SANMA ŞAHIM herkesi sen SADIKANE yar olur HERKESİ SEN dost mu sandın BELKİ OL ağyar olur SADIKANE belki ol ALEMDE BİR dildar olur YAR OLUR ağyar olur DİLDAR OLUR serdar olur..
YAVUZ SULTAN SELİM
NOT: Şiirin özelliğini belirtmek için büyük küçük harflerle yazdım... soldan sağa ve aşağıdan yukarıya aynı şiir çıkmakta, osmanlıcasında daha güzel oluyor. Gerçekten müthiş.........
“Allah’ım! Bir balığın, bir an bile olsa, sudan ayrı düşmeye dayanamadığı gibi, benim de öyle bir canım var ki bir an için olsun; senden ayrı düşmeye sabredemez.” (DİVAN-I KEBİR'den)
“Ey can! Bu aşk, yağmur gibidir; biz de yapraklar ve otlar gibiyiz! Olabilir ki, bir gün yağmur; çayır-çimene, yaprağa, ota yağar da onları yeşertir, geliştirir! ”
“Aşkı anlatmak için ne söylersem söyleyeyim, kendim aşka gelince, aşkı hissedince söylediklerimden utanırım.
Her ne kadar, dil ile açıklanması, anlatılması pek parlak ve aydınlatıcı da olsa, aşkın dile düşmemesi, söylenmemiş kalması ve gönülde duyulması daha parlaktır.
Her bahsi yazmakta koşup duran kalem, aşk bahsine gelince dayanamadı, ortadan yarıldı.
Akıl, aşkın şerhinde, açıklanmasında merkep gibi çamura battı kaldı. Aşkın da âşıklığın da ne olduğunu yine aşk açıkladı.” (MEVLANA)
‘Aşk’ kelimesi eski Türkçe’de; ayın, şın, kaf harfleri ile yazılır. Bu harflerden faydalanarak derler ki; ayn ağzından girmeyen, şın testeresi ile enaniyetini kesmeyen, kaf teknesinde kaynamayan pişmemiş kalır ve aşkın sırlarını anlayamaz.
SANMA ŞAHIM herkesi sen SADIKANE yar olur
HERKESİ SEN dost mu sandın BELKİ OL ağyar olur
SADIKANE belki ol ALEMDE BİR dildar olur
YAR OLUR ağyar olur DİLDAR OLUR serdar olur..
YAVUZ SULTAN SELİM
NOT: Şiirin özelliğini belirtmek için büyük küçük harflerle yazdım... soldan sağa ve aşağıdan yukarıya aynı şiir çıkmakta, osmanlıcasında daha güzel oluyor.
Gerçekten müthiş.........
Hak şerleri hayr eyler
Zannetme ki gayr eyler
Mevlam görelim neyler
Neylerse güzel eyler.....
İbrahim Hakkı
Aşk derdi ile hoşem
El çek ilacımdan tabib
Kılma bana derman kim
Helakım derd-i dermanındadır..
FUZULİ
Derman arardım derdime
Derdim bana derman imiş.....
“Allah’ım! Bir balığın, bir an bile olsa, sudan ayrı düşmeye dayanamadığı gibi, benim de öyle bir canım var ki bir an için olsun; senden ayrı düşmeye sabredemez.” (DİVAN-I KEBİR'den)
Belâ yağmur gibi gökten yağarsa
Başını âna tutmaktır adı aşk
(Eşrefoğlu Rûmî)
Aşkı gizlemek nedir? Ateşi yün içinde, pamuk içinde gizlemek… Sen ne kadar gizlesen o, o kadar meydana çıkar.
Aşkın sırlarını gizlemek istedikçe, o; “İşte ben buradayım.”diyerek sancak gibi başını kaldırır ve kendini gösterir.” (MEVLANA)
“Ey can! Bu aşk, yağmur gibidir; biz de yapraklar ve otlar gibiyiz! Olabilir ki, bir gün yağmur; çayır-çimene, yaprağa, ota yağar da onları yeşertir, geliştirir! ”
(Divan-ı Kebir'den)
“Aşkı anlatmak için ne söylersem söyleyeyim, kendim aşka gelince, aşkı hissedince söylediklerimden utanırım.
Her ne kadar, dil ile açıklanması, anlatılması pek parlak ve aydınlatıcı da olsa, aşkın dile düşmemesi, söylenmemiş kalması ve gönülde duyulması daha parlaktır.
Her bahsi yazmakta koşup duran kalem, aşk bahsine gelince dayanamadı, ortadan yarıldı.
Akıl, aşkın şerhinde, açıklanmasında merkep gibi çamura battı kaldı. Aşkın da âşıklığın da ne olduğunu yine aşk açıkladı.” (MEVLANA)
‘Aşk’ kelimesi eski Türkçe’de; ayın, şın, kaf harfleri ile yazılır. Bu harflerden faydalanarak derler ki; ayn ağzından girmeyen, şın testeresi ile enaniyetini kesmeyen, kaf teknesinde kaynamayan pişmemiş kalır ve aşkın sırlarını anlayamaz.