Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • 100.yıl üniversitesi20.09.2007 - 18:25

    üniversitasini soyup soğana çeviren öğretim üyeleri olan üniversite

  • niyet20.09.2007 - 10:46

    niyet hayr akıbet hayr

    Epey bir zaman bu sözün şöyle olduğunu zannediyordum

    Niyet ayrı akıbet ayrı :)

    Gaflet demeyin niyetin ayrı akıbetin ayrı olduğu hiç olmamış mı sanki :)

  • yağmur20.09.2007 - 10:40

    Ben yağmuru hiç sevmem, O çok sever, ben hep yağmura yakalