ince belli bardağım çayım tavşan kanı bir sıcacık simit üstünde tüter dumanı korkarım heba etmeye bir tane susamını korkarım dökmeye bir gramını
Tükürmüşüm yüzüne atmışım dünyanın menkulünü malını bana dert mi Karun’un demi devranı satmışım anasını yırtmışım kanununu kitabını bana ne Firavun’un fermanı
Bir sıcacık simit üstünde tüter dumanı ince belli bardağım elimde çayım tavşan kanı korkarım heba etmeye bir tek tane susamını korkarım dökmeye bir gramını
düşün hele bilsen kaç sevdalım hayat terk etti bu limanı işte hayat budur sevgili hayat budur al da gel sevdanı şöyle yanıma otur her nefesi aziz kutsaldır her anı
istersen başını göğsüme yasla bekleyemem yarını kim bilir belkide gelmiştir birazdan yolculuk zamanı
İnsanlık sevdası, zalimle kavgası, toplumsal dünyası olan şairlerdir. ........
Tovariş diyecek ne üs kurmaya geldim yıldızına ne petrol ne yemiş imtiyazı istemeğe Kola-kola satacak da değilim selamlamaya geldim seni yeryüzü umutları adına, bedava ekmek ve bedava karanfil adına mutlu emeklerde mutlu dinlenmeler adına 'Yarin yanağından gayrı her yerde her şeyde hep beraber' diyebilmek adına evlerin yurtların dünyaların ve kosmosun kardeşliği adına NAZIM HİKMET
HABERİN VAR MI TAŞ DUVAR?
Haberin var mı taş duvar?
Demir kapı, kör pencere,
Yastığım, ranzam, zincirim,
Uğrunda ölümlere gidip geldiğim
Zulamdaki mahzun resim.
Görüşmecim yeşil soğan göndermiş
Karanfil kokuyor cigaram
Dağlarına bahar gelmiş memleketimin..Ahmet ARİF
VARSAĞI
doğarsın sorgudur başlar doğmanın hesabı sorulur dünya bir bela sofrasıdır lokmanın hesabı sorulur
acı bir dumandır köyleri çakaldır kurttur soyları gecenin kanlı beyleri dumanın hesabı sorulur
yürü attila ilhan yürü yaş da yanar yanarsa kuru günü gelir böyle doğru yazmanın hesabı sorulur! ..
ATTİLA İLHAN
Elbette Türkiye'de en uzun koşuysa devrim O onun en güzel en güzel yüz metresini koştu İlk o fırladı lüverden en sekmez mermisiylen En hızlısıydı hepimizin en hızlısıydı hepimizin İlk o göğüsledi ipi Aşk olsun aşk olsun aşk olsun sana çocuk aşk olsun Acıyorsam sana anam avradım olsun Ama aşk olsun CAN YÜCEL
Dağlardan sevinç getireceğim copihue(1) çiçekleri olarak, kara fındıklarla, orman öpücüklerinden sepetlerle.
Bir gün Hasan emmim iner ahıra, Tuvalete gidecek aklı sıra. Olacak ya söner eldeki çıra. Karanlıkta düşer biner ineğin sırtına. Hasan emmiyi alıp inek kalkar havaya.
