Kalıp değil bir fikir Elmas sorguçlu fakir Açıkta sırrı bâkir Kadın....
NFK
Kadın erkek ilişkisinde Muhiddin-i Arabi'nin yorumu bana çok ilginç gelir.
Arabi'ye göre Hz. Havva Hz. Adem'in köprücük kemiğinden yaratıldığı için aslında ilk gerçek dişi (Çoğalma anlamında) Hz. Adem'dir.
Bu yaratılıştan dolayı (kadının erkek vücudunnun bir parçasından yaratılması ile) aslında erkeğin kadına meyli hakikatte kendine olan meylidir. Kadının erkeğe olan sevgisi de vatana olan muhabbettir..
Aradaki aşk ve iştiyak temelde böyle şekillenir.
Yorum çok ilginç ve derin belki tam izah edememiş olabilirim fakat aradaki ilişkiyi anlatma bakımından çok estetik...
Kadın bu yoruma göre erkeğin eksik tarafı...bir parçası.... tamamlayıcı unsuru..ve hatta aslında kendisi....
Erkek ise vatan.... özlenen...hasreti çekilen...
Bu olması gereken de durum biraz farklı bu günlerde...
Silme yetkisini elinde bulunduran kişinin cetveline göre tasnif edilmek ne kadar doğrudur? ? ? ...
Yani kendi ölçüsüne uymayanları silecekse burada bizim yorum yapmamız ne kadar abes bir düşünün...
ŞİMDİ.....
Teklif sunuyorum! ! ! ! ! :
Biz terimi girelim ve Silen Abi aklımıza ne gelmesi gerekiyorsa onu yazsın....Eğer yanlış terim yazarsak onu da silsin...
Eğer terimin bana ne çağrıştırdığı mühim değil de Silen Abi'nin ölçüsü daha mühim sayılıyorsa bölüm Nedir Larusse olarak değiştirilsin ve sözlük olarak kullanılsın....
Eski Türkçemizde 'Dil' kelimesi 'Gönül' anlamında kullanılırdı. Evet Gönül...
Gönül ilginç bir kelimedir.Şöyle, aslında bu kelime Doğu dillerine mahsus bir ifadedir yani kalp, yürek gibi kelimelerle çeviremezsiniz...
Gönül doğuya aittir...
Dildar, dilaşup, dilbaz, dilay, dilbeste, dilem, dilferah, dilhan, dilnur, dilşah, dilan, dilruba, dilara, dilber... gibi enfes bayan isimleri hep bu gönül ile ilgilidir.
Bu halet ile ey dil sağ olmada alemde Derd-ü gami dilberle ölmekde letafet var
Baki
işte dil budur..gönül o sevgili ile ölmekle bile hayat bulur...
ve Fuzulı'nin Dil'inden:
Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge Ne açar kimse kapim bâd-i sabâdan gayri
Ateş-i dil gönül ateşedir.Aşık gönlünün ateşinden başkasından medet ummaz zaten ona başka kimse de yanmaz... Enfes ifade...
Dil beyti hûdadır onu pak eyle sivadan, Kasrına nüzul eyler o Sultan gecelerde.
İbrahim Hakkı
Ve Gönül Allah'ın evidir İbrahim Hakkı'nın ifadesinde.Gönlü O'nun dışındaki herşeyden temiz tutmak gerekir.O Sultan gecelerde bu gönüllere iner...
Ehl-i dildir diyemem sinesi sā f olmayana Ehl-i dil birbirini bilmemek insā f değil
Nefi
Nefi bir hakikati dile getiriyor. Ehl-i dil, yani gönül ehli olmak için sinenin sā f olması gereklidir. Kirden pastan kararmış bir kalbin aşk davasında iddiası olması düşünülemez bile. Ā şıklık aynı zamanda ehl-i dil, yani gönül ehli olmayı da beraberinde getirir.
Dil güzeldir...Dil muhafaza edilmeli korunmalı ve tertemiz tutulmalı... Elbetteki her anlamıyla...
Silen Abi... pardon Silebilen Abi demek daha doğru olabilir belki.... neyse..
Aslında bu hadise çok derin yani güç ve gücü kullanma yetkisi... yetkinin ve özgürlüğün sınırı... gibi gibi...
