Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • MERSİN BOZYAZI DEREKÖY KÖYÜ25.06.2010 - 01:46

    BİRAZDAN YOLCULUK ZAMANI

    ince belli bardağım
    çayım tavşan kanı
    bir sıcacık simit
    üstünde tüter dumanı
    korkarım heba etmeye
    bir tane susamını
    korkarım dökmeye bir gramını

    Tükürmüşüm yüzüne
    atmışım dünyanın
    menkulünü malını
    bana dert mi Karun’un demi devranı
    satmışım anasını
    yırtmışım kanununu kitabını
    bana ne Firavun’un fermanı

    Bir sıcacık simit
    üstünde tüter dumanı
    ince belli bardağım
    elimde çayım tavşan kanı
    korkarım heba etmeye
    bir tek tane susamını
    korkarım dökmeye bir gramını

    düşün hele
    bilsen
    kaç sevdalım hayat
    terk etti bu limanı
    işte hayat budur sevgili
    hayat budur
    al da gel sevdanı
    şöyle yanıma otur
    her nefesi aziz
    kutsaldır her anı

    istersen
    başını göğsüme yasla
    bekleyemem yarını
    kim bilir
    belkide gelmiştir
    birazdan yolculuk zamanı

    Mahmut NAZİK 21.12.2009 MERSİN

  • MERSİN BOZYAZI DEREKÖY KÖYÜ25.06.2010 - 01:46

    NERDE SEVDAN DİYE
    SORDUM AĞLADIM

    Aşk ayağa düşmüş sevda firari
    Ellerim böğrümde durup... ağladım
    Nefsi tutsak almış yareni yari
    Zalime kulluğu görüp... ağladım

    Cahil vermiş mührü zulmün eline
    Bilgeler kapılıp sürü seline
    Ne eli, ne beli, ne de diline
    Nerde sevdan diye sorup... ağladım

    Leyla’yı Mecnun’dan kaçarken gördüm
    Sevgiyi savurup saçarken gördüm
    Aşkı ağlayarak geçerken gördüm
    Gözyaşım yarama sarıp... ağladım

    Dünyanın devranı dönmez bir karar
    Arayıp sorduğun elleri sarar
    Dostlar idamıma vermişler karar
    Sevdamla dağlara vurup... ağladım

    Bir çiçeği çölde açarken gördüm
    Yaralı bir kuşu uçarken gördüm
    Masmavi gök yüzü açarken gördüm
    Zalimi zır zebil naçarken gördüm
    Düşümü hayıra yorup... ağladım

    Mahmut NAZİK 04 06 2010 Mersin

  • MERSİN BOZYAZI DEREKÖY KÖYÜ25.06.2010 - 01:45

    AY VURUR ODAMA SEN GELDİĞİNDE

    Bilir misin benim için sen nesin
    Ay vurur odama sen geldiğinde
    Herkeslerden sakındığım yerdesin
    Gül yağar sevdama sen güldüğünde

    Dere tepe çiçek açar hoş olur
    Kuşlar uçar bir gülüşlü düş olur
    Sevdan yoksa yazı yaban boş olur
    Düşmanlık idama sen geldiğinde

    En kahırsız türkülerin sözü sen
    Zehirsiz sözlerin aşkın özü sen
    Dört kitapta mazlumların gözü sen
    Gün doğar yurduma sen geldiğinde

    Mahmut NAZİK 04.04.2010 Mersin

  • Komunist şairler28.02.2010 - 14:44

    KOMUNİST ŞAİRLER


    İnsanlık sevdası, zalimle kavgası, toplumsal dünyası olan şairlerdir.
    ........

    Tovariş diyecek
    ne üs kurmaya geldim yıldızına
    ne petrol ne yemiş imtiyazı istemeğe
    Kola-kola satacak da değilim
    selamlamaya geldim seni yeryüzü umutları adına,
    bedava ekmek ve bedava karanfil adına
    mutlu emeklerde mutlu dinlenmeler adına
    'Yarin yanağından gayrı her yerde her şeyde hep beraber'
    diyebilmek adına
    evlerin
    yurtların
    dünyaların
    ve kosmosun kardeşliği adına NAZIM HİKMET



    HABERİN VAR MI TAŞ DUVAR?

    Haberin var mı taş duvar?

    Demir kapı, kör pencere,

    Yastığım, ranzam, zincirim,

    Uğrunda ölümlere gidip geldiğim

    Zulamdaki mahzun resim.