Paldır küldür, bu ses de ne ola Ayşe teyze iner aşağıya elinde çıra. Bakar durum kel acele gel. İnek altta; Hasan emmim binmiş hayvanın sırtına; Sen gel de bunda bir anlam bul ara. Buna bir anlam veremez Sormadan da edemez ama: Ay goca ne bu hal; kör olası, ne ol du sağa? Hasan emmide küfürün biri bin para: Ulan garı kırığını görmüş gibi ne bakan bağa; Gız sanki göğnüm ile mi çıktım bura
Yaylasında koyun kuzu melerdi Keklikler, guguklar bağrım delerdi Yoksul olunsa da herkes gülerdi Kimsenin bir şeyde gözü kalmamış
Hep açık dururdu gönül kapısı Kardeş idi konu komşu hepisi Kendin bırak, hatırlıydı kedisi Hatırın gönülün sözü kalmamış
Utan bire kıraç toprak sen utan Hiç huzur görmedi şurada yatan Öz oğlun kızındır yüreğin satan Gayrı bakılacak yüzü kalmamış
Eğil Sumak dağı utan da eğil İnsanlık ölmüş de paraya meyil Giden gelir ama eskisi değil Gidenlerin doğru düzü kalmamış
Ne günah işledik bu kimin ahtı Dergâhlar türbeler baykuşun tahtı Eşkıya elinde bağlanmış bahtı Mankurt olmuş oğul, özü kalmamış
Amana da deli gönlüm amana İnsan olan yenilir mi zamana Direnip de benzemeli ormana Sıkışmış köşeye tezi kalmamış
Köyün gurbet olmuş dönemem gayrı Gurbet sılam olmuş gelemem gayrı Bu hali gördüm ya gülemem gayrı Kimsenin kimseye sözü kalmamış
Mahmut NAZİK 14.09.2007 Mersin
Gayrı ağlayacak gözü kalmamış
HOYRAT VURMUŞ KÖYÜ YOLLAR PERİŞAN Bedir ay bacaya bağdaş kurardı Şavkı vurup yolu beli sarardı Ayna gibi gökten yıldız yağardı Yıldızlarda hüzün yeller perişan
Guguklar ötünce açar söğütler Gocalar oturup genci öğütler Türküler susmuş da yanar ağıtlar Hoyrat vurmuş köyü yollar perişan
Ülker’le kalkar da evin gelini Tarabulus kuşak sarar belini Kınalar elini tatlar dilini Kınası solmuş da eller perişan
Eskiler kalmamış göçüp gitmişler Yalayıp yaşamı geçip gitmişler İyi kötü yolu geçip gitmişler Bir tahtası kalmış sallar perişan
Kördikene bakıp bilir zamanı Gün vurunca olur öğle zamanı Taşa tutun bu yazıyı yazanı Beter olsun kader kullar perişan
Koca köyde üç beş ihtiyar kalmış Bentler yıkılmış bükleri sel almış O koca çınarda birkaç dal kalmış Çürümüş gövdesi dallar perişan
Kime ne ettik ki bu kimin ahtı Kapanmış talihi bağlanmış bahtı Viraneler imiş baykuşun tahtı Kervan geçmez olmuş beller perişan
Bahar ile burada kuşlar uçardı Başımızdan kavak yeli geçerdi Laleler sümbüller güller açardı Hoyrat vurmuş bağı güller perişan
Bebeği beler sallama beşiğe Ana yürür baba biner eşeğe Konu komşu gideridi keşiğe Keşik unutulmuş bağlar perişan
İnlik çınlık basmaz olmuş eşiğe Bunlar dert olmaz mı seven aşığa Yiğitler muhtaç olmuşta düşüğe Kalmış taş başında ağlar perişan
Sevdalanan gençler’ haydi’ söylerdi Sazını alıp gizli gizli ağlardı Türbeye yaşlı mendilin bağlardı Bakıp ağladığım dağlar perişan
Yiğitler gezerdi kara sevdalı Güzelleri vardı eli kınalı Kimi Kerem idi kimi de Aslı Haydi’si kalmış da Aslı perişan
Haydi ağ güzelim nidelim haydi Bura gurbet olmuş gidelim haydi Sürü sürü derdi güdelim haydi Gitsek de kalsak da haller perişan
Mahmut NAZİK 14.09.2007 Mersin Haydi söyler gençler kara sevdalı (Ay doğar bacaya bağdaş kurardı)
Haydi: Bozyazı Dereköy’e has bir içli bir yakım, ağıt çeşidi. Genelde gurbete, askere gidenlere, ölenlere duyulan özlemi, kavuşmak için ne yaptıklarını, ne yapacaklarını, anıları dile getirilir.
İlk dizesi konu olan kişinin adıyla başlar. Doğaçlama olduğundan, dizeler arasında uyak olmaya bilir. Önemli olan ağıdı yakanın iç dökmesidir. Ağlayıp boşalmasıdır.Ancak öyle ağıtçılar vardır ki doğaçlama da olsa ağıtları,yuğları - bizde yuğ çekmek denir- uyağıyla ölçüsüyle tam bir usta işi dir..
Haydi a çocuğum –sevdiğim, ayşaem,..-haydi Çiçekler açtı gel a Hatmam haydi Obalar göçtü gel a Hatmam haydi Haydi haydi haydi gel…
AKP den beklediğini bulamadı. Mutlaka siyasi oluşumuna doğru bakmalı. Akp nin ipliğini pazara çıkarabili,r. Desene Çömez çıkardı da ne oldu. Adamlar yavşaklığı huy edinmiş bir kere.
