efendim müsâdenizle biz de bir anımızı lûtfedelim...
Makam-ı Hilâfet Muzikası’nın, yani, Muzika-i Hümayun’un cumhurbaşkanlığı senfoni orkestrası, askeri bandosu ve fasıl topluluğu’ndan enstrümanından (zurna) çıkardığı bozuk sesin armoniye ters düşmesi, ritmi bozması hasebiyle ve de resmen ve bizatihi adab-ı muaşerete aykırılıktan kovulan fî-yakalızâdegillerin küçük oğlu zembillî hikmet-i fiyakalı efendi üstadımız olan Santuri beylerbeyili ethem bey'in nizâm-i öğretim ve disiplinine emânet edilmek üzere resmen sürgün edilmiştir… lânet olsun onun musîki heyetimize geldiği güne :) .. artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı…efendim, yüksek sabırı ile bilinen pek güzîde üstadımız olan Santuri beylerbeyili ethem bey'in, fî-yakalızâdegillerin küçük oğlu zembillî hikmet-i fiyakalı efendiyi disipline etmesi hele hele nizâm ruhunun inkîşâf etmesine yardımcı olmak hayli güç olacaktı :) … fî-yakalızâdegillerin küçük oğlu zembillî hikmet-i fiyakalı efendi musîki heyetimizin icrâ ettiği solo taksimlerde özellikle kasten yaptığını düşündüğüm Bestenegâr'dan evc'e geçiş taksimlerinde gerek manzâra-i umumiyesi ile gerekse musîkiye olan kabiliyetsizliği ile enstrümanı olan zurnasından çıkardığı bozuk akortsuz zırt sesiyle o canım evc’e geçiş taksimlerinin usûlünü heder ve ziyan etmekle birlikte heyet-i umûmiyemizde ki sanatçı arkadaşlarımızı çileden çıkartıyor ve artık sabrı ilen ünlü olan üstâdımız Santuri beylerbeyili ethem bey'i de sabır taşı olmaktan çıkarıp çılgına çeviriyordu...efendim, sonunda ne mi oldu malûmunuz bu kabiliyetsizliği ve edebsizliği kabul etmeyen üstadımız tez elden dar’ül elhân’ın tertip ve tasnif heyeti vasıtasıyla, musiki müesseseleri müdürlüğü’ne bir dilekçe yazarak sürgününü talep ettiler…tez cevap geldi musiki müesseseleri müdürlüğü’nden…ve ne mutlu efendim ne mutlu ki pek yerinde bir kararla fî-yakalızâdegillerin küçük oğlu zembillî hikmet-i fiyakalı efendi sulukule mahallesi yerel çalgı heyetine sürgün edildi…zirâ bu heyette usul serbesttir ve istediği gibi kendine yakışır şekilde enstrümanı zurnadan dilediğince zırt sesi çıkararak musîki hayatına devam edebilecekti…işte hülâsa-i kelâm; İlim meclisine girdim,kıldım talep, İlim tâ gerilerde kaldı, illâ edep illâ edep...
kelime anlamı 'Müzik evi' yani; 'seslerin evi' anlamına gelir..
1917'de kurulan ilk musiki okulunun adıdır. daha sonra cumhuriyetin kurulması ile 1923'te adı 'istanbul belediye konservatuarı' olarak değiştirilmiştir. 1986 yılında ise kurum 'istanbul üniversitesi devlet konservatuarı' adını almıştır...
beni bana veren allah içime bu aşkı atmış beni benden almak için bilmeden seni yaratmış lokmanı yok ilacı yok yoklamadık zamanı yok biliyorum çaresi yok kaderimde bu da varmış hem deli hem divaneyim serserinim avareyim bilmiyorum ne haldeyim kaderimde bu da varmış çektiğimi kimse bilmez isyan etsem farkedilmez feryad olsam kimse duymaz kaderimde bu da varmış
......................
(bu kalp seni unutur mu)
.....................
(gece ay şahit)
Bir sana yıkıldı bir bir içimin dağları Asi başımın belası sevdiğim
Kayıbım sende kayboldu gece-ay şahit Ya deli olur ya yanarım
dinlerken huzur veren, duru, dolgun, elektronik makyajlamalara hiç ihtiyacı olmayan, en yalın haliyle bile kalbe işleyen ziyadesiyle etkileyici bir ses…
aman efendim tamlayandan ve dahi tamlamadan kime ne? ..umurumda mı olur; bilerek, isteyerek, zevkle ıslanmayı tercih ederiz…varsın lodos çarpsın yüzüme yüzüme yağmur damlalarını, selâmlarız terimi tamlayan ahmakı ıslak ıslak…
Bakiya dil durmasın güftara takad kalmadı Vaktidir ol husrev-i devrana söylen söylesin
* * *
Dostlarım! Sevgili bana küsmüş, konuşmuyor. Varın ona söyleyin de iki çift kelam etsin. Sorun bakalım! O şanı yüce sevgiliye ben ne yapmışım, konuşup bildirsin.