    Görüşmecim yeşil soğan göndermiş

    Karanfil kokuyor cigaram

    Dağlarına bahar gelmiş memleketimin..Ahmet ARİF

    VARSAĞI

    doğarsın sorgudur başlar
    doğmanın hesabı sorulur
    dünya bir bela sofrasıdır
    lokmanın hesabı sorulur

    acı bir dumandır köyleri
    çakaldır kurttur soyları
    gecenin kanlı beyleri
    dumanın hesabı sorulur

    kıvılcım çektiğin demirden
    canını oynadığın kumardan
    bıçağın oyduğu damardan
    akanın hesabı sorulur

    yürü attila ilhan yürü
    yaş da yanar yanarsa kuru
    günü gelir böyle doğru
    yazmanın hesabı sorulur! ..

    ATTİLA İLHAN

    Elbette Türkiye'de en uzun koşuysa devrim
    O onun en güzel en güzel yüz metresini koştu
    İlk o fırladı lüverden en sekmez mermisiylen
    En hızlısıydı hepimizin en hızlısıydı hepimizin
    İlk o göğüsledi ipi
    Aşk olsun aşk olsun aşk olsun sana çocuk aşk olsun
    Acıyorsam sana anam avradım olsun
    Ama aşk olsun CAN YÜCEL

    Dağlardan sevinç getireceğim copihue(1) çiçekleri olarak,
    kara fındıklarla, orman öpücüklerinden sepetlerle.

    İlkbaharın kiraz ağaçlarıyla yaptığını
    yapacağım seni.

    PABLO NERUDA

  • MERSİN BOZYAZI DEREKÖY KÖYÜ10.01.2010 - 20:30

    HASAN EMMİMİN İNEĞE ÇIKTIĞIDIR

    Bir gün Hasan emmim iner ahıra,
    Tuvalete gidecek aklı sıra.
    Olacak ya söner eldeki çıra.
    Karanlıkta düşer biner ineğin sırtına.
    Hasan emmiyi alıp inek kalkar havaya.

    Paldır küldür, bu ses de ne ola
    Ayşe teyze iner aşağıya elinde çıra.
    Bakar durum kel acele gel.
    İnek altta;
    Hasan emmim binmiş hayvanın sırtına;
    Sen gel de bunda bir anlam bul ara.
    Buna bir anlam veremez
    Sormadan da edemez ama:
    Ay goca ne bu hal; kör olası, ne ol du sağa?
    Hasan emmide küfürün biri bin para:
    Ulan garı kırığını görmüş gibi ne bakan bağa;
    Gız sanki göğnüm ile mi çıktım bura

    Mahmut NAZİK 31. 05.2009 MERSİN

  • MERSİN BOZYAZI DEREKÖY KÖYÜ03.11.2009 - 17:38

    GÖÇ DESTANI

    KÖYÜM GURBET
    GURBET YURDUM OLMUŞ
    GELEMEM GAYRI

    Kaç yıl oldu köyüm burnumda tüter
    Düşümde gül açar, bülbüller öter
    Gayrı gitmeli, bu gurbetlik yeter
    Bu kentin heycanı hazzı kalmamış

    Haneler yıkılmış olmuş virane
    Giden gitmiş kalan sanki divane
    Guguk öter de tuz basar yarana
    Kırılmış telleri sazı kalmamış

    Şurası okuldu evim şurası
    Yürekte duruyor yârin yarası
    Adını yazdığım kömür karası
    Aradım taradım izi kalmamış

    Değirmenin suyu çağlıyor yine
    Köprüsü köyleri bağlıyor yine
    Cevizli pınarı ağlıyor yine
    Emminin dayının tozu kalmamış

    Bacalar yıkılmış tütmez dumanı
    Ne ağılı kalmış ne de harmanı
    Şurda yatan kırk yiğidin cananı
    Susmuş şeyda bülbül hazı kalmamış

    Mezar taşlarının boynu bükülmüş
    Kimisi kaybolmuş kimi dökülmüş
    Türküler susmuş da yakım yakılmış
    Gayrı söyleyecek sözü kalmamış

    Herkes birbirinin yükün bölerdi,
    Kadınlar damlarda bulgur elerdi,
    Gece gündüz hayır dua dilerdi,
    Ocaklar sönmüş de közü kalmamış

    Mumu sönmüş, viran olmuş türbesi
    Baykuşlara uğrak olmuş kubbesi
    Nerde çıkar ora Kâbe, kıblesi
    Ziyaretin sırrı gizi kalmamış

    Elvan elvan kokar idi mor dağlar
    Çevliği yıkılmış bozulmuş bağlar
    Elleri koynunda kalmış da ağlar
    Kalanların tadı tuzu kalmamış

    Yaylasında koyun kuzu melerdi
    Ayva çiçek açar bülbül öterdi
    Lale sümbül mor menekşe biterdi
    Koyunlu kuzulu yazı kalmamış

    Keklikler şakırdı tanda seherde
    Söğütler burçlanır idi baharda
    Hani güzellerin göçtüğü yerde
    Yurt yıkılmış koyun kuzu kalmamış

    Çiğdemler açıyor aynı menevşe
    Kahrından çürümüş o koca meşe
    Yol aynı yol ama kalmamış neşe
    Gelip giden gelin kızı kalmamış

    Bahar ile kör dereler çağlardı
    Kaya diplerinden sular ağlardı
    Güzeller önünde başın bağlardı
    Pınarlar kurumuş gözü kalmamış

    Büyük sürü küçük oğlak güderdi
    Üç nesil birlikte bayram ederdi
    Dede torun aynı yoldan giderdi
    O düzen dağılmış çizi kalmamış

    Güzeller perişan akmış sürmesi
    Hoyrat vurup solmuş saçın sırması
    Tadı yok sohbetin, yarin sarması
    Cilvesin yitirmiş nazı kalmamış

    Yaylasında koyun kuzu melerdi
    Keklikler, guguklar bağrım delerdi
    Yoksul olunsa da herkes gülerdi
    Kimsenin bir şeyde gözü kalmamış

    Hep açık dururdu gönül kapısı
    Kardeş idi konu komşu hepisi
    Kendin bırak, hatırlıydı kedisi
    Hatırın gönülün sözü kalmamış

    Utan bire kıraç toprak sen utan
    Hiç huzur görmedi şurada yatan
    Öz oğlun kızındır yüreğin satan
    Gayrı bakılacak yüzü kalmamış

    Eğil Sumak dağı utan da eğil
    İnsanlık ölmüş de paraya meyil
    Giden gelir ama eskisi değil
    Gidenlerin doğru düzü kalmamış

    Ne günah işledik bu kimin ahtı
    Dergâhlar türbeler baykuşun tahtı
    Eşkıya elinde bağlanmış bahtı
    Mankurt olmuş oğul, özü kalmamış

    Amana da deli gönlüm amana
    İnsan olan yenilir mi zamana
    Direnip de benzemeli ormana
    Sıkışmış köşeye tezi kalmamış

    Köyün gurbet olmuş dönemem gayrı
    Gurbet sılam olmuş gelemem gayrı
    Bu hali gördüm ya gülemem gayrı
    Kimsenin kimseye sözü kalmamış

    Mahmut NAZİK 14.09.2007 Mersin


    Gayrı ağlayacak gözü kalmamış




    HOYRAT VURMUŞ KÖYÜ
    YOLLAR PERİŞAN
    Bedir ay bacaya bağdaş kurardı
    Şavkı vurup yolu beli sarardı
    Ayna gibi gökten yıldız yağardı
    Yıldızlarda hüzün yeller perişan


    Guguklar ötünce açar söğütler
    Gocalar oturup genci öğütler
    Türküler susmuş da yanar ağıtlar
    Hoyrat vurmuş köyü yollar perişan

    Ülker’le kalkar da evin gelini
    Tarabulus kuşak sarar belini
    Kınalar elini tatlar dilini
    Kınası solmuş da eller perişan

    Eskiler kalmamış göçüp gitmişler
    Yalayıp yaşamı geçip gitmişler
    İyi kötü yolu geçip gitmişler
    Bir tahtası kalmış sallar perişan

    Kördikene bakıp bilir zamanı
    Gün vurunca olur öğle zamanı
    Taşa tutun bu yazıyı yazanı
    Beter olsun kader kullar perişan

    Koca köyde üç beş ihtiyar kalmış
    Bentler yıkılmış bükleri sel almış
    O koca çınarda birkaç dal kalmış
    Çürümüş gövdesi dallar perişan

    Kime ne ettik ki bu kimin ahtı
    Kapanmış talihi bağlanmış bahtı
    Viraneler imiş baykuşun tahtı
    Kervan geçmez olmuş beller perişan

    Bahar ile burada kuşlar uçardı
    Başımızdan kavak yeli geçerdi
    Laleler sümbüller güller açardı
    Hoyrat vurmuş bağı güller perişan

    Bebeği beler sallama beşiğe
    Ana yürür baba biner eşeğe
    Konu komşu gideridi keşiğe
    Keşik unutulmuş bağlar perişan

