Bir fon tuttu sesin; gecemde ki sessizliğe.. Leylimde ki yalnızlığımın dostu idi,sıcacık sözlerin.. Küçücük yüreğime sığmadı hislerin.. Yanılmak,aldanmak acı ise de,hüzünbaz gözlerim..
Neden soru kelimesi tehlikeli bir kelimedir..HafizanAllah imanımıza zede verebilir isyan boyutuna götürecek bir soru kelimesi zannımca.. Hüsn-ü misâl: Neden benim kaderim böyle,neden yaşıyorum ki gibi gibi...... Hesap mı soruyoruz neden diye.. Neden soru kelimesi illa ki bir cümlede olacak ise bu cümle hesap şeklinde değil vicdanına tutulan bir ayna gibi vicdan ile mülahaza yapar gibi olmalıdır..Sorguladığın şey Allah'a intikal etmiş olaylar değil,Senin kulluğunla alakalı olmalıdır..Bilmelisindir ki neden siz sebep siz bir çöp dahi yaratılmamıştır..O halde neden hala ben gafletteyim..? diye sorabiliriz nefsimize..
Gel dadaş sohbet edelim Gel dadaş seninle sohbet eyliyek Ben söylim, sen dinle, yanlışsa düzelt Eğri otursan da doğru bir söz et He dadaş, he gardaş, de hele bene, Sen bu İstanbul'a ne diye geldin Çengelköy, Bebek'te yalın mi vardi Taksim, Osmanbey'de hanın mi vardi Yohsa dadaş, Allah ahlın mi aldi He dadaş, he gardaş, de hele bene, Sen bu İstanbul'a ne diye geldin Boğaz sırtlarında arazin mi var Hileli dartacah terazin mi var Çoluh çoçuğuna garazın mi var He dadaş, he gardaş, de hele bene, Sen bu İstanbul'a ne diye geldin Denize açılıp yatta mi yatdın Sen bu İstanbul'un ne zevkin tattın Ey gafil dadaşım, battıhca battın He dadaş, he gardaş, de hele bene, Sen bu İstanbul'a ne diye geldin Kotran demirlemiş seni mi beyhler Heç sene düşer mi yağma börekler Bu goşuş, hay hengam, bu beyhlemeler Çarşi, bazar, vitrinler, derden dert eyhler He dadaş, he gardaş, de hele bene, Sen bu İstanbul'a ne diye geldin Zifir garanlıhda işen gidersen Trenler bir mahşer, vapur cendere Otobüsü, minibüsü gör hele Bostanci neresi, Topgapi nere Ey dadaş, ey gardaş de peki hele Sen bu İstanbul'a ne diye geldin
İlice'de* çadır gurmuş, yatirdin Semavarın fokur fokur gaynardi Bar dutardın, her bir zerren oynardi Şanın itibarın, paran da vardi Ey dadaş, ey gardaş de peki hele Sen bu İstanbul'a ne diye geldin (*Ilıca, Erzurum'un ilçelerinden birisidir)
Ey güzel hemşehrim, canım ciğerim Arhadaşım, emim, dayım, yegenim Sana candan selam, gönülden hörmet Sen içimdeki gurbet, yüregimdeki hasret Sene gurban olim, ögünde ölim; Seslirem ya gah geeel, ya gahim gelim..=)
“Filistin’de kan, gönüllerde kan, Haydi, şimdi, intikam” - “çığlık içimde düğüm çığlık gözümde yaş bekle çocuğum yeni bir dünya için verdiğim savaş Kudüs, Kudüs, Kudüs”
Bu gece melâl aldı içimi,sığamıyorum geceye dahi..
Hüzün,
Hüzün,
Hüzün..kapladı gözlerimin rengini..=(
Filistin aşk,
Filistin şehadet,
Filistin intifa!
Haydi yürekler gazze için duaya..!
Ahmet Yılmaz'ın seslendirdiği sevdiğim bir şarkı..
Bir militan olduğumu bilsen yine sever miydin..?
Günde binkez öldüğümü bilsen yine sever miydin..?