Nazlanması devam eder de söze başlamazsa beni helak edecek. Lütfen gidip o cefa ve eziyeti sonsuz olan sevgiliye, yalvarın da bu aşıkıyla barışıp konuşsun.
Aşk derdini başkalarından sormayın. Aşkı çekmeyen onun ne olduğunu ne bilsin? Siz onu yine inleyen aşığa sorun ki, size hepsini bir bir anlatıversin.
Ey dostlarım! Baki'nin dil oynatıp söze mecalinin kalmadığını, varın o devran sultanı sevgiliye söyleyin ki, şimdi iki çift söz edip gönlünü almasının tam zamanıdır...
Aman efendim kimleri görüyorum, fî-yakalızâdegillerin küçük oğlu zembillî hikmet-i fiyakalı efendi :)
Hoşâmedler efendim, saygı ilen mi geldiniz; hayır eğer ki düşman safında isek bilelim efendim, korkmuyorum gürültünüzden, estirdiğiniz cılız rüzgarınızdan ve dahi ishale gark olmuş çenenizden, izniniz ilen ;)
Efendim bugün pek fiyakasız gördüm sizi, çirkin komedyanın diğer yorgun oyuncusu olan rakibiniz tecahül-i arifgillerden bekâr-ı takvim’i pes ettirmişsiniz…
efendim müsâdenizle biz de bir anımızı lûtfedelim...
Makam-ı Hilâfet Muzikası’nın, yani, Muzika-i Hümayun’un cumhurbaşkanlığı senfoni orkestrası, askeri bandosu ve fasıl topluluğu’ndan enstrümanından (zurna) çıkardığı bozuk sesin armoniye ters düşmesi, ritmi bozması hasebiyle ve de resmen ve bizatihi adab-ı muaşerete aykırılıktan kovulan fî-yakalızâdegillerin küçük oğlu zembillî hikmet-i fiyakalı efendi üstadımız olan Santuri beylerbeyili ethem bey'in nizâm-i öğretim ve disiplinine emânet edilmek üzere resmen sürgün edilmiştir… lânet olsun onun musîki heyetimize geldiği güne :) .. artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı…efendim, yüksek sabırı ile bilinen pek güzîde üstadımız olan Santuri beylerbeyili ethem bey'in, fî-yakalızâdegillerin küçük oğlu zembillî hikmet-i fiyakalı efendiyi disipline etmesi hele hele nizâm ruhunun inkîşâf etmesine yardımcı olmak hayli güç olacaktı :) … fî-yakalızâdegillerin küçük oğlu zembillî hikmet-i fiyakalı efendi musîki heyetimizin icrâ ettiği solo taksimlerde özellikle kasten yaptığını düşündüğüm Bestenegâr'dan evc'e geçiş taksimlerinde gerek manzâra-i umumiyesi ile gerekse musîkiye olan kabiliyetsizliği ile enstrümanı olan zurnasından çıkardığı bozuk akortsuz zırt sesiyle o canım evc’e geçiş taksimlerinin usûlünü heder ve ziyan etmekle birlikte heyet-i umûmiyemizde ki sanatçı arkadaşlarımızı çileden çıkartıyor ve artık sabrı ilen ünlü olan üstâdımız Santuri beylerbeyili ethem bey'i de sabır taşı olmaktan çıkarıp çılgına çeviriyordu...efendim, sonunda ne mi oldu malûmunuz bu kabiliyetsizliği ve edebsizliği kabul etmeyen üstadımız tez elden dar’ül elhân’ın tertip ve tasnif heyeti vasıtasıyla, musiki müesseseleri müdürlüğü’ne bir dilekçe yazarak sürgününü talep ettiler…tez cevap geldi musiki müesseseleri müdürlüğü’nden…ve ne mutlu efendim ne mutlu ki pek yerinde bir kararla fî-yakalızâdegillerin küçük oğlu zembillî hikmet-i fiyakalı efendi sulukule mahallesi yerel çalgı heyetine sürgün edildi…zirâ bu heyette usul serbesttir ve istediği gibi kendine yakışır şekilde enstrümanı zurnadan dilediğince zırt sesi çıkararak musîki hayatına devam edebilecekti…işte hülâsa-i kelâm; İlim meclisine girdim,kıldım talep, İlim tâ gerilerde kaldı, illâ edep illâ edep...
saygı ilen
;)
kelime anlamı 'Müzik evi' yani; 'seslerin evi' anlamına gelir..
