Bir defa aşktan soğuyunca muhtemelen çok zor, Bir daha sevmek istemiyorsun. Hele senle aşk değil bu çok kurallı bir okul, Sevmedikçe kaytarıyorsun.
Sen doğru ben baya yanlış, bay doğruyla bayan yanlış Sanki herşey sana kalmış, dünya istediğin kadarmış Yok mu bu işte bir yanlış, herkes ellerinden kaymış Yalnız tahtında otur dur o zaman.
Sen doğru ben baya yanlış, bay doğruyla bayan yanlış Sanki herşey sana kalmış, dünya istediğin kadarmış Yok mu bu işte bir yanlış, herkes ellerinden kaymış Şimdi beni onlardan ayır o zaman.
Bir ara kendine gelince yalanı durdur, Aklındakinden kaçıyorsun. Sevdiğini söylemekte çok güzel huydur, Gecikince kayboluyorsun.
Sen doğru ben baya yanlış, bay doğruyla bayan yanlış Sanki herşey sana kalmış, dünya istediğin kadarmış Yok mu bu işte bir yanlış, herkes ellerinden kaymış Yalnız tahtında otur dur o zaman.
Sen doğru ben baya yanlış, bay doğruyla bayan yanlış Sanki herşey sana kalmış, dünya istediğin kadarmış Yok mu bu işte bir yanlış, herkes ellerinden kaymış Şimdi beni onlardan ayır o zaman.
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil, bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte yani yürekte.
Meselâ bir barikatta dövüşerek meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken meselâ denerken damarlarında bir serumu ölmek ayıp olur mu?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Seversin dünyayı doludizgin ama o bunun farkında değildir ayrılmak istemezsin dünyadan ama o senden ayrılacak yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı? Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık yahut hiç sevmeseydi Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Rabbim, Rabbim, bu işin, bildim neymiş Türkçesi
Senin aşkın ateştir, ateşin gül bahçesi...
Necip Fazıl Kısakürek - Aşk
Perdeler, hep perdeler...
Her yerde, her yerdeler.
Pencerede, kapıda,
Geçitte, kemerdeler...
Perdeler, hep perdeler...
Ya benim sevdiklerim,
Şimdi nerde, nerdeler?
Önü bomboş perdenin;
İçerde, içerdeler!
Perdeler, hep perdeler...
Gönülde asıl perde;
Onu hangi göz deler?
Surat maske altında,
Sis altında beldeler.
Perdeler, hep perdeler...
Perdeye doğru akın;
Atlılar, piyadeler.
Yollar, yönler dolaşık;
Değişik ifadeler.
Perdeler, hep perdeler...
Bir tohumda bin gömlek.
Giyim giyim fideler.
Kalbler dilini yutmuş;
Bangır bangır mideler.
Perdeler, hep perdeler...
Son noktada son perde;
Çevrilmiş seccadeler.
Orada işte işte,
Ölümden âzadeler!
Perdeler, hep perdeler...
Necip Fazıl Kısakürek - Perdeler
hani o bırakıp giderken seni
bu öksüz tavrını takmayacaktın?
alnına koyarken veda buseni
yüzüne bu türlü bakmayacaktın?
hani ey gözlerim bu son vedada,
yolunu kaybeden yolcunun dağda
birini çağırmak için imdada
yaktığı ateşi yakmayacaktın?
gelse de en acı sözler dilime
uçacak sanırdım birkaç kelime...
bir alev halinde düştün elime
hani ey gözyaşım akmayacaktın
-veda busesi-
Akşamı getiren sesleri dinle,
Dinle de gönlümü alıver gitsin.
Saçlarımdan tutup kor gözlerinle
Yaşlı gözlerime dalıver gitsin.
Güneşle köye in, beni bırak da
Küçüle küçüle kaybol ırakta.
Bu yolu dönerken arkana bak da
Köşede bir lahza kalıver gitsin.