Mesela düşünce özgürlüğü yok diyenler gibi aslında yanlış gibi göeünse de bir bakıma dopru..elbette düşünce değil ifade özgürlüğüdür sınırlandırılmış olan ama bir noktadan sonra düşünce körelmeye başlar...
Sita sakinleri hep sakin mi olmalı yani? ? ? kavga dövüş olmasın tamam... zaten hep bunu söylemedik mi.... site çöplük te olmasınyine tamam... Ama abicim sabahtan beri bir yazıyı arıyorum bir terimi didik didik ettim yine de bulamadım...
Silen Abi iş başında! ! ! !
Yahu Silen Abi bu iş hakkaten zevkli olsa gerek... ne bileyim istediğini siliyorsun istediğin kalıyor....
Nasıl İfade Edilir O Zaman Aziz İnsan?
Yani perspektif meselesi mi demek istiyorsunuz Silen Abi? yani tabloya sizin açınızdan mı bakmak lazım...
Ya bir satır yazı aradım... aylar önce okudum çok etkilenmiştim...yazan kişiye teşekkür edecektim ama Silen Abinin gazabına uğramış.... Niye toptan siliyorsun anlamam ki..... silinecek bu kadar şey varken....
Ya bu ülke güzel ülke tamam da sinir olmamak ta elde değil yani....
Gücü kullanma sorunundan bahsediyordum... Bakınız çok mühim mevzu..Memleketimizde güce son kullanma tarihi varmış gibi bakılır yani otoriteye, erke... Bu yüzden belli aralıklarla kullanmak gerekmektedir bu gücü....Devlet hala millete aynı bakış açısıyla bakar..Baba evlada, öğretmen öğrenciye, patron işçiye böyle bakar... Bu yüzden silinme işine pek kızamıyorum sende bizdensin elbette Silen Abi....
Kimsin, nesin, ne yaparsın bilmem ama işini iyi yapıyorsun vesselam....
Otoriteye pek karşı çıkılmaz bizde...kutsal devlet anlayışından gelir bu...tamam onu da anladık ama şu beni sinir ediyor: Belli süre baskı altında kalınca buna alışmaya başlıyoruz...
Adamlar milletin yazılarnı siliyor yaaaaa...
Uyumayın! ! ! belki de hiçbir yere not almadığınız bir yazınız haber verilmeden siliniyor...
Yahu tamam ahlaki açıdan yanlış olanlar, kavga gürültü çıkaranları anladık ama normal yorumlar da gitmiş....Hakkaten şaşırdım bu sabah....bir cümle aradım ama o da gitmiş..sadce teşekkür edecektim....
Aslında sadece üniversiteler için değil geniş manada bütün eğitim sistemimiz için eğitimden ziyade istihtam merkezli bir yapıda olduğunu düşünüyorum...
Yani:bu kadar genç nufusu olan ve bunların sokaklarda tehlike olmasını (haklı olarak) istemeyen sistem daha rahat kontrol altına alabilmek ve tehlikesiz! ! hale getirebilmek için birşeylerle meşgul etmesi gerekliliğini farketmiş durumda.
Yoksa herkes farkında ki şu andaki eğitim kalitemiz belki 40 yıl öncesinden bile daha düşük ama önemli olan istihdam olduğu için gençler bir arada ve pasif bir şekilde muhafaza edilmekte....
Eğer yeterli ortam bulunsa pratik eğitim ve mesleki gelişim için inanılmaz bir potansiyel var lakin bu kadar insana ne labaratuar ne atölye ne de kaliteli öğretmen bulmak mümkün değil...
Mesela İst. Edebiyat Fakültesinden beraber mezun olduğum bir arkadaşım öğretmenliğe başladıktan sonra şunu anlatmıştı:
Öğrencilerinden biri tenefüste gelip küçük ünlü uyumunu sorar tabi bizimki unutmuş (fakülteyi bir gün uzun uzun anlatmak isterim) ama hiç bozuntuya vermemiş... Böyle ciddi mevzular tenefüste konuşulmaz deyip daha sonra izah etmek üzere çocuğu göndermiş ardından oturup tekrar çalışmış ve çocuğa anlatmış....
Bir başkadır benim memleketim....bir başkadır benim öğretmenim.....
Mesela bekaret konusunda engin tecrübesi olan arkadaşlar gibi... mesela..porno kültürü...ölü yazar ve şairlerin hayattayken kavgalarını vasiyet telakki edip sağduyu ile devam ettirmek gibi...