HERKES HAYATTAN, SEVGİDEN, SEVGİLİDN, EŞTEN DOSTTAN BİR ŞEY GÖZLER. VE HERKES GÖRDÜĞÜNÜN NASILI NİÇİNİNİ; GELENİ, GİDENİ DE GÖZLER. UMARIM ŞAŞI DEĞİLDİR.BİR DE ŞU GÖZLERİN YOK MU,YEŞİL, MAVİ, KÖMÜR KARASI... BAŞIMIN BELESI GÖZLER,
BİRAZDAN YOLCULUK ZAMANI
ince belli bardağım
çayım tavşan kanı
bir sıcacık simit
üstünde tüter dumanı
korkarım heba etmeye
bir tane susamını
korkarım dökmeye bir gramını
Tükürmüşüm yüzüne
atmışım dünyanın
menkulünü malını
bana dert mi Karun’un demi devranı
satmışım anasını
yırtmışım kanununu kitabını
bana ne Firavun’un fermanı
Bir sıcacık simit
üstünde tüter dumanı
ince belli bardağım
elimde çayım tavşan kanı
korkarım heba etmeye
bir tek tane susamını
korkarım dökmeye bir gramını
düşün hele
bilsen
kaç sevdalım hayat
terk etti bu limanı
işte hayat budur sevgili
hayat budur
al da gel sevdanı
şöyle yanıma otur
her nefesi aziz
kutsaldır her anı
istersen
başını göğsüme yasla
bekleyemem yarını
kim bilir
belkide gelmiştir
birazdan yolculuk zamanı
Mahmut NAZİK 21.12.2009 MERSİN
NERDE SEVDAN DİYE
SORDUM AĞLADIM
Aşk ayağa düşmüş sevda firari
Ellerim böğrümde durup... ağladım
Nefsi tutsak almış yareni yari
Zalime kulluğu görüp... ağladım
Cahil vermiş mührü zulmün eline
Bilgeler kapılıp sürü seline
Ne eli, ne beli, ne de diline
Nerde sevdan diye sorup... ağladım
Leyla’yı Mecnun’dan kaçarken gördüm
Sevgiyi savurup saçarken gördüm
Aşkı ağlayarak geçerken gördüm
Gözyaşım yarama sarıp... ağladım
Dünyanın devranı dönmez bir karar
Arayıp sorduğun elleri sarar
Dostlar idamıma vermişler karar
Sevdamla dağlara vurup... ağladım
Bir çiçeği çölde açarken gördüm
Yaralı bir kuşu uçarken gördüm
Masmavi gök yüzü açarken gördüm
Zalimi zır zebil naçarken gördüm
Düşümü hayıra yorup... ağladım
Mahmut NAZİK 04 06 2010 Mersin
AY VURUR ODAMA SEN GELDİĞİNDE
Bilir misin benim için sen nesin
Ay vurur odama sen geldiğinde
Herkeslerden sakındığım yerdesin
Gül yağar sevdama sen güldüğünde
Dere tepe çiçek açar hoş olur
Kuşlar uçar bir gülüşlü düş olur
Sevdan yoksa yazı yaban boş olur
Düşmanlık idama sen geldiğinde
En kahırsız türkülerin sözü sen
Zehirsiz sözlerin aşkın özü sen
Dört kitapta mazlumların gözü sen
Gün doğar yurduma sen geldiğinde
Mahmut NAZİK 04.04.2010 Mersin
KOMUNİST ŞAİRLER
İnsanlık sevdası, zalimle kavgası, toplumsal dünyası olan şairlerdir.
........
Tovariş diyecek
ne üs kurmaya geldim yıldızına
ne petrol ne yemiş imtiyazı istemeğe
Kola-kola satacak da değilim
selamlamaya geldim seni yeryüzü umutları adına,
bedava ekmek ve bedava karanfil adına
mutlu emeklerde mutlu dinlenmeler adına
'Yarin yanağından gayrı her yerde her şeyde hep beraber'
diyebilmek adına
evlerin
yurtların
dünyaların
ve kosmosun kardeşliği adına NAZIM HİKMET
HABERİN VAR MI TAŞ DUVAR?
Haberin var mı taş duvar?
