Mevlasına dönen adama ney çalıp dönen adam dediler üstüne tarikat cübbesi giydirip def çalar dediler madem bu saygın zat-ı muhterem def çaldıysa mesneviyi ne ara yazabildi? Hiç düşündünüz mü? Demek ki işler öyle sanıldığı gibi değilmiş. İnsan bir adama bakar bir işine. Hiç ney çalıp dönen adamın bu kadar güzel beyitleri olabilir mi? Bir de tasavvuf terbiyesini kula rabıta yapmak olarak görenler var lakin kul kula gönül bağı ile bağlansa da Kabe'ye dönüp Allah'tan başkasını düşünmek kimin ne haddine eğer Kabe'ye dönüyorsan Allah ile rabıtalı olacaksın. Yani demem o ki iki tür rabıta vardır ki biri alim insanlarla beraber olmak, onları dinlemek ve feyz almak ve gönül bağı kurmak bir de Allah ile rabıta vardır ki en has örneği namazdır. Diğeri ise Allah zikri ile kalbi mutmain kılmaktır bu da ancak gönül ile yapılır ele tesbih alıp sayılarak değil Allah'ın sayısız Hamd-ü Sena'ya layık olduğunu bilerek rabıta yapmaktır. Son rabıta şekli ise tövbe istiğfar rabıtasıdır ki kulun sessizce günahlarını tefekkür edip Rabbi'ne el açmasıdır ki bunun en güzel şekli Kıble'ye dönmekle olur. İşte o an kul Rab'binin bağışlayıcılığını, adaletini ve tek af ve tövbe makamı olduğunun bilincine varır. Yardımda af ve mağfirette kula o zaman yakin olur yoksa tövbe edip günaha geri dönmekle ve ısrarla günah işlemekle Allah ile asıl rabıta kurulmuş olmaz. Bir de Kadir gecesi ibadet etmek önemlidir ki sanmayın o gecenin bir tarihi var son on gününde aranır ve işte o on günü gece ibadetleri ile süsleye bilirseniz kim bilir belki o gece Allah'ta kadrini bildiğiniz için sizin kadrinizi bilir de Allah'a kesin dönüş yapmış ihlaslı kullarından olursunuz. Zira kadir gecesinde dünyalık yerine ahiret yurdunu dilerseniz kim bilir bir de bakmışsınız ki Cebrail kanadının birini üzerinize indirmiş oluverir. Hayat fani ahiret ise bakidir. Ceset ölür ruh ölmez hesap vardır İslam'ı yaşamadan olmaz. Namazın ve orucun süsü ile süslenmek ne de güzeldir. Lakin namaz deyince bir Maun süresine bakın derim zira Allah malı yığmacasına severek namaz kılanların namazlarının boşuna olduğunu ve cehennemden kurtuluşa vesile olmadığını açıkça beyan ediyor. Demek ki infak etmek şart yani Allah yolunda olabildiğince çoğunu sarf edebilmek ki bu bizim peygamberimizin en güzel huylarından biriydi hatta bir gün evinde fazladan altın kesesi olduğunu hatırlayınca cemaatten hızlıca ayrılmış ve o kesede ki tüm altınları infak etmişti. Peki ya bizler hristiyanların pazarları kiliseye gitmesi ile bizim sadece cuma günleri camiye koşmamız arasında ne fark var? Biz kutlu doğum haftasında inanın hristiyanların yılbaşında ki kadar bile sevinemiyoruz yahut umursamayarak ibadete bile çekilemiyoruz. Demek ki bize lazım olan önce Allah'ın yüce kelamı sonra sahih hadis-i şerifler. Peki hangi hadisler sahihtir? Kuran-ı Kerim ile örtüşen zıt olmayan hadisler. Mesela insan akli yönden kanın insana haram olduğunu necis olduğunu bildiği halde Kuran'da da habis ve haram olduğu geçmektedir. Ona rağmen bazılarımız hala sahabelerin haşa Subhanallah efendimizin hacamat kanını içtiğini söyleyerek hem o nadide insanlara hemde peygamberimize iftira atmaktadırlar. Zaten ne olduysa Muaviye'den sonra oldu fitne sokmak isteyenlerin yüzlerce hadis uydurduğu büyük bir gerçektir. Maalesef bu yanlışa kendini dindar gören biz Türk müslümanlarda iştirak ettik. Peki hadislerin çoğu gerçekse neden insanları İslam'a sevk edemiyor demek ki uydurma sahih hadis Kuran'a ters düşmez düşerse de sahih olmaz. Salih insanları ibadetten men eden bu kör anlayış yüzünden bir çok insanın da dinimizden soğuduğu bir gerçektir. Oysa ki dinimiz bir alıştırma bir pekiştirme bir zamana uyarlama ve sebeplere dayalı bir dindir ve İslam'ın kelime anlamı teslim olmaktır. Faizi caiz gören bir anlayışa ters olan dinimizden ne kadar da uzağız... Allah bize hidayet etsin...
