..şu sıralar geçmişteki beni öğrenmek için didik didik incemeye çalıştığım benim tarafımdan yazılmış alan bir geçmiş zaman romanı..
yazılırken sadece biraz konuşmak, dertleşmek belki de sadece yazmış olmak için yazılan satırların gün gelipte beni bana tanıtmaya çalışabileceği, sanırım o zamanlar asla aklıma gememiştir,, [ akıl(?) o da neyse artık ]
..kendimi ne kadar yanlış hatırlıyormuşum meğerse..
mekanik dünyanın canlı, organik parçalarından biri..
çeşitli türleri bulunur..
kimisi 'vahşi hayvanlar'a yakıştırılan 'vahşi' sözcüğünün hayvanlara hakaret olduğunu düşündürür.. kimisi için 'melek' ifadesi yetersiz kalır.. kimisi ise değişikderecelerdeki 'geçiş formu grupları'na mensup bulunmaktadır..
hangi ''insan''ın hangi gruba girdiği kararı ise ''düşünen insan''dan ''düşünen insan''a göre değişiklik göstermektedir..? ? ?
şiddetle ihtiyacım var beni öpmene dudakların dudaklarımı hacize gelsin dokun! dokun! dokun etime, etimle süslensin ardıç gözlerin akşam olup da delikanlılar siyah giydiler mi (dışavurumcu zifir ve seni seviyorum) turuncu soyundu mu (***) bir şelale çalarım en yakın vitrin camını kırıp ceplerimde bahar şiirleri ve ilkokul öğretmenleri en güzel sesleri çizip anahtarımın kenarıyla ağlarım! ağlarım ulan sana ne, sen soyun - mumları söndür - yatağına uzan! süte aşkı üfle! (*)
(*) sevda kafiyeleri arasındaki kıvamlı stoplazmik uzantılar değil miydi saçlarını kızartıp da seni gövdeni boşaltıp çekip uzaklaşmaya mecbur eden çekiç uğultusu ve kıl buketleri - ki benim şahmerdanım senin çocuk karanlığında yaşlı bir alice'di ve harikalar diyarında iskambil adamlara poker borcum, sen, nasıl, fakat (**) yağmur kadardın, (***) kan emdi mesut yaşayan meşhur yalnızlar ve meddah kronolojiler. Ağzında kanarya lekesi. (***) muradım yanıyor. Sen oyna hayatımı ey Robert De Niro. Sen söyle şarkımı ey hüzün: Newyork! Newyork!
Uyumak istiyorum artık. Gecelerimi! Karanlık! Zifiri karanlık gecelerimdeki herşeyimi. Düşünle uykularıma merhaba demek, ömür gecesinde, ıslak gözlerimde sen kadar görüntü istiyorum. Seninle olmak, seninle gülmek, küçük ölümcül bir tebessüm. Buğusunu hissettiğimiz hava, içtiğimiz içki, çektiğimiz sigaradır sana olan bağlılığım. Bir yudum su gibi bitirsen de geceleri, tutmak istemiyorum elindeki bardağı. Kalbim sızlıyor, kanım donuyor gem vuramıyorum artık. Ya sonra... ya sonra... gözlerimi açtığım o an. Yine sabah, yine kahrolası bir yarın ile gelip geçiyor ömrüm. Yeni bir gün yine yalnız sensizlik..! İlk parıltı senle uyanıp nefretinle depreşmek. Offf tanrım... Sadece sen olan özgürlüğünün vefasız doluluğundaki erişkin çırpınışların! Bu satırlar göz yaşlarımla kavrulup esintilerini koparıp atacak, fotoğraflarının olduğu yeri süsleyecek belki de. Fakat; sana olsa da aşkımın yüceliği nefretim; Ne bir tutam tutkunun biriken mirasını, Ne iri gözlerinde süzülen yaşın masumiyetini, Ne de yüzünde ki karbeyaz ışıltıyı isteyecek. Acıyan bu bedenim neyi isteyecek biliyor musun? O günlerin havasında, soluduğum herşey olan nefret abidesi... SENİN GİBİ,BENİ
'.. Ben anlatmak, filan falan demek istemiyorum. Sonum geldi Olric. Kendime yeni bir önsöz yazmak istiyorum. Yeni bir dil yaratmak istiyorum. Beni kendime anlatacak bir dil. Çok denediler, efendimiz. Allah'tan, ne denediklerini bilmiyorum, Olric...' (Oğuz Atay - Tutunamayanlar)
...'O yalnız kendinin tutsağı olabilirdi. Bu da, sağlıklı bir insan için doğal bir şeydi. Ama, başka birine tutsaklık, kanlı başkaldırmalara yol açabilirdi. Sevginin hoş tutsaklığını ise hiç tatmamıştı. Bir kadını sevip, ona bağlanan erkekleri, hep birer çılgın olarak görmüştü. Çılgınlığın gizemini çözümlemek de ayrı bir çılgınlıktı.'... (Jack London - Yanan Günışığı)
J. London'un dediği gibi '..sevginin hoş tutsaklığını hiç tatmamış..' kişilerin ancak yapabileceği.. yaşanmışlıklarının eksikliğinin hayatlarına kattığı tatsız rahatlık.. tatsızlığını bile farkında olmadıkları..
..şu sıralar geçmişteki beni öğrenmek için didik didik incemeye çalıştığım benim tarafımdan yazılmış alan bir geçmiş zaman romanı..
yazılırken sadece biraz konuşmak, dertleşmek belki de sadece yazmış olmak için yazılan satırların gün gelipte beni bana tanıtmaya çalışabileceği, sanırım o zamanlar asla aklıma gememiştir,, [ akıl(?) o da neyse artık ]
..kendimi ne kadar yanlış hatırlıyormuşum meğerse..
mekanik dünyanın canlı, organik parçalarından biri..