Yani ne bileyim... yeni terim girip yorumunu diğer üyelere bırakacak kadar fedakar olmak gibi...
Ha..unutmadan bazı başlıklar altında kavga çıkarıp raiting arttırma da başka bir tutarlılık ve fazilet sahnesi...
Tutarlılık mı? ? bizde ne gezer abii... top on listesine bakın hele aman da aman.........
Ya silen abi bir sen vardın bizi okuyan şimdi sende unuttun be... şimdi toptan siliyormuşsun galiba...
Eeee...sen de haklısın kim uğraşacak iki saat oku sil oku sil falan....
Tutarlılık aslında şudur.... Bir dağa çıkıp kendi halinde akan bir çeşme bulup oturup başında türkü söylemek...
Memleketimizin ve hatta dünyanın son dönemde atlattığı en büyük tehlikelerden birini hatırlatıyor...
Adam nedereyse köfte ekmek dağıtarak meclise de girecekti...
Aman aman.... Biraz dikkat edelim yaa...
Kalıp değil bir fikir
Elmas sorguçlu fakir
Açıkta sırrı bâkir
Kadın....
NFK
Kadın erkek ilişkisinde Muhiddin-i Arabi'nin yorumu bana çok ilginç gelir.
Arabi'ye göre Hz. Havva Hz. Adem'in köprücük kemiğinden yaratıldığı için aslında ilk gerçek dişi (Çoğalma anlamında) Hz. Adem'dir.
Bu yaratılıştan dolayı (kadının erkek vücudunnun bir parçasından yaratılması ile) aslında erkeğin kadına meyli hakikatte kendine olan meylidir. Kadının erkeğe olan sevgisi de vatana olan muhabbettir..
Aradaki aşk ve iştiyak temelde böyle şekillenir.
Yorum çok ilginç ve derin belki tam izah edememiş olabilirim fakat aradaki ilişkiyi anlatma bakımından çok estetik...
Kadın bu yoruma göre erkeğin eksik tarafı...bir parçası.... tamamlayıcı unsuru..ve hatta aslında kendisi....
Erkek ise vatan.... özlenen...hasreti çekilen...
Bu olması gereken de durum biraz farklı bu günlerde...
Ne erkek erkeğe benziyor ne de kadın kadına...
Hayırlsı....
Derelerde saz olur
Gül açılır yaz olur
Ben yarime gül demem
Gülün ömrü az olur
Gibi birşey galiba.....
Dost kıymetli bir maden gibi.... zaman mihengine vurmadıkça gerçek değeri anlaşılamıyor.....
'Eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz....' Mevlana
Silme yetkisini elinde bulunduran kişinin cetveline göre tasnif edilmek ne kadar doğrudur? ? ? ...
Yani kendi ölçüsüne uymayanları silecekse burada bizim yorum yapmamız ne kadar abes bir düşünün...
ŞİMDİ.....
Teklif sunuyorum! ! ! ! ! :
Biz terimi girelim ve Silen Abi aklımıza ne gelmesi gerekiyorsa onu yazsın....Eğer yanlış terim yazarsak onu da silsin...
Eğer terimin bana ne çağrıştırdığı mühim değil de Silen Abi'nin ölçüsü daha mühim sayılıyorsa bölüm Nedir Larusse olarak değiştirilsin ve sözlük olarak kullanılsın....
Haksız mıyım? ? ?
Mehlika Sultan
Mehlika Sultan'a aşık yedi genç
Gece şehrin kapısından çıktı.
Mehlika Sultan'a aşık yedi genç
Kara sevdalı birer aşıktı.
Bir hayalet gibi dünya güzeli
Girdiğinden beri rü'yalarına;
Hepsi meşhur, o muamma güzeli
Gittiler görmeye Kaf dağlarına.
Hepsi, sırtında aba, günlerce
Gittiler içleri hicranla dolu;
Her günün ufkunu sardıkça gece
Dediler: 'Belki son akşamdır bu'
Bu emel gurbetinin yoktur ucu;
Daima yollar uzar, kalp üzülür:
Ömrü oldukça yürür her yolcu,
Varmadan menzile bir yerde ölür.
Mehlika'nın kara sevdalıları
Vardılar çıkrığı yok bir kuyuya,
Mehlika'nın kara sevdalıları
Baktılar korkulu gözlerle suya.
