Bir dinazorun anılarında Mina Urgan yaklaşık olarak şöyle demişti;
Eskiden kitapları yarım bırakamama gibi bir huyum vardı... İnsan benim yaşıma gelince artık vaktinin daraldığını düşünüyor... O yüzden artık sevmediysem yarım bırakıveriyorum.. HEMDE AÇTIN BAKTIN KARPUZ KABAK... NİYE YİYESİN Kİ...... :)))
Rüzgar çanı daha iyi fikir aslında... :)) Asarsın yatak odasının kapısına ve evde nekadar pencere varsa onları da açtın mıydı çanın sesinden uyku muyku kalmayacağındaaaan kabus neyim de olmasss... :)) Amma velakin rüya kapanıyla rüzgar çanı aynı şey değildir... Rüya kapanını amerika yerlileri olan kızıl derililer ellerinde yapıyorlar.. Öyle rüzgar çanı gibi sesi soluğu olan bişey değil amaa pek de bi işe yaradığı yok zaten... :)))
Erdal İnönü'nün ANILAR VE DÜŞÜNCELER 1 kitabından alıntıdır
.............................................eksikler bıraktı diye Atatürk'ü eleştirenlere,ben hep şu yanıtı verdim: '' Büyük adamları, yapamadıkları bazı işler dolayısıyla eleştirmektense, gerçekleştirdikleri büyük eserleri nasıl yapabildiklerini anlamaya çalışmak çok daha yararlı bir uğraştır.'' Büyük adamların ünü, eksik bıraktıkları işlerden değil, yaptıkları büyük atılımlardan, gerçekleştirdikleri eserlerden geliyor. Şimdi birisi çıkıp eksik gördüğü işler için bir büyük adamı eleştirerek, sanki kendisi olsaydı o büyük adamın hem yaptığı işleri, hem de eksik bıraktıklarını yaparmış gibi bir izlenim uyandırmaya çalışıyor. Oysa ki bu kişinin gerçekleşmiş o büyük işlerinin hiç birini yapabilecek gücü ve yeteneği olmadığı belli.. Büyük adamın ününden yararlanarak, kolay tarafından meşhur olmak için girişilen bir propaganda oyunundan başka birşey değil. Bu oyun belki o kişiye geçici bir kamuoyu ilgisi getirir, ama topluma hiçbir şey kazandırmaz.
Aziz Nesin, yıllar önceki bir konuşmamız sırasında şöyle demişti:
'- Geçmişte Atatürk'ü eleştirmiş olmaktan dolayı şimdi utanıyorum. Her geçen gün gözümde küçüleceğine, tersine daha da büyüyor.'
Benzer aşamadan geçmiş bir kişi olarak, bu değerlendirmeyi gönülden paylaşmam zor değildi. Zaman bizleri değil, Mustafa Kemal'i haklı çıkarmıştı.
Lenin'in, Mao'nun, Enver Hoca'nın, Dimitrof'un heykellerinin yerlerde sürüklendiği, resimlerinin duvarlardan kaldırıldığı, Leningrad isminin St. Petersburg'a dönüştürüldüğü günümüzde, bunu görebilmek kuşkusuz daha kolay.
* * *
Eğer Türkiye'de bir din devleti kurmak istiyorsanız, Mustafa Kemal'e saldırmanız elbette ki tutarlıdır.
Eğer Türkiye'nin bir bölgesini ayırıp ırkçı bir devlet kurmak peşindeyseniz, Mustafa Kemal'e saldırmanın elbette tutarlı bir yanı vardır.
Ama 'çağı yakalama' arayışında görünürken aynı şeyi yapmaya kalkarsanız; belki - her garip şeyi yapanlara olduğu gibi - bazı dikkatleri üzerinize çekersiniz, ama inandırıcı olamazsınız.
Bir bakıyorsunuz; Kültür Bakanı'nı temsilen açık oturuma katılan bir sayın konuşmacı, Kemalizmin Batı Avrupa'daki totaliter ideolojilerin etkisi altında kaldığını söylüyor. (Çekinmese, faşistlikle suçlayacak.)
Bir bakıyorsunuz; Marksist soldan ciddi bir düşünür, 'Halka sorulsaydı dil devrimini kabul eder miydi? ' diye soruyor. (Sanki referandumla devrim yapılabilirmiş gibi...)
Bir bakıyorsunuz; 60'lı yıllarda Atatürk'ün sosyalistliğini kanıtlamak için ter döken bir köşe yazarı, şimdi onu küçültmek için tüm kalem kıvraklığını kullanma telaşı içinde.
Bir bakıyorsunuz; 'orijinal' olabilme uğruna, Atatürk'ü demokrasi karşıtı gösterebilmek için, kendi eğilimlerine bilim kılıfı giydirme çabasına girenler var.
Mustafa Kemal'i bilimsel olarak değerlendirebilmenin yöntemi açık: Hangi koşullardaydı? Ne yapmak istiyordu? Ne yaptı? Sonuç ne oldu?
Hangi koşullarda yola çıktığını biliyoruz. Ne yapmak istediğini ise - en kıt zekâlıların bile yanlış anlayamayacağı kadar - açık söylemiş:
'Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir. Biz cumhuriyeti kurduk, on yaşını doldururken, demokrasinin bütün geleneklerini sırası geldikçe yerine koymalıdır. Türkiye Cumhuriyeti'nde de birbirini denetleyen partilerin doğacağına şüphe yoktur. Demokrasi maddi refah meselesi değildir. Böyle bir nazariyat, vatandaşların siyasi hürriyet ihtiyacını unutmayı amaçlar. Bir ulusu oluşturan bireylerin her çeşit özgürlüğü güven altında bulunmalıdır.'
Ne yapmış?
Hiçbir şeyin devletin dışında olamadığı faşizmin yükselme döneminde bile, Türk Dil ve Tarih Kurumları, siyasal iktidarların etkisinden uzak, bağımsız bir yapıda oluşturulmuş. Totaliter bir kültürden demokratrik bir kültüre geçiş için büyük çaba sarfetmiş
Dışarıda varolmayan çoğulculuğu, tek partinin içinde adeta özendirmiş. 'Devletçilik' resmi ideoloji iken, özel sektör ve liberalizm savunucuları partinin ve devletin en üst düzeylerine kadar yükselebilmişler; parti içinde ayrı bir kanat oluşturmuşlar.
Chp'ye faşist bir model getirmek isteyenleri terslemiş. Bir muhalefet partisi kurulması deneyini, - çok olumsuz koşullarda bile - kendi eliyle başlatmış.
Peki açtığı yol - tüm ihanetlere karşın - nereye varmış?
Eksikleri, yanlışları olsa da hiçbir Müslüman ülkede var olmayan bir demokrasiye! ..
* * *
Bir cümle hâlâ kulaklarımda:
'Cesaretim olsa, tıpkı İnce Mehmed'in destanını yazdığım gibi, Mustafa Kemal'in de desatanını yazmak isterdim...'
Ölümünden yarım yüzyıl sonra - ve tüm ideolojik değerlerin altüst olduğu bir dünyada - eğer bir kişi hâlâ Yaşar Kemal'de ve milyonlarca insanda bu duyguları yaratabiliyorsa, hâlâ güncelse, bunun anlamı açıktır.
Bu ülkede Atatürk'ü yıkarak olumlu bir şeyler yapabileceğini sananların, kendi küçük dünyaları içinde büyük bir yanılgı yaşadıklarına inanıyorum.
Ya süper bu nedirciler yemin ederim.. Mizah dergisini aratmıyorlar çoğunlukla... :))))) Hadi yaşamını öyle yaşamak isteyen örnek alır ya da almaz onu anladıktaaaaa... :)) sesini nası örnek alcaz... :)) bilen varsa beri gelsin.... :)))
Vişneli bide karamel... üzerine tanımam.. :)) Vişnelisi mümkünse zeynelden ola... :))) Bir de altında bir kazan dibi mevcut isee... :)) Ooo çifte kavrulmuşşşşş... :))))
Bir Hintli hic kimsenin Windows'da 'con' isimli bir klasor olusturamayacagini farketmis. Cok ilginc ve inanilmaz bir durum. Bill gates dahil Tum microsoft ekibi bunun neden olduguna bir cevap bulamamis. Inanmiyorsaniz kendiniz deneyin... :))) Şeklinde bir mail geldi az önce.. :)))
Diyorum ki..; buraya yazan bazı arkadaşlar bize; Aydın nedir kimdir..? ? ? hangi gazete ve dergileri okursak aydın oluruz..? ? ? hangi şarkıları dinleyip hangi şairleri okumalıyız...? ? Hangi kitapları okursak aydın olabileceğiz...:? ? Hangi ozanlar aydındır hangileri değildir......vs...? ? ? ? ? şeklinde açıklayıcı bilgilerini sunsalarda biz cahallar da bu engin bilgilerden faydalansaakkk.... diyorum...... :))))
Hem halime Hem seksi Hem halime kız diye türküsü var Hemi de samanlıkta basıyolar ammaaaa hala kadın olamıyor hala kurtulamıyor şu vıcık vıcık ve her yeri sarmış sümüksü bayan lafından....... :))
takılmıyım diyorum gelip gözüme takılıyor valla yaa....
sebebi var bahanesi yok demişti sezen aksu.... :))
Bir dinazorun anılarında Mina Urgan yaklaşık olarak şöyle demişti;
Eskiden kitapları yarım bırakamama gibi bir huyum vardı... İnsan benim yaşıma gelince artık vaktinin daraldığını düşünüyor... O yüzden artık sevmediysem yarım bırakıveriyorum.. HEMDE AÇTIN BAKTIN KARPUZ KABAK... NİYE YİYESİN Kİ...... :)))
Rüzgar çanı daha iyi fikir aslında... :))
Asarsın yatak odasının kapısına ve evde nekadar pencere varsa onları da açtın mıydı çanın sesinden uyku muyku kalmayacağındaaaan kabus neyim de olmasss... :))
Amma velakin rüya kapanıyla rüzgar çanı aynı şey değildir... Rüya kapanını amerika yerlileri olan kızıl derililer ellerinde yapıyorlar.. Öyle rüzgar çanı gibi sesi soluğu olan bişey değil amaa pek de bi işe yaradığı yok zaten... :)))
Erdal İnönü'nün
ANILAR VE DÜŞÜNCELER 1 kitabından alıntıdır
.............................................eksikler bıraktı diye Atatürk'ü eleştirenlere,ben hep şu yanıtı verdim:
'' Büyük adamları, yapamadıkları bazı işler dolayısıyla eleştirmektense, gerçekleştirdikleri büyük eserleri nasıl yapabildiklerini anlamaya çalışmak çok daha yararlı bir uğraştır.''
Büyük adamların ünü, eksik bıraktıkları işlerden değil, yaptıkları büyük atılımlardan, gerçekleştirdikleri eserlerden geliyor. Şimdi birisi çıkıp eksik gördüğü işler için bir büyük adamı eleştirerek, sanki kendisi olsaydı o büyük adamın hem yaptığı işleri, hem de eksik bıraktıklarını yaparmış gibi bir izlenim uyandırmaya çalışıyor. Oysa ki bu kişinin gerçekleşmiş o büyük işlerinin hiç birini yapabilecek gücü ve yeteneği olmadığı belli.. Büyük adamın ününden yararlanarak, kolay tarafından meşhur olmak için girişilen bir propaganda oyunundan başka birşey değil. Bu oyun belki o kişiye geçici bir kamuoyu ilgisi getirir, ama topluma hiçbir şey kazandırmaz.
ERDAL İNÖNÜ
Atatürk'e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği
Aziz Nesin, yıllar önceki bir konuşmamız sırasında şöyle demişti:
'- Geçmişte Atatürk'ü eleştirmiş olmaktan dolayı şimdi utanıyorum. Her geçen gün gözümde küçüleceğine, tersine daha da büyüyor.'
Benzer aşamadan geçmiş bir kişi olarak, bu değerlendirmeyi gönülden paylaşmam zor değildi. Zaman bizleri değil, Mustafa Kemal'i haklı çıkarmıştı.
Lenin'in, Mao'nun, Enver Hoca'nın, Dimitrof'un heykellerinin yerlerde sürüklendiği, resimlerinin duvarlardan kaldırıldığı, Leningrad isminin St. Petersburg'a dönüştürüldüğü günümüzde, bunu görebilmek kuşkusuz daha kolay.
* * *
Eğer Türkiye'de bir din devleti kurmak istiyorsanız, Mustafa Kemal'e saldırmanız elbette ki tutarlıdır.
Eğer Türkiye'nin bir bölgesini ayırıp ırkçı bir devlet kurmak peşindeyseniz, Mustafa Kemal'e saldırmanın elbette tutarlı bir yanı vardır.
Ama 'çağı yakalama' arayışında görünürken aynı şeyi yapmaya kalkarsanız; belki - her garip şeyi yapanlara olduğu gibi - bazı dikkatleri üzerinize çekersiniz, ama inandırıcı olamazsınız.
Bir bakıyorsunuz; Kültür Bakanı'nı temsilen açık oturuma katılan bir sayın konuşmacı, Kemalizmin Batı Avrupa'daki totaliter ideolojilerin etkisi altında kaldığını söylüyor. (Çekinmese, faşistlikle suçlayacak.)
Bir bakıyorsunuz; Marksist soldan ciddi bir düşünür, 'Halka sorulsaydı dil devrimini kabul eder miydi? ' diye soruyor. (Sanki referandumla devrim yapılabilirmiş gibi...)
Bir bakıyorsunuz; 60'lı yıllarda Atatürk'ün sosyalistliğini kanıtlamak için ter döken bir köşe yazarı, şimdi onu küçültmek için tüm kalem kıvraklığını kullanma telaşı içinde.
Bir bakıyorsunuz; 'orijinal' olabilme uğruna, Atatürk'ü demokrasi karşıtı gösterebilmek için, kendi eğilimlerine bilim kılıfı giydirme çabasına girenler var.
Mustafa Kemal'i bilimsel olarak değerlendirebilmenin yöntemi açık: Hangi koşullardaydı? Ne yapmak istiyordu? Ne yaptı? Sonuç ne oldu?
Hangi koşullarda yola çıktığını biliyoruz. Ne yapmak istediğini ise - en kıt zekâlıların bile yanlış anlayamayacağı kadar - açık söylemiş:
'Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir. Biz cumhuriyeti kurduk, on yaşını doldururken, demokrasinin bütün geleneklerini sırası geldikçe yerine koymalıdır. Türkiye Cumhuriyeti'nde de birbirini denetleyen partilerin doğacağına şüphe yoktur. Demokrasi maddi refah meselesi değildir. Böyle bir nazariyat, vatandaşların siyasi hürriyet ihtiyacını unutmayı amaçlar. Bir ulusu oluşturan bireylerin her çeşit özgürlüğü güven altında bulunmalıdır.'
Ne yapmış?
Hiçbir şeyin devletin dışında olamadığı faşizmin yükselme döneminde bile, Türk Dil ve Tarih Kurumları, siyasal iktidarların etkisinden uzak, bağımsız bir yapıda oluşturulmuş. Totaliter bir kültürden demokratrik bir kültüre geçiş için büyük çaba sarfetmiş
Dışarıda varolmayan çoğulculuğu, tek partinin içinde adeta özendirmiş. 'Devletçilik' resmi ideoloji iken, özel sektör ve liberalizm savunucuları partinin ve devletin en üst düzeylerine kadar yükselebilmişler; parti içinde ayrı bir kanat oluşturmuşlar.
Chp'ye faşist bir model getirmek isteyenleri terslemiş. Bir muhalefet partisi kurulması deneyini, - çok olumsuz koşullarda bile - kendi eliyle başlatmış.
Peki açtığı yol - tüm ihanetlere karşın - nereye varmış?
Eksikleri, yanlışları olsa da hiçbir Müslüman ülkede var olmayan bir demokrasiye! ..
* * *
Bir cümle hâlâ kulaklarımda:
'Cesaretim olsa, tıpkı İnce Mehmed'in destanını yazdığım gibi, Mustafa Kemal'in de desatanını yazmak isterdim...'
Ölümünden yarım yüzyıl sonra - ve tüm ideolojik değerlerin altüst olduğu bir dünyada - eğer bir kişi hâlâ Yaşar Kemal'de ve milyonlarca insanda bu duyguları yaratabiliyorsa, hâlâ güncelse, bunun anlamı açıktır.
Bu ülkede Atatürk'ü yıkarak olumlu bir şeyler yapabileceğini sananların, kendi küçük dünyaları içinde büyük bir yanılgı yaşadıklarına inanıyorum.
A.Taner KIŞLALI - Cumhuriyet, 8 Mart 1992 (Atatürk'e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği)
Ya süper bu nedirciler yemin ederim.. Mizah dergisini aratmıyorlar çoğunlukla... :)))))
Hadi yaşamını öyle yaşamak isteyen örnek alır ya da almaz onu anladıktaaaaa... :)) sesini nası örnek alcaz... :)) bilen varsa beri gelsin.... :)))
Vişneli bide karamel...
üzerine tanımam.. :))
Vişnelisi mümkünse zeynelden ola... :))) Bir de altında bir kazan dibi mevcut isee... :)) Ooo çifte kavrulmuşşşşş... :))))
Bir Hintli hic kimsenin Windows'da 'con' isimli bir klasor
olusturamayacagini farketmis.
Cok ilginc ve inanilmaz bir durum. Bill gates dahil Tum microsoft ekibi bunun neden olduguna bir cevap bulamamis.
Inanmiyorsaniz kendiniz deneyin... :)))
Şeklinde bir mail geldi az önce.. :)))
Diyorum ki..;
buraya yazan bazı arkadaşlar bize;
Aydın nedir kimdir..? ? ?
hangi gazete ve dergileri okursak aydın oluruz..? ? ?
hangi şarkıları dinleyip hangi şairleri okumalıyız...? ?
Hangi kitapları okursak aydın olabileceğiz...:? ?
Hangi ozanlar aydındır hangileri değildir......vs...? ? ? ? ?
şeklinde açıklayıcı bilgilerini sunsalarda biz cahallar da bu engin bilgilerden faydalansaakkk....
diyorum...... :))))
Hem halime
Hem seksi
Hem halime kız diye türküsü var
Hemi de samanlıkta basıyolar
ammaaaa
hala kadın olamıyor
hala kurtulamıyor şu vıcık vıcık ve her yeri sarmış sümüksü bayan lafından....... :))
takılmıyım diyorum gelip gözüme takılıyor valla yaa....