Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Necati Kavlak
Necati Kavlak

Yaprak gazel olmuş Durmaz dalda düşer Aklımda poyraz eser Uykumda düşlerim üşür Kadir mevlam Bu ne iştir Güz mevsiminde Yüreğime Yaz güneşi düşer

  • AFYONKARAHİSAR EMİRDAĞ BAŞKONAK KÖYÜ03.08.2010 - 14:19

    DERE

    Bir vadi uzanır

    Cenup’tan şimal’e

    Kar suyu ile beslenir

    Vadi içinde

    İnci gibi berrak akan dere.

    Boncuk gibi renkli kumlar

    Yeşil yosun bağlamış kara taşlar

    Kaybolur akan suyun içinde.

    Salkım söğütler uzanır

    Dere boyu

    Suyun kenarında

    Gölgesi suya düşer

    Kuşluk vakti güneş vurduğunda.

    Gelincikler açmış ekin Tarlası’nda

    Genç kızlar cacık kazar

    Nadas edilmiş dingin tarlada.

    Kiminin bir sepet var elinde

    Kimi sepeti takmış koluna

    Uzunca bir bıçak da

    Parmaklarının arasında.

    Uzatınca bıçağı toprağın içine

    Çıtlığı koparır atar sepetine

    Bir türkü tutturur kızlar koro ile

    “Emir dağı birbirine Ulalı

    Başın mı büyüdü gelin olalı

    Ben seni küçücükten seven oğlanım”

    Der!

    Gülüşürler anlamlı anlamlı

    Bir kaval sesi duyulur uzaktan yankılı

    Kavala karışır, davar çanının sesi.

    Yürek kıpırdar gözler kırpışır

    Kızlarda canlanır kim bilir hangi anı?

    Koyun keçi’ye karışmış

    Kuzular oğlakla çardakta buluşmuş

    Davar tuz yalamış susuz

    Dereyi görüp koşmuş

    İçer suyu ağzını suya gömerek.

    Çoban Yörük kızlarına bakar

    Mavi gözlerinin içi gülerek.



    Necati Kavlak

  • AFYONKARAHİSAR EMİRDAĞ BAŞKONAK KÖYÜ30.07.2010 - 11:51

    MİHRİBAN’IM MI, ALFADİMEM Mİ?


    Radyo 'da, Mihriban’ım türküsü başladı. Müziğin başlama ritmi bana Al Fadime’m türküsünü çağrıştırdı. Sanatçının sesini duyana kadar, Al Fadime’m çalacak diye bekledim. Mihriban başlayınca da pek hayal kırıklığı yaşamadım. Mihriban’ım türküsü ve ritminde de yöre türkülerinin havası var. Sanatçı, 'Ayrılığı ölümden zor belleme Mihriban' derken göz pınarlarım doldu. Burun ifrazatım arttı, En büyüğünden en küçüğüne, çocuklarım, eşleri, torunlarım, gözümün önünden filim şeridi gibi geçti. Evlat, evlat kokan tenleri, ışık, ışık bakan gözleri, ay gibi parlayan yüzleriyle karşımdaydılar. Sevginin en güzeli, en asili saklıydı, o sıcak bakışta, o içten gülüşte. Göz pınarlarımda biriken damlalar, yatağına sığmadı. Sel oldu aktı, göz kapaklarımın her kapanışında, kara bulutların sağanak yağmuru beslemesi gibi, göz yaşlarımın yağmur bulutu olmuştu. Esen rüzgarla savruluyordu, gönlümün yüceliği sınır tanımaz yüksek tepelerinin doruklarında. Ayrılık, ölümden beter değil mi? Ne diyordu 'şair'! 'Ölüm ALLAH'ın emri, Şu ayrılık olmasa' işte bir eserdeki 'ayrılığı' ölümden zor belleme 'mısrasının' İnsan ruhunda estirdiği fırtına ve fırtınanın yağdırdığı göz yaşı yağmuru. Elbette şiir'lere söz olmuş kelimelerin, şarkı ve türkülere melodi olmuş notaların da; kişiler deki etkisi, yaşadığı ormanın bitki örtüsü gibi. Kimi yerler zümrüt yeşili, kimisi fıstık yeşili. Bazen yeşil bile değil renk, rengi kırmızı olan var, mavi olanı, kahveye çalanı da, daha ne renkler. Her fırtınadan sonra, güneş açar gök yüzü pırıl, pırıl mas mavi olur ya. sanki fırtına hiç olmamış gibi. İşte 'MİHRİBAN' bitince güneş doğdu. Ortalık masmavi. Şimdi Muazzez Ersoy; 'Dalgalandım da Duruldum, binlerce güzel gördüm de, en sonunda sana vuruldum' diyor.

