Yakın zamana kadar sorsalardı, Güçlüydüm, Aşkım için dağları delebilirdim Ferhat gibi… Gözü Karaydım, Sevdiklerim için ölebilirdim hero gibi… İnatçıydım, Ne köprüler zapt edebilirdim beyaz ayaklı keçi gibi… Lakin senin ansızın habersizce gidişin, Bedenimde ve beynimde, Algı ve farkındalığımda, Olayların gelişimlerini izlememde, Onları yönlendirmemde, Onlara yön vermede, Sonuçlandırmadaki hassasiyetlerim, Kısacası altıncı duyumun gelişimiydi… Şimdi Altıncı duyum, Bir his, Bir sezi, Bir özlemler silsilesi, Bir kuytu kuyu, Bir duru melodi, Bir fikirde bermuda da kalmışlık… SEN yoksun ya; Artık, Ne sorular cevap buluyor, Ne danışacağım bir yürek kalıyor geriye… SEN yoksun ya; Artık, Ne kızgın dalgalara başkaldıracak taka, Ne sığınabileceğim bir limanım var… Kısacası artık; SEN yoksun ya…. Benden de geriye kalan kıyıya vurmuşluk…
Güne doğan güneş misali, ışık saçar ufuktan, Öyle parlaktır ki göz kamaştırır, Alabildiğine özgür ve hür, Hükmeder özüne ve yer bulur semada…
Öğle vaktinde yansır tavandan, Öyle sıcaktır ki yakar geçer, Hazlar denizini ısıtır inceden, Yine de hükmeder özüne ve yer bulur bedende…
İkindi vaktinde katlanılır olur, Sıcaklık bırakır yerini ılımlılığa, Renklerde kaybeder canlılığını çalar griye, Yine de hükmü sürer özünde ve yer bulur yürekte…
Gün batımında terki diyar eder diğer ufuktan, Öyle mahcup ve narindir ki, Tüm Çıplaklılığı ile çeker mıknatıs gibi düşleri, Sadece hükmetmez; sürükler griye çalan nü düşüncelerini…
Dün öyle bir düştün ki; düşüme, Yüzümü gördüm durgun suyun yansımasında, Zaman sürüklenen bir muamma, Görüntümde yani; Beden de ise değişen bir şey yok… Kendimi bildim bileli aynı siluet, Bir muamma sanırsın hiçliği, Bir yalnızlık denizinin ortasında bir ada. Oysa…; Bir uğraştır benimkisi… Benliğimi sınamak, Düşlerimin ötesini görmek, Hisler aynasının son noktasını hissetmek, Haslar gölünün dibini görmek, Düşünceler sahnesinde son perdeyi gizlemek, İçimdeki çocuk dinlene dursun. Oysa…; Bir uğraştır benimkisi… Seni bir balçık çamurdan yoğurdum, İçine en özel olanı yani; benden olanı koydum, Emrine bir cennet bahşettim, Bin bir çeşit güzel tatlar sundum, Benim aynam sen diledin de, Eşsiz his ve hasları yaşaman için yaratmadım mı Havva’yı? Oysa…; Bir uğraştı benimkisi… Siz olmuştunuz artık, Ben gibi bir ve yalnız değildiniz! Yetinmeyip sana sunduğum cenneti, Birde ayak uydurmuştunuz, Hani sana secde etmekten kaçınan, Benim alaca karanlığın bekçisi yaptığım şeytana. Oysa…; Bir uğraştır benimkisi… Sana kızamıyorum ey Âdem ve oğulları, Sizler… Nerden bileceksin…? Benim içimde ki; hiç büyümeyen o çocuğun isteğini, Benim sizi bir ayna yapıp kendimi sınadığımı. İste öyle gizemler içinde…; Bir uğraştır benimkisi…
Gömleğini yarıya kadar kıvırmış koluna takmış, Pembe sepetini, Bir o yana, bir bu yana savurarak Dolaşır olmuş, hayat yolunda… Ne sebeptir bilinmez, Her gün aynı saatte geçerdi buradan Avare olmuşta, soranı yokmuş… Maniler savurur, takılırmış bazılarına, Bazense gördüğü güzellere çiçek verirmiş, Gün gelir hâkim olur verirmiş hükmü, Gün gelir kıyamaz elinden utarmış bir çocuğun… Mahallenin efesi işte, Kendi kendine konuşur, Kendince bakarmış olayların gidişine, Sadaka kabul etmez; öderdi çayını kahvede… Günlerdir kayıp; Mahallenin tadı da yok, keyfide, Bugün muhtar getirdi sepetini; Açtı kahve ortasında, son arzusuymuş, Sepet içinde bir zeytin dalı; Her bir yaprağına iliştirmiş sevdikleri için dileklerini, Dalına da; Beni özleyin canlarım demiş…
Nedenini bilmediğim bir sızı, İnceden inceye zorluyor kalbimi; Gözlerimde geceden kalan rüyamın hazzı, Teslim oluyor… güne; Gün ışığa, Gece sabaha dönerken… Griye andıran bir ufuk çizgisi, Köpüren dalgalar, Rutubetli ve kasvetli hava, Zorluyor nefes almayı… Hatırlıyorum! Hani büyüklerimin dediğini; Her gün, yeni bir umuttur. Doğan güneş, bereketi ile gelir. Gündüzün ışığı, gecenin karanlığından hayırlıdır. Öyledir … Mutlaka… Öyledir de; Dün akşam yaşadıklarım, heyecanım, Masada yarım kalan o sohbet, Beni benden alıp gözlerinde dünyayı gezdiren o afet, Kısacası gecemin güneşini; Rüyada bırakıp uyanmak doğru mu?
