Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • halloween20.10.2003 - 10:00

    müslümanlarda da kabagin kötü ruhlara etkisine dair bir inanis mevcut.

    sufliyattan emin olmak icin evinizde kabak kaynatin diye tavsiye ediyor hocalar..

  • alia izzetbegoviç19.10.2003 - 23:35

    zaman 19.10.2003 son dakika
    17:00
    Bosna-Hersek eski Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç Hayatını kaybetti

    Bosna-Hersek Eski Cumhurbaşkanı Aliya İzetbegoviç, Saraybosna'daki Kosova hastanesinde bugün hayata gözlerini yumdu. Doktor İsmet Gavrankapetanoviç,10 Eylül'de evinde düşmesi sonucu kaburga kemiklerinde 4 kırık teşhis edilen ve omuzunu inciten 78 yaşındaki İzetbegoviç'in, tedavi gördüğü Kosova hastanesinde öldüğünü söyledi.

    Hastane yetkilileri, daha önce iki kalp krizi geçiren İzzetbegoviç'in sol akciğerindeki kanamanın durdurulamadığını ve sağlık durumunun kötüye gittiğini söylemişlerdi. İzzetbegoviç, kalp problemleri nedeniyle Slovenya'da ve Suudi Arabistan'da tedavi görmüştü. Bosna-Hersek'te,1990-2000 yılları arasında cumhurbaşkanlığı görevini yürüten İzzetbegoviç,1992-95 yılları arasındaki savaşın ardından, Bosna-Hersek'in Yugoslavya'dan bağımsızlığını kazanmasında büyük bir rol üstlenmiş ve Batı dünyası ile İslam ülkelerinin desteğini kazanmıştı. İzzetbegoviç'in, komünist dönem Yugoslavyasında cezaevinde geçirdiği yılların, sağlık problemlerinin artmasına yol açtığı belirtiliyordu. İzzetbegoviç, kronik kalp hastalığı nedeniyle iki hafta önce Saraybosna'daki Kosova hastanesi kardiyoloji servisine kaldırılmıştı.

    Bosnalıların 'Dede'siydi
    Taraftarları ve yakınlarının 'Dede' diye çağırdığı, Bosna-Hersek lideri Aliya İzzetbegoviç, bugün 78 yaşında öldü.
    Aliya İzzetbegoviç,8 Ağustos 1925'de Bosanski Samac'da doğdu. Ailesi 1928'de Saraybosna'ya göç etti.1943'de liseyi bitiren İzzetbegoviç, daha sonra 3 yıl Ziraat Fakültesi'nde okudu.
    İzzetbegoviç, Yugoslavya'da komünist yönetim döneminde siyasi görüşleri nedeniyle iki kez hapse mahkum edildi ve yaklaşık 9 yıl hapis yattı.
    1949'da 3 yıl yattıktan sonra hapisten çıkan İzzetbegoviç, Saraybosna Üniversitesi'nden 1956'da hukuk diploması aldı. Belediye taşımacılık şirketinde hukuk danışmanı olarak çalıştı.
    1983'de bir İslami Bildirge yayınlamak suçundan 14 yıl hapse mahkum olan Begoviç,1988'de cezası indirildiği için hapisten çıktı.
    Kasım 1990'da ikinci tur seçimlerde yüzde 44 oyla Bosna-Hersek'in ilk devlet başkanı seçilen Begoviç, bu görevi 2000 yılındaki üçlü devlet başkanlığı dönemine kadar sürdürdü.
    İzzetbegoviç, arkasında, gözü yaşlı eşi Halide ile kızı Sabina, matematikçi kızı Leyla ve mimar oğlu Bekir'i bıraktı.

  • mahpeyker19.10.2003 - 20:40

    GELECEK GEÇMİŞE NE KADAR BAĞLI! !