  • AFYONKARAHİSAR EMİRDAĞ BAŞKONAK KÖYÜ28.07.2010 - 22:24

    FLAŞ HABER

    A-İNEGÖL SAVAŞ ALANINA DÖNDÜ
    B- İNEGÖLDE GERGİN GECE
    Pazartesi sabahı “Bursa, İnegöl’de doğu kökenli şoförün kullandığı minibüsün önünün, İnegöllü gençler tarafından kesilmesi ve Şoförün Orhan’iye Mahallesi’nden “Bir daha geçme” diye uyarılması ile başlayan kavga” ajanslara flaş haber başlığı düştü ve kamuoyuna duyuruldu.
    Gençler hangi amaçla, niçin ya da niye şoförün önünü kesip uyardı?
    Şimdilik bu ucu açık bir haber.
    Sebep neyse elbette yapılacak soruşturma sonunda aydınlanacak.
    Olay, emniyet ve asayişi ilgilendiren, rutin bir hadise olabileceği gibi, yazılı ve görsel basının flaş haber üslubu ile vermek istediği, ekilen ayrılık tohumların yeşerdiği anlamına da gelebilir.
    Şayet hadise, basının ima ettiği sebeple çıkmışsa, iktidara kardeşlik projesi adı altında Milletti ayrıştırma projesi üreten, kendilerine aydın yaftası yakıştıran, Atatürk’ün İfadesiyle “Büyük Türk Milletinin” amaç ve hedefini bildiği sözde aydınların gözü aydın.
    Bu zatı muhteremler hedeflerine adım, adım yaklaşıyor.
    Hedefi 12’den vurmanın keyfini yaşayabilirler.
    Terörü [KÜRT] sorunu diye adlandıran aydınlar ve İktidar: şapkayı önlerine koyup bir kere daha düşünmeli.
    Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 10’ncu Maddesinde:,
    Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır. Demiyor mu?
    Hangi ırka, hangi meshepe Anayasa ayrıcalık tanımış?
    Hangi makamı, hangi rütbeyi hangi etnik kökenli vatandaşından esirgemiş?
    Hangi bölgeyi ya da şehri hangi yurttaşına men etmiş?
    Mal edinme, mülk sahibi olma konusunda kimin diğerinden ayrıcalığı var?
    81 İl’in hangisi, hangi etnik kökenli vatandaşa yasak?
    Seyahat özgürlüğü mü kısıtlanmış?
    Kürt sorunu diye ortaya çıkanlar ve Bütün Haber kanallarında KÜRT Propagandası yapan sözde aydınlar gerçekten kime hizmet ediyorlar?
    Ve daha da önemlisi,”Durmak yok Açılıma Devam” sloganı ile 1000 yıllık Türk toprağına ayrılık tohumu ekenler, İnegöl’de olup bitenleri doğru okuyup, doğru değerlendirebilecekler mi?
    Ne dersiniz?

  • AFYONKARAHİSAR EMİRDAĞ BAŞKONAK KÖYÜ27.07.2010 - 22:05

    Ardıç Ağacı

    Karşı yamaçtan
    Çan sesi geliyor
    Sürüyü katmış önüne çoban
    Kaval çala çala eve dönüyor
    Genç kızlar toplanmış
    Kuyunun başına
    Kova ile su çekip
    Davar suluyor
    Karabaş kimi görse
    El bilip ürüyor
    Koyun kuzunun kokusunu almış
    Yanık yanık meleyip duruyor
    Güneş kuşlukta
    Sıcak ağır ağır yürüyor
    Evde beze dökülmüş,
    Saç kurulmuş
    Uzaktan tereyağlı
    Katmer kokusu geliyor
    Açıkmış çoban
    Midesi zil çalıyor
    Boz eşeğin üstünde
    Dih deyip duruyor
    Evin önü ardıç ağacı
    Sabah gölgesinde döver
    Anam yayık ayranı
    Bir katmer dür ana
    Bir tasta ayran ver bana
    Yemem önüme koysan da
    Kara kovan süzme balı
    Sen doldur ver ayranı
    Ana taze ayranı

