Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • zaza10.02.2009 - 19:50

    ARKADAŞLAR ALINDA KÜRTMÜ ZAZAMI OKUYUN SONRA SİZLER KARAR VERİN

    Nustoğ/e: Xuser (aktarma) roce - saete: 11. Ağustose 2003 12:23:58:

    ZAZACA-TÜRKÇE SÖZLÜK (Mehmet AYDAR)

    Sunuş


    Kitabımızda yer alan sözcüklerle konuşulan dile ZAZAKİ denilmektedir. Türkçe karşılığı ZAZACA’ dır.


    ZAZAYİJ adı da Türkçe ZAZA anlamında olup, bu dilin sahiplerinin etnik ilgililiğini (mensubiyeti) gösterir.


    ZAZA ismi dil birliği ve etnik yapı temelinde “Kırd” ve “Dımıli” isimleriyle aynı anlamdadır. Bu “trio” etnik grubu bütünsel olarak temsil eder. “Trio”, KÜRT=KURD adının özdeşi sayılmamaktadır. (Minorsky)


    Kitabın yazımı çok uzun zaman almıştır. Yoğun çalışma ve özen isteyen böyle bir girişimin -kuşkusuz- kabul edilebilir amaca dayanması gerekir. Düşün aşamasında öngördüğümüz amaç ya da hedefler, gerçek yaşamda, elinizi uzatıp tutamayacağınız kadar uzaktadır. Kalıcılığı yanında, tarihsel geçmişe dayanan bir dilin kelimeleri arasında dolaşmak doğrusu hem doyumsuz bir zevk hem de yadsınamaz bir sorumluluk yüklemidir.


    Önceliğimiz bilimsel dürüstlük ve etik değerlere sıkı sıkıya bağlılık olmuştur. Çünkü; tarihin akışıyla şekillenen sosyokültürel yapıların öncel yargı ve duygusal yaklaşımlarla irdelenmesi, zamanla toplumsal hukukun zedelenmesine ve hatta yok edilmesine nden olabiliyor. Yüzlerce asrın yükü, tarihi gerçeklerdir. Olguların çarpıtılması, yadsınması veya değiştirilmesi araştırmacıların bencil duygularını aşar. Başka emellere hizmeti öngören eylem niteliğine dönüşür. Bu durumlar bilim adamları için aşılması güç, kısır döngü (fasit daire) oluşturur. Tarihi olguları biliçli şekilde değiştirme istekleri her zaman olmuştur. Bu eylemlerin amacı, kaynakçalar üzerinde bilgi tekeli kurmaktır. Bunun sonucunda sözde bilimsel araştırmalar statik bir yalan abidesine dönüşür. Hayal ürünü olarak kurulan bilgi panayırlarında bilim “o dedi” ile başlar, “adı geçen eser” ile biter.


    Kitabın sunuşunu geniş bir konu perspektifinden yapmamamızın nedeni; çalışmamızı kısır tartışmaların odağından uzak tutmak istememizdir.


    Konuların uzmanı olan bilim adamları ve araştırmacılar; etnolojinin, etnografyanın, filolojinin, fonolojinin ve arkeolojinin 20. yy. da ön plana çıkması, gelişip, genişlemesiyle birçok bilimdışı varsayımı, yanlışı düzeltmişlerdir.


    Bilimsel yöntemlerin ve olanakların artması ile Önasya toplumlarının arkaik, klasik yapıları, ırki ayrımları, yayılışları, ara bağlantıları, kültür genleri ve kültür kalıpları nitel olarak incelenmiş ve araştırılmıştır. Nitekim; Kürt yazarlarının “Kürdoloji’nin babası” saydıkları Rus Prof. V. Minorsky, Zazalar ve Zazaca üzerindeki -önceki varsayımlarını düzelterek- “bilimdışı spekülasyonlar”ı reddedmiştir. V. Minorsky İslam Ansiklopedisi’nin ingilizce -hatasız- baskısında, kesin bir ifade kullanarak, Zaza’ların Kürt olmadığını kaydetmekte; Zazacanın da Kürtçeden çok farklı bir Kuzey-Batı lehçesi olduğunu belirtmektedir. (s.1152)


