Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Beste Negâr
Beste Negâr

ANLADIM, TARİH DE YAZILMAZ BİR AŞKIN SAYFALARINA DÜŞMÜYORSA GÜN...

  • MÜSTANTİK04.01.2009 - 22:28

    sorgu hakimi..

  • müstenit04.01.2009 - 22:26

    istinat eden...

  • müstebid04.01.2009 - 22:23

    başına buyruk yönetici, despot...istibdat yapan...

  • HİPOKONDİRİYAK21.12.2008 - 16:27

    doğru yazılışı 'Hipokondriyak' tır...

    psikiyatrik bir hastalıktır hipokondriyak…. Hani halk arasında hastalık hastası diye tabir edilirya bu psikiyatrik bozukluk için, işte bu saplantılı durumun tıp dilindeki adı hipokondriyaktır… kendisinde bir hastalık olduğu inancında olan hipokondriyaklar güvensiz, huzursuz, kuruntulu ve öfkeli olurlar… bu kuruntulu ve bedenlerinden hep şüphe eden halleri çoğu hipokondrileri yaşamdan soğutur, sürekli keyifsizdirler… sıradan bir baş ağrısı, nezle, öksürük, aksırık, çarpıntı vs. gibi durumlarda paniğe kapılırlar… zirâ, sıradan bir öksürük bile hipokondriyaklar için ölümün habercisi olabilir (onlar böyle düşünür, sanrısal bozukluk!) … hastalandıklarını düşünüp doktora giderler, genel bir muayeneden geçtikten sonra tetkikler yapılır, hattâ rutin biyokimyasal incelemelerin yanı sıra, troid hormon bozuklukları gibi taramalar, incelemeler yapılır ve sonuç olarak normal değerler çıkar … kimi hipokondriyaklar tatmin olmaz ve duruma kendi cephelerinden baktıkları için kendilerine haksızlık yapıldığını düşünürler, yetersiz bulurlar gittiği doktoru ve bir çok doktora daha görünür… metabolik, fiziksel hiçbir soruna rastlanmaz, buna rağmen kimi hipokondriyaklar saptanamamış bir hastalıkları olduğunu düşünerek en son genel cerrahi doktoruna görünmek isterler, saplantılı ve kuruntulu oldukları için ….sonuç aynı olur, herhangi bir hastalık saptanmaz … Psikolojik tedavi almaları önerilir, lâkin hasta oldukları inancını sürdürdükleri için bunu reddederler …

    bu rahatsızlığın tam olarak sebepleri bilinmez, hâla bilimsel kesin bir açıklaması yapılamamaktadır… sonuç olarak psikiyatrik bir hastalıktır… bence bur durum; kişi her şeye sahip olsa da, hayatını sevgiden ve ilgiden yoksun geçirmesinin bir tezahürüdür…


    bkz: Hipokondriyazis

  • Sabâbet20.12.2008 - 16:40

    derin sevgi..

    şiddetli sevgi diye tabir ederizya hani 'aşk'ı;

    işte, tam da 'aşk' ın eş anlamlısı olur kendileri...

    şiddetli sevgi derler aşk için, sevgide ölçüyü kaçırma yani...tamam meâli böyle olsun; ve fakat durgun olanı yok mu bunun (!)

    bkz: durgun sabâbet :)

  • hafız burhan13.12.2008 - 00:46

    hafız burhan; 20. yüzyıl musikisine damgasını vuran, türk musikisinin kazandığı en güçlü,en güzel sesi ve en değerli sanatkârı…hafız, mevlithân, gazelhân ve bestekâr…

    ‘makber’ in bestekârı ve yorumcusu ve makber, hâlâ ille de ondan dinlenmeli…

    Hafız burhan’ın, ‘Gönlümü aşka salan hüsn-ü dilarâ sensin’ ve ‘Nâr-ı hasret yaktı mahvetti dil-ü canı seri’ isimli gazellerindeki o eşsiz sihirli icrâ dinlendiğinde, hafız burhan’ın hiçte tesadüfi bir şöhrete kavuşmadığı aşikârdır… hüzünle coşarak terennüm eden bu eşsiz ses ve icrâ, ruhun en derinlerine işleyen musiki, öz ağlatır velhâsılı… dinlenmeli ve tabiki gayrısı lâkelâm…

