Annemle babamın sabah seramonileri.... :)) Babam- eyvallah Annem- (bi yandan babamın son rötuşlarını yapar.. kravat düzeltme.. yakayı silkeleme.. kaşkolunu bağlama..vs) - Allah işini rast getirsin... :)) Rast gelmek yada rastgele(şansa anlamında..) enterasan boyutları olan bişey... :)))
Eczanenin önünde tam bir minibüs insan boşalır.. Anınnnda çevre esnafa dağılırlar....
- hastam var, köyüme gidemedim, ameliyat olcam...vs (büyük bir yardım istiyo) - o kadar paramızyok -Allllaaahhh evlatlarını bağışlasınnn - amin seninde -Alllaaah işini gücünü rast getirsin.. -Amin seninde (işinin gücünün de adı dilenmek ya olsun) :)) -Alllahhhh....falan filan vs... -amin cümlemize büyük yardımdan umudu keser.... - bi ekmek parası versen abla.... - bozuk yok.. -alllaahh....vs -amiiiinnnnn -abla karnım aç çoluk çocuk.... -bozuk yok.. olsa.. seni hiç konuşturmayacam.. vaktimi senden satın alacam da bozuk yok... -abla bişey sorcam - sor.....:((( - abla başım ağrıyoda bi ağrı kesici... - aa ne tuhaf ağrı kesicimizde kalmamış.. cık cık cıksss.. :)) - abla o zaman yola gidicem de bi bulantı hapı versene... - Allaaam yaa... kardeşim galiba meslek onuruna dokunuyo girdiğin yerden sadakasız çıkmak.. Kendini bu anlamda başarısız hissetmene neden olduğum için üzgünüüüm.... - çattık ya ne çatlak kadın.. cık cık cık.. şeklinde gider.....
TELEVİZYON KANALLARININ REKLAM ARACI SON YILLARDA.....
Murat Bardakçı mı yazmıştı..? şimdi tam hatırlamıyorum;
Eskiden İstanbulda varlıklı insanlar hiç tanımadıkları fakir semtlere gider, mahalle bakkalına girer veresiye defterini isterlermiş... Sonra rastgele açtıkları bir kaç sayfadaki fakir insanların borçlarını kapartır çeker giderlermiş.. Ne borcu ödeyen kimin borcunu ödediğini, ne de borçlu borcunu ödeyeni bilir tanırmış...
Şimdiyse televizyonlarda yok 'deniz feneri', yok 'kimse yok mu'...vs şeklinde, beni sürekli insanlığımdan utandıran programlarla zavallı insanlar boy boy teşhir edilir oldu...:((
Bakın biz nasıl da yardım sever bir televizyon kanalıyız nasılda yardımlar yaparız şeklinde.. Önce insanların ne kadar düşkün ve zavallı oldukları iyyyice teşhir ediliyor.. Sonra çarşı pazarlar geziliyor.. yardımlar milletin kafasına vura vura, bakın biz bu yardımları yapıyoruz şeklinde tekrar tekrar ekrana getiriliyor... Daha sonra mikrofon yardıma muhtaç zavallının iyice burnuna sokularak, boğana kadar tekrar tekrar durumdan memnuniyetini ve minnetini ifade etmesi sağlanıyor....:((( İkbali elinde mikrofon en tatlı ve en çıkarcı sesiyle.. aynı küçük bi çocuğa söylediği komik bir sözcüğü tekrarlatır gibi; - amcacııımmm nasıl beğendin mi.. adam teşekkür eder.. ama yetmez.. - Nasıl ihtiyacın görüldümü.. adam bişeyler söyler minnetle ama yetmez -artık bir battaniyen bir kanepen oldu hiç üşümeyecek yumuşacık yatacaksın şeklinde ve karşısındakine sürekli SEN diye hitap ederek görmüyormuyum.. hayatta en az sahip olduğum hissim yani öfkem kuduruyor resmen... yardımı yapanın kendine hayranlığının artması (kurum yada kişi bazında) kişilik boşluklarını doldurup durumun iyice keyfini çıkarmasının sağlanmasıda ayrı bir olmazsa olmazı bu programların...
Berbat bişey... Sevmiyorum ben bu sadaka kurumunu...
Yardım yapmak da bir çözüm değil zaten.. Önemli olan yardıma muhtaç durumundan kurtarmak insanları... Yardım kurumlarından çok yardıma muhtaç insanlar için kalıcı çözümler üreten kurumlar gerek... bin kişilik aşevine, bin kişi çalıştıracak bir fabrikayı tercih ediyor insan.. yada bin kişiye meslek kazandıracak bir okul...! !
Birtek yaşlı konuk evleri (bakım değil konuk) yada çocuk bakımevleri gibi kurumları bu kategori dışında bırakıyorum...
Ve yaptığım yardımları mümkünse evine yollayıp yüzlerini görmeden, ilaç yardımı gibi bişeyse çok fazla yüzüne bakmadan ve teşekkür için lafı hiç uzatmadan, sanki borç ödüyormuş havasında yapmaya gayret ediyorum.. Maddi anlamda yardım ettiğim insanlarla karşılaşmaktan ve sohbetten hoşlanmıyorum... Buna gerek olursa sıkıntı basıyor beni.. hatta utanıyorumm..
Dedim ya sevmiyorum ben bu sadaka lafınıdaaaa kurumudaaaaaa...
