Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Yıldız Demirel
Yıldız Demirel

‎ 'BİR ANLAM GELSE, NE VARSA ALSA GİTSE......' ÖZDEMİR ASAF

  • televizyon makinası17.07.2006 - 10:40

    Dipsiz göldü (Ilgaz'ın Tosya'ya yakın bi yerinde unutulmuş, minnacık ama şahane bir krater gölü) ,
    dostlarla kaçamaktı,
    asırlık çamların altında hamakta iki günlük tembellikti,
    göl kenarında cümbür cemaat yürüyüştü,
    şamataydı
    derken kaçırdık bu hafta... :)))))

  • kene17.07.2006 - 10:31

    Kuşgribi sırasında kuşları öldürüp onların kondukları ağaçları kestik... E doğa intikamını alıyo doğal olarak...
    Keneleri yiyodu o kuşlaaaarrrr.... :))))

  • yerçekimli karanfil17.07.2006 - 10:22

    Elbette Edip Cansever... :))
    En güzel şiirlerinden biri ve terimin altı şiirin tamamını hakediyor... :))))

    Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde
    Oysaki seninle güzel olmak var
    Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
    Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
    Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor.
    Sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
    Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
    O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
    Derken karanfil elden ele.
    Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
    Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
    Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
    Birleşiyoruz sessizce.

  • Sihirli Annem14.07.2006 - 18:26

    E anneler her bi çeşit sihiri bilmek zorundadır zaten... :)) Bi çocukla baş etmenin başka bi yolu yoktur çünkü..... :)))))

  • yakut14.07.2006 - 16:51

    yakut (kırmızı) , zümrüt (yeşil) , safir (siyaha yakın bir lacivert) üçlüsü... kesinlikle pırlantadan güzel ve gizemli.......

  • iştahsızlık14.07.2006 - 16:46

    Kesinlikle Allah'ın bi lûtfu... :))) Şanslı insanlaaaaaarrr.... :))))))

  • sivas14.07.2006 - 13:21

    Ve böylece, bin dereden su getirdi İstanbul'dan gelen zevat.
    Sıvas, mandayı kabul etmedi fakat,
    «Hey gidi deli gönlüm,»
    dedi,
    «Akıllı, umutlu, sabırlı deli gönlüm,
    ya İSTİKLAL, ya ölüm! »
    dedi.

    N.H.Ran

  • sivas kongresi14.07.2006 - 13:20

    Ve böylece, bin dereden su getirdi İstanbul'dan gelen zevat.
    Sıvas, mandayı kabul etmedi fakat,
    «Hey gidi deli gönlüm,»
    dedi,
    «Akıllı, umutlu, sabırlı deli gönlüm,
    ya İSTİKLAL, ya ölüm! »
    dedi.
    N.H.Ran

  • sivas kongresi14.07.2006 - 13:19

    4 Eylül 919'da toplandı Sıvas Kongresi,
    ve 8 Eylülde
    Kongrede bu sefer
    yine ortaya çıktı Amerikan mandası.
    Ak koyunla kara koyunun
    geçitte belli olduğu günlerdi o günler.
    Ve İstanbul'dan gelen bazı zevat,
    sapsarı yılgınlıklarıyla beraber
    ve ihanetleriyle birlikte
    bir de Amerikan gazeteci getirmiştiler.
    Ve Erzurumlulardan ve Sıvaslılardan ve Türk milletinden çok
    işbu Mister Bravn'a güveniyorlardı.
    Bu zevata:
    «İstiklâlimizi kaybetmek istemiyoruz efendiler! »
    denildi.
    Fakat ayak diredi efendiler:
    «Mandanın, istiklâli ihlâl etmiyeceği muhakkak iken,»
    dediler,
    «Herhalde bir müzâherete muhtacız diyorum ben,»
    dediler,
    «Hem zaten,»
    dediler,
    «birbirine mani şeyler değildir
    istiklâl ile manda.
    Ve esasen,»
    dediler,
    «müstakil kalamayız böyle bir zamanda.
    Memleket harap,
    toprak çorak,
    borcumuz 500 milyon,
    vâridat ise 15 milyon ancak.
    Ve Allah muhafaza buyursun
    İzmir kalsa Yunanistan'da
    ve harbetsek,
    düşmanımız vapurla asker getirir.
    Biz Erzurum'dan hangi şimendiferle nakliyat yapabiliriz?
    Mandayı kabul etmeliyiz, hemen,»
    dediler.
    «Onlar dretnot yapıyor,
    biz yelkenli bir gemi yapamıyoruz.
    Hem, İstanbul'daki Amerikan dostlarımız:
    Mandamız korkunç değildir,
    diyorlar,
    Cemiyeti Akvam nizamnamesine dahildir,
    diyorlar.»
    N.H.Ran

  • erzurum kongresi14.07.2006 - 13:16

    İstanbul'da hanımlar, beyler, paşalar,
    tül perdeler, kravatlar, apoletler, şişeler,
    çıtı pıtı dilleri ve pamuk gibi elleri
    ve biçare telgraf telleri
    devretmek için Amerika'ya Anadolu'yu
    şöyle diyorlardı Erzurum'dakilere:
    «Bizi bir başımıza bıraksalar,
    tarafgirlik, cehalet
    ve çok konuşmaktan başka müspet
    bir hayat kuramayız.
    İşte bu yüzden Amerika çok işimize geliyor.
    Filipin gibi vahşi bir memleketi adam etti Amerika.
    Ne olacak,
    Biz de on beş, yirmi sene zahmet çekeriz,
    sonra Yeni Dünya'nın sayesinde
    İstiklâli kafasında ve cebinde taşıyan
    bir Türkiye vücuda geliverir.
    Amerika, içine girdiği memleket ve millet hayrına
    nasıl bir idare kurduğunu
    Avrupa'ya göstermek ister.
    Hem artık işi uzatmağa gelmez.
    Çok tehlikeli anlar yaşıyoruz.
    Sergüzeşt ve cidâl devri geçmiştir:
    Türkiye'yi, geniş kafalı birkaç kişi belki kurtarabilir.»

    N.H.Ran