Bakışları donuk kalmış bir sevdalının yalnızlığında dolan anılar bile hayali yaşatmaya değiyor. Yahut bizden artık çok ötelere gitmiş annemize merhum demekten ibaret kalmayışımız ve hüzünlenmemiz bile cihana değer zira onlar bize öyle bir dokunuyordu ki bize doğru merhamet şelaleleri akıyor. Ya da bir dostun yalnızlığını gidermesi de dünyaya bedeldir fakat dost dostsa sırdaşsa. Küçücük bir bebek dünyaya gelir kocaman bir ümittir o annesine ve babasına işte o çocukta cihana değerdir. Geçmişine bakarsın bebekliğine bir de bakmışsın ki boyu posu seni aşmış kocaman olmuş hatta sana torun sevdirmiş. İşte bir de öyle bir an gelir ki geçmiş zaman dediğin soluğunun kesilip ecelin seni yakaladığı zamandır o zaman geldiğinde ise ne cihan kalır gözünde ne cihana değer anılar bir ölüm kalır elinde. O anda film şeridi gibi geçer gözünün önünden hayatında cennetin ne kadar güzel olduğunu anlarsın lakin yerin ora mı belli değildir. Zira o zamanı nasıl geçirdiğin önemli işte o da ölmeden ölce ölmekle mümkün. İşte asıl olan imanı geçmiş gelecek zamanlarımıza yayarak cihana değer bir yaşam sürüp bitirmektir önemli olan...
Allah'ı zikir kalbin işidir, Kalbe gereken ise Kuran'ın şifasıdır, Parlasın diliyorsan kalbin, Okumalısın Kuran, Allah'ı anmak akıllı kişinin fikridir. Hakikati sorarsan adalet var, Bir de Mümin kula Rahmet var, Rahmet diliyorsan kılmalısın namaz, Namaz kılıpta malı toplayana cehennem var...
Olumlu düşünmek bir sanattır. İnsanın pozitif duyguları harekete geçirmek için gündelik hayatına saçtığı pozitif enerjidir. Aslında tam anlamıyla olayları ve yaşanan duyguları objektif bir şekilde değerlendirip subjektif yorumlardan uzak kalmaktır. En doğrusu da budur yani eğer insan olumsuz düşünmek için iç dünyasında bir karanlık ayna oluşturmak isterse oluşturur. İşte o zaman da baş edilemez psikolojik sorunlar bekler insanı. O yüzden insan objektif düşünme yeteneği kazanmalıdır. Günlük hayatına neşe ve mutluluk saçabilecek olumlu öge ve düşünceler biriktire bilmelidir. Belki iş arkadaşlarımıza saça bileceğimiz güzel gülümsemeler yahut eş ya da çocuklarımıza sımsıkı tutunup onlar ile daha iyi vakit geçirmek. Aynı zamanda insanı rahatlatan hobiler ile uğraşa bilmektir.
Ehli :) cidden evliliği yaşayıpta ehil olabilen olmuşmu ya:) aslında iki kişinin bir birini iyi tanımasından geçen güzel bir yolculuk ama evlenmek için elektrikmidir nedir o kesinlikle şart gerçi bazen o elektrik insanı kötü çarpıyor silkeleyip atıyor ama...
Açıkcası aileler daha toy zira onlar çocuklarını Allah'ın dilediği gibi değil çocuklarının dilediği gibi yetiştiriyor. Ağaç yaş iken eğilir oysa ki namaza altı yaşından itibaren yavaş yavaş alıştırmak gerekir. Ama namaz kılan yok ki :(
Düşlerimi karartmaya kalkma sakın anlarım, Feleğin çemberinden geçtim hayatımdan koyarım, Bil ki seversem adam gibi sever, Gidersem adam gibi giderim...
Hayat günah ile ve aynı zamanda acı tecrübelerle doludur. Af ve mağfiret etmeyi istemeseydi Yüce Allah günahı da yaratmazdı. Allah zaten kullarını kusursuz dilemiyor aksine kusurlu diliyor zira noksan sıfatlardan münezzeh olan O. Biz ise ancak zayıf nefis sahibi tövbeye affa muhtaç kullarız...