Demir kapı, kör pencere,
Yastığım, ranzam, zincirim,
Uğrunda ölümlere gidip geldiğim
Zulamdaki mahzun resim.
Görüşmecim yeşil soğan göndermiş
Karanfil kokuyor cigaram
Dağlarına bahar gelmiş memleketimin..Ahmet ARİF
VARSAĞI
doğarsın sorgudur başlar
doğmanın hesabı sorulur
dünya bir bela sofrasıdır
lokmanın hesabı sorulur
acı bir dumandır köyleri
çakaldır kurttur soyları
gecenin kanlı beyleri
dumanın hesabı sorulur
kıvılcım çektiğin demirden
canını oynadığın kumardan
bıçağın oyduğu damardan
akanın hesabı sorulur
yürü attila ilhan yürü
yaş da yanar yanarsa kuru
günü gelir böyle doğru
yazmanın hesabı sorulur! ..
ATTİLA İLHAN
Elbette Türkiye'de en uzun koşuysa devrim
O onun en güzel en güzel yüz metresini koştu
İlk o fırladı lüverden en sekmez mermisiylen
En hızlısıydı hepimizin en hızlısıydı hepimizin
İlk o göğüsledi ipi
Aşk olsun aşk olsun aşk olsun sana çocuk aşk olsun
Acıyorsam sana anam avradım olsun
Ama aşk olsun CAN YÜCEL
Dağlardan sevinç getireceğim copihue(1) çiçekleri olarak,
kara fındıklarla, orman öpücüklerinden sepetlerle.
İlkbaharın kiraz ağaçlarıyla yaptığını
yapacağım seni.
PABLO NERUDA
HASAN EMMİMİN İNEĞE ÇIKTIĞIDIR
Bir gün Hasan emmim iner ahıra,
Tuvalete gidecek aklı sıra.
Olacak ya söner eldeki çıra.
Karanlıkta düşer biner ineğin sırtına.
Hasan emmiyi alıp inek kalkar havaya.
Paldır küldür, bu ses de ne ola
Ayşe teyze iner aşağıya elinde çıra.
Bakar durum kel acele gel.
İnek altta;
Hasan emmim binmiş hayvanın sırtına;
Sen gel de bunda bir anlam bul ara.
Buna bir anlam veremez
Sormadan da edemez ama:
Ay goca ne bu hal; kör olası, ne ol du sağa?
Hasan emmide küfürün biri bin para:
Ulan garı kırığını görmüş gibi ne bakan bağa;
Gız sanki göğnüm ile mi çıktım bura
Mahmut NAZİK 31. 05.2009 MERSİN
GÖÇ DESTANI
KÖYÜM GURBET
GURBET YURDUM OLMUŞ
GELEMEM GAYRI
Kaç yıl oldu köyüm burnumda tüter
Düşümde gül açar, bülbüller öter
Gayrı gitmeli, bu gurbetlik yeter
Bu kentin heycanı hazzı kalmamış
Haneler yıkılmış olmuş virane
Giden gitmiş kalan sanki divane
Guguk öter de tuz basar yarana
Kırılmış telleri sazı kalmamış
Şurası okuldu evim şurası
Yürekte duruyor yârin yarası
Adını yazdığım kömür karası
Aradım taradım izi kalmamış
Değirmenin suyu çağlıyor yine
Köprüsü köyleri bağlıyor yine
Cevizli pınarı ağlıyor yine
Emminin dayının tozu kalmamış
Bacalar yıkılmış tütmez dumanı
Ne ağılı kalmış ne de harmanı
Şurda yatan kırk yiğidin cananı
Susmuş şeyda bülbül hazı kalmamış
Mezar taşlarının boynu bükülmüş
Kimisi kaybolmuş kimi dökülmüş
Türküler susmuş da yakım yakılmış
Gayrı söyleyecek sözü kalmamış
Herkes birbirinin yükün bölerdi,
Kadınlar damlarda bulgur elerdi,
Gece gündüz hayır dua dilerdi,
Ocaklar sönmüş de közü kalmamış
Mumu sönmüş, viran olmuş türbesi
Baykuşlara uğrak olmuş kubbesi
Nerde çıkar ora Kâbe, kıblesi
Ziyaretin sırrı gizi kalmamış
Elvan elvan kokar idi mor dağlar
Çevliği yıkılmış bozulmuş bağlar
Elleri koynunda kalmış da ağlar
Kalanların tadı tuzu kalmamış
Yaylasında koyun kuzu melerdi
Ayva çiçek açar bülbül öterdi
Lale sümbül mor menekşe biterdi
Koyunlu kuzulu yazı kalmamış
Keklikler şakırdı tanda seherde
Söğütler burçlanır idi baharda
Hani güzellerin göçtüğü yerde
Yurt yıkılmış koyun kuzu kalmamış
Çiğdemler açıyor aynı menevşe
Kahrından çürümüş o koca meşe
Yol aynı yol ama kalmamış neşe
Gelip giden gelin kızı kalmamış
