dedi. Belkıs, 'Ey Rabbim! Şüphesiz ben nefsime zulmetmiştim. Şimdi ise Süleyman ile birlikte âlemlerin Rabbi olan Allah’a teslim oldum' dedi.
(E.HAMDİ YAZIR MEALİ) Ona: 'Köşke gir! ' denildi. Derken (Melike) onu görünce derin bir su sandı ve eteklerini topladı. Süleyman: 'O parlak bir köşk, sırçadan! ' dedi. Kadın: 'Ey Rabbim, gerçekten ben önce nefsime zulmetmişim, şimdi Süleyman'ın maiyyetinde, alemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum.'dedi.
SAFFAT-103/104
Felemma eslema ve tellehu lil cebın
Ve nadeynahü ey ya ibrahım
(DİYANET MEALİ) Nihayet her ikisi de (Allah'ın emrine) boyun eğip,İbrahim de onu (boğazlamak için) yüz üstü yere yatırınca ona, şöyle seslendik: 'Ey İbrahim! '
(E.HAMDİ YAZIR MEALİ) Ne zaman ki ikisi de bu şekilde (Allah'a) teslim oldular, (İbrahim) onu tuttu şakağına yıktı (şakağı üzerine yatırdı) . Ve ona şöyle seslendik: 'Ey İbrahim!
(MUHAMMED ESED TEFSİRİ) Fakat ikisi Allah'ın emri [olarak gördükleri]ne kendilerini teslim edince (40) ve [İbrahim] onu yüzüstü yatırınca, kendisine seslendik: 'Ey İbrahim,
40 - Yukarıdaki parantez içi ifadenin bu pasajı doğru anlamak için gerekli olduğuna inanıyorum. Burada Allah lafzı açık bir şekilde zikredilmese de Kur'an terminolojisinde bu eslemâ fiili, notlarda defalarca işaret edildiği gibi, 'kendini Allah'a, yahut Allah'ın iradesine teslim etti' anlamına gelir. Bu nedenle, yukarıdaki ayette geçen ikil eslemâ hali de, ilk bakışta, bu anlama sahip görünmektedir. Ancak, ayetin devamı, Hz. İsmail'in kurban edilmesinin Allah'ın emri olmadığını açıkça gösterdiğinden, onun ve babasının 'Allah'ın iradesine kendilerini teslim etmeleri', bu bağlamda, yalnız sübjektif bir anlama sahip görünmektedir -yani 'Allah'ın iradesi olarak düşündükleri/gördükleri isteğe' teslim olmaları anlamını taşımaktadır.
HUCURAT-14
Kaletil a'rabü amenna kul lem tü'minu ve lakin kulu eslemna ve lemma yedhulil imanü fi kulubiküm ve in tütıy'ulahe ve rasulehu la yelitküm min a'maliküm şey'a innellahe ğafurur rahıym
(DİYANET MEALİ) Bedevîler 'İman ettik' dediler. De ki: 'İman etmediniz. (Öyle ise, 'iman ettik' demeyin.) 'Fakat boyun eğdik' deyin.2 Henüz iman kalplerinize girmedi. Eğer Allah'a ve Peygamberine itaat ederseniz, yaptıklarınızdan hiçbir şeyi eksiltmez. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.'
(E.HAMDİ YAZIR MEALİ) Bedeviler: 'İman ettik.' dediler. De ki: 'Siz henüz iman etmediniz, fakat henüz iman kalplerinizin içine girmemiş olduğu halde 'İslama girdik' deyin. Eğer Allah'a ve peygamberine itaat ederseniz, size amellerinizden hiçbir şey eksiklemez; çünkü Allah çok bağışlayıcıdır, merhamet edendir.'
HUCURAT-17
Yemünnune aleyke en eslemu kul la temünnu aleyye islameküm belillahü yemünnü aleyküm en hedaküm lil ımani in küntüm sadikıyn
(DİYANET MEALİ) Müslüman olmalarını bir lütufta bulunmuş gibi sana hatırlatıyorlar. De ki: 'Müslüman olmanızı bir lütuf gibi bana hatırlatıp durmayın. Tam tersine eğer doğru kimselerseniz sizi imana erdirmesinden dolayı Allah size lütufta bulunmuş oluyor.'
(E.HAMDİ YAZIR MEALİ) İslam'a girdiklerini senin başına kakıyorlar. De ki: 'Müslümanlığınızı benim başıma kakmayın, bilakis size iman yolunu gösterdiği için Allah sizin başınıza kakar, eğer doğru kimseler iseniz.
CİNN-14
Ve enna minnelmuslimune ve minnelkasitune femen esleme feulaike teharrev reşeden.
(DİYANET MEALİ) 'Kuşkusuz içimizde müslüman olanlar da var, hak yoldan sapanlar da var. Kim müslüman olursa, işte onlar doğruyu arayıp bulmuşlardır.'
(E.HAMDİ YAZIR MEALİ) Ve doğrusu bizler: Bizlerden müslümanlar da var, bizlerden haksızlar da var. Müslüman olanlar, işte onlar doğru yolu arayanlardır.