sanırım, aşağıdaki arkadaş farklı bir konuya işaret etmek istemiş…. uluslararası adalet divanı’nın sırbistan'ın bosna'da yaptığı katliam (soykırım) ile aldığı karara işaret etmiş bu terimi ekleyerek… bu kararla beraber ortada bir fiil vardı ama faili ilân edilmemişti… hafızalarda da dünya adaletine sürülen bir leke olarak kalmıştı….
lahey adalet divanı’nın bu kararı ile kıyas yapılması açısından yanlış olur belki, sonuçta bir yargılama gerçekleştirilmiştir… fakat sessiz kalınan hocalı katliamı vardır bir de ama buna mukabil bir çok avrupa ülkesinin ermeni soykırımı ile alâkalı olarak, kendi parlamentolarında ellerinde delil olmadan aldıkları kararlar…
…… Yazgı hep güçlülerden ve zorbalardan yanadır… tek bir kişiye yıllar boyu kul köle olur… Sezar, büyük İskender ve napolleon’lara olduğu gibi; çünkü o, kendisine benzemeyen, kendisi gibi ele avuca sığmaz insanları sever… bazen yazgının kendisini tuhaf bir biçimde önemsiz birine bıraktığı da olur ve -bu, dünya tarihinin en şaşılacak ânıdır- ipler, yalnızca birkaç dakika için onun eline geçer… fakat böylesi insanlar, kendilerini yiğitliklerle dolu bir büyük oyunun içine sokan bir sorumluluk seli içinde mutlu olmaktan çok korku duyarlar ve bu yazgı oyununun üzerlerine yüklediği yükü, elleri titreyerek bırakırlar… böylesi bir yazgı oyununun sağladığı olanaklardan yararlanarak kendini yüceltmek isteyenlere de rastlanır… çünkü yücelik, böylesine önemsiz kişilere yalnızca tek bir saniye kendisini bırakır, bunu elinden kaçıranı ise asla bağışlamaz ve ikinci bir kez ona bu olanağı tanımaz…
Stefan ZWEIG – İnsanlığın yıldızının parladığı anlar
Efendim, ortaya bir yorum yazıverdikdi; siz, neden sebep sahiplendiniz? ... gocunduysanız, kaşağılayalım ihtimam ilen, buyurunuz:
Evvelâ özür dileriz; ne yapalım, düşünme yeteneğimizi ve dâhi kendimizi yorumlama gücümüzü brezilya dizileri seyrederek kazanmadık… siz, sahip olduğunuz kültürünüzü (?) nedir’in muhtelif terimlerinde sergileyebilir, istek ve amaçlarınızı da size yakışır şekilde forum sayfalarında arz-ı endâm ederek fiziksel özelliklerinizi fâş edebilir, burcunuzu ve buna mukabil karşı cinste aradığınız özellikleri ve hangi burca sahip olması gerektiğini işveli, cilveli bir üslûp kullanmak sûreti ilen belirtebilir, her cümle sonuna da bir iki ‘ehehe’, ‘hahaha’ ‘:p’ vs gibi ifâdeler kullanarak ve bol parantezli smileyler ile de süsleyerek salınmaya devam edebilirsiniz, kim engel efendim? ... ve/de umud ediyorum ki yeterince alâka gösterilecek, beklentileriniz kâfi derecede rağbet görecek ve emeğiniz boşa gitmeyecektir düşüncesindeyim, hem de hiç kuşkusuz… tarafımdan şans dileklerimi de hak ettiniz… üzülmeyiniz, bir kör alıcı muhakkak vardır, maalesef ilen…
Efendim, nedir bu Araplarla derdiniz; yüzyıllardan beridir Arapça, Farsça ve sâir dillerden kök itibâriyle türkçe’ye uyarlanmış terimler Türkçe değil de ne? ... nedir bu bilinç bölünmesi, nedir bu ırkçılık, nedir bu ırkçı propaganda…. Hey hat, tövbe estağfurullah ilen…
ve efendim, mâdem ki, öztürkçe’yi çok iyi biliyorsunuz, o hâlde kullanmış olduğunuz şu terimlerin anlamları ne, bana açıklayınız; zirâ, migrenim azdı anlamlandırmaya çalışmaktan, sarfettiğiniz bu terimler hangi gramerin formu? ... evirdim, çevirdim bir forma oturtturamadım… kök ikilemesi desem, değil, ses tekrarları desem, değil… şu, sahip olduğunuz Türkçe kültürünüzden faydalanalım; nedir terimlerine yazdıklarınıza ve forum yazılarınıza şöyle bir göz ucuyla baktım, gördüm ki, maşallah gerek imlâ kurallarına, gerek Türkçe yazım ve dil kurallarına perende attırdığınızı görünce öldüm hasedimden, çatladım kıskançlıktan…
şimdi, açıklayıverin de aydınlanalım efendim, nedir bu terimlerin mânâsı:
‘‘ ırın-kırın’’, ‘‘faşır-neşir’’ (! ?)
