Gökyüzü yine seni biriktirmiş benim yerime… sırtlanmış sol yanına senin hasretinden gözyaşlarını… ha bıraktı ha bırakacak yağmalarını yeryüzüne… Yokluğunu işlemiş nakışlı hüzünlerine. Ne kadarda içlenmiş zavallı.. benim gibi…
Hüzünlü gidişlerini alıp bir başına beni sensiz bıraktın da, gökyüzünden ne istedin be yağmur yüreklim. Benim sana akıttığım nehirlerim yetmedi mi ki, gökyüzünün ağlamalarını da istiyorsun yanı başında… Ne çok isteklerin var senin. Nesin sen…çelikmi… taşmı.. dünyamı…. yoksa dünyam mı! …
Çocukken ağlattıkların yetmedimi, koşturuyorsun peşinden, yağmurlarımı ve yaşlarımı… Hoşuna mı gidiyor ikilemde bırakmak ikimizi… Halbuki ne yağmurlar biriktirmiştim çokça…Artık yağmur iklimleri çok kısa yağmur yüreklim… Sen yetmezmişsin gibi güneş kavuruyor yürekleri… Olmuyor işte… illa doğuyorsun her bir yerden… Kızmak geliyor içimden, bağırmak, haykırmak, gözlerine yağmurları akıtmak istiyorum en sıcak ve yakıcı kezzaplarımla…. Duymuyorsun sana olan haykırışlarımı… Görmüyorsun gözyaşlarımı… Gözlerim bile bıktı benden, vara ağlıyor, yoka ağlıyor… Kimseler görmesin istiyorum gözyaşlarımı… sana doğru akarken saf, masum gözyaşlarım, isyan biriktiriyor yüreğim...
Her yağmur kendi toprağına yağar…yağmur yüreklim.
Ne olurdu bir kere toprağım olsaydın akıttığım yağmurlarıma, kızıl saçlarından menekşe kokuları sinseydi nehirlerime, orkide kokulu yağmurlarım buluşsaydı, nehirlerimde menekşe kokulu saçlarınla, bir o yana bir bu yana salınsaydı sırmaların, zülüflerine dokuna bilseydi yaşlarımı saklayamadığım kirpiklerim… Zülfü yare bile yar olamadı nehirlerime bırakamadığın gözlerin, ahh yağmur yüreklim…
İçimdeki acıyı göremezsin sen…. Ne kadar da anlıyorum desen, hatta acıyor gibi yapsanda bilemezsin katran renkli yağmurlarımı. Her yağmur umuttur, berekettir.. ümidlerimi kestiğim zaman senden, rüyalarıma giriyorsun aniden… Belkide sevmiştir beni diyorum, bıraktığın hatıralar yağıyorken ıslaklığıma, sarılır oluyorum umutlarıma… yeniden başlıyor sana dair gelmelerim gitmelerim… yinede seviyordur diyorum içimden… Sessizce konuşuyorum sensizliği kabullenmeyen kelimelerimle… Ben ne yaptımki ona diyorum, ben ne yaptım… hiç zararım olmadı ki, elinden bile tutamadım doyasıya, kaçırmasından korktuğum için gözlerine bile bakamadım ölesiye… Yanaklarını hiç alamadım ellerimin arasına… masumca sevdim o kadar… ne kadar da yalanmış desem yaşadıklarım, içimden bir ses hayır, yağmur yüreklin seni sevdi diyor… İnanmıyorum… dahası inanamıyorum… sonra sen sesleniyorsun gözlerinden yüreğime…. Sen nereden biliyorsun sevmediğimi diyorsun… sen hiç bana sevdiğini söylemedinki diyorsun… titriyorum…. Elim ayağıma, utancım toprağa karışıyor… ve sonra nefret ediyorum kendimden… sana biriktirdiklerimden… sana olan yanmalarımdan, yağmalarımdan, yazmalarımdan ve dilimin ucunda düğümlenen kelimelerden….
Ne yapayım yağmur yüreklim… korkuyorum…. Gitmenden korkuyorum… sevdiğimi duyduğunda rüyalarıma bile gelmemenden korkuyorum… gidişinden, gittiğinde dönmemenden korkuyorum….yanışım onun için, yağışım ondan, Yağıyorken her bir damlada meleklerimle iniyorum yeryüzüne ve sana…
Sen bilmesende, ya da bildiğin halde anlamasan da meleklerimle geldiğim yağmurlarıma hangi sevdaların nehir olabilir ki…Acıma bana yağmur yüreklim…acıma… Acıdığın o koca adam sensizliğini sevdalarına katık etti.