çeşitli türleri bulunur..
kimisi 'vahşi hayvanlar'a yakıştırılan 'vahşi' sözcüğünün hayvanlara hakaret olduğunu düşündürür.. kimisi için 'melek' ifadesi yetersiz kalır.. kimisi ise değişikderecelerdeki 'geçiş formu grupları'na mensup bulunmaktadır..
hangi ''insan''ın hangi gruba girdiği kararı ise ''düşünen insan''dan ''düşünen insan''a göre değişiklik göstermektedir..? ? ?
Çaresizlik..panik..anlamlandıramama..hiçbirşeyiöngörememe..çaresizlik..
bir an sonrasında neler olacağını bilememenin paniği içinde hızla geçmişin kareleri..
ardından geçmişin de silinmesi..
kaybolan zaman algısı içinde yükselen kaygı düzeyi..titreme..kasılma..düşünememe..
..çaresizlik......
SON SEN
şiddetle ihtiyacım var beni öpmene
dudakların dudaklarımı hacize gelsin
dokun! dokun! dokun etime,
etimle süslensin ardıç gözlerin
akşam olup da delikanlılar siyah giydiler mi
(dışavurumcu zifir ve seni seviyorum)
turuncu soyundu mu (***)
bir şelale çalarım en yakın vitrin camını kırıp
ceplerimde bahar şiirleri ve ilkokul öğretmenleri
en güzel sesleri çizip anahtarımın kenarıyla
ağlarım! ağlarım ulan sana ne, sen
soyun - mumları söndür - yatağına uzan!
süte aşkı üfle! (*)
bıyıklarımı kestim, kravatımı taktım, suyumu içtim
gittim (**)
gidiyorum (***)
(*) sevda kafiyeleri arasındaki kıvamlı stoplazmik
uzantılar değil miydi saçlarını kızartıp da seni
gövdeni boşaltıp çekip uzaklaşmaya mecbur eden çekiç
uğultusu ve kıl buketleri - ki benim şahmerdanım
senin çocuk karanlığında yaşlı bir alice'di ve harikalar
diyarında iskambil adamlara poker borcum, sen, nasıl,
fakat
(**) yağmur kadardın,
(***) kan emdi
mesut yaşayan meşhur yalnızlar ve meddah kronolojiler.
Ağzında kanarya lekesi.
(***) muradım yanıyor. Sen oyna hayatımı ey Robert De
Niro. Sen söyle şarkımı ey hüzün: Newyork! Newyork!
~~~~ Küçük İskender ~~~~
...
ufak.. ufacık..
..
minik.. minicik..
..
..............................bir ayrıntı.. :))
ahh şu gururrrr....
bknz: senin gibi beni
SENİN GİBİ; BENİ
Uyumak istiyorum artık.
Gecelerimi! Karanlık! Zifiri karanlık gecelerimdeki herşeyimi.
Düşünle uykularıma merhaba demek, ömür gecesinde, ıslak gözlerimde sen kadar görüntü istiyorum.
Seninle olmak, seninle gülmek, küçük ölümcül bir tebessüm.
Buğusunu hissettiğimiz hava, içtiğimiz içki, çektiğimiz sigaradır sana olan bağlılığım.
Bir yudum su gibi bitirsen de geceleri, tutmak istemiyorum elindeki bardağı.
Kalbim sızlıyor, kanım donuyor gem vuramıyorum artık.
Ya sonra... ya sonra... gözlerimi açtığım o an.
Yine sabah, yine kahrolası bir yarın ile gelip geçiyor ömrüm.
Yeni bir gün yine yalnız sensizlik..!
İlk parıltı senle uyanıp nefretinle depreşmek.
Offf tanrım... Sadece sen olan özgürlüğünün vefasız doluluğundaki erişkin çırpınışların!
Bu satırlar göz yaşlarımla kavrulup esintilerini koparıp atacak, fotoğraflarının olduğu yeri süsleyecek belki de.
Fakat; sana olsa da aşkımın yüceliği nefretim;
Ne bir tutam tutkunun biriken mirasını,
Ne iri gözlerinde süzülen yaşın masumiyetini,
Ne de yüzünde ki karbeyaz ışıltıyı isteyecek.
Acıyan bu bedenim neyi isteyecek biliyor musun?
O günlerin havasında, soluduğum herşey olan
nefret abidesi... SENİN GİBİ,BENİ
~~~ O N İ K İ ~~~
'.. Ben anlatmak, filan falan demek istemiyorum. Sonum geldi Olric. Kendime yeni bir önsöz yazmak istiyorum. Yeni bir dil yaratmak istiyorum. Beni kendime anlatacak bir dil. Çok denediler, efendimiz. Allah'tan, ne denediklerini bilmiyorum, Olric...'
(Oğuz Atay - Tutunamayanlar)
...'O yalnız kendinin tutsağı olabilirdi. Bu da, sağlıklı bir insan için doğal bir şeydi. Ama, başka birine tutsaklık, kanlı başkaldırmalara yol açabilirdi. Sevginin hoş tutsaklığını ise hiç tatmamıştı.
Bir kadını sevip, ona bağlanan erkekleri, hep birer çılgın olarak görmüştü. Çılgınlığın gizemini çözümlemek de ayrı bir çılgınlıktı.'...
(Jack London - Yanan Günışığı)
J. London'un dediği gibi '..sevginin hoş tutsaklığını hiç tatmamış..' kişilerin ancak yapabileceği.. yaşanmışlıklarının eksikliğinin hayatlarına kattığı tatsız rahatlık.. tatsızlığını bile farkında olmadıkları..