Bahar ile kör dereler çağlardı
Kaya diplerinden sular ağlardı
Güzeller önünde başın bağlardı
Pınarlar kurumuş gözü kalmamış
Büyük sürü küçük oğlak güderdi
Üç nesil birlikte bayram ederdi
Dede torun aynı yoldan giderdi
O düzen dağılmış çizi kalmamış
Güzeller perişan akmış sürmesi
Hoyrat vurup solmuş saçın sırması
Tadı yok sohbetin, yarin sarması
Cilvesin yitirmiş nazı kalmamış
Yaylasında koyun kuzu melerdi
Keklikler, guguklar bağrım delerdi
Yoksul olunsa da herkes gülerdi
Kimsenin bir şeyde gözü kalmamış
Hep açık dururdu gönül kapısı
Kardeş idi konu komşu hepisi
Kendin bırak, hatırlıydı kedisi
Hatırın gönülün sözü kalmamış
Utan bire kıraç toprak sen utan
Hiç huzur görmedi şurada yatan
Öz oğlun kızındır yüreğin satan
Gayrı bakılacak yüzü kalmamış
Eğil Sumak dağı utan da eğil
İnsanlık ölmüş de paraya meyil
Giden gelir ama eskisi değil
Gidenlerin doğru düzü kalmamış
Ne günah işledik bu kimin ahtı
Dergâhlar türbeler baykuşun tahtı
Eşkıya elinde bağlanmış bahtı
Mankurt olmuş oğul, özü kalmamış
Amana da deli gönlüm amana
İnsan olan yenilir mi zamana
Direnip de benzemeli ormana
Sıkışmış köşeye tezi kalmamış
Köyün gurbet olmuş dönemem gayrı
Gurbet sılam olmuş gelemem gayrı
Bu hali gördüm ya gülemem gayrı
Kimsenin kimseye sözü kalmamış
Mahmut NAZİK 14.09.2007 Mersin
Gayrı ağlayacak gözü kalmamış
HOYRAT VURMUŞ KÖYÜ
YOLLAR PERİŞAN
Bedir ay bacaya bağdaş kurardı
Şavkı vurup yolu beli sarardı
Ayna gibi gökten yıldız yağardı
Yıldızlarda hüzün yeller perişan
Guguklar ötünce açar söğütler
Gocalar oturup genci öğütler
Türküler susmuş da yanar ağıtlar
Hoyrat vurmuş köyü yollar perişan
Ülker’le kalkar da evin gelini
Tarabulus kuşak sarar belini
Kınalar elini tatlar dilini
Kınası solmuş da eller perişan
Eskiler kalmamış göçüp gitmişler
Yalayıp yaşamı geçip gitmişler
İyi kötü yolu geçip gitmişler
Bir tahtası kalmış sallar perişan
Kördikene bakıp bilir zamanı
Gün vurunca olur öğle zamanı
Taşa tutun bu yazıyı yazanı
Beter olsun kader kullar perişan
Koca köyde üç beş ihtiyar kalmış
Bentler yıkılmış bükleri sel almış
O koca çınarda birkaç dal kalmış
Çürümüş gövdesi dallar perişan
Kime ne ettik ki bu kimin ahtı
Kapanmış talihi bağlanmış bahtı
Viraneler imiş baykuşun tahtı
Kervan geçmez olmuş beller perişan
Bahar ile burada kuşlar uçardı
Başımızdan kavak yeli geçerdi
Laleler sümbüller güller açardı
Hoyrat vurmuş bağı güller perişan
Bebeği beler sallama beşiğe
Ana yürür baba biner eşeğe
Konu komşu gideridi keşiğe
Keşik unutulmuş bağlar perişan
İnlik çınlık basmaz olmuş eşiğe
Bunlar dert olmaz mı seven aşığa
Yiğitler muhtaç olmuşta düşüğe
Kalmış taş başında ağlar perişan
Sevdalanan gençler’ haydi’ söylerdi
Sazını alıp gizli gizli ağlardı
Türbeye yaşlı mendilin bağlardı
Bakıp ağladığım dağlar perişan
Yiğitler gezerdi kara sevdalı
Güzelleri vardı eli kınalı
Kimi Kerem idi kimi de Aslı
Haydi’si kalmış da Aslı perişan
Haydi ağ güzelim nidelim haydi
Bura gurbet olmuş gidelim haydi
Sürü sürü derdi güdelim haydi
Gitsek de kalsak da haller perişan
Mahmut NAZİK 14.09.2007 Mersin
Haydi söyler gençler kara sevdalı
(Ay doğar bacaya bağdaş kurardı)
Haydi: Bozyazı Dereköy’e has bir içli bir yakım, ağıt çeşidi. Genelde gurbete, askere gidenlere, ölenlere duyulan özlemi, kavuşmak için ne yaptıklarını, ne yapacaklarını, anıları dile getirilir.