Gördüler: 'Aynada bir gizli cihan...
Ufku çepçevre ölüm servileri...'
Sandılar doğdu içinden bir an
O, uzun gözlu, uzun saçlı peri.
Bu hazin yolcuların en küçüğü
Bir zaman baktı o viran kuyuya.
Ve neden sonra gümüş bir yüzüğü
Parmağından sıyırıp attı suya.
Su çekilmiş gibi rü'ya oldu! ..
Erdiler yolculuğun son demine;
Bir hayal alemi peyda oldu
Göçtüler hep o hayal alemine.
Mehlika Sultan'a aşık yedi genç
Seneler geçti, henüz gelmediler;
Mehlika Sultan'a aşık yedi genç
Oradan gelmeyecekmiş dediler! ..
Yahya Kemal Beyatlı
Dil kelimesinin günümüzdeki anlamı malum...
Eski Türkçemizde 'Dil' kelimesi 'Gönül' anlamında kullanılırdı. Evet Gönül...
Gönül ilginç bir kelimedir.Şöyle, aslında bu kelime Doğu dillerine mahsus bir ifadedir yani kalp, yürek gibi kelimelerle çeviremezsiniz...
Gönül doğuya aittir...
Dildar, dilaşup, dilbaz, dilay, dilbeste, dilem, dilferah, dilhan, dilnur, dilşah, dilan, dilruba, dilara, dilber... gibi enfes bayan isimleri hep bu gönül ile ilgilidir.
Bu halet ile ey dil sağ olmada alemde
Derd-ü gami dilberle ölmekde letafet var
Baki
işte dil budur..gönül o sevgili ile ölmekle bile hayat bulur...
ve Fuzulı'nin Dil'inden:
Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapim bâd-i sabâdan gayri
Ateş-i dil gönül ateşedir.Aşık gönlünün ateşinden başkasından medet ummaz zaten ona başka kimse de yanmaz... Enfes ifade...
Dil beyti hûdadır onu pak eyle sivadan,
Kasrına nüzul eyler o Sultan gecelerde.
İbrahim Hakkı
Ve Gönül Allah'ın evidir İbrahim Hakkı'nın ifadesinde.Gönlü O'nun dışındaki herşeyden temiz tutmak gerekir.O Sultan gecelerde bu gönüllere iner...
Ehl-i dildir diyemem sinesi sā f olmayana
Ehl-i dil birbirini bilmemek insā f değil
Nefi
Nefi bir hakikati dile getiriyor. Ehl-i dil, yani gönül ehli olmak için sinenin sā f olması gereklidir. Kirden pastan kararmış bir kalbin aşk davasında iddiası olması düşünülemez bile. Ā şıklık aynı zamanda ehl-i dil, yani gönül ehli olmayı da beraberinde getirir.
Dil güzeldir...Dil muhafaza edilmeli korunmalı ve tertemiz tutulmalı... Elbetteki her anlamıyla...
Muhabbetle
Silen Abi... pardon Silebilen Abi demek daha doğru olabilir belki.... neyse..
Aslında bu hadise çok derin yani güç ve gücü kullanma yetkisi... yetkinin ve özgürlüğün sınırı... gibi gibi...
Mesela düşünce özgürlüğü yok diyenler gibi aslında yanlış gibi göeünse de bir bakıma dopru..elbette düşünce değil ifade özgürlüğüdür sınırlandırılmış olan ama bir noktadan sonra düşünce körelmeye başlar...
Sita sakinleri hep sakin mi olmalı yani? ? ? kavga dövüş olmasın tamam... zaten hep bunu söylemedik mi.... site çöplük te olmasınyine tamam... Ama abicim sabahtan beri bir yazıyı arıyorum bir terimi didik didik ettim yine de bulamadım...
Silen Abi iş başında! ! ! !
Yahu Silen Abi bu iş hakkaten zevkli olsa gerek... ne bileyim istediğini siliyorsun istediğin kalıyor....
Nasıl İfade Edilir O Zaman Aziz İnsan?
Yani perspektif meselesi mi demek istiyorsunuz Silen Abi? yani tabloya sizin açınızdan mı bakmak lazım...