  • siham-ı kaza13.12.2008 - 00:38

    Sihâm-ı Kazâ (kaderin okları) , Nef’i’nin mensur ve manzum parçalarının, hicviyelerinin toplandığı, hiciv mecmuası…

    Divân edebiyatının hiciv türündeki en önemli eser…

    Şair, birbirine tamamen zıt olan gerek övgü gerekse yergi sanatında (kaside ve hiciv) oldukça başarılı olmuştur…Nef’i, beğendiği kişileri yazdığı kasidelerle göklere çıkarmış, hoşlanmadıklarını ise hezel ve hiciv yoluyla en ağır, en sert dille yerin dibine sokmuştur…

    Nitekim, XVII. Yüzyılda moda olan, şairlerin birbirlerine yazdıkları hiciv modasına Nef’i’de Sihâm-ı Kazâ ile katılmıştır…

    Nef’i bu eserde dönemin devlet işleyişini, sadrazamları, sanatkârları, şairleri, dönemin ileri gelenlerini ve hâttâ babasını; zehir zemberek sözlerle hicvetmiştir…


    Divân edebiyatının her dalında önemli eserleri olan nef’i, daha çok Sihâm-ı Kazâ isimli eseriyle anılmıştır…zirâ bu eseriyle, ‘diliyle hakk belâsına uğrayan şair’ olarak anılır…yani sivri dili nef’i’nin sonu olmuştur…vezir bayram paşa için yazdığı hicviyesi kendisinin katledilmesine sebep olmuştur…Sihâm-ı Kazâ’da bu hiciv yoktur…herhangi bir kaynakta da yer almaz, zirâ henüz yayılmadan o dönemde imha edildiği söylenegelmiştir….

    Nef’i’nin pervasız sivri dili ve kalemi hayatına mâl olsa da, hiciv sanatı ‘Sihâm-ı Kazâ’ gibi unutulmaz bir eser kazanmıştır vesselâm….




    ŞEYHÜLİSLAM İLE NEF'İ NİN ATIŞMASI

    Şeyhülislam yahya efendi nef'i ye iyi gözle bakmayanlardan biridir fırsat buldukça nef'i’yi taşlar:

    Şimdi hayl-i suhenverân içre
    Nef’î mânendi var mı bu şâ’ir
    Sözleri seb’a-i mu’allakadur
    İmri’ü’l-kays kendidür kâfir

    diyerek nef'i’ye kâfir demiştir.Nef'i’ de bunun üzerine şeyhülislama şu beytiyle karşılık vermiştir;

    'Bana kâfir demiş müftü efendi
    Tutalım ben diyem ona müselmân
    Vardıkta yarın rûz-ı cezâya
    İkimiz de çıkarız onda yalan'

    yani: tahir efendi bana köpek demiş; ben de ona müslüman diyeyim ki yarın hesap günü geldiğinde/ahirette ikimiz de yalancı çıkalım...dönemin müftüsü bu beyit üzerine nef’i’ ye karşılık olarak başka bir beyit yazma cesaretinde bulunamamıştır…

  • sakit13.12.2008 - 00:33

    sessiz...

    yıldızlar aklıma gelir sakit denilince…zirâ, en müsterih görünenler tam da onlardır ve aralarındaki bu sakit boşluğu bozacak hiç bir etkinin olmayışı ne kıskanılacak bir durum vesselâm…

  • edebiyat13.12.2008 - 00:32

    ‘sözün edebi’ dir…sözü, düşünceyi, belli bir kural ve belli bir ölçü çerçevesinde kullanmak üzere lafz-ı (edeb kuralları dahilinde) tanzim etme sanatıdır….

  • edeb-i kelam13.12.2008 - 00:31

    erdemli söz…

    gerek sözlü ifadelerde, gerekse yazılı; sözü kendi haline bırakmayıp ölçülendirmek, terbiye etmek gerekir efendim….her meclisde, kullanılacak olan sözün ve ifadenin nezih olması, asil olması elbette ki bir edeb ve ahlâk ilkesidir…