Nedenini bilmediğim bir sızı, İnceden inceye zorluyor kalbimi; Gözlerimde geceden kalan rüyamın hazzı, Teslim oluyor… güne; Gün ışığa, Gece sabaha dönerken… Griye andıran bir ufuk çizgisi, Köpüren dalgalar, Rutubetli ve kasvetli hava, Zorluyor nefes almayı… Hatırlıyorum! Hani büyüklerimin dediğini; Her gün, yeni bir umuttur. Doğan güneş, bereketi ile gelir. Gündüzün ışığı, gecenin karanlığından hayırlıdır. Öyledir … Mutlaka… Öyledir de; Dün akşam yaşadıklarım, heyecanım, Masada yarım kalan o sohbet, Beni benden alıp gözlerinde dünyayı gezdiren o afet, Kısacası gecemin güneşini; Rüyada bırakıp uyanmak doğru mu?
Nedenini bilmediğim bir sızı, İnceden inceye zorluyor kalbimi; Gözlerimde geceden kalan rüyamın hazzı, Teslim oluyor… güne; Gün ışığa, Gece sabaha dönerken… Griye andıran bir ufuk çizgisi, Köpüren dalgalar, Rutubetli ve kasvetli hava, Zorluyor nefes almayı… Hatırlıyorum! Hani büyüklerimin dediğini; Her gün, yeni bir umuttur. Doğan güneş, bereketi ile gelir. Gündüzün ışığı, gecenin karanlığından hayırlıdır. Öyledir … Mutlaka… Öyledir de; Dün akşam yaşadıklarım, heyecanım, Masada yarım kalan o sohbet, Beni benden alıp gözlerinde dünyayı gezdiren o afet, Kısacası gecemin güneşini; Rüyada bırakıp uyanmak doğru mu?
Lütfen bir dakika düşünün ve kapatıp gözlerinizi şu soruyu cevap verin.
Doğumdan önce, Ölümden sonra, şimdi dünya üzerinde var mı bir yer göremediğim. Benim bildiğim hissettiğim benim güçüm. Sizin güçünüz.... İstekleriniz... ve istediğiniz...yaşadığınızla eş değer değil mi...?
Koptu göbek bağı…
Yakın zamana kadar sorsalardı,
Güçlüydüm,
Aşkım için dağları delebilirdim Ferhat gibi…
Gözü Karaydım,
Sevdiklerim için ölebilirdim hero gibi…
İnatçıydım,
Ne köprüler zapt edebilirdim beyaz ayaklı keçi gibi…
Lakin senin ansızın habersizce gidişin,
Bedenimde ve beynimde,
Algı ve farkındalığımda,
Olayların gelişimlerini izlememde,
Onları yönlendirmemde,
Onlara yön vermede,
Sonuçlandırmadaki hassasiyetlerim,
Kısacası altıncı duyumun gelişimiydi…
Şimdi
Altıncı duyum,
Bir his,
Bir sezi,
Bir özlemler silsilesi,
Bir kuytu kuyu,
Bir duru melodi,
Bir fikirde bermuda da kalmışlık…
SEN yoksun ya;
Artık,
Ne sorular cevap buluyor,
Ne danışacağım bir yürek kalıyor geriye…
SEN yoksun ya;
Artık,
Ne kızgın dalgalara başkaldıracak taka,
Ne sığınabileceğim bir limanım var…
Kısacası artık;
SEN yoksun ya….
