
Mim Yahya Çelebi
HİÇ KİMSE YOK KİMSESİZ.... HERKESİN VAR KİMSESİ.........KİMSE ARADIĞIM YOLLARDA KİMSESİZLİK KİMSEM OLDU...EY KİMSESİZLER KİMSESİ...
HİÇ KİMSE YOK KİMSESİZ.... HERKESİN VAR KİMSESİ.........KİMSE ARADIĞIM YOLLARDA KİMSESİZLİK KİMSEM OLDU...EY KİMSESİZLER KİMSESİ...
abd kul demek
abdullah Allah'ın kulu demek olduğu gibi
abid ibadet eden kula verilen isim
abdiyet ise ibadet etme ameliyesi
ubidiyet ibadet mana derinliği itibariyle abd kökünden geldiği gibi
ibadet olmadanda abd olunmuyor
kul olmak kulluk yapmaktan geçiyor
kul oldum kul oldum kul oldum (mevlana)
* (( Bir tulû’ kadar gurûbu seyretmek de tatlı,))
* Her gurûb, (( bir tulû’a emâre)) bu âlemde,
* ((gerçeğinin tulû ve gurûbları yaşanır.))
* ((insanın gönlüne tulû)) eden
(( Bir tulû’ kadar gurûbu seyretmek de tatlı,))
Rûh, bir kısım sihirli duygularla kanatlı..
Her gurûb, (( bir tulû’a emâre)) bu âlemde,
Karanlığın arkasında ışıktan bir perde.
Geceleri gökler pırıl pırıl çehresiyle,
Hep bir türkü söyler o müthiş hendesesiyle.
.............(m.f.gülen)
tulû’ kırık mızrapta böyle geçerken
tasvvuf konulu bir metnin içinde
Haşyet, kâmil mânâda bir enbiyâ hususiyetidir; nebiler; sürekli içinde, âdetâ İsrafil'in sûrunun duyulduğu bu atmosferde ve Hakk'ın azamet ü celâlinin savleti karşısında bir can ile ölür, birkaç can televvünü ile dirilirler. Onların his, şuur ve idrâk ufuklarında her zaman:
ف َ ل َ م ّ َ ا ت َ ج َ ل ّ َ ى ر َ ب ّ ُ ه ُ ل ِ ل ْ ج َ ب َ ل ِ ج َ ع َ ل َ ه ُ د َ ك ّ ً ا و َ خ َ ر ّ َ م ُ و س َ ى ص َ ع ِ ق ً ا
'Cenâb-ı Hak azametle dağa tecelli edince, dağ şak şak oldu, parçalandı ve Mûsâ kendinden geçip bayıldı.'[11] ((gerçeğinin tulû ve gurûbları yaşanır.)) (m.f.gülen kalbin zümrüt tepeleri 'Havf ve Haşyet' bahsi)
başka bir metinde
Bağış, ihsan, hak vergisi ve ekstra ilâhî lütuflar mânâsına gelen mevhibe; kalbe gelen, içe doğan ve ((insanın gönlüne tulû)) eden vârid –biz bunu daha ziyade çoğul olarak 'vâridât' şeklinde kullanırız– tasavvufçulara göre, yoldakilere Cenâb-ı Hakk'ın özel bir teveccühü, bir iltifatı, bir atiyyesi ve bazı ahvâlde hususi bir tenvir ve irşadıdır ki, buna, hak yolcularının her şeyi doğru görüp doğru değerlendirmeleri için zaman zaman onların iç dünyalarında tecellî eden 'envâr-ı sıfât' veya 'envâr-ı esmâ' demek de mümkündür. (m.f.gülen kalbin zümrüt tepeleri 'Vâridât ve Mevhibe ' bahsi)
tulû ümit ışıltıları,
gurûb'un zıttı
kalpte duyulan itminan duygusu
mehtabın sırrı
bir doğum emaresi
doğum yapan annenin tebessümü
tulû hakkında kalbimin beyan ettiği kadar
aslında derin ve sırlı bir sözcük
sözcükler içindeki yeri 'taşlar içinde kıymetli ve sırlı bir taş gibi'
RENE MAGRITTE
Belçikalı ressam. Gerçeküstücülüğün önde gelen sanatçısı olan Magritte, Delvaux ile birlikte bu akımın Belçikada‘ki en önemli temsilcisidir.1916-1918 arasında aralıklı olarak devam ettiği Brüksel akademisinde simgeci constant Montald ve Gisbert Combaz‘ın öğrencisi oldu. 1919‘da ressam Pierre Louise Floquet‘den fütürüzmi öğrendi. 1922-1924 arasında Servanckx ile doyut denemelere girişti.Ancak 1922‘de G.de Chirico‘nun yapıtlarını tanıdıktan sonra sanat anlayışını bütünüyle değiştirdi. Yazar arkadaşları Camille Goemans E.L.T. mesens Paul Nouge gibi, oda çeşitli dergilere yazılar yazdı. Dada hareketine ve Fransız gerçek fransız gerçeküstücülerine koşut etkinliklere geçti. 1927-1930 yılları arasında Paris yakınlarında Perreux‘da yaşayan Magritte, Eluard ve Breton ile yakın dostluk kurdu.Sanatçı bütün yapıtlarında yaşamın gizemi ve dünyanın anlamsızlığı üstüne metafizik bir sorgulamaya girişir. Magritte, Eluard‘ın Chants de Maldoror adlı yaptılarınıda resimlemiştir. Mektup ve çeşitli yazıları 1979‘da derlenerek kitap haline getirildi.
Masiva Yunus Emre hazretlerinin bir mısrasında geçiyor
ve anlamıda hissediliyor bir nebze;
şöyle diyor Yunus Emre hazretleri
'Masivadan bekliyorken bir haber
perde kalktı öyle gördüm ben beni
ben taşrada arar iken o can içinde can imiş (can içre can imiş) '
burada masivadan - ötelerden haber beklemek
hak dostunun tasavvufun derinliklerinde ki seyehatinde bir yere varmış olduğu
ve vardığı noktada kalbin dereceyi hayatını farketmesi,
aradığının masivanın (taşra anlamına gelecek olan masivada değilde)
iç derinliklerde can içre can olan bir masiva alemde saklı olduğu hissediliyor.
'biz size şah damarınızdan daha yakınız ' ayeti
'sığmam dedi hak arz-ı semaya kenzen bilindi dil madeninde' İbrahim Hakkı Hazretleri
gibi beyanlar ışığında ki manalar masiva ile ilişkilendirildiğinde,
tasavvuftan doğması hasebiyle masiva sözcüğünün
iç alemin derinliklerinde bir buud olduğu hissediliyor
yakında ki uzaklık, yanı başımızdaki öteler, can içre canın ulaşıldığı yerin adı
Masivadan masivaya yolcu olan insan
Dağlardan Dağlara koşan ceylan
Masivada onu yolcu eden
Masivada onu bekliyor
İnna Lillah ve İnna İleyhi Raciun
Haktan geldik hakka yolcuyuz
(fakir)
'ben bir yolcuyum bir ağaç altında konakladıktan sonra yoluna devam eden bir yolcuyum benim dünyayla ne alakam olabilir ' hadisi şerif
yolcu olan ruh ise ruhun mekanı masiva olsa gerek
bu güzel kelimenin kalemimin darlığı nispetinde manası olarak kabul edilmesi ümidiyle.