ilk kez 1841 alman friedrich froebel tarafından kurulmuştur 'kindergarten=çocuk bahçesi' adıyla. oyun yoluyla çocukların öğrenebilecekleri ve yalan dünyayı tanıyabilecekleri bir yer olmasını istemişti froebel kurarken... insan gelişiminde önemli bir yeri vardır (dikkat lütfen: çocuk gelişimi demedim) . 3-6 yaşlar arasında eğitim verir anaokulları. az-çok çocuk gelişimi bilen, kişiliğin ve zekanın büyük kısmının bu yaşlarda şekillendiğini bilir. nitekim 2. dunya savaşından sonra almanya da bu kindergartenlar ve meslek okullarıyla müthiş bir kalkınma sürecine girdi. şu an bizim devletin okul öncesi eğitimi ve meslek liselerini önemseyerek örnek aldıgı model almanya olmalı.
bir rivayete göre (ravi kimdir bilmiyorum) fahişedir. ama bunun (yani fahişelik unvanının) hristiyanlığı yozlaştıranlar tarafından uydurulduğu söylenir, hristiyan din adamları sevmezmiş kendilerini. bir yoruma göre de L. Da Vinci'in son akşam yemeği tablosunda İsa'nın yanında oturanın Magdalalı Meryem oldugu söylenir. dikkatle bakılırsa zaten kadına benzediği anlaşılır. havariler de sevmezmiş onu (biz söyleyenlerin yalancısıyız) . Halil Cibran'ın 'İnsanoğlu İsa' kitabında (sy.27) M.Meryem'in bir konuşması var ya da 'konuşturulma' mı diyelim, okunması tavsiye edilir.
ilkokul 1 e giderken okudugum bir kitap. mor bir yaratık çocugu olmayan bi adamın evinin bacasından düşüyor, adam da bunu evlat ediniyor falan... ilginçtir hep yağmurlu havalarda ve her yağmurlu havada okurdum bunu ve okurken de sanki mormorik küçük emrahmış gibi üzülürdüm ona. ağlamaklı olurdum okuduktan sonra. şimdi... şimdi ise -istisnasız- her yağmurlu havada o gelir aklıma. özlerim... şu an yağmur yok ama bak yine özledim. sen ne güzel arkadaştın mormorik!
hikayesinden saptırılmış bir film... ya da hikayeler saptırık... birinde bir sorun var ama çözemedim. şimdilik çözmeye gerek yok zannımca, gerek duyulduğunda çözülebilir. en çok 'cin'li sahneleri sevdim.
içedönük insan evlatlarının herhangi bir sosyal kursa veya ortama katıldıktan sonraki halleri... bundan kellü durdurabilene aşk olsun.. özellikle tiyatro-drama kursları kabak çiçeği gibi açılmak için birebirdir. ilgilenene...
teoman çok sever bu kelime grubunu. bir şarkısı da var (kanımca 'bugün'den sonra yaptığı en hayırlı iş) , 'en güzel hikayem' adında (albume de ismini vermiştir bu kıymetli eser) . güzel bişeydir, sıkça dinlenir, sevilir sevdirilir. __________________________________
kulaklarım patlıyor sessizliğinden yorgunluğundan ölüyorum sinekler yapışıyor vücuduma gitmiyorlar yayılıyor kanları vurduğumda denizi araladım geçtim bir aşktan attım kum torbalarımı döktüm yaprakları ama sanki uzandın tenime hissettim terim aktı parmak aralarından bazen, ne yaparsan yap olmuyor bazen bazen, ne yaparsan yap olmuyor bazen kanım hızlanıyor bazen damarlarımda kan çanakları aynada levham boynumda bir yapbozu tamamlarken bakıyorum büyük parçan eksik kalbin olduğu bazen bir vücudu sarıyorum banıp parmağımı tadına bakıp gözümü sevmeye karartıp yapamıyorum bazen, ne yaparsan yap olmuyor bazen bazen, ne yaparsan yap olmuyor bazen acı bir tat kalıyor ağzımda bazen yutup unutup bazen tükürüyorum bazen ayılıp uyanıp bir nefesle yanımda adı yok sırtı var bana dönük bükük soğuğa çeviriyorum suyu ağlıyorum bakıp içine ayılamayıp anlayamıyorum bazen ne yaparsan yap olmuyor bazen bazen ne yaparsan yap olmuyor bazen