Mevlasına dönen adama ney çalıp dönen adam dediler üstüne tarikat cübbesi giydirip def çalar dediler madem bu saygın zat-ı muhterem def çaldıysa mesneviyi ne ara yazabildi? Hiç düşündünüz mü? Demek ki işler öyle sanıldığı gibi değilmiş. İnsan bir adama bakar bir işine. Hiç ney çalıp dönen adamın bu kadar güzel beyitleri olabilir mi? Bir de tasavvuf terbiyesini kula rabıta yapmak olarak görenler var lakin kul kula gönül bağı ile bağlansa da Kabe'ye dönüp Allah'tan başkasını düşünmek kimin ne haddine eğer Kabe'ye dönüyorsan Allah ile rabıtalı olacaksın. Yani demem o ki iki tür rabıta vardır ki biri alim insanlarla beraber olmak, onları dinlemek ve feyz almak ve gönül bağı kurmak bir de Allah ile rabıta vardır ki en has örneği namazdır. Diğeri ise Allah zikri ile kalbi mutmain kılmaktır bu da ancak gönül ile yapılır ele tesbih alıp sayılarak değil Allah'ın sayısız Hamd-ü Sena'ya layık olduğunu bilerek rabıta yapmaktır. Son rabıta şekli ise tövbe istiğfar rabıtasıdır ki kulun sessizce günahlarını tefekkür edip Rabbi'ne el açmasıdır ki bunun en güzel şekli Kıble'ye dönmekle olur. İşte o an kul Rab'binin bağışlayıcılığını, adaletini ve tek af ve tövbe makamı olduğunun bilincine varır. Yardımda af ve mağfirette kula o zaman yakin olur yoksa tövbe edip günaha geri dönmekle ve ısrarla günah işlemekle Allah ile asıl rabıta kurulmuş olmaz. Bir de Kadir gecesi ibadet etmek önemlidir ki sanmayın o gecenin bir tarihi var son on gününde aranır ve işte o on günü gece ibadetleri ile süsleye bilirseniz kim bilir belki o gece Allah'ta kadrini bildiğiniz için sizin kadrinizi bilir de Allah'a kesin dönüş yapmış ihlaslı kullarından olursunuz. Zira kadir gecesinde dünyalık yerine ahiret yurdunu dilerseniz kim bilir bir de bakmışsınız ki Cebrail kanadının birini üzerinize indirmiş oluverir. Hayat fani ahiret ise bakidir. Ceset ölür ruh ölmez hesap vardır İslam'ı yaşamadan olmaz. Namazın ve orucun süsü ile süslenmek ne de güzeldir. Lakin namaz deyince bir Maun süresine bakın derim zira Allah malı yığmacasına severek namaz kılanların namazlarının boşuna olduğunu ve cehennemden kurtuluşa vesile olmadığını açıkça beyan ediyor. Demek ki infak etmek şart yani Allah yolunda olabildiğince çoğunu sarf edebilmek ki bu bizim peygamberimizin en güzel huylarından biriydi hatta bir gün evinde fazladan altın kesesi olduğunu hatırlayınca cemaatten hızlıca ayrılmış ve o kesede ki tüm altınları infak etmişti. Peki ya bizler hristiyanların pazarları kiliseye gitmesi ile bizim sadece cuma günleri camiye koşmamız arasında ne fark var? Biz kutlu doğum haftasında inanın hristiyanların yılbaşında ki kadar bile sevinemiyoruz yahut umursamayarak ibadete bile çekilemiyoruz. Demek ki bize lazım olan önce Allah'ın yüce kelamı sonra sahih hadis-i şerifler. Peki hangi hadisler sahihtir? Kuran-ı Kerim ile örtüşen zıt olmayan hadisler. Mesela insan akli yönden kanın insana haram olduğunu necis olduğunu bildiği halde Kuran'da da habis ve haram olduğu geçmektedir. Ona rağmen bazılarımız hala sahabelerin haşa Subhanallah efendimizin hacamat kanını içtiğini söyleyerek hem o nadide insanlara hemde peygamberimize iftira atmaktadırlar. Zaten ne olduysa Muaviye'den sonra oldu fitne sokmak isteyenlerin yüzlerce hadis uydurduğu büyük bir gerçektir. Maalesef bu yanlışa kendini dindar gören biz Türk müslümanlarda iştirak ettik. Peki hadislerin çoğu gerçekse neden insanları İslam'a sevk edemiyor demek ki uydurma sahih hadis Kuran'a ters düşmez düşerse de sahih olmaz. Salih insanları ibadetten men eden bu kör anlayış yüzünden bir çok insanın da dinimizden soğuduğu bir gerçektir. Oysa ki dinimiz bir alıştırma bir pekiştirme bir zamana uyarlama ve sebeplere dayalı bir dindir ve İslam'ın kelime anlamı teslim olmaktır. Faizi caiz gören bir anlayışa ters olan dinimizden ne kadar da uzağız... Allah bize hidayet etsin...