Ya bir satır yazı aradım... aylar önce okudum çok etkilenmiştim...yazan kişiye teşekkür edecektim ama Silen Abinin gazabına uğramış.... Niye toptan siliyorsun anlamam ki..... silinecek bu kadar şey varken....
Ya bu ülke güzel ülke tamam da sinir olmamak ta elde değil yani....
Gücü kullanma sorunundan bahsediyordum... Bakınız çok mühim mevzu..Memleketimizde güce son kullanma tarihi varmış gibi bakılır yani otoriteye, erke... Bu yüzden belli aralıklarla kullanmak gerekmektedir bu gücü....Devlet hala millete aynı bakış açısıyla bakar..Baba evlada, öğretmen öğrenciye, patron işçiye böyle bakar... Bu yüzden silinme işine pek kızamıyorum sende bizdensin elbette Silen Abi....
Kimsin, nesin, ne yaparsın bilmem ama işini iyi yapıyorsun vesselam....
Otoriteye pek karşı çıkılmaz bizde...kutsal devlet anlayışından gelir bu...tamam onu da anladık ama şu beni sinir ediyor: Belli süre baskı altında kalınca buna alışmaya başlıyoruz...
Adamlar milletin yazılarnı siliyor yaaaaa...
Uyumayın! ! ! belki de hiçbir yere not almadığınız bir yazınız haber verilmeden siliniyor...
Yahu tamam ahlaki açıdan yanlış olanlar, kavga gürültü çıkaranları anladık ama normal yorumlar da gitmiş....Hakkaten şaşırdım bu sabah....bir cümle aradım ama o da gitmiş..sadce teşekkür edecektim....
Neyse.....
Aslında sadece üniversiteler için değil geniş manada bütün eğitim sistemimiz için eğitimden ziyade istihtam merkezli bir yapıda olduğunu düşünüyorum...
Yani:bu kadar genç nufusu olan ve bunların sokaklarda tehlike olmasını (haklı olarak) istemeyen sistem daha rahat kontrol altına alabilmek ve tehlikesiz! ! hale getirebilmek için birşeylerle meşgul etmesi gerekliliğini farketmiş durumda.
Yoksa herkes farkında ki şu andaki eğitim kalitemiz belki 40 yıl öncesinden bile daha düşük ama önemli olan istihdam olduğu için gençler bir arada ve pasif bir şekilde muhafaza edilmekte....
Eğer yeterli ortam bulunsa pratik eğitim ve mesleki gelişim için inanılmaz bir potansiyel var lakin bu kadar insana ne labaratuar ne atölye ne de kaliteli öğretmen bulmak mümkün değil...
Mesela İst. Edebiyat Fakültesinden beraber mezun olduğum bir arkadaşım öğretmenliğe başladıktan sonra şunu anlatmıştı:
Öğrencilerinden biri tenefüste gelip küçük ünlü uyumunu sorar tabi bizimki unutmuş (fakülteyi bir gün uzun uzun anlatmak isterim) ama hiç bozuntuya vermemiş... Böyle ciddi mevzular tenefüste konuşulmaz deyip daha sonra izah etmek üzere çocuğu göndermiş ardından oturup tekrar çalışmış ve çocuğa anlatmış....
Bir başkadır benim memleketim....bir başkadır benim öğretmenim.....
Muhabbetle
Silinmeyecek yazılar yazmak...
Hmmm...
Mesela bekaret konusunda engin tecrübesi olan arkadaşlar gibi... mesela..porno kültürü...ölü yazar ve şairlerin hayattayken kavgalarını vasiyet telakki edip sağduyu ile devam ettirmek gibi...
Yani ne bileyim... yeni terim girip yorumunu diğer üyelere bırakacak kadar fedakar olmak gibi...
Ha..unutmadan bazı başlıklar altında kavga çıkarıp raiting arttırma da başka bir tutarlılık ve fazilet sahnesi...
Tutarlılık mı? ? bizde ne gezer abii... top on listesine bakın hele aman da aman.........
Ya silen abi bir sen vardın bizi okuyan şimdi sende unuttun be... şimdi toptan siliyormuşsun galiba...
Eeee...sen de haklısın kim uğraşacak iki saat oku sil oku sil falan....
Tutarlılık aslında şudur.... Bir dağa çıkıp kendi halinde akan bir çeşme bulup oturup başında türkü söylemek...
Şehire selam olsun diye...
Ben mi? .... nerde o yürek.........
(