derimin altında başarılı ayrılık notları yazılmış, çöpe atılmış intihar mektupları vuruyorum sokaklara bedenimi hayallere hayatımı yine omuzlarıma acımı alsınlar diye sığınıp kurtaracak kadınlara 15 dakkamı bazen ne yaparsan yap olmuyor bazen bazen ne yaparsan yap olmuyor bazen
bitti zor oldu ama bitti yapamadım benim başka bir kalbi bedenin zayıftı, kalbin güçlüydü belki haritası ama çok silikti sert bir şeydi iliklerimde aşk dayandım, ittim sığmadı, kanırmadı girmedi ama sıktım pis kanı akıttım yaramdan iyileştirmeye yaladım geçmişti sanki soktum neşteri göğsüme inanmaya halim kalmadı diye bitti zor oldu ama bitti bazen ne yaparsan yap olmuyor bazen bazen ne yaparsan yap olmuyor bazen
korkma bilirim acıyı tedaviyi imkansızlığın kekremsi tadını dün insanlara baktım kendi kirli camımdan terkedilmişler çoktan yaradan tarafından
ben kesilene kadar yüzdüm ama görünmeyince karan bıraktım kendimi battım bir taş gibi yanmıştı, çizilmişti ama seyrettim ağlayarak sabredip çok sevdiğim bir filmi artık yalnız senin için üzülüyorum bitti zor oldu ama bitti
benim de zaten hiç gücüm yok yüzüm yok hiç umudum yok ama bil ki farklı bir hayaldi işkenceydi bazen bazen çok güzeldi ama anlıyorum sesinden kurtulmuşsun sen Nokta konmuş, bitmiş en güzel hikayem
oğlu da şizofren doğal olarak (şizofreninin kalıtsal olmasından geliyor bu doğalllık) .
ilk kez 1841 alman friedrich froebel tarafından kurulmuştur 'kindergarten=çocuk bahçesi' adıyla. oyun yoluyla çocukların öğrenebilecekleri ve yalan dünyayı tanıyabilecekleri bir yer olmasını istemişti froebel kurarken...
insan gelişiminde önemli bir yeri vardır (dikkat lütfen: çocuk gelişimi demedim) . 3-6 yaşlar arasında eğitim verir anaokulları. az-çok çocuk gelişimi bilen, kişiliğin ve zekanın büyük kısmının bu yaşlarda şekillendiğini bilir.
nitekim 2. dunya savaşından sonra almanya da bu kindergartenlar ve meslek okullarıyla müthiş bir kalkınma sürecine girdi.
şu an bizim devletin okul öncesi eğitimi ve meslek liselerini önemseyerek örnek aldıgı model almanya olmalı.
oof offf bi angelica olamadık.
bir rivayete göre (ravi kimdir bilmiyorum) fahişedir. ama bunun (yani fahişelik unvanının) hristiyanlığı yozlaştıranlar tarafından uydurulduğu söylenir, hristiyan din adamları sevmezmiş kendilerini.
bir yoruma göre de L. Da Vinci'in son akşam yemeği tablosunda İsa'nın yanında oturanın Magdalalı Meryem oldugu söylenir. dikkatle bakılırsa zaten kadına benzediği anlaşılır. havariler de sevmezmiş onu (biz söyleyenlerin yalancısıyız) .
Halil Cibran'ın 'İnsanoğlu İsa' kitabında (sy.27) M.Meryem'in bir konuşması var ya da 'konuşturulma' mı diyelim, okunması tavsiye edilir.
ilkokul 1 e giderken okudugum bir kitap.
mor bir yaratık çocugu olmayan bi adamın evinin bacasından düşüyor, adam da bunu evlat ediniyor falan...
ilginçtir hep yağmurlu havalarda ve her yağmurlu havada okurdum bunu ve okurken de sanki mormorik küçük emrahmış gibi üzülürdüm ona. ağlamaklı olurdum okuduktan sonra.