    V. Minorsky “Kürtlerin Torunları Kürtler” başlıklı makalesinde Zaza’ların “Hazar Denizi’nin (Güney) dağlık bölgelerinde göç eden son İrani kabilelere dahil olduklarını” belirtmektedir. Buradaki, “İrani” veya “İranlı” kelimeleri soy ve ırk temelinde değil; coğrafi tanım anlamında kullanılmaktadır. Karl Hadank, CI. J. Le Coq, Artker Christensen gibi kimi yazar ve araştırmacılar Prof. V. Minorsky’nin tezi ile örtüşen görüşlerini belirterek, Dımıli’lerin de köken olarak Kürt olmadıklarını, Zaza’lar gibi Deylemiler’in soyundan geldiklerini ifad etmektedirler. Konunun uzmanlarından olan Alman doğu bilimci Oskar Mann, David Mc Kenzie, İngiliz Soane ve Edmons, Rus bilim adamlarından Peter Lerch ve Berezin, Avusturyalı Prof. Friedrich Müller ve Japon Prof. Dr. Goichie Kojima ile araştırmacı M. V Bruinessen Zazaca ve Dımılice’nin Kürtçeden farklılığı yönünde görüş bildirmekte ve V. Minorsky’nin tezlerini desteklemektedirler.


    Aynı bilim adamları tarafından “Kurmanci” ve “Soranice”nin, Kürtçenin tartışmasız birer lehçesi kabul edildiği halde; Zazaca gibi Goranicenin de Kürtçeden farklı, daha çok Zazacaya yakın, bağımsız bir dil olduğu belirtilmektedir. Kürt Dili Bilimcisi, Mısır asıllı Prof. Dr. -bayan- Joyce Blau, Zaza ve Gorani dilleri üzerinde, yaptığı araştırmada, bu iki dili Kuzeybatı İran dilleri arasında sınıflandırmaktadır. Prof. Dr. Blau da Zazaca ve Gorani dilleri hakkında şu yargıya varmaktadır: “Dilsel komşuluğa ve bu dili konuşanların soyut Kürt Ulusal yapılanmasına duydukları yakınlığa rağmen, bu iki dili Kürtçeye bağlayamayız” Alaska Fairbanks Üniversitesi Dilbilimcisi Michael Kraus da New Scientist dergisinde yayımlanan bilimsel makalesinde “Zazaca dünya dilleri arasındaki yerini perçinlemiştir.” Diyerek, tespitini açıklamaktadır.


    Zaza adının çok eski tarihlere dayandığı artık biliniyor. Wilhem Geiger, Ernst Kuhn, C.J. Rich ve Mc Kenzie, “Zaza” sözcüğünün “Sasan” (Sasani) sözcüğünden gelebileceğini öne sürmektedirler. Ancak, bu sözcüğe eski taş kitabelerden birinin üzerinde rastlanıldığını yazanlarda vardır. MÖ 522-486 yılları arasında hükümdarlık yapmış olan Dara (Dariyus) zamanında, Babil’e yakın olan “Zazana”dan söz ediliyor. Zaza adına, milattan binlerce yıl öncesine ait kaynaklarda da rastlandığı aktarılıyor. MÖ 3000 li yıllara ait aşağı Mezopotamya’daki Mari’de (gün ışığına çıkarılan) Sümer tapınaklarından ve tanrıçalarından birinin ortak adının Ninni-Zaza veya İnnana-Zaza olduğu kaydediliyor. Eski yer adları arasında da Zaza adına rastlandığına işaret olunarak, Zaza-Buha’nın (MÖ 880) , Maden yöresinde Mihrap ve Kervançemen dağları eteklrinde bir yer olduğu tarif ediliyor.


    Marko Polo’nun (1252-1324) yol haritasında Musul-Erzincan-Erzurum dar üçgeni içinde kalan bölgeye Zorzanie dendiği, ancak bu bölge sınırının Hazar Denizi’ne kadar dayandığı vurgulanmakta ve Zaza ismi ile bölge ilişkilindirilmektedir.


    Zazaca fonoloji, sentaks ve gramer yapısı bakımından Hint-Avrupa “Ari” dil kümesine mensuptur. Sosyolinguistik, sosyoekonomik ve sosyokültürel alanlarda fonksiyonel uyuşum göstermesi bakımından da yaşayan diller grubuna dahildir.


    Bu sözlük 28 latin harfi üzerinden düzenlenmiştir. Zazacada A, E, I, İ, O, U ve Ü sesli harflerinden “İ”, “O” ve “Ü” kelime başına gelmez. Başlarına bu harfleri alan kelimeler Zazaca dışında orijine sahiptir. “E” ve “İ” sesli harfleri isim, sıfat ve fiillerin sonlarına gelince çoğul takısı işlevi görürler. Zazacada “eril” ve “dişil” kelimeler orijinal yapılarını korumaktadır. Zazacanın özelliklerinden biri de az heceli kelimelerden oluşmasıdır.