Sen hiç kendi yağmurlarında ıslanan adam gördün mü…İşte o görmek istemediğin yağmurlarda ıslanan adam benim. Kendi yağmurlarında ıslanan…ıslandıkça yanan…yandıkça buharlaşan…buharlaştıkça yağan….Acıma bana yağmur yüreklim…N’olur acıma…Hem sen olmasaydın ben yağarmıydım…Senin varlığındır beni yağdıran…. ve yağarken izliyorum kendi akmalarımı… Biliyorum senin yanında ben yokum… hükmüm yok… adım yok…Hiç var olmadın sende zaten…. Ama sende bilki yağmur yüreklim, ben yoksam sende yoksun… Her ne kadar inkar etsende, aslında senin varlığın benim, yağmur yüreklim…
hasbihal...III yağmur yüreklim
Gökyüzü yine seni biriktirmiş benim yerime… sırtlanmış sol yanına senin hasretinden gözyaşlarını… ha bıraktı ha bırakacak yağmalarını yeryüzüne… Yokluğunu işlemiş nakışlı hüzünlerine. Ne kadarda içlenmiş zavallı.. benim gibi…
Hüzünlü gidişlerini alıp bir başına beni sensiz bıraktın da, gökyüzünden ne istedin be yağmur yüreklim. Benim sana akıttığım nehirlerim yetmedi mi ki, gökyüzünün ağlamalarını da istiyorsun yanı başında… Ne çok isteklerin var senin. Nesin sen…çelikmi… taşmı.. dünyamı…. yoksa dünyam mı! …
Çocukken ağlattıkların yetmedimi, koşturuyorsun peşinden, yağmurlarımı ve yaşlarımı… Hoşuna mı gidiyor ikilemde bırakmak ikimizi… Halbuki ne yağmurlar biriktirmiştim çokça…Artık yağmur iklimleri çok kısa yağmur yüreklim… Sen yetmezmişsin gibi güneş kavuruyor yürekleri… Olmuyor işte… illa doğuyorsun her bir yerden… Kızmak geliyor içimden, bağırmak, haykırmak, gözlerine yağmurları akıtmak istiyorum en sıcak ve yakıcı kezzaplarımla…. Duymuyorsun sana olan haykırışlarımı… Görmüyorsun gözyaşlarımı… Gözlerim bile bıktı benden, vara ağlıyor, yoka ağlıyor… Kimseler görmesin istiyorum gözyaşlarımı… sana doğru akarken saf, masum gözyaşlarım, isyan biriktiriyor yüreğim...
Her yağmur kendi toprağına yağar…yağmur yüreklim.
Ne olurdu bir kere toprağım olsaydın akıttığım yağmurlarıma, kızıl saçlarından menekşe kokuları sinseydi nehirlerime, orkide kokulu yağmurlarım buluşsaydı, nehirlerimde menekşe kokulu saçlarınla, bir o yana bir bu yana salınsaydı sırmaların, zülüflerine dokuna bilseydi yaşlarımı saklayamadığım kirpiklerim… Zülfü yare bile yar olamadı nehirlerime bırakamadığın gözlerin, ahh yağmur yüreklim…
İçimdeki acıyı göremezsin sen…. Ne kadar da anlıyorum desen, hatta acıyor gibi yapsanda bilemezsin katran renkli yağmurlarımı. Her yağmur umuttur, berekettir.. ümidlerimi kestiğim zaman senden, rüyalarıma giriyorsun aniden… Belkide sevmiştir beni diyorum, bıraktığın hatıralar yağıyorken ıslaklığıma, sarılır oluyorum umutlarıma… yeniden başlıyor sana dair gelmelerim gitmelerim… yinede seviyordur diyorum içimden… Sessizce konuşuyorum sensizliği kabullenmeyen kelimelerimle… Ben ne yaptımki ona diyorum, ben ne yaptım… hiç zararım olmadı ki, elinden bile tutamadım doyasıya, kaçırmasından korktuğum için gözlerine bile bakamadım ölesiye… Yanaklarını hiç alamadım ellerimin arasına… masumca sevdim o kadar… ne kadar da yalanmış desem yaşadıklarım, içimden bir ses hayır, yağmur yüreklin seni sevdi diyor… İnanmıyorum… dahası inanamıyorum… sonra sen sesleniyorsun gözlerinden yüreğime…. Sen nereden biliyorsun sevmediğimi diyorsun… sen hiç bana sevdiğini söylemedinki diyorsun… titriyorum…. Elim ayağıma, utancım toprağa karışıyor… ve sonra nefret ediyorum kendimden… sana biriktirdiklerimden… sana olan yanmalarımdan, yağmalarımdan, yazmalarımdan ve dilimin ucunda düğümlenen kelimelerden….
Ne yapayım yağmur yüreklim… korkuyorum…. Gitmenden korkuyorum… sevdiğimi duyduğunda rüyalarıma bile gelmemenden korkuyorum… gidişinden, gittiğinde dönmemenden korkuyorum….yanışım onun için, yağışım ondan, Yağıyorken her bir damlada meleklerimle iniyorum yeryüzüne ve sana…
Sen bilmesende, ya da bildiğin halde anlamasan da meleklerimle geldiğim yağmurlarıma hangi sevdaların nehir olabilir ki…Acıma bana yağmur yüreklim…acıma… Acıdığın o koca adam sensizliğini sevdalarına katık etti.
Sen hiç kendi yağmurlarında ıslanan adam gördün mü…İşte o görmek istemediğin yağmurlarda ıslanan adam benim. Kendi yağmurlarında ıslanan…ıslandıkça yanan…yandıkça buharlaşan…buharlaştıkça yağan….Acıma bana yağmur yüreklim…N’olur acıma…Hem sen olmasaydın ben yağarmıydım…Senin varlığındır beni yağdıran…. ve yağarken izliyorum kendi akmalarımı… Biliyorum senin yanında ben yokum… hükmüm yok… adım yok…Hiç var olmadın sende zaten…. Ama sende bilki yağmur yüreklim, ben yoksam sende yoksun… Her ne kadar inkar etsende, aslında senin varlığın benim, yağmur yüreklim…
Ölüm
En güzel sevgliden ayrılış zamanı
Ölüm
Gerçek sevgiliye varış anı
Aşk mı?
tarihin derinliklerinde gömülü masalımsı hazine...
Aşk mı?
günümüz ilişkilerinde gömülen kirletilen hazine...
Aşk mı?
Tarihin derinliklerinden ilahi olanın, günümüz ilişkilerine filimsel izdüşümü