Bırakalım bu 1 mayıs işçilerin sessiz çığlığı hikayelerini. Biraz da isterseniz bu bayramları koordine eden sendika başkanlarının işçileri kullanarak yaptıkları vurgunlardan bahsedelim. Üst tarafta adam ceplerini doldursun alt tarafta işçi bayramlarla kendini kandırsın öyle mi? Bence işçiler kendilerine illa ki düşman seçeceklerse kapitalist sermayeyi değil sendika başkanlarını seçsinler.
Ölüm kelimesi birçok insanın kafasında bilinmeyen bir hadiseyi korkunç hale getirmektedir. Halbuki ölüm sadece bir kavramdır. Mevlana, ölüm kavramı yerine şeb-i arus yani kavuşma gecesi kavramını kullanmıştır. Ölüm elbette Allah'tan ve ölümü tadanlardan başka kimsenin bilmediği bir hadisedir. Ama ölümü kafasında korkunç hale getiren insandır. İnsan daha önce yaşamadığı bir şeyi yaşamaktan korkmamalı sadece heyecan duymalı. Bizler algılar dünyasında yaşıyoruz. Öldüğümüz zaman ruhumuz değil bedenimiz toprağın altına girer. Ruh olmadan da beden bir işe yaramaz. Yani ruh ölümle özgürlüğüne kavuşur.
12 Eylül, Amerika'nın Türkiye'yi kaybetmemek için yaptığı bir harekettir. Yıl 1979 İran da Amerikan yanlısı Şah Muhammed Rıza Pehlevi halkın da coşkusuyla saltanattan düşürülüyor. Yerine yıllardır batıda sürgünde olan Ayetullah Humeyni geliyor. Ortadoğudaki en büyük karakolunu kaybeden Amerika, Türkiye'nin Sovyet tehlikesine açık olduğunu düşünerek düğmeye basar ve 12 Eylül günü Türkiye'de demokrasi bir kez daha ayaklar altına alınır. Aslında senaryoya bakacak olursak darbenin kimler tarafından yapıldığını yine anlarız. 11 Eylül günü akan kan darbe yapıldıktan sonra nasıl duruyor. Madem çatışmayı bitirebilecek bir istihbaratın var neden bu kadar olayın olmasına göz yumuyorsun... Neden bu kadar gencin ölümüne şahitlik ediyorsun... Evet darbe ortamı oluşturanlarla darbeyi yapan kişiler aynı. Ve biz hala 12 Eylül mimarlarını yargılayamıyorsak, bu anayasanın da ayıbı değil demokrasinin de... Bu bizlerin ayıbı...
68 kuşağı bir mevsimdi geldi geçti. Dünyada safiyane duygularla meydana gelen bu gençlik dalgası Türkiye de bir cunta oyunu halini almıştır. Sözde anti-emperyalist ve anti-kominist olan bu gençler fikir tartışmalarından kaçınarak silahlı çatışmalara girişmişlerdir. Bu çatışmacı insanlar, 68 gençliği kisvesi altında cuntacıların kuklaları haline gelmişlerdir. 68 kuşağı Türkiye de çatışmayı doğurmuştur. Ve o çatışmacı zihniyet Türkiye'nin bugününe de sıçramıştır. Bugün halen belli konularda uzlaşamıyorsak o günkü ruhun tezahürüdür.
Evren bundan milyarlarca yıl önce 'sıfır noktasından' gelen muazzam bir patlama ile oluşmuştur. Bizler biliyoruz ki patlamalar maddenin yapısını düzensizleştirir. Ama büyük patlamadan sonra ortaya müthiş bir düzen çıkmıştır. Tabi bu bir anda olan bir şey değil. Aşama aşama düzenli hale kavuşmuştur. Büyük patlama yaradılışın en büyük kanıtıdır. O teoriden de öte bir hadisedir.