ıkınmayın bu kadar… yazdırın uygun bir laksatif reçete rahatlayıverin efendim… ya da umarım cevabım laksatif bir etki yaratacaktır umudu ilen, kapak ilen, şifâ ilen…
Ellerim gözlerim kelepçelerde Sevda zindanlarında Geçiyor aylarım yıllarım gecelerim Sevda çöllerinde Yeter ki sen sev beni Yeter ki inan bana Varlığın dilimde bir yudum su Sevda çöllerinde Hayalin serabın yeterdi bana Sevda zindanlarında
keşke bende izleseydim bu dizleri… sonra gelip bol smileyli, on parantez boyunda güler, sbs deneme testi işaretler gibi günde üçyüz tanım işaretler çıkardım…
fiiliyat varsa elbette müsebbibi de vardır…
sanırım, aşağıdaki arkadaş farklı bir konuya işaret etmek istemiş…. uluslararası adalet divanı’nın sırbistan'ın bosna'da yaptığı katliam (soykırım) ile aldığı karara işaret etmiş bu terimi ekleyerek… bu kararla beraber ortada bir fiil vardı ama faili ilân edilmemişti… hafızalarda da dünya adaletine sürülen bir leke olarak kalmıştı….
lahey adalet divanı’nın bu kararı ile kıyas yapılması açısından yanlış olur belki, sonuçta bir yargılama gerçekleştirilmiştir… fakat sessiz kalınan hocalı katliamı vardır bir de ama buna mukabil bir çok avrupa ülkesinin ermeni soykırımı ile alâkalı olarak, kendi parlamentolarında ellerinde delil olmadan aldıkları kararlar…
…… Yazgı hep güçlülerden ve zorbalardan yanadır… tek bir kişiye yıllar boyu kul köle olur… Sezar, büyük İskender ve napolleon’lara olduğu gibi; çünkü o, kendisine benzemeyen, kendisi gibi ele avuca sığmaz insanları sever… bazen yazgının kendisini tuhaf bir biçimde önemsiz birine bıraktığı da olur ve -bu, dünya tarihinin en şaşılacak ânıdır- ipler, yalnızca birkaç dakika için onun eline geçer… fakat böylesi insanlar, kendilerini yiğitliklerle dolu bir büyük oyunun içine sokan bir sorumluluk seli içinde mutlu olmaktan çok korku duyarlar ve bu yazgı oyununun üzerlerine yüklediği yükü, elleri titreyerek bırakırlar… böylesi bir yazgı oyununun sağladığı olanaklardan yararlanarak kendini yüceltmek isteyenlere de rastlanır… çünkü yücelik, böylesine önemsiz kişilere yalnızca tek bir saniye kendisini bırakır, bunu elinden kaçıranı ise asla bağışlamaz ve ikinci bir kez ona bu olanağı tanımaz…
Stefan ZWEIG – İnsanlığın yıldızının parladığı anlar
kopyeci olmayalım efendim, az yaratıcı olalım...
bir de ölen besteler vardır...
ölse de değerinden hiçbir şey kaybetmeyen...
hüzün ilen...