    İnlik çınlık basmaz olmuş eşiğe
    Bunlar dert olmaz mı seven aşığa
    Yiğitler muhtaç olmuşta düşüğe
    Kalmış taş başında ağlar perişan

    Sevdalanan gençler’ haydi’ söylerdi
    Sazını alıp gizli gizli ağlardı
    Türbeye yaşlı mendilin bağlardı
    Bakıp ağladığım dağlar perişan

    Yiğitler gezerdi kara sevdalı
    Güzelleri vardı eli kınalı
    Kimi Kerem idi kimi de Aslı
    Haydi’si kalmış da Aslı perişan

    Haydi ağ güzelim nidelim haydi
    Bura gurbet olmuş gidelim haydi
    Sürü sürü derdi güdelim haydi
    Gitsek de kalsak da haller perişan


    Mahmut NAZİK 14.09.2007 Mersin
    Haydi söyler gençler kara sevdalı
    (Ay doğar bacaya bağdaş kurardı)

    Haydi: Bozyazı Dereköy’e has bir içli bir yakım, ağıt çeşidi. Genelde gurbete, askere gidenlere, ölenlere duyulan özlemi, kavuşmak için ne yaptıklarını, ne yapacaklarını, anıları dile getirilir.

    İlk dizesi konu olan kişinin adıyla başlar. Doğaçlama olduğundan, dizeler arasında uyak olmaya bilir. Önemli olan ağıdı yakanın iç dökmesidir. Ağlayıp boşalmasıdır.Ancak öyle ağıtçılar vardır ki doğaçlama da olsa ağıtları,yuğları - bizde yuğ çekmek denir- uyağıyla ölçüsüyle tam bir usta işi dir..

    Haydi a çocuğum –sevdiğim, ayşaem,..-haydi
    Çiçekler açtı gel a Hatmam haydi
    Obalar göçtü gel a Hatmam haydi
    Haydi haydi haydi gel…





    ****t şd
    YOKSULLUK SENİ HARAÇ
    MEZAT SATMALI
    Netmeli yoksulluk seni netmeli
    Isız koyaklarda taşa tutmalı
    Olmazsa suyuna zehir katmalı
    Bir soğana muhtaç hallere döndük

    Netmeli yoksulluk seni netmeli
    İndirime çıkarıp da satmalı
    Seni dipsiz kuyulara atmalı
    Rezil rüsva ettin dillere düştük

    Yoksulu görünce kaçar kardeşi
    Yolun değiştirir eski yoldaşı
    Gizli gizli gözyaşıdır sırdaşı
    Yarimin yanında ellere döndük

    Yoksulun herkese boynu bükülür
    Fukaralık her yanından dökülür
    Arkasından baksan bile görülür
    Sokağa atılan güllere döndük

    Kime neyledik ki bu kimin ahtı
    Kapanmış talihi bağlanmış bahtı
    Kurulmuş köşeye tepremez tahtı
    Kervanı kırılmış yollara döndük

    Nasıl düzen kimse bakmaz amele
    Varsıl isen herkes sana kul köle
    Aynı suçtan yoksul düşer de dile
    Yoksuluz geçmez kalp pullara döndük

    Cehalet üstüne lök gibi çöker
    Yoksullar yoksulun kanını döker
    Neden hep tersine döner bu teker
    Yellerde savrulan küllere döndük

    Bir soğana muhtaç ettin sen beni
    Köle pazarında sattın sen beni
    Bilmez bulmazlara kattın sen beni
    Kapının önünde çullara döndük

    Her nereye çıksam kesilir yolum
    Elimi verince gidiyor kolum
    Doğruyu söylesem kesilir dilim
    Talihi kırılmış kullara döndük

    Mahmut NAZİK 14.09.2007 MERSİN

  • abdüllatif şener22.09.2008 - 21:14

    AKP den beklediğini bulamadı. Mutlaka siyasi oluşumuna doğru bakmalı. Akp nin ipliğini pazara çıkarabili,r. Desene Çömez çıkardı da ne oldu. Adamlar yavşaklığı huy edinmiş bir kere.

  • gözler23.05.2008 - 01:57

    HERKES HAYATTAN, SEVGİDEN, SEVGİLİDN, EŞTEN DOSTTAN BİR ŞEY GÖZLER. VE HERKES GÖRDÜĞÜNÜN NASILI NİÇİNİNİ; GELENİ, GİDENİ DE GÖZLER. UMARIM ŞAŞI DEĞİLDİR.BİR DE ŞU GÖZLERİN YOK MU,YEŞİL, MAVİ, KÖMÜR KARASI... BAŞIMIN BELESI GÖZLER,