Yerel seçimler adından da anlaşılacağı üzere Türkiye'nin tüm yerel bölgelerini kapsayacak bir seçim. Yani mahalli bir seçim. O yüzden ben bu işe parti genel başkanlarının karışmasını istemiyorum. Yani çoğu ilde muhtelif mitingler gerçekleştiriliyor. Ama hep parti genel başkanları konuşuyor. Neden yerel adaylar kendi başlarına propaganda yapamıyor. Sanki siyasetçilerin başka işi yokmuş gibi sürekli meydanlarda dolaşması can sıkıcı bir durum. Bu propaganda dönemi ülkeye çok şey kaybettiriyor. Bu kaybettirdiği şeylerin başında 'zaman' geliyor. Parti başkanları meydan meydan dolaşacağına yeni bir anayasa için oturup uzlaşmaya varsalar Türkiye için çok hayırlı bir gelişme olur. Ama siz seçim zamanı mitinglerde birbirinize sövün ondan sonra seçimden sonra uzlaşma için birbirinizin kapısını çalın. İşte Türkiye de siyaset çarkları böyle işliyor. Bu ülkede partili sistem oldukça da bu böyle devam eder.
Bazı üyeler bana bir şeyler yazma diyor. Demek ki sitenin amacını kavrayamamış... Ben alman uşağı değilim Elhamdülillah Türk ve Müslümanım... Benim milletim tarihin hiç bir döneminde ülke çıkarlarını bahane ederek soykırım yapmamıştır. Çünkü bir kişiyi öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir. Bizler Türklüğümüzle her zaman övünürüz. Ama bizi biz yapan erdemlerimizdir. Yani insan ülke menfaatlerini bahane ederek erdemini satılığa çıkartırsa ne yüzle Türküm diyecek... Bir de bu sitede yazı yazan bazı arkadaşlar yazılarıyla dikkat çekiyor. Artık hitleri ilahlaştırmışlar. Hitlerle ilgili bölüme baktığımız zaman insan herhalde kendi kendine sorar:- Ya bu adamlar yazı mı yazıyor yoksa gazavat tarzı hikaye mi anlatılıyor diye. Hep şiirsel bir dille hayali uyduruk hikayeler anlatıyorlar. Gerçekten yazık... Allah kimseyi hayallerle avutmasın.
Lale Devrinden bu yana bizim milletimiz batı milletlerini yüzeysel bir biçimde algılamışlardır. Batı da aranan şey ya pantolon olmuştur ya fes ya da şapka... Çünkü bizim için batının giyim tarzı bilimsel bir gerçektir neredeyse. Medeniyet tanımlamaları yapılırken kılık kıyafet çok önemli bir yer tutar. Ama bilime olsun tekniğe olsun verilen değer 'sıfır'. Bence kavram olarak bu durumu kapsayan, mahiyetine alan ifade yanlış batılılaşma değil yanlış anlamadır. Biz ilk önce medeniyetin ne olduğunu doğru anlamalıyız sonra yönünü tayin etmesi kolay. Artık batı mı olur doğu mu...
Çok komik bir durum hala anlamış değilim. İnsanları, Amerikan filmlerinden dolayı Hitlerden nefret ediyor diye aşağılayanlar acaba kendileri de ezik Hitleri bu baskı altından kurtarmak için mi onun safında yer alıyorlar. Bir kere kimse Hitlere karşı Amerikan filmlerinden dolayı nefret duymuyor. Ben önceki yazımda bahsettim Hitlerin Yahudi devletinin temellerinin atılmasında büyük bir rolü vardır. Gelelim Türk hayranlığı masalına. Bizim insanımız kendini siyaset ve diplomasi sahasında masallarla avutuyor. Hitler karakter olarak acıma duygusu olmayan bir insan yani bir savaş makinesi. Onun için önüne çıkıldığı hatta çıkılmadığı zaman bile Türk, Yahudi ya da Alman fark etmez. Çünkü Hitler sadece Yahudileri değil sakatları da öldürmüştür.