    Kitabın dilbilim kuralları, dizini ve kelime türü bakımından mükemmel olduğu üzerine bir iddiamız yoktur. Ancak, Zaza dilinin kendi öz kelime hazinesinin ne kadar ileri derecede bir zenginliğe sahip olduğu bu çalışma ile ortaya konulmuştur. Zaza dilinin kelime hazinesindeki zenginlik “bağımsız dil” olma gücünü belirlemek ve desteklemek bakımından da önem kazanmaktadır.


    Bu çalışmamız, Zazacanın yapılmış bir resmi, çekilmiş bir fotoğrafıdır. Dilin sarmaladığı çerçeve doğayı, insanı, toplumu, toplumsal yapıyı, ekonomiyi, teknolojiyi, eğitim düzeyini, dinsel motivasyonu, kişilik ve dünya görüşü gibi kültür yumağı öğelerini yansıtmaktadır.


    Bu oluşum dilin kendi varlığını, dili konuşanların sosyo-kültürel yapısındaki değişimlere uyarak korumasını gerekli kılmaktadır.Güttüğümüz amaçlardan biri de, tarihin derinliklerinden günümüze ulaşan bir kültür öğesinin, irdelenerek ve yorumlanarak, o toplumsal varlığın yapısal özelliklerine ışık tutabilmektir.


    Ana kucağında özümsenmeye başlayan dil ANADİLdir. Bu da KÖKEN DİLin kendisidir. Kimi zaman ETKEN DİL köken dille ve komşu dillerle yanyana olabilir, örtüşebilir. Arapçanın, Farsçanın Türkçe etkileşimi, yüzyıllar boyu süregelmiş; devlet dili, sanat-edebiyat dili kendi öznel çevresinden Osmanlıca olarak şekillenmiştir. Anadolu coğrafyasında Türkç gibi birçok köken dil, önce birincil etken dilin, zamanla da ikincil etken dilin etkileşimiyle kendi öznel yapısında aşınmalara ve değişimlere uğramıştır. Sözcük arılığı ayrıklıca tüm köken dillerde kaybolmuştur. Etken diller de üst etken dillerden ve az da olsa etki alanlarındaki kökendillerden bünyelerine sözcük almışlardır. Osmanlıcanın “Eski Türkçe” edalı Arapça yazımlı karakteri, Ana-Köken dillerde büyük değişimlere yol açmıştır. Çünkü, Osmanlıcanın kapıp, değişime uğrattığı Arapça ya da Farsça kelimeler, aşağı yukarı Anadolu coğrafyasındaki öteki köken dillerce de sosyokültürel etmenler yoluyla özümsenmiştir.


    Bu sözlük, elbetteki Arapça, Farsça, Türkçe ve diğer dillerden sözcükler taşımaktadır. Başka dillerden sözcüklerin özümsenmesi, bu dilin öz varlığını ve temel karakterini değiştirmez.


    Kitapta; sözcükler kendi dinamiği içinde ve ağızlara göre, edimsel çekimleriyle verilmeye çalışılmıştır. Böyle bir yöntem izlemenin zorunluluğu, dilin sözcük yapısındaki ses değişiminden kaynaklanmıştır. Tamlamalar sözcüksel ayırıma uğratılmadan dizin halinde verilmiştir. Bu durum okuma güçlüğü verse de dilin fonetiğinde anlamsal üstünlük sağlamaktadır. Yukarıda değinildiği üzere, diğer diller gibi bu dil de değişime, aşınmaya uğramıştır.


    Bir dilin özde kendisi insandır. İnsanın kendisidir. Dilin yok oluşu, o dili kullanan insanın kendi doğası ile, tarihi ile ve kültürel değerleri ile olan bağlarını ve bağlantılarını kaybetmesi anlamındadır. İnsanın toplumsallığı, dilin toplumun özümsediği yaşam biçimini yansıtmada özünü bulur, inanç sistemleri, gelenekler, görenekler, dilin ta kendisidir, kuşaklar arası iletişimin en güçlü aracıdır. Bu düşüncelerle çalışmamızı donatırken, hareket noktamız, Zazacanın yaşayan kelimelerini titizlikle saptamak ve kayda geçirmek olmuştur.


    Mehmet Aydar


    Doruk Yayımcılık, İstanbul


    İMÇ Blokları 6. Blok 6103 Unkapanı-Eminönü / İSTANBUL

    Tel & Fax: (0212) 528 11 06 - (0212) 528 05 43


    Adakale Sokak 22/10 Kızılay/ANKARA

    Tel & Fax: (0312) 430 66 24 – 431 22 97


    E-posta: [email protected]







    ----------







    ----------


    Cıwabi:




    ----------


    [ Persê Zıwan u Gramerê Zazaki ]



    ----------