Efendim, ortaya bir yorum yazıverdikdi; siz, neden sebep sahiplendiniz? ... gocunduysanız, kaşağılayalım ihtimam ilen, buyurunuz:
Evvelâ özür dileriz; ne yapalım, düşünme yeteneğimizi ve dâhi kendimizi yorumlama gücümüzü brezilya dizileri seyrederek kazanmadık… siz, sahip olduğunuz kültürünüzü (?) nedir’in muhtelif terimlerinde sergileyebilir, istek ve amaçlarınızı da size yakışır şekilde forum sayfalarında arz-ı endâm ederek fiziksel özelliklerinizi fâş edebilir, burcunuzu ve buna mukabil karşı cinste aradığınız özellikleri ve hangi burca sahip olması gerektiğini işveli, cilveli bir üslûp kullanmak sûreti ilen belirtebilir, her cümle sonuna da bir iki ‘ehehe’, ‘hahaha’ ‘:p’ vs gibi ifâdeler kullanarak ve bol parantezli smileyler ile de süsleyerek salınmaya devam edebilirsiniz, kim engel efendim? ... ve/de umud ediyorum ki yeterince alâka gösterilecek, beklentileriniz kâfi derecede rağbet görecek ve emeğiniz boşa gitmeyecektir düşüncesindeyim, hem de hiç kuşkusuz… tarafımdan şans dileklerimi de hak ettiniz… üzülmeyiniz, bir kör alıcı muhakkak vardır, maalesef ilen…
Efendim, nedir bu Araplarla derdiniz; yüzyıllardan beridir Arapça, Farsça ve sâir dillerden kök itibâriyle türkçe’ye uyarlanmış terimler Türkçe değil de ne? ... nedir bu bilinç bölünmesi, nedir bu ırkçılık, nedir bu ırkçı propaganda…. Hey hat, tövbe estağfurullah ilen…
ve efendim, mâdem ki, öztürkçe’yi çok iyi biliyorsunuz, o hâlde kullanmış olduğunuz şu terimlerin anlamları ne, bana açıklayınız; zirâ, migrenim azdı anlamlandırmaya çalışmaktan, sarfettiğiniz bu terimler hangi gramerin formu? ... evirdim, çevirdim bir forma oturtturamadım… kök ikilemesi desem, değil, ses tekrarları desem, değil… şu, sahip olduğunuz Türkçe kültürünüzden faydalanalım; nedir terimlerine yazdıklarınıza ve forum yazılarınıza şöyle bir göz ucuyla baktım, gördüm ki, maşallah gerek imlâ kurallarına, gerek Türkçe yazım ve dil kurallarına perende attırdığınızı görünce öldüm hasedimden, çatladım kıskançlıktan…
şimdi, açıklayıverin de aydınlanalım efendim, nedir bu terimlerin mânâsı:
‘‘ ırın-kırın’’, ‘‘faşır-neşir’’ (! ?)
ıkınmayın bu kadar… yazdırın uygun bir laksatif reçete rahatlayıverin efendim… ya da umarım cevabım laksatif bir etki yaratacaktır umudu ilen, kapak ilen, şifâ ilen…
Fikret Kızılok - Yeter ki
Ellerim gözlerim kelepçelerde
Sevda zindanlarında
Geçiyor aylarım yıllarım gecelerim
Sevda çöllerinde
Yeter ki sen sev beni
Yeter ki inan bana
Varlığın dilimde bir yudum su
Sevda çöllerinde
Hayalin serabın yeterdi bana
Sevda zindanlarında
tanımamak daha evlâdır kimi zaman...
bilinseydi sonradan birikecek acılar...
tercih edilmezdi tanı/ş/mak..
bize uygun bir mevkî var mıdır ola....
keşke bende izleseydim bu dizleri… sonra gelip bol smileyli, on parantez boyunda güler, sbs deneme testi işaretler gibi günde üçyüz tanım işaretler çıkardım…
'yok saymayı ben, senden öğrendim'...
vazgeçtim, hep sağnak yağışlarından....
dertlere salma beni
götür sarrafa göster
kötüysem alma beni
gülen az gülen az ağlayan çok gülen az...