    Necati Kavlak

  • AFYONKARAHİSAR EMİRDAĞ BAŞKONAK KÖYÜ25.07.2010 - 22:32

    ÇINAR

    Kurumuş dallar
    Yok, artık yapraklar
    Kim bilir
    Kaç asır
    Tarihe şahitlik etti
    Şu koca çınar
    Yer yer dökülmüş
    Gövdesinde teni
    Sarmaşık sarmış
    Koca bedeni
    Eskiden gölge ederdi
    Oturduğu yeri
    Şimdi yok
    Koyu ve serin gölgesi
    Diyorlar ki
    Etme gölge
    İhsan istemem
    Yaprakların olmasa da
    Ben sana git demem
    Ara sıra gelir
    Bakarım uzaktan sana
    Bir ömrü hatırlatıyorsun
    Sen bana
    Ne kaldı
    Şunun şurasında
    Senin gibi olmaya
    Yapraklar sarardı
    Rüzgâr bekliyor
    Dökülüp gazel olmaya
    Kim bilir
    Ne yazacaklar
    Başucunda ki mermer levhaya

    Necati Kavlak
    25.07.2010 Manisa

  • ...görünmez olsaydınız ne yapmak isterdiniz?29.09.2008 - 21:05

    Görünmez Olsaydım Ne Yapmak İsterdim?

    Aslında soru benim kendi kendime çok sorduğum bir soru.
    Görünerek yapamadığım tüm densizlikleri yapardım her halde.
    Yolda giderken, kimini gıdıklar, kiminin burnuna tavuk yelesi
    ile dokunur, kimilerinin yanaklarına kocaman bir öpücük kondururdum.
    Bu söylediklerimden yanlış bi şey anlamayın sadece görünmez olmanın
    özgürlüğünü yaşamak, görünenlerin görünmüyeni hissetmesini sağlamak için. :))
    Nasıl ama? Yolda giderken biri sizi şaaap diye öpecek ve siz görmeyeceksiniz**
    Şaka Gibi Valla..

  • Sonbahar17.09.2008 - 13:29

    Son Bahar, adı üstünde. Bahar canlanma, hayata dönmeyse, Sonbahar da kıştan önce yeniden hayata dönme diye tanımlanırsa tabit tanımı olarak yanlış tanım olmaz. Yaprakların gazel olduğu, güz güllerinin açtığı, yağmur yağmışsa, çimenlerin yeşerdiği, kır çiçeklerinin bir kez daha boy gösterdiği mevsim'e sonbahar adını vermişiz biz insanlar.
    İşin birde başka boyutu var. İnsan yaşamında, son bahar var ki bu anlatılmaz. Aşk gibi yaşanır. Film'lere konu olur. İşte esas Son bahar bence insan'ın yaşadığı bahardır. Onu anlatmak değil yaşamak esastır. :))

  • aşk09.07.2008 - 12:00

    Aşk:

    Üç harften ibaret olan bu sözcük, sayfalarca kitap olabilecek anlam ve mana ifade etmektedir. Aşk'ı özünde olduğu gibi kısa cümlelerle ifade ederseniz, anlamına, içeriğine ihanet etmiş olursunuz.
    Aşk bir okyanustır, bir denizdir, bir ırmaktır, ama ucu bucağı olmayan, içine girince kaybolduğunuz, tanıdıkca hayran kaldığınız ve kelimelerle ifade edemediğiniz bir şey. Sevgi var içinde, özlem var, hasret var, güzelliğin her karesi var. çiçek gibi, açan gül gibi. Açtığı zaman güzel kokan, susuz kaldığı zaman solan nadide bir çiçek gibi. Başka kıymetli şeylerede benzetebilirsiniz. Bir Elmas, yakuta yada daha değerli mücehvere....
    Elbette 'AŞK' yalnız iki karşı cinsin birbirini sevmesi olduğu kadar, İlahi aşklar da var. Onu anlatmaksa yaşamadan zor.
    İşte aşk Ucsuz bucaksız bir okyanustur. Git git bitmez,