Benden de geriye kalan kıyıya vurmuşluk…
Mehmet Aydemir 23.09.2014 saat 02:00
Ruhun zihni…
Sızlanma ey sevgili;
Bulutların ardına gizlenen o,
Güneş gibi doğmuştur yine güne…
Arama ey sevgili;
Bilmez misin fırsatı bulduğu an,
Aralardan sızan bir ok gibi…
Heyecanlanma ey sevgili;
Mikro ile makro ve hatta kozmos,
Onun ilgi alanının en küçük atomu…
Gözün arkada kalmasın ey sevgili;
Güç’ü kudretinde,
Güç’ü ulaştığı ve ışıttığındadır…
Meraklanma ey sevgili;
Varoluşun ilk aşamasında gizli sırrı,
Yok, oluşun da anahtarı ondadır…
Mehmet Aydemir 09.09.2014 saat 17:22
Griye çalar nü düşünceler…
Güne doğan güneş misali, ışık saçar ufuktan,
Öyle parlaktır ki göz kamaştırır,
Alabildiğine özgür ve hür,
Hükmeder özüne ve yer bulur semada…
Öğle vaktinde yansır tavandan,
Öyle sıcaktır ki yakar geçer,
Hazlar denizini ısıtır inceden,
Yine de hükmeder özüne ve yer bulur bedende…
İkindi vaktinde katlanılır olur,
Sıcaklık bırakır yerini ılımlılığa,
Renklerde kaybeder canlılığını çalar griye,
Yine de hükmü sürer özünde ve yer bulur yürekte…
Gün batımında terki diyar eder diğer ufuktan,
Öyle mahcup ve narindir ki,
Tüm Çıplaklılığı ile çeker mıknatıs gibi düşleri,
Sadece hükmetmez; sürükler griye çalan nü düşüncelerini…
Mehmet Aydemir 27.08.2014 saat 14:25
Pişmanlıklar denizinin kayıp balığı, diğer yanım…
Dün öyle bir düştün ki; düşüme,
Yüzümü gördüm durgun suyun yansımasında,
Zaman sürüklenen bir muamma,
Görüntümde yani;
Beden de ise değişen bir şey yok…
Kendimi bildim bileli aynı siluet,
Bir muamma sanırsın hiçliği,
Bir yalnızlık denizinin ortasında bir ada.
Oysa…; Bir uğraştır benimkisi…
Benliğimi sınamak,
Düşlerimin ötesini görmek,
Hisler aynasının son noktasını hissetmek,
Haslar gölünün dibini görmek,
Düşünceler sahnesinde son perdeyi gizlemek,
İçimdeki çocuk dinlene dursun.
Oysa…; Bir uğraştır benimkisi…
Seni bir balçık çamurdan yoğurdum,
İçine en özel olanı yani; benden olanı koydum,
Emrine bir cennet bahşettim,
Bin bir çeşit güzel tatlar sundum,
Benim aynam sen diledin de,
Eşsiz his ve hasları yaşaman için yaratmadım mı Havva’yı?
Oysa…; Bir uğraştı benimkisi…
Siz olmuştunuz artık,
Ben gibi bir ve yalnız değildiniz!
Yetinmeyip sana sunduğum cenneti,
Birde ayak uydurmuştunuz,
Hani sana secde etmekten kaçınan,
Benim alaca karanlığın bekçisi yaptığım şeytana.
Oysa…; Bir uğraştır benimkisi…
Sana kızamıyorum ey Âdem ve oğulları,
Sizler…
Nerden bileceksin…?
Benim içimde ki; hiç büyümeyen o çocuğun isteğini,
Benim sizi bir ayna yapıp kendimi sınadığımı.
İste öyle gizemler içinde…; Bir uğraştır benimkisi…
Mehmet Aydemir 15.08.2014 saat 19:18
Sevgili haber büyüğümüz Mehmet Ali Birand için...
Sepetinde eksik...
Gömleğini yarıya kadar kıvırmış koluna takmış,
Pembe sepetini,
Bir o yana, bir bu yana savurarak
Dolaşır olmuş, hayat yolunda…
Ne sebeptir bilinmez,
Her gün aynı saatte geçerdi buradan
Avare olmuşta, soranı yokmuş…
Maniler savurur, takılırmış bazılarına,
Bazense gördüğü güzellere çiçek verirmiş,
Gün gelir hâkim olur verirmiş hükmü,
Gün gelir kıyamaz elinden utarmış bir çocuğun…
Mahallenin efesi işte,
Kendi kendine konuşur,
Kendince bakarmış olayların gidişine,
Sadaka kabul etmez; öderdi çayını kahvede…
Günlerdir kayıp;
Mahallenin tadı da yok, keyfide,
Bugün muhtar getirdi sepetini;
Açtı kahve ortasında, son arzusuymuş,
Sepet içinde bir zeytin dalı;
Her bir yaprağına iliştirmiş sevdikleri için dileklerini,
Dalına da; Beni özleyin canlarım demiş…
Mehmet Aydemir 20.01.2013 Saat: 13:00
Bendeki sen…
Nedenini bilmediğim bir sızı,
İnceden inceye zorluyor kalbimi;
Gözlerimde geceden kalan rüyamın hazzı,
Teslim oluyor… güne;
Gün ışığa,
Gece sabaha dönerken…
Griye andıran bir ufuk çizgisi,
Köpüren dalgalar,
Rutubetli ve kasvetli hava,
Zorluyor nefes almayı…
Hatırlıyorum!