1917'de kurulan ilk musiki okulunun adıdır. daha sonra cumhuriyetin kurulması ile 1923'te adı 'istanbul belediye konservatuarı' olarak değiştirilmiştir. 1986 yılında ise kurum 'istanbul üniversitesi devlet konservatuarı' adını almıştır...
(kaderimde bu da varmış)
beni bana veren allah
içime bu aşkı atmış
beni benden almak için
bilmeden seni yaratmış
lokmanı yok ilacı yok
yoklamadık zamanı yok
biliyorum çaresi yok kaderimde bu da varmış
hem deli hem divaneyim
serserinim avareyim
bilmiyorum ne haldeyim
kaderimde bu da varmış
çektiğimi kimse bilmez
isyan etsem farkedilmez
feryad olsam kimse duymaz
kaderimde bu da varmış
......................
(bu kalp seni unutur mu)
.....................
(gece ay şahit)
Bir sana yıkıldı bir bir içimin dağları
Asi başımın belası sevdiğim
Kayıbım sende kayboldu gece-ay şahit
Ya deli olur ya yanarım
.....................
dönesim (ölesim) geldi...
tarafımdan şiddetle tavsiye edilir...
dinlerken huzur veren, duru, dolgun, elektronik makyajlamalara hiç ihtiyacı olmayan, en yalın haliyle bile kalbe işleyen ziyadesiyle etkileyici bir ses…
aman efendim tamlayandan ve dahi tamlamadan kime ne? ..umurumda mı olur; bilerek, isteyerek, zevkle ıslanmayı tercih ederiz…varsın lodos çarpsın yüzüme yüzüme yağmur damlalarını, selâmlarız terimi tamlayan ahmakı ıslak ıslak…
Sözlemez küsmüş bize canane söylen söylesin
Neyledim ol yar-ı alişana söylen söylesin
Naz-ıla güftara gelmezse helak eyler beni
Ol cefa vü cevri bi-payana söylen söylesin
Derd-i aşkı gayrıdan sorma ne bilsin çekmeyen
Anı yine aşık-ı nalana söylen söylesin
Harı zahmından neler çektiğimi gülzarda
Bağban- bülbül-i giryana söylen söylesin
Bakiya dil durmasın güftara takad kalmadı
Vaktidir ol husrev-i devrana söylen söylesin
* * *
Dostlarım! Sevgili bana küsmüş, konuşmuyor. Varın ona söyleyin de iki çift kelam etsin. Sorun bakalım! O şanı yüce sevgiliye ben ne yapmışım, konuşup bildirsin.
Nazlanması devam eder de söze başlamazsa beni helak edecek. Lütfen gidip o cefa ve eziyeti sonsuz olan sevgiliye, yalvarın da bu aşıkıyla barışıp konuşsun.
Aşk derdini başkalarından sormayın. Aşkı çekmeyen onun ne olduğunu ne bilsin? Siz onu yine inleyen aşığa sorun ki, size hepsini bir bir anlatıversin.
Gül bahçesinde diken yaralarından neler çektiğimi oranın bahçıvanı konumundaki inleyen bülbüle söyleyin, maceramı size sayıp döksün.
Ey dostlarım! Baki'nin dil oynatıp söze mecalinin kalmadığını, varın o devran sultanı sevgiliye söyleyin ki, şimdi iki çift söz edip gönlünü almasının tam zamanıdır...
Gerdûn sitem-i baht-ı siyâh etmeğe değmez
Billâh bu gamhâne bir âh etmeğe değmez..
İzzet Molla
Felek, kara baht sebebiyle sitem etmeye değmez; bu alçak dünya da bir kez olsun âh! Etmeğe değmez...
mâkûs
karşıt, ters…
bknz: akis
bazı an olur ki, penceresiz bir dehliz gibi; o an, sessizliğin içinde sendeleye sendeleye ne zahmetle yürüyorum.. ahh! !
Aman efendim kimleri görüyorum, fî-yakalızâdegillerin küçük oğlu zembillî hikmet-i fiyakalı efendi :)
Hoşâmedler efendim, saygı ilen mi geldiniz; hayır eğer ki düşman safında isek bilelim efendim, korkmuyorum gürültünüzden, estirdiğiniz cılız rüzgarınızdan ve dahi ishale gark olmuş çenenizden, izniniz ilen ;)
Efendim bugün pek fiyakasız gördüm sizi, çirkin komedyanın diğer yorgun oyuncusu olan rakibiniz tecahül-i arifgillerden bekâr-ı takvim’i pes ettirmişsiniz…
hiç yakışıyor mu ya hû ne ayıp şey ;)
saygı ilen