Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • mısır piramitleri19.02.2009 - 01:48

    Büyük Keops piramiti, yaklaşık 2.5 milyon kaya bloğundan oluşmuştur. Bu kaya bloklarının çoğu yaklaşık 2 ton ağırlığındadır ve taşınması için en az 60 kişi gerekmektedir60 kişiyi duyunca dudağınız uçuklamasın, dahası geliyor. Bu kayaların bazıları 70 ton ağırlığındadır. Üstelik piramidin zemininde değil, yaklaşık 40 metre yüksekte bulunmuştur. Eski Mısırlılar o dönemde henüz vinci üretemediklerinden, böyle bir kaya bloğunu insan gücüyle taşımak zorundadırlar ve 70 tonluk bir bloğu taşımak için -sıkı durun- 2000 kişiden fazlası gerekir.Firavun Keops’un 20 yıllık hükümdarlığı süresince bu piramidin bitirildiğini düşünecek olursak, tahta çıktığı günden itibaren her gün yaklaşık 400 bloğun yerine yerleştirilmesi gerektiğini anlarız.Hadi bunların hepsini geçtik diyelim. Yeterli işçiyi ve zamanı bir şekilde buldunuz. Her şey hazır. Peki sizce ellerindeki basit aletlerle, Mısırlılar piramitleri oluşturan kayaları nasıl kestiler? Piramitlere en yakın taş kaynağı, kilometrelerce ötedeydi.buz parçalarını kesen işciler var gunumuzde ama buzu yanlış keserlerse sıkıntı oluyordu onlar için çünkü çok hassas bir aletle kesmeleri lazım..Piramitlerin yapımında kullanıldığı iddia edilen kireçtaşı da, verdiğimiz örnekteki gibi, kesilirken çok çabuk parçalanır. 5 milyon ton kireçtaşı bloğunun kesildiğine inanıldığına göre, geride tonlarca işe yaramaz parça ve yığınla kırık kaya bloğu kalması gerekirdi.Peki sizce sert metallerden yoksun bir medeniyet, nasıl olur da 10 farklı boyutta taşı, boyutlarında en ufak bir oynama olmadan kesmeyi başarır? Taşların tam istenilen boyutta kesilmesi çok önemlidir, çünkü küçük bir kesim hatası bile dikey bağlantılarda geri dönülemeyecek hatalara sebep olabilir.Acaba bitişik bloklar arasındaki bağlantılar nasıl bu kadar doğru bir şekilde ayarlanabildi? Dikkat buyurun, milyonlarca bloğun arasındaki yatay ve dikey bağlantılarda 2 mm’den fazla sapma yok! Bu kadar blok nasıl oldu da motorlu aletlerin veya elmas kesicilerin yardımı olmadan istenilen seviyeye getirilebildi? Piramitlerle ilgili akıllara takılan bütün sorular, ortaya atılan bir teoriyle cevaplandı. Bu teori, daha önce ortaya atılan fikirlerden oldukça farklıydı. Ne milyonlarca işçiden, ne tahta tahteravallilerden, ne de uzaylılardan bahsediyordu.Piramitlerde kullanılan taşların tabii kireçtaşı kayaları olduğunu söyleyenleri zor durumda bırakan iki gerçek vardı:Kayaların içinde fosil kabukları ve hava kabarcıkları bulunmuştu! Tabii kireçtaşı kayaları, binlerce yıllık bir birikimin ürünü olduklarından çok sıkışmışlardır ve içlerinde fosil kabuğu ve hava kabarcıkları bulundurmazlar.80lerin başında, profesör Joseph Davidovits, piramitlerin kireçtaşından üretilmiş taşlarla inşa edildiğini iddia etti. Teorisine göre; Mısırlı işçiler, yumuşak kireçtaşlarını ezip suyla karıştırıyor ve hazırlanan bulamaçı kaolin kili, kireç, çamur ve sodyum karbonatla birleştiriyorlardı.Bu karışım, piramitte