Hani büyüklerimin dediğini;
Her gün, yeni bir umuttur.
Doğan güneş, bereketi ile gelir.
Gündüzün ışığı, gecenin karanlığından hayırlıdır.
Öyledir …
Mutlaka…
Öyledir de;
Dün akşam yaşadıklarım, heyecanım,
Masada yarım kalan o sohbet,
Beni benden alıp gözlerinde dünyayı gezdiren o afet,
Kısacası gecemin güneşini;
Rüyada bırakıp uyanmak doğru mu?
Mehmet Aydemir 16.01.2013 SAAT 06:50
Bendeki sen…
Nedenini bilmediğim bir sızı,
İnceden inceye zorluyor kalbimi;
Gözlerimde geceden kalan rüyamın hazzı,
Teslim oluyor… güne;
Gün ışığa,
Gece sabaha dönerken…
Griye andıran bir ufuk çizgisi,
Köpüren dalgalar,
Rutubetli ve kasvetli hava,
Zorluyor nefes almayı…
Hatırlıyorum!
Hani büyüklerimin dediğini;
Her gün, yeni bir umuttur.
Doğan güneş, bereketi ile gelir.
Gündüzün ışığı, gecenin karanlığından hayırlıdır.
Öyledir …
Mutlaka…
Öyledir de;
Dün akşam yaşadıklarım, heyecanım,
Masada yarım kalan o sohbet,
Beni benden alıp gözlerinde dünyayı gezdiren o afet,
Kısacası gecemin güneşini;
Rüyada bırakıp uyanmak doğru mu?
Mehmet Aydemir 16.01.2013 SAAT 06:50
Bendeki sen…
Nedenini bilmediğim bir sızı,
İnceden inceye zorluyor kalbimi;
Gözlerimde geceden kalan rüyamın hazzı,
Teslim oluyor… güne;
Gün ışığa,
Gece sabaha dönerken…
Griye andıran bir ufuk çizgisi,
Köpüren dalgalar,
Rutubetli ve kasvetli hava,
Zorluyor nefes almayı…
Hatırlıyorum!
Hani büyüklerimin dediğini;
Her gün, yeni bir umuttur.
Doğan güneş, bereketi ile gelir.
Gündüzün ışığı, gecenin karanlığından hayırlıdır.
Öyledir …
Mutlaka…
Öyledir de;
Dün akşam yaşadıklarım, heyecanım,
Masada yarım kalan o sohbet,
Beni benden alıp gözlerinde dünyayı gezdiren o afet,
Kısacası gecemin güneşini;
Rüyada bırakıp uyanmak doğru mu?
Mehmet Aydemir 16.01.2013 SAAT 06:50
Muş'ta çöp yemek zorunda kalan çoçuklara itafen yazılmıştır. O dönem başbakanımız Tansu Çillerdi. Tüm annelerin anneler günü kutlu olsun.
Uzat elini anne!
Boyunları bükük değil,
Kirli vücutları arınmaz
mikroptan, nasırdan...
Karınları zil çalmaz
açlıktan,umuttan...
Kalpleri sanmayın vazgeçer
sevdadan,aşktan...
İnsanlara kin tutmazlar
hatalarından...
Rüzgarın sesleri
korkutmaz onları...
Yağmur tanecikleri
ıslatmaz yüreklerini...
Karlar üşütmez
ısınmamış bedenlerini...
Bir unutulmuşluk,
Bir vefasızlık,
Bir de ölüme terkedilmişlik,
Düşer muş’un,Diyarbakır’ın üstüne...
Belki de zamanla,
kan kanserine, Aidse,
sevgiye, dostluğa,
sonsuzluktaki yıldızlara,
Gidecek çocukların
yüreğine, kalbine düşer...
haydi uzat elini ” anne”,
Isıt o küçücük yürekleri...!
Mehmet Aydemir 18.03.97 s:00:52
Günün sorusu diyelim;
Lütfen bir dakika düşünün ve kapatıp gözlerinizi şu soruyu cevap verin.
Doğumdan önce, Ölümden sonra, şimdi dünya üzerinde var mı bir yer göremediğim. Benim bildiğim hissettiğim benim güçüm. Sizin güçünüz.... İstekleriniz... ve istediğiniz...yaşadığınızla eş değer değil mi...?
Mehmet Aydemir