Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Sedat Karakaya
Sedat Karakaya

BEDEN VE ZİHİN BİR ALETTİR. ALETİ KULLANMAK İLE ALET OLMAK ARASINDA FARK VARDIR.

  • ego15.08.2008 - 14:47

    Büyüklük, seni büyük görenin karşısında küçülmektir. Bazı kimseler, hürmet gördükçe, daha beter şişerler. Halbuki için kan, dışın gündür. İki dakika sonra başına ne geleceğini bilemezsin; hani, nerede kaldı büyüklük?

  • şeriat15.08.2008 - 14:44

    Şeriat= Şeri at! Hakikatte, şeriat, yalnız kaideler, nizamlar topluluğu demek değil, asıl şeriat, nefisteki şerleri atabilmektir. Şeriatta maksat şeri-atabilmektir.

  • Elif12.08.2008 - 14:54

    “Elif”, 'İsmi Allah olan Mutlak Zât'ın Ahadiyetine işaret eder

    'Elif', bütün manaların Zatı İlahiyeden çıktığına işaret eder...

    'Harfler', 'Elif'in uzayıp çeşitli şekillere bürünmesiyle oluşmuş...

    Sırrı 'B' de 'Elif'ten alıyor varlığını...Kuran, Besmelenin 'B' si ile 'B'nin altındaki 'Nokta'dan başlar... 'B' deki Nokta'nın uzanışı, 'Elif'tendir...

    Zahir de Batın da varlığını 'Elif'ten alır...

  • bilmemek12.08.2008 - 14:51

    Görünmeyenden
    Görünene geldik
    Bir şeyler bildik
    Kendimizi bilemedik.

  • zan12.08.2008 - 14:47

    'Zan' duygusu insanda mevcut bulunan en büyük şer güçtür! .Varolmayan ya da varolması mümkün olmayan şeyleri imkân dahilinde göstererek bilinci adeta esir eder! . Tüm korkuların, endişelerin, sıkıntıların kökeninde 'zan' yatar! .

    'Negatif varsayım' diye günümüz diline çevirebileceğimiz bu deyimin insan yaşamındaki yeri hiç kimsenin tahmin edemeyeceği kadar büyüktür! .

    Eğer kişi 'zan' duygusunu kontrol altına alabilirse, yaşamı adeta Cennet yaşamına döner... Buna karşılık insan 'zannın' esiri olursa, yaşamı artık bir kederdir! .

  • sevmek11.08.2008 - 14:16

    Sevmek, ama nasıl sevmek? Elini tutup, yüzüne gülümsemek yeter mi sizce sevmek için? Öpücüklerle gösterebilirmisin sevgini? Ya da pahali hediyelerle? Sevgi sözcüklerine boğmak yetermi karşındakine anlatmak için? Yoksa illede beraber zaman mı geçirmek gerekir?
    Sevmek yürekte başlar bence, anlık sıradan bir sıcaklık değildir o, alev alev yanar, gözlerinden okunur hiç durmadan. Sınavdan sınava sürmen gerekir sevgini, gerçek olup olmadığını anlamak için. Herseferinde daha zorlu, her seferinde daha acımasiz davranırsın ona. Gözyaşların ile beslenir, benliğin ile aydınlanır sevgi, etin kemiğindir o, en ufak parçana kadar işler her tarafına. Bir balerin kadar zarif, yine de çelik kadar güçlüdür, en ufak bir hayal kırıklığına dayanamazken, dünyaları yıktıracak gücü verir sana, sevmek aynı zamanda acı çekmek demektir, mutlulukların içinde.

  • ölüm05.08.2008 - 11:46

    'Her nefis ölümü tadıcıdır'

    Ölüm, yaşamanın karşıtı değil, yaşama karşın hep varolan ve beraber olduğumuz bir olgudur. Bir canlı dünyaya gelirken ölümü göze alarak gelir, tıpkı bir aşkta ayrılığı göze almak gibi ama yaşarken ölümü düşünmeyiz, korkmayız ölümden, çünkü er ya da geç gelecektir. Tüm bu imgelemlerin dışında sonsuz şeylerin varlığı ölümü anlamsız kılar, çünkü ölüm, birşeyin yokolması değil dönüşmesidir. 'Varolandan gelen her varlık dönüşecektir'. Ölüm, bu dönüşümün bir adımıdır.

    'Her nefis ölümü tadıcıdır' (Al-i İmrân, 185; Enbiyâ, 35; Ankebût, 57)
    'Ayetlerde 'Her nefis ölümü tadıcıdır' cümlesinden bir tatma fiilinin gercekleşecegini, bir deneyimin yaşanacagını, bir dönüşümün olacagını anlıyoruz. Yani ayetler ölümden bahsederken aslında ölümsüzlükten bahsediyor. Aksi halde şöyle ayetler olması gerekirdi; her nefis ölecek, her nefis yok olacak gibi...

    Kur´an; “Her nefs ölümü tadacaktır,” der. Tatma fiili bir tadanı gerektirir, tatmak varsa ölüm yok demektir.

  • ben05.08.2008 - 11:42

    Evreni meydana getiren o müthiş-muazzam güç sizin her zerrenizde, bütün özellikleri ile mevcut! . 'Ben' dediğiniz bu varlığın derinliklerinde! ..

  • madde05.08.2008 - 11:40

    Sonuna yaklaştığımız bu yüzyılın başında Einstein'in açıkladığı izafiyet kuramı ile “madde” hakkındaki klasik görüş tamamen alt üst olmuş ve 70'lerden sonra iyice yaygınlaşan Kuantum Kuramıyla da “maddenin varlığının kabulü” bilim dünyasında geçerliliğini tamamen yitirmiştir. Maddenin varlığının, ancak onu algılayan gözlemci için geçerli bir varsayımdan ibaret olduğu kanıtlanmıştır.

  • holografik bakış05.08.2008 - 11:39

    Sufilerin ifadesiyle, “evrenin gerçek yüzü, gözün şartlandığı gibi maddelerden oluşmuş cansız bir dünya değildir. Gerçekte evren, herşeyin canlı olduğu bilinçli bir yapıdır. Ve Evrenin gerçek yüzünün tecrübe edilişi, insanın algı biçimini alt üst eden, muazzam, ani bir yaşayıştır! Yer ve gök algısı başka bir hale dönüşmekte, eşya hakkındaki tüm değerler geçerliliğini yitirmekte ve keskinleşen bir görüşle, tümel bir can ve bilincin, her an, her yerde kendini ifade edişine şahit olunmaktadır.