istenen yere yerleştirilen kalıplara dökülüyordu.Maddelerin jeokimyasal reaksiyonlar geçirmelerinin ardından, ortaya tabii kireçtaşı kayalarından ayırt edilemeyecek benzerlikte ve sertlikte kayalar çıkıyordu.Böylece taşları kesme, piramitlere getirme, yerlerine çıkarma dertleri tamamen ortadan kalkıyordu! Bu “kaba kuvvet” teorisi doğruysa bir piramit asla 20 senede tamamlanmış olamazdı. Yine piramitlerin şekli “piramit”e benzetilemez, binlerce kaya bloğu milimetrik hesaplarla kesilemezdi.Hadi kesildiğini varsayalım, hayali taşıma süreci öylesine safhalar içeriyordu ki kayalar piramitteki yerlerine getirilene kadar hassas ölçülerini kaybetmiş olacaklardı.Davidovits 79′ da bunları söylediğinde, bazı Egyptologist (Mısır bilimci) ’lerden tepki gördü.Piramitlerin böyle pratik ve akıllıca bir yöntemle inşa edilmiş olması ihtimali, Darwinci, “Zaman ilerledikçe insanlık ilerledi” görüşündeki bazı bilim adamlarını pek “sarmadı”.Öyle ya, bu karışımı elde etmek için kimya bilgisi gerekiyordu ki, o devrin insanları bunu biliyor olmamalıydılar.Davidovits’in bu konudaki fikirleri, sadece düşünerek vardığı sonuçlar değildi. Fransa’daki Jeopolimer Enstitüsünde çalışan bir bilim adamı olan Prof. Davidovits, araştırmalarını tabii maddelerden karışımlar yaparak farklı kaya türleri oluşturmaya yöneltmişti.Mısırlıların da yaptıkları karışımlarla, gerçeğinden ayırt edilemeyecek berzerlikte kireçtaşı kayaları üretebildiğini iddia eden Davidovits, hiyerogliflerden yola çıkarak hazırladığı karışımlarla birebir kireçtaşı kütleleri üretmeyi başardı.Davidovits’in teorisini “fazla akıllıca” bulan bilim adamlarını sıkıntıya düşürecek gerçeklerden biri de Irtysen Anıtı’ydıIrtysen Anıtı, Paris’te Louvre Müzesinde yer alan 4000 yıllık bir taş anıt. Anıtta, MÖ 2000′ li yıllarda yaşamış Irtysen isimli ruhban sınıfı baş ustasının otobiyografisi yer alıyor.Yazıda Irtysen, taş anıtlar yapabilmeye yarayan “gizli bir bilgi”ye sahip olduğundan bahsediyor. Dikkat buyurun, ifadesi ilginç:Taşları oyarak değil, kalıplara dökerek taş anıtlar üretmek”Prof. Davidovits, araştırmalarını sürdürürken Sehel Anıtı’yla da karşılaşır. Bu anıt ilk olarak 1889′ da bulunmuştur; fakat o dönemde kimya bilimi hiyeroglif çözümüne entegre edilmediğinden, taş yapımıyla ilgili formülleri içeren kısımlar anlaşılamamıştır.Profesör, hiyeroglifte yer alan; oturan insan ve üzerinde göz ifadesinin ARI kelimesiyle karşılandığını bilmektedir. ARI, “şekle sokmak” anlamına gelmektedir.Hiyeroglifteki şekillerden birinde ARI’ya ekleme yapıldığı dikkat çekmektedir. Bu ekleme, oturan insan figürünün yanına eklenmiş yarım daire ve üzerinde göğe uzanmış iki el motifidir.Yeni şekle ARI-KAT adı verilir. Davidovits, bu ifadenin “insan yapımı mineralli veya sentetik madde” anlamına geldiğini anlamakta gecikmez
    Yani sanıldıgı uzere pramitler ve dunyadi bazı olaylar ne uzaylılardan nede başka dunya dışı varlıklardan gelmekte her şey yaradanın bize vermiş oldugu beyin ve hizmetimize sundugu bu guzel dunyada saklı
    saygılarımla