Bir fon tuttu sesin; gecemde ki sessizliğe..
Leylimde ki yalnızlığımın dostu idi,sıcacık sözlerin..
Küçücük yüreğime sığmadı hislerin..
Yanılmak,aldanmak acı ise de,hüzünbaz gözlerim..
Neden soru kelimesi tehlikeli bir kelimedir..HafizanAllah imanımıza zede verebilir isyan boyutuna götürecek bir soru kelimesi zannımca..
Hüsn-ü misâl: Neden benim kaderim böyle,neden yaşıyorum ki gibi gibi......
Hesap mı soruyoruz neden diye..
Neden soru kelimesi illa ki bir cümlede olacak ise bu cümle hesap şeklinde değil vicdanına tutulan bir ayna gibi vicdan ile mülahaza yapar gibi olmalıdır..Sorguladığın şey Allah'a intikal etmiş olaylar değil,Senin kulluğunla alakalı olmalıdır..Bilmelisindir ki neden siz sebep siz bir çöp dahi yaratılmamıştır..O halde neden hala ben gafletteyim..? diye sorabiliriz nefsimize..
Biraz uzun lâkin okurken Tebessüm edeceksiniz..
Gel dadaş sohbet edelim Gel dadaş seninle sohbet eyliyek
Ben söylim, sen dinle, yanlışsa düzelt
Eğri otursan da doğru bir söz et
He dadaş, he gardaş, de hele bene,
Sen bu İstanbul'a ne diye geldin
Çengelköy, Bebek'te yalın mi vardi
Taksim, Osmanbey'de hanın mi vardi
Yohsa dadaş, Allah ahlın mi aldi
He dadaş, he gardaş, de hele bene,
Sen bu İstanbul'a ne diye geldin
Boğaz sırtlarında arazin mi var
Hileli dartacah terazin mi var
Çoluh çoçuğuna garazın mi var
He dadaş, he gardaş, de hele bene,
Sen bu İstanbul'a ne diye geldin
Denize açılıp yatta mi yatdın
Sen bu İstanbul'un ne zevkin tattın
Ey gafil dadaşım, battıhca battın
He dadaş, he gardaş, de hele bene,
Sen bu İstanbul'a ne diye geldin
Kotran demirlemiş seni mi beyhler
Heç sene düşer mi yağma börekler
Bu goşuş, hay hengam, bu beyhlemeler
Çarşi, bazar, vitrinler, derden dert eyhler
He dadaş, he gardaş, de hele bene,
Sen bu İstanbul'a ne diye geldin
Zifir garanlıhda işen gidersen
Trenler bir mahşer, vapur cendere
Otobüsü, minibüsü gör hele
Bostanci neresi, Topgapi nere
Ey dadaş, ey gardaş de peki hele
Sen bu İstanbul'a ne diye geldin
İlice'de* çadır gurmuş, yatirdin
Semavarın fokur fokur gaynardi
Bar dutardın, her bir zerren oynardi
Şanın itibarın, paran da vardi
Ey dadaş, ey gardaş de peki hele
Sen bu İstanbul'a ne diye geldin
(*Ilıca, Erzurum'un ilçelerinden birisidir)
Ey güzel hemşehrim, canım ciğerim
Arhadaşım, emim, dayım, yegenim
Sana candan selam, gönülden hörmet
Sen içimdeki gurbet, yüregimdeki hasret
Sene gurban olim, ögünde ölim;
Seslirem ya gah geeel, ya gahim gelim..=)
Erzurum lu olmak Dadaş olmak ayrıcalıktır..
“Filistin’de kan,
gönüllerde kan,
Haydi, şimdi, intikam”
- “çığlık içimde düğüm
çığlık gözümde yaş
bekle çocuğum
yeni bir dünya için verdiğim savaş
Kudüs, Kudüs, Kudüs”
Gönül güzelliğim dahi Mahremiyetimdir..
Pişkinin halinden ne anlasın ki ham..
Öyleyse sözü kısa kesmek gerek vesselam! ...' Mevlana