İlk dizesi konu olan kişinin adıyla başlar. Doğaçlama olduğundan, dizeler arasında uyak olmaya bilir. Önemli olan ağıdı yakanın iç dökmesidir. Ağlayıp boşalmasıdır.Ancak öyle ağıtçılar vardır ki doğaçlama da olsa ağıtları,yuğları - bizde yuğ çekmek denir- uyağıyla ölçüsüyle tam bir usta işi dir..
Haydi a çocuğum –sevdiğim, ayşaem,..-haydi
Çiçekler açtı gel a Hatmam haydi
Obalar göçtü gel a Hatmam haydi
Haydi haydi haydi gel…
****t şd
YOKSULLUK SENİ HARAÇ
MEZAT SATMALI
Netmeli yoksulluk seni netmeli
Isız koyaklarda taşa tutmalı
Olmazsa suyuna zehir katmalı
Bir soğana muhtaç hallere döndük
Netmeli yoksulluk seni netmeli
İndirime çıkarıp da satmalı
Seni dipsiz kuyulara atmalı
Rezil rüsva ettin dillere düştük
Yoksulu görünce kaçar kardeşi
Yolun değiştirir eski yoldaşı
Gizli gizli gözyaşıdır sırdaşı
Yarimin yanında ellere döndük
Yoksulun herkese boynu bükülür
Fukaralık her yanından dökülür
Arkasından baksan bile görülür
Sokağa atılan güllere döndük
Kime neyledik ki bu kimin ahtı
Kapanmış talihi bağlanmış bahtı
Kurulmuş köşeye tepremez tahtı
Kervanı kırılmış yollara döndük
Nasıl düzen kimse bakmaz amele
Varsıl isen herkes sana kul köle
Aynı suçtan yoksul düşer de dile
Yoksuluz geçmez kalp pullara döndük
Cehalet üstüne lök gibi çöker
Yoksullar yoksulun kanını döker
Neden hep tersine döner bu teker
Yellerde savrulan küllere döndük
Bir soğana muhtaç ettin sen beni
Köle pazarında sattın sen beni
Bilmez bulmazlara kattın sen beni
Kapının önünde çullara döndük
Her nereye çıksam kesilir yolum
Elimi verince gidiyor kolum
Doğruyu söylesem kesilir dilim
Talihi kırılmış kullara döndük
Mahmut NAZİK 14.09.2007 MERSİN
AKP den beklediğini bulamadı. Mutlaka siyasi oluşumuna doğru bakmalı. Akp nin ipliğini pazara çıkarabili,r. Desene Çömez çıkardı da ne oldu. Adamlar yavşaklığı huy edinmiş bir kere.
HERKES HAYATTAN, SEVGİDEN, SEVGİLİDN, EŞTEN DOSTTAN BİR ŞEY GÖZLER. VE HERKES GÖRDÜĞÜNÜN NASILI NİÇİNİNİ; GELENİ, GİDENİ DE GÖZLER. UMARIM ŞAŞI DEĞİLDİR.BİR DE ŞU GÖZLERİN YOK MU,YEŞİL, MAVİ, KÖMÜR KARASI... BAŞIMIN BELESI GÖZLER,