cebimde milyarlarımda olsa içinden bir kurşunu şimdiye kadar vermediğim ve vermiyeceğim insan modeli.
bizim orda bir dilenci var çocuğum kankanseri diye 10 yıl para topladı. şimdi çocuk büyüdü bir çocuk daha doğurdu şimdi tesadüf oda kan kanseri ve onu içinde para toplamaya kaldığı yerden devam
aç tok farketmez her zaman içiyorum şu mereti neden bilmiyorum ama aç karnına içtikten sonra midemde yanma oluştukça ben mutlu oluyorum. bide şu mereti bırakmak istiyorummmmm...
elektronik mi elektrik mi belli olmayan ama tek bildiğim tek ihtiyacın çok iyi matematik bilmek olduğu bir ders. (not lisede ilk sınavdan okulda en yüksek ben almıştım yirmiüç) :)
İki ayrı baharın dalıydılar; biri ilk, diğeri sondu ve kan ter içinde bir yaz aralarında duruyordu. Bahara yenildiler. Şahrud taptazeydi. Filizdi. Yüreği güneşi içecek denli kar yangınıydı. Her ucu ayrı bir yeşile sevdalı... Cemreler yaşamla arasında ana sütüydü. Toprak var gücüyle ayakta tutuyor kendini ve doğurganlığını ona sunuyordu. Şahrud ise her dal yeşile bir tomurcukla karşılık veriyordu. İçtiği her damla güneşle çiçekleri çıtlıyordu. Sanırsın rengarenk gülümseyen yeryüzüydü... Seyduna ölüme ölümüne yakındı. Çınardı. Şahrud`un giyindiğini soyunuyordu ve gelinsi dalları soyundukça çıplaklığından utanıyordu. Solan yüreğiyle her seher güne biraz daha sarı duruyor ve biliyordu: ten soğuması çoğu kez elinde ak keteniyle vaktinden önce geliyordu. Seyduna`yla Şahrud`un tek ve bütün bağları ayrılıkları da olan mevsimin en uzak uçlarına tutunmalarıydı. Mevsim haziran sonunda kendini yakınca koptular. Artık birbirlerinin kışında bile yoktular...
onunla her defasında buluştuğum lanet ilçe.
merkezi neresi, caddesi neresi belli olmayan nadir görülen ilçemiz
bir gün kızarkadaşımla ilk defa buluşacağız eski tabi:( o günde sıcak dolayısıyla devlet dairelerininde tatil var. tek tek cafeye giriyoruz
abi klima varmı?
- yok
abi klima varmı?
-yok
en son biyer bulduk
abi klima varmı?
-geçin gençler üst katta var
neyse içeri girdik üstkata çıktık camın kenarına oturduk içerisi yanıyorr.
garsonu çağırdım klimayı çalıştırsana içerisi çok sıcak dedim garsonun cevabı;
- abi klima iki aydır bozuk.
cebimde milyarlarımda olsa içinden bir kurşunu şimdiye kadar vermediğim ve vermiyeceğim insan modeli.
bizim orda bir dilenci var çocuğum kankanseri diye 10 yıl para topladı. şimdi çocuk büyüdü bir çocuk daha doğurdu şimdi tesadüf oda kan kanseri ve onu içinde para toplamaya kaldığı yerden devam
aç tok farketmez her zaman içiyorum şu mereti neden bilmiyorum ama aç karnına içtikten sonra midemde yanma oluştukça ben mutlu oluyorum. bide şu mereti bırakmak istiyorummmmm...
bu hafta marmara üniversitesinde açtığım stand da isim, soyisim, telefon numarası karşılığı dağıttığım kalemlerin markası.
elektronik mi elektrik mi belli olmayan ama tek bildiğim tek ihtiyacın çok iyi matematik bilmek olduğu bir ders.
(not lisede ilk sınavdan okulda en yüksek ben almıştım yirmiüç) :)
hiç anlamasım anlamada deniz gezmiş sevdasını.
tek şunu bilirim bütün köprü altı duvarboardlarından 'İBRAHİM
KALPAKKAYA ÖLÜMSÜZDÜR'
hayatta bir anlık da olsa aşk'ın, eş'in, iş'in, yerine geçebilen;
mutluğumuzu, sevdamızı, gözyaşımızı paylaşabildiğimiz tek dostumuz.
aşk,
eş,
iş...
bahara yenildiler
İki ayrı baharın dalıydılar; biri ilk, diğeri sondu ve kan ter içinde bir yaz aralarında duruyordu. Bahara yenildiler. Şahrud taptazeydi. Filizdi. Yüreği güneşi içecek denli kar yangınıydı. Her ucu ayrı bir yeşile sevdalı... Cemreler yaşamla arasında ana sütüydü. Toprak var gücüyle ayakta tutuyor kendini ve doğurganlığını ona sunuyordu.
Şahrud ise her dal yeşile bir tomurcukla karşılık veriyordu. İçtiği her damla güneşle çiçekleri çıtlıyordu. Sanırsın rengarenk gülümseyen yeryüzüydü... Seyduna ölüme ölümüne yakındı. Çınardı. Şahrud`un giyindiğini soyunuyordu ve gelinsi dalları soyundukça çıplaklığından utanıyordu. Solan yüreğiyle her seher güne biraz daha sarı duruyor ve biliyordu: ten soğuması çoğu kez elinde ak keteniyle vaktinden önce geliyordu. Seyduna`yla Şahrud`un tek ve bütün bağları ayrılıkları da olan mevsimin en uzak uçlarına tutunmalarıydı. Mevsim haziran sonunda kendini yakınca koptular. Artık birbirlerinin kışında bile yoktular...