Bırakalım bu 1 mayıs işçilerin sessiz çığlığı hikayelerini. Biraz da isterseniz bu bayramları koordine eden sendika başkanlarının işçileri kullanarak yaptıkları vurgunlardan bahsedelim. Üst tarafta adam ceplerini doldursun alt tarafta işçi bayramlarla kendini kandırsın öyle mi? Bence işçiler kendilerine illa ki düşman seçeceklerse kapitalist sermayeyi değil sendika başkanlarını seçsinler.
Ölüm kelimesi birçok insanın kafasında bilinmeyen bir hadiseyi korkunç hale getirmektedir. Halbuki ölüm sadece bir kavramdır. Mevlana, ölüm kavramı yerine şeb-i arus yani kavuşma gecesi kavramını kullanmıştır. Ölüm elbette Allah'tan ve ölümü tadanlardan başka kimsenin bilmediği bir hadisedir. Ama ölümü kafasında korkunç hale getiren insandır. İnsan daha önce yaşamadığı bir şeyi yaşamaktan korkmamalı sadece heyecan duymalı. Bizler algılar dünyasında yaşıyoruz. Öldüğümüz zaman ruhumuz değil bedenimiz toprağın altına girer. Ruh olmadan da beden bir işe yaramaz. Yani ruh ölümle özgürlüğüne kavuşur.
12 Eylül, Amerika'nın Türkiye'yi kaybetmemek için yaptığı bir harekettir. Yıl 1979 İran da Amerikan yanlısı Şah Muhammed Rıza Pehlevi halkın da coşkusuyla saltanattan düşürülüyor. Yerine yıllardır batıda sürgünde olan Ayetullah Humeyni geliyor. Ortadoğudaki en büyük karakolunu kaybeden Amerika, Türkiye'nin Sovyet tehlikesine açık olduğunu düşünerek düğmeye basar ve 12 Eylül günü Türkiye'de demokrasi bir kez daha ayaklar altına alınır. Aslında senaryoya bakacak olursak darbenin kimler tarafından yapıldığını yine anlarız. 11 Eylül günü akan kan darbe yapıldıktan sonra nasıl duruyor. Madem çatışmayı bitirebilecek bir istihbaratın var neden bu kadar olayın olmasına göz yumuyorsun... Neden bu kadar gencin ölümüne şahitlik ediyorsun... Evet darbe ortamı oluşturanlarla darbeyi yapan kişiler aynı. Ve biz hala 12 Eylül mimarlarını yargılayamıyorsak, bu anayasanın da ayıbı değil demokrasinin de... Bu bizlerin ayıbı...
68 kuşağı bir mevsimdi geldi geçti. Dünyada safiyane duygularla meydana gelen bu gençlik dalgası Türkiye de bir cunta oyunu halini almıştır. Sözde anti-emperyalist ve anti-kominist olan bu gençler fikir tartışmalarından kaçınarak silahlı çatışmalara girişmişlerdir. Bu çatışmacı insanlar, 68 gençliği kisvesi altında cuntacıların kuklaları haline gelmişlerdir. 68 kuşağı Türkiye de çatışmayı doğurmuştur. Ve o çatışmacı zihniyet Türkiye'nin bugününe de sıçramıştır. Bugün halen belli konularda uzlaşamıyorsak o günkü ruhun tezahürüdür.
Evren bundan milyarlarca yıl önce 'sıfır noktasından' gelen muazzam bir patlama ile oluşmuştur. Bizler biliyoruz ki patlamalar maddenin yapısını düzensizleştirir. Ama büyük patlamadan sonra ortaya müthiş bir düzen çıkmıştır. Tabi bu bir anda olan bir şey değil. Aşama aşama düzenli hale kavuşmuştur. Büyük patlama yaradılışın en büyük kanıtıdır. O teoriden de öte bir hadisedir.