Vicdani masturbasyon... :)))
Türk kahvesinin olmadığı yerde Abdurrahman Çelebi... :))
1-eşsiz
2-saf(rafine anlamında)
Annemle babamın sabah seramonileri.... :))
Babam- eyvallah
Annem- (bi yandan babamın son rötuşlarını yapar.. kravat düzeltme.. yakayı silkeleme.. kaşkolunu bağlama..vs)
- Allah işini rast getirsin... :))
Rast gelmek yada rastgele(şansa anlamında..) enterasan boyutları olan bişey... :)))
Ha bide şu şekil var ki; evlere şenlik... :)))
Eczanenin önünde tam bir minibüs insan boşalır.. Anınnnda çevre esnafa dağılırlar....
- hastam var, köyüme gidemedim, ameliyat olcam...vs (büyük bir yardım istiyo)
- o kadar paramızyok
-Allllaaahhh evlatlarını bağışlasınnn
- amin seninde
-Alllaaah işini gücünü rast getirsin..
-Amin seninde (işinin gücünün de adı dilenmek ya olsun) :))
-Alllahhhh....falan filan vs...
-amin cümlemize
büyük yardımdan umudu keser....
- bi ekmek parası versen abla....
- bozuk yok..
-alllaahh....vs
-amiiiinnnnn
-abla karnım aç çoluk çocuk....
-bozuk yok.. olsa.. seni hiç konuşturmayacam.. vaktimi senden satın alacam da bozuk yok...
-abla bişey sorcam
- sor.....:(((
- abla başım ağrıyoda bi ağrı kesici...
- aa ne tuhaf ağrı kesicimizde kalmamış.. cık cık cıksss.. :))
- abla o zaman yola gidicem de bi bulantı hapı versene...
- Allaaam yaa... kardeşim galiba meslek onuruna dokunuyo girdiğin yerden sadakasız çıkmak.. Kendini bu anlamda başarısız hissetmene neden olduğum için üzgünüüüm....
- çattık ya ne çatlak kadın.. cık cık cık.. şeklinde gider.....
Sorun vermekte değil.. verdiğini teşhir etmekte.... :)) Anlayış meselesi tabiii...Kapasiteye bağlı bi durum... kusura bakılmaz.. :))))
Yok benim oğlum mutlu balık olmaktan... :))))
TELEVİZYON KANALLARININ REKLAM ARACI SON YILLARDA.....
Murat Bardakçı mı yazmıştı..? şimdi tam hatırlamıyorum;
Eskiden İstanbulda varlıklı insanlar hiç tanımadıkları fakir semtlere gider, mahalle bakkalına girer veresiye defterini isterlermiş... Sonra rastgele açtıkları bir kaç sayfadaki fakir insanların borçlarını kapartır çeker giderlermiş.. Ne borcu ödeyen kimin borcunu ödediğini, ne de borçlu borcunu ödeyeni bilir tanırmış...
Şimdiyse televizyonlarda yok 'deniz feneri', yok 'kimse yok mu'...vs şeklinde, beni sürekli insanlığımdan utandıran programlarla zavallı insanlar boy boy teşhir edilir oldu...:((
Bakın biz nasıl da yardım sever bir televizyon kanalıyız nasılda yardımlar yaparız şeklinde..
Önce insanların ne kadar düşkün ve zavallı oldukları iyyyice teşhir ediliyor.. Sonra çarşı pazarlar geziliyor.. yardımlar milletin kafasına vura vura, bakın biz bu yardımları yapıyoruz şeklinde tekrar tekrar ekrana getiriliyor...
Daha sonra mikrofon yardıma muhtaç zavallının iyice burnuna sokularak, boğana kadar tekrar tekrar durumdan memnuniyetini ve minnetini ifade etmesi sağlanıyor....:((( İkbali elinde mikrofon en tatlı ve en çıkarcı sesiyle.. aynı küçük bi çocuğa söylediği komik bir sözcüğü tekrarlatır gibi;
- amcacııımmm nasıl beğendin mi.. adam teşekkür eder.. ama yetmez..
- Nasıl ihtiyacın görüldümü.. adam bişeyler söyler minnetle ama yetmez
-artık bir battaniyen bir kanepen oldu hiç üşümeyecek yumuşacık yatacaksın şeklinde ve karşısındakine sürekli SEN diye hitap ederek
görmüyormuyum.. hayatta en az sahip olduğum hissim yani öfkem kuduruyor resmen...
yardımı yapanın kendine hayranlığının artması (kurum yada kişi bazında) kişilik boşluklarını doldurup durumun iyice keyfini çıkarmasının sağlanmasıda ayrı bir olmazsa olmazı bu programların...
Berbat bişey... Sevmiyorum ben bu sadaka kurumunu...
Yardım yapmak da bir çözüm değil zaten.. Önemli olan yardıma muhtaç durumundan kurtarmak insanları... Yardım kurumlarından çok yardıma muhtaç insanlar için kalıcı çözümler üreten kurumlar gerek...
bin kişilik aşevine,
bin kişi çalıştıracak bir fabrikayı tercih ediyor insan.. yada bin kişiye meslek kazandıracak bir okul...! !
Birtek yaşlı konuk evleri (bakım değil konuk) yada çocuk bakımevleri gibi kurumları bu kategori dışında bırakıyorum...
Ve yaptığım yardımları mümkünse evine yollayıp yüzlerini görmeden, ilaç yardımı gibi bişeyse çok fazla yüzüne bakmadan ve teşekkür için lafı hiç uzatmadan, sanki borç ödüyormuş havasında yapmaya gayret ediyorum.. Maddi anlamda yardım ettiğim insanlarla karşılaşmaktan ve sohbetten hoşlanmıyorum... Buna gerek olursa sıkıntı basıyor beni.. hatta utanıyorumm..
Dedim ya sevmiyorum ben bu sadaka lafınıdaaaa kurumudaaaaaa...
Balık vereceğine balık tutmasını öğret... :))
hayalin adresi... :)))