    M. DİDEM GÜNDER
    Tarih Öğretmeni

    Eski resimlerinize bakarken, saç modelinizi beğenmediğiniz olmadı mı hiç? Ya dabirkaç ay öncesine kadar gururla hatırladığınız bir yaşantı birden bire yüzünüzü kızartmaya başladı.Belki de ' O gün iyi ki her zamankinden beş dakika geç çıkmışım, yoksa o çocukla / kızla tanışamayacaktım' dediğiniz. 'Aman Allahım, o çizgi filmleri nasıl da oturup seyrederdim, o zamanki klipler bir tuhafmış' vb…

    Peki tüm bunları kim yaşadı? Başa dönme olanağınız ne kadar? Bu sizsiniz.Sizi siz yapan bugüne taşıyangeçmişiniz.Utancınız, sevinciniz, hüznünüz.Hatalarınız, başarılarınız, gururunuz.Siz; insansınız.

    Geçmişiniz geleceğinizi oluşturur.Eğitim durumunuz, nitelikleriniz, yetenekleriniz, meraklarınız, tesadüfler sizi geleceğe taşır.Sonraya iz bırakmak yine size bağlıdır.

    Bazı yaşamlarsa aile albümlerine, kişisel anılara sığmaz.Birdenbire hepimizin ya da tarih dediğimiz insanlığın bilimsel mallarından biri haline geliverir.

    17.y.y.da Yunan veya Bosna kıyılarında sıradan bir Osmanlı kızı olarak dünyaya gelen Mahpeyker Kösem Sultan da bu insanlardan biri.7 yaşında saraya gireceğini,14 yaşında cihan hakimi ile evlenip, yaklaşık yarım asır boyunca teşkilatlanmış bir devleti, kendi kurallarıile yönetebileceğini ne kadar düşünmüştü acaba.

    Topkapı'nın karmaşık hiyerarşisinin en üst basamağına çıkışında sadece doğru zaman, doğru yer faktörü değil, keskin zeka ve anlayış kabiliyeti ile şartları en doğru şekilde kullanması şüphesiz rol oynamıştır.Dillere destan güzelliği ise ayırdedici olarak kabul görmemelidir.Zaten Osmanlı Saray Haremi'nde güzelden geçilmez, çirkin kadının buraya girmesi düşünülemezdi.

    Padişah I.Ahmet öldüğünde, arkasında Kösem Sultan'dan doğma üç şehzade ve iki sultan bırakmıştı.Padişahın ölümüne kadar bu üç şehzadenin rakibi olabilecek üvey kardeşler, valideleri tarafından saf dışı bırakılmış durumdaydı.

    Büyük şehzade Murad'ın, IV.Murad namıyla Osmanlı tahtına oturması, Kösem Sultan'a Harem-i Hümayun'un tüm yetkilerini sadece resmen almasını sağlamıştır.

    'Aydınlığın Karanlık Yüzü Görülmeye Başlanmıştır Artık.'

    Murad Han'ın çocuk yaşta olması, siyasi hırslarını tatmin edebilmesi için uygun ortamı sağlamıştı zaten.Devlet erkanının ordu ile denge kurmasını sağlamak, onun üstün kabiliyet alanına giriyordu.Osmanlı Tarihi'nin hiç bir döneminde,10 Eylül 1623'te Valide Sultan olduğunda, başka bir kadın, onun nüfuz ve kudretine erişebilmiş değildi.Çünkü, sadece Valide Sultan değil, aynı zamanda naibe-i saltanat da olmuştu.Yani göğsünde taşıdığı saltanat mührü sayesinde, devletin karar mekanizmasını avuçlarına almış oluyordu.

    IV.Murad'ın delikanlılık ve olgunlukçağları malum: Doğuda Safevi İran'a haddini bildiren, Batının elçilerinin verdiği raporlar yüzünden telaşlı tedbirler almasına yolaçan, Yavuz'dan sonra en endişe verici Türk sultanı.Bu ulu sultanın anasının da yüksek anlayış kabiliyeti…

    İç çekişmeleri, dış siyaseti artık sadece büyük bir dikkatle izliyor.Ne zaman ki aslan oğlu, yüce Han, cihan padişahı IV.Murad son nefesini verip, 'tahta geçmem' diye tutturan veliaht şehzade oğlu İbrahim'in saltanatı başladı…Kösem de o zaman rahat nefes aldı.