Yerel seçimler adından da anlaşılacağı üzere Türkiye'nin tüm yerel bölgelerini kapsayacak bir seçim. Yani mahalli bir seçim. O yüzden ben bu işe parti genel başkanlarının karışmasını istemiyorum. Yani çoğu ilde muhtelif mitingler gerçekleştiriliyor. Ama hep parti genel başkanları konuşuyor. Neden yerel adaylar kendi başlarına propaganda yapamıyor. Sanki siyasetçilerin başka işi yokmuş gibi sürekli meydanlarda dolaşması can sıkıcı bir durum. Bu propaganda dönemi ülkeye çok şey kaybettiriyor. Bu kaybettirdiği şeylerin başında 'zaman' geliyor. Parti başkanları meydan meydan dolaşacağına yeni bir anayasa için oturup uzlaşmaya varsalar Türkiye için çok hayırlı bir gelişme olur. Ama siz seçim zamanı mitinglerde birbirinize sövün ondan sonra seçimden sonra uzlaşma için birbirinizin kapısını çalın. İşte Türkiye de siyaset çarkları böyle işliyor. Bu ülkede partili sistem oldukça da bu böyle devam eder.
Bazı üyeler bana bir şeyler yazma diyor. Demek ki sitenin amacını kavrayamamış... Ben alman uşağı değilim Elhamdülillah Türk ve Müslümanım...
Benim milletim tarihin hiç bir döneminde ülke çıkarlarını bahane ederek soykırım yapmamıştır. Çünkü bir kişiyi öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir. Bizler Türklüğümüzle her zaman övünürüz. Ama bizi biz yapan erdemlerimizdir. Yani insan ülke menfaatlerini bahane ederek erdemini satılığa çıkartırsa ne yüzle Türküm diyecek... Bir de bu sitede yazı yazan bazı arkadaşlar yazılarıyla dikkat çekiyor. Artık hitleri ilahlaştırmışlar. Hitlerle ilgili bölüme baktığımız zaman insan herhalde kendi kendine sorar:- Ya bu adamlar yazı mı yazıyor yoksa gazavat tarzı hikaye mi anlatılıyor diye. Hep şiirsel bir dille hayali uyduruk hikayeler anlatıyorlar. Gerçekten yazık... Allah kimseyi hayallerle avutmasın.
Artık bu bölümde Hitler taraftarı yazı yazanlara bir şey demiyorum. Ve hala muallakta kalan bir şey var. Bir insan neden bir katile hayranlık duyar.
Lale Devrinden bu yana bizim milletimiz batı milletlerini yüzeysel bir biçimde algılamışlardır. Batı da aranan şey ya pantolon olmuştur ya fes ya da şapka... Çünkü bizim için batının giyim tarzı bilimsel bir gerçektir neredeyse. Medeniyet tanımlamaları yapılırken kılık kıyafet çok önemli bir yer tutar. Ama bilime olsun tekniğe olsun verilen değer 'sıfır'. Bence kavram olarak bu durumu kapsayan, mahiyetine alan ifade yanlış batılılaşma değil yanlış anlamadır. Biz ilk önce medeniyetin ne olduğunu doğru anlamalıyız sonra yönünü tayin etmesi kolay. Artık batı mı olur doğu mu...
Çok komik bir durum hala anlamış değilim. İnsanları, Amerikan filmlerinden dolayı Hitlerden nefret ediyor diye aşağılayanlar acaba kendileri de ezik Hitleri bu baskı altından kurtarmak için mi onun safında yer alıyorlar. Bir kere kimse Hitlere karşı Amerikan filmlerinden dolayı nefret duymuyor. Ben önceki yazımda bahsettim Hitlerin Yahudi devletinin temellerinin atılmasında büyük bir rolü vardır. Gelelim Türk hayranlığı masalına. Bizim insanımız kendini siyaset ve diplomasi sahasında masallarla avutuyor. Hitler karakter olarak acıma duygusu olmayan bir insan yani bir savaş makinesi. Onun için önüne çıkıldığı hatta çıkılmadığı zaman bile Türk, Yahudi ya da Alman fark etmez. Çünkü Hitler sadece Yahudileri değil sakatları da öldürmüştür.