Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Beste Negâr
Beste Negâr

ANLADIM, TARİH DE YAZILMAZ BİR AŞKIN SAYFALARINA DÜŞMÜYORSA GÜN...

  • seninde bir farkın yok işte09.03.2009 - 02:52

    'senin de bir farkın yok işte'

    efendim, öncekilerden farksızsın demek istiyor; ehemmiyetle düzeltilir ve terceme edilir...

  • Sevgiliye soylenen en komik yalanlar09.03.2009 - 02:09

    Ben sana aşığım ey peri ruhsar
    Muhabbet sırrına ermesin yadlar
    Sakla mektubunda yaz bana gönder
    Sitemli sözleri az bana gönder

    Az bana az bana az bana gönder
    Sitemli sözleri yaz bana gönder
    Hicrine yanmıştır dayanmaz gönlüm
    Hasreti ateşi az bana gönder


    Şu bana ettiğin cebr ile nazı
    Hep sana yaptığım arzı niyazı
    Hatrına gelince yaz bazı bazı
    Ağla gözyaşını yaz bana gönder! !

    efendim buyurunuz, teessüflerimle: banu - az bana

  • enflasyon09.03.2009 - 01:57

    nedir efendim bu şiir enflasyonu...

    bu yeni moda mıdır.. alâkalı-alâkasız muhtelif terimleri şiir ile donatarak reklâm yapmanın lüzûmu nedir? .. şiir bölümü kâfi gelmiyor mu size? ..

    hay allah..

  • fî yakalı06.03.2009 - 01:06

    tanımıyorum; görmedim, duymadım, konuşmuyorum..

    eyvah, sabahlar olmasın :)

  • bedahet06.03.2009 - 00:25

    net ve açık olma hâli diyebiliriz..

    ‘bedâhetle izhâr etti’ denir, yani: açıkça ortaya çıkarttı, belirtti mânâsında kullanılan şık bir anlatım…

    efendim, bir başka ifâde ile yine arapça kökenli bir kelime, ‘bedihî’ de diyebiliriz: aşikâr, gözle görünen..

  • aşk ateşi05.03.2009 - 19:59

    yakar içine alınca öyle değil mi...

    girilmişse o ateşin girdabına, kurtulma olasılığı yoktur...

    sevda okları gibi.. oklar kalbinizi hedef almışsa, ıskalamaz...

    hem, sevda okundan kim masun kalmış? … o okun isabet almadığı, yaralamadığı kalp mi var… kaldı ki, ilâhlar bile vurulmuş...

  • sayın herşeyi bilen04.03.2009 - 23:06

    efendim, geçiyordum şöyle bir baktım göz ucu ilen, lâkin bakmaz olaydım… gördük ki, kavgamız bilem ve dahi üslûbumuz taklit edilmeye çalışılmış idir, ammavelâkin herkesin harcımıdır efendim: aşk ola… yerli yersiz kullanılan ve bir çoğu uydurma terkiplerle bezeli harf ve de cümle cümbüşünü idrâka çalışmaktan olmayan migrenim atak geçirdi, akâbinde nörovejetatif sinir sistemimin çalışmasını bozarak sinir sistemimdeki tüm fonksiyonları felce uğrattı bu cümbüş.. daha fazla duramayacağım zirâ, olmayan sinüzitim depreşecek; çıkayım ben kanserde olmadan teessüflerim ilen..

    kavgamda sizin olsun, migrenimde…

    doktorcuğum imdat, derdime bir çâre ;)

  • şu an ne dinliyorum04.03.2009 - 21:39

    efendim, nebahat çehre'den dinlenmesini de öneririm...

    yonca lodi - büklüm büklüm

    Ne söylesen ne beklesen
    Yaradan’dan ya da kaderinden
    Ele geçmez istediğin
    Uğruna savaş vermediysen

    Sanki seni boğar gibi
    Sanki yeniden doğar gibi
    Sanki zaman zaman ölür gibi
    Acısını, çilesini çekmediysen

    Hani büklüm büklüm boynunda
    Hani paramparça ruhunda
    Hani soran gözlerle kapında
    Bekleyen dargın anıların gibi

    Sevilmeden de sevmeyi
    Neyi özlediğini bilmeyi
    Acı da olsa yine gerçeği
    Görüp de söylemeyi bilmediysen…


  • sait faik abasıyanık04.03.2009 - 21:35

    Bir insanı sevmekle başlar her şey... yalın bir insan duygusu.. şiirsellik ve imgelem.. kırgınlıklar, acılar ve umut.. Sonsuz bir deniz tasavvuru… balıkçılar ve özellikle de rumlar… bir çıkıp bir kaybolan hayali kahramanlar… bir uçtan bir uca İstanbul.. Sait Faik zengin bir dünya sunmuştur insanlara Burgaz adadaki köşkten bakarak insanın hikayesini anlatmıştır… türk öykü yazarlığının bu yenilikçi ismi bir ara ticarete bulaşırsa da yapamaz, işinin yalnızca yazmak olduğuna karar verir…


    “Söz vermiştim kendi kendime: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da bir hırstan başka ne idi? Burada namuslu insanlar arasında sakin ölümü bekleyecektim; hırs, hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye kağıt kalem aldım. Oturdum. Adanın tenha yolarında gezinirken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum.. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım.”

  • yılmaz güney04.03.2009 - 21:15

    1937’de Adana’da doğan, Adana’da film işletmelerinde çalışan Yılmaz Güney henüz öğrenciyken Atıf Yılmaz’ın çektiği Bu Vatanın Çocukları filmi ile Yeşilçam’da oyuncu ve senarist olarak yerini alır…

    Daha sonra yeşilçamda bir çok yönetmenle oyuncu ve senaryo yazarı olarak çalışır… efendim, yılmaz güney bu filmlerde yarattığı, haksızlığa tahammülü olmayan ama her zaman olayların içine çekilen, vurmak ve öldürmek zorunda bırakılan ezik ama gururlu delikanlı tiplemesiyle “Türk Sinemasının Çirkin Kralı” olur..

    Lütfü Akad’la çalıştığı Hudutların Kanunu ve Kızılırmak Karakoyun, kendi yazdığı ve yönettiği Acı, Ağıt, Umutsuzlar ve Arkadaş gibi filmlerle Türk sinemasına gerçek anlamda damgasını vurur…

    efendim, ‘düşünceleri’ yüzünden o’nu taştan duvarlar, demir parmaklıklar arkasına hapsedip terbiye olacağını düşünenler o’nun ‘düşüncelerini’ hapsedememişler; o, düşünemeye ve üretmeye devam etmiş… senaryosunu hapiste yazdığı Sürü ve Düşman ve Yol filmleri Zeki Ökten ve Şerif Gören yönetiminde çekilir… Şerif Gören imzalı Yol, 1982’de Cannes’da Costa Gavras’ın Kayıp filmiyle birlikte Altın Palmiye’yi alır…



    hayatı kendim için yaşamıyorum. ve korkmuyorum
    hiç birşeyden. başıma gelecekleri de biliyorum.
    herşeye rağmen düşmana inat yaşayacağız.
    Yarın bizim çünkü...

    rahmet o’na….