    'Valide Sultan da Hata Yapar.'

    Yıllarca Harem'de kendisine ayrılan veliaht dairesinde ölümü bekleyerek, heyecanlar içinde yaşayan yeni sultanın devlet yöneticisinden beklenen vasıflara sahip olmadığı düşünülüyordu.Doğrusu kızkardeşlerini, kendi kadınlarına hizmet etmeye zorlaması, tuhaf alışkanlıkları, onları pek de haksız çıkartacak gibi değildi.bu sayede Kösem iktidarı yeniden ele geçirebileceğini ummuş, bazı detayları bu heyecan içinde atlamıştı: Küçümsediği, oğlunun her zamanki gelip geçici heveslerinden biri olarak düşündüğü Hatice Tarhan'ı hesap dışı bırakması, tarihin başka şekilde yazılmasına ve artık kaderinin onun iplerini ele geçirmesine tanıklık etmemize sebep olmuştur.Herkes hata yapabilir.

    Osmanlı Devleti; başarıyı, gücü,17.yy.da bile fetihle ölçtüğü için, Sultan İbrahim'in ilk yılları, bu anlamda beklenenin fazlasını vermiştir.Ağabeyi zamanından kalan devlet erkanını muhafaza etmesi memnuniyet yarattığı gibi, sanıldığı gibi akılsız olmadığını da göstermiştir.Padişah oğlunun herkesçe kabul görmeye başlaması, sıradan bir valide gibi köşesinde oturmak zorunda kalan Kösem'i elbette çileden çıkarıyordu.Üstüne üstlük geleneğe uymayan, kendini bilmez bazı hasekilerin türemesi de onun harekete geçmesini zorunlu kılıyordu adeta.

    'İktidardan Yoksun Güç, Güç Sayılır mı? '

    Saraydan ayrılıp, sur dışındaki yazlığını karargah olarak kullanmaya başladı.Hedef belli idi: Kendisini yönetimden uzaklaştıran öz oğlunu, yönetimden hal etmek.Torunu Mehmet'i başa geçirip, yeniden saltanat naibesi olmak.Bu gerçekleşirse, bulundukları mevkii ve servetin ötesine geçebilecekleri vaadiyle ordu, ulema ve vezirlerin bir kısmını kendi yanına çekmeyi başardı.

    Herşey yazılmış gibi, okunur gibi oldu.1648'de tahttan indirildikten sonra, İbrahim Han'ın tüm ömrü boyunca korktuğu başına geldi.

    Öz be öz anasının emri ile hapis tutulduğu odada, ibrişimle öldürüldü.

    Yeniden saltanat naibesi olup, (IV.Mehmet henüz 6 yaşındadır) servetine servet katmaya devam ederken, hayır işleri yapmayı da ihmal etmiyordu elbette.Başkentte yükselen minareler, şifahaneler, onun girişimi ve yatırımlarıyla vücut buluyordu.58 yaşına gelmişolmasına rağmen, 'Valide-i Muazzama' ünvanı ile dahi yetinecek bir kadın değildi hala.

    Küçümsediği Valide Sultan Hatice Tarhan, İbrahim Han'ın Kösem tarafından öldürtüldüğü gerçeğiyle yeniçeri ağalarını yanına çekmeyi başarmıştı.Çdcuk padişahı zehirletme girişimi de öğrenilince, sonun başlangıcı için bütün düzen hazırlanmış oluyordu.1651 yılının 2 Eylül'ünü 3 Eylül'e bağlayan gece, Kösem bir perde kordonuyla boğularak öldürüldü.61 yaşındaydı.

    Kösem, Türk Tarihi'nin en büyük kadınlarından değildi belki, ama en ünlülerindendi.Yaşamı Osmanlı taht sisteminde facialara yol açsa da, Osmanlı Devleti yıkılıncaya kadar onun soyundan gelen padişahların yönetime geçmesini sağlamıştır.

    O, sadece Bosnalı bir kadın olarak aile kütüğünde isim olarak kalmamış, insanlığın hafızasının bir parçası haline de gelmiştir.

    kaynak:
    http://www.dogusfm.com.tr/KMTas/Dergi6/Sayfa39.htm

  • mahpeyker19.10.2003 - 20:29

    mah: ay demek herhalde peyker de yüz demek ki sözlükte yazdigina göre mahpeyker (veya meh peyker)
    ay yüzlü, yüzü ay gibi parlak olan demek..

    bir kadin adi

  • akrep17.10.2003 - 22:42

    yilanlar icin zararsiz dostlar olabilir..
    ama insanlar icin nereden bela olacagi belli olmayan yaratiklardir...

  • alpay özalan17.10.2003 - 01:27

    erkegin kitabindan firlamis delikanli...
    seni kiskananlar utansin heyy...

  • ataerkil17.10.2003 - 01:24

    Isten gelince, sicak bir gülümsemeyle karsilayacak, meraba kiz, ni va ni yokdu manasina gelmek üzére attigin tokada karsiilik bir araba tafra yapmayacak, sonra da, bir legende getirdigi güzelce ilistirilmis suyla ve hafif kokulu arap sabunuyla ayaklari yikayip, güzelce kuruladiktan sonra, söminedeki ateste pismis harbi demleme caydan getirip herifi icerken de onu hayran gözleriyle bade süzer gibin süzecek ve hic mizmiz etmeyecek, herifi cayini bitirince de önceden Türk hamamindan daha sicak hale getirdigi banyoya herifini davet edip, orada da en harbi dellakdan daha iyi servis verdikten sonra,
    Heifi horul horul yatakta uyurken, yani bu kadar özenle hazirlanmis bir gecenin sonu böyle mi olmaliyde der gibi bakmadan, iyi bir kocasinin oldugunu düsünerek, geceleyin n'olur n'olmaz, kolunu yaslayacak bir yere ihtiyaci olur belki diye kocasinin yanina sessizce uzanacak bir avrat...
    Erkekler bunu buldugunda daha ne ister ki?
    bunu bulan veya bulmak icin tüm konsantrasyonunu, enrjsini, ailevi mesaisini bu maksada matuf eylemler üzerinde sekillendiren aile reislerinin riyasetindeki mutluluk yuvasi evlerde cereyan eden seye ataerkil aile deniyor...

  • ataerkil17.10.2003 - 01:14

    hanenin feminen cenahinin sirtindan sopayi karnindan sipayi eksik eylemeyen reisin erkini kabul etmis aileler...

  • anaerkil17.10.2003 - 01:12

    aslan burcundan bir hatun ile tezevvüc eylese munis bir beyefendi...
    hane icerisinde sözünü geciren cocuklarin annesi konumundaki aslan yenge oldugu icin, erki elinde bulunduran adresi isaret sadedinde anaerkil aile deniyor böyle ailelere...
    kilibik herif karisina sözü gecmiyor kelimesinin kisaltilmisi olarak anaerkil aile bireyi beyefendi denebilir mesela...

  • alpay özalan16.10.2003 - 23:58

    Daily Mirror yazarı: Siz insan olamazsınız!

    İngiliz basınının Alpay'a karşı başlattığı ırkçı ve çirkin kampanyaya rağmen bazı gazeteciler sağduyulu davranıp, meslektaşlarına insanlık dersi veriyor. Daily Mirror spor yazarı Oliver Holt köşesinde, Alpay'ın maketinin asıldığı resmi yayınlayıp 'Bunu yapanlar kendinizden utanın. Siz insan olamazsınız. Alpay'a sahip çıkılmalı' diye yazdı.