Ümidim yılların seline düştü,
Saçının en titrek teline düştü,
Kuru yaprak gibi eline düştü,
İstersen rüzgara salıver gitsin.
Necip Fazıl Kısakürek - Veda
Tahtadan yapılmış bir uzun kutu;
Baş tarafı geniş, ayak ucu dar.
Çakanlar bilir ki, bu boş tabutu,
Yarın kendileri dolduracaklar.
Her yandan küçülen bir oda gibi,
Duvarlar yanaşmış, tavan alçalmış.
Sanki bir taş bebek kutuda gibi,
Hayalim, içinde uzanmış kalmış.
Cılız vücuduma tam görünse de,
İçim, bu dar yere sığılmaz diyor.
Geride kalanlar hep dövünse de,
İnsan birer birer yine giriyor.
Ölenler yeniden doğarmış; gerçek!
Tabut değildir bu, bir tahta kundak.
Bu ağır hediye kime gidecek,
Çakılır çakılmaz üstüne kapak?
Necip Fazıl Kısakürek - Tabut
Sen, kaçan ürkek ceylânsın dağda,
Ben, peşine düşmüş bir canavarım!
İstersen dünyayı çağır imdada;
Sen varsın dünyada, bir de ben varım!
Seni korkutacak geçtiğin yollar,
Arkandan gelecek hep ayak sesim.
Sarıp vücudunu belirsiz kollar,
Enseni yakacak ateş nefesim.
Kimsesiz odanda kış geceleri,
İçin ürperdiği demler beni an!
De ki: Odur sarsan pencereleri,
De ki: Rüzgâr değil, odur haykıran!
Göğsümden havaya kattığım zehir,
Solduracak bir gül gibi ömrünü,
Kaçıp dolaşsan da sen, şehir şehir,
Bana kalacaksın yine son günü.
Ölürsün... Kapanır yollar geriye;
Ben mezarla sırdaş olur, beklerim.
Varılmaz hayale işaret diye,
Toprağında bir taş olur, beklerim...
Necip Fazıl Kısakürek - Bekleyen
Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni,
Gelme, artık neye yarar?
Necip Fazıl Kısakürek - Beklenen
aşkım..
Bir defa aşktan soğuyunca muhtemelen çok zor,
Bir daha sevmek istemiyorsun.
Hele senle aşk değil bu çok kurallı bir okul,
Sevmedikçe kaytarıyorsun.
Sen doğru ben baya yanlış, bay doğruyla bayan yanlış
Sanki herşey sana kalmış, dünya istediğin kadarmış
Yok mu bu işte bir yanlış, herkes ellerinden kaymış
Yalnız tahtında otur dur o zaman.
Sen doğru ben baya yanlış, bay doğruyla bayan yanlış
Sanki herşey sana kalmış, dünya istediğin kadarmış
Yok mu bu işte bir yanlış, herkes ellerinden kaymış
Şimdi beni onlardan ayır o zaman.
Bir ara kendine gelince yalanı durdur,
Aklındakinden kaçıyorsun.
Sevdiğini söylemekte çok güzel huydur,
Gecikince kayboluyorsun.
Sen doğru ben baya yanlış, bay doğruyla bayan yanlış
Sanki herşey sana kalmış, dünya istediğin kadarmış
Yok mu bu işte bir yanlış, herkes ellerinden kaymış
Yalnız tahtında otur dur o zaman.
Sen doğru ben baya yanlış, bay doğruyla bayan yanlış
Sanki herşey sana kalmış, dünya istediğin kadarmış
Yok mu bu işte bir yanlış, herkes ellerinden kaymış
Şimdi beni onlardan ayır o zaman.
Gülben Ergen - Bay Doğru
TAHİR İLE ZÜHRE MESELESİ
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte
yani yürekte.
Meselâ bir barikatta dövüşerek
meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken
meselâ denerken damarlarında bir serumu
ölmek ayıp olur mu?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık
yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Nazım Hikmet