Bakışları donuk kalmış bir sevdalının yalnızlığında dolan anılar bile hayali yaşatmaya değiyor. Yahut bizden artık çok ötelere gitmiş annemize merhum demekten ibaret kalmayışımız ve hüzünlenmemiz bile cihana değer zira onlar bize öyle bir dokunuyordu ki bize doğru merhamet şelaleleri akıyor. Ya da bir dostun yalnızlığını gidermesi de dünyaya bedeldir fakat dost dostsa sırdaşsa. Küçücük bir bebek dünyaya gelir kocaman bir ümittir o annesine ve babasına işte o çocukta cihana değerdir. Geçmişine bakarsın bebekliğine bir de bakmışsın ki boyu posu seni aşmış kocaman olmuş hatta sana torun sevdirmiş. İşte bir de öyle bir an gelir ki geçmiş zaman dediğin soluğunun kesilip ecelin seni yakaladığı zamandır o zaman geldiğinde ise ne cihan kalır gözünde ne cihana değer anılar bir ölüm kalır elinde. O anda film şeridi gibi geçer gözünün önünden hayatında cennetin ne kadar güzel olduğunu anlarsın lakin yerin ora mı belli değildir. Zira o zamanı nasıl geçirdiğin önemli işte o da ölmeden ölce ölmekle mümkün. İşte asıl olan imanı geçmiş gelecek zamanlarımıza yayarak cihana değer bir yaşam sürüp bitirmektir önemli olan...
Allah'ı zikir kalbin işidir,
Kalbe gereken ise Kuran'ın şifasıdır,
Parlasın diliyorsan kalbin,
Okumalısın Kuran,
Allah'ı anmak akıllı kişinin fikridir.
Hakikati sorarsan adalet var,
Bir de Mümin kula Rahmet var,
Rahmet diliyorsan kılmalısın namaz,
Namaz kılıpta malı toplayana cehennem var...
Olumlu düşünmek bir sanattır. İnsanın pozitif duyguları harekete geçirmek için gündelik hayatına saçtığı pozitif enerjidir. Aslında tam anlamıyla olayları ve yaşanan duyguları objektif bir şekilde değerlendirip subjektif yorumlardan uzak kalmaktır. En doğrusu da budur yani eğer insan olumsuz düşünmek için iç dünyasında bir karanlık ayna oluşturmak isterse oluşturur. İşte o zaman da baş edilemez psikolojik sorunlar bekler insanı. O yüzden insan objektif düşünme yeteneği kazanmalıdır. Günlük hayatına neşe ve mutluluk saçabilecek olumlu öge ve düşünceler biriktire bilmelidir. Belki iş arkadaşlarımıza saça bileceğimiz güzel gülümsemeler yahut eş ya da çocuklarımıza sımsıkı tutunup onlar ile daha iyi vakit geçirmek. Aynı zamanda insanı rahatlatan hobiler ile uğraşa bilmektir.
Arkadaşlar valla 25 sene 50 sene evli kalanlar var biliyoruz da nasıl başarıyorlar o belli değil :)
Ehli :) cidden evliliği yaşayıpta ehil olabilen olmuşmu ya:) aslında iki kişinin bir birini iyi tanımasından geçen güzel bir yolculuk ama evlenmek için elektrikmidir nedir o kesinlikle şart gerçi bazen o elektrik insanı kötü çarpıyor silkeleyip atıyor ama...
Evlilik sadece saygı sevgi muhabbet ve çocuklarda ibaret ama illa ki gerekli. :) hiç evlenmeden olur mu?
Açıkcası aileler daha toy zira onlar çocuklarını Allah'ın dilediği gibi değil çocuklarının dilediği gibi yetiştiriyor. Ağaç yaş iken eğilir oysa ki namaza altı yaşından itibaren yavaş yavaş alıştırmak gerekir. Ama namaz kılan yok ki :(
Düşlerimi karartmaya kalkma sakın anlarım,
Feleğin çemberinden geçtim hayatımdan koyarım,
Bil ki seversem adam gibi sever,
Gidersem adam gibi giderim...
Hayat günah ile ve aynı zamanda acı tecrübelerle doludur. Af ve mağfiret etmeyi istemeseydi Yüce Allah günahı da yaratmazdı. Allah zaten kullarını kusursuz dilemiyor aksine kusurlu diliyor zira noksan sıfatlardan münezzeh olan O. Biz ise ancak zayıf nefis sahibi tövbeye affa muhtaç kullarız...