şimdi... şimdi ise -istisnasız- her yağmurlu havada o gelir aklıma. özlerim... şu an yağmur yok ama bak yine özledim.
sen ne güzel arkadaştın mormorik!
ingilizceyi öğrenmeye çalışanlar için çoook ideal bir şarkı...
kelimeler bu kadar mı net çıkartılır yahuuu? ! !
'baban öğretmenken kendin de öğretmen olmak.' gibisinden bişey..
hikayesinden saptırılmış bir film... ya da hikayeler saptırık... birinde bir sorun var ama çözemedim. şimdilik çözmeye gerek yok zannımca, gerek duyulduğunda çözülebilir.
en çok 'cin'li sahneleri sevdim.
içedönük insan evlatlarının herhangi bir sosyal kursa veya ortama katıldıktan sonraki halleri... bundan kellü durdurabilene aşk olsun.. özellikle tiyatro-drama kursları kabak çiçeği gibi açılmak için birebirdir. ilgilenene...
teoman çok sever bu kelime grubunu.
bir şarkısı da var (kanımca 'bugün'den sonra yaptığı en hayırlı iş) , 'en güzel hikayem' adında (albume de ismini vermiştir bu kıymetli eser) . güzel bişeydir, sıkça dinlenir, sevilir sevdirilir.
__________________________________
kulaklarım patlıyor sessizliğinden
yorgunluğundan ölüyorum
sinekler yapışıyor vücuduma gitmiyorlar
yayılıyor kanları vurduğumda denizi araladım geçtim
bir aşktan attım kum torbalarımı döktüm yaprakları
ama sanki uzandın tenime hissettim terim aktı parmak aralarından
bazen, ne yaparsan yap olmuyor bazen
bazen, ne yaparsan yap olmuyor bazen
kanım hızlanıyor bazen damarlarımda kan çanakları aynada levham boynumda
bir yapbozu tamamlarken bakıyorum büyük parçan eksik
kalbin olduğu bazen bir vücudu sarıyorum
banıp parmağımı tadına bakıp
gözümü sevmeye karartıp yapamıyorum
bazen, ne yaparsan yap olmuyor bazen
bazen, ne yaparsan yap olmuyor bazen
acı bir tat kalıyor ağzımda
bazen yutup unutup bazen tükürüyorum
bazen ayılıp uyanıp bir nefesle yanımda adı yok sırtı var
bana dönük bükük
soğuğa çeviriyorum suyu ağlıyorum bakıp içine ayılamayıp anlayamıyorum
bazen ne yaparsan yap olmuyor bazen
bazen ne yaparsan yap olmuyor bazen
derimin altında başarılı ayrılık notları yazılmış, çöpe atılmış intihar mektupları
vuruyorum sokaklara bedenimi hayallere
hayatımı yine omuzlarıma
acımı alsınlar diye sığınıp kurtaracak kadınlara 15 dakkamı bazen ne yaparsan yap olmuyor bazen
bazen ne yaparsan yap olmuyor bazen
bitti zor oldu ama bitti yapamadım benim başka bir kalbi
bedenin zayıftı, kalbin güçlüydü belki haritası ama çok silikti
sert bir şeydi iliklerimde aşk dayandım, ittim sığmadı, kanırmadı girmedi
ama sıktım pis kanı akıttım yaramdan iyileştirmeye yaladım geçmişti sanki
soktum neşteri göğsüme inanmaya halim kalmadı diye bitti
zor oldu ama bitti
bazen ne yaparsan yap olmuyor bazen
bazen ne yaparsan yap olmuyor bazen
korkma bilirim acıyı tedaviyi imkansızlığın kekremsi tadını dün insanlara baktım kendi kirli camımdan terkedilmişler çoktan yaradan tarafından
ben kesilene kadar yüzdüm ama görünmeyince karan bıraktım kendimi battım bir taş gibi
yanmıştı, çizilmişti ama seyrettim ağlayarak sabredip çok sevdiğim bir filmi
artık yalnız senin için üzülüyorum bitti
zor oldu ama bitti
benim de zaten hiç gücüm yok yüzüm yok hiç umudum yok
ama bil ki farklı bir hayaldi işkenceydi bazen bazen çok güzeldi
ama anlıyorum sesinden kurtulmuşsun sen
Nokta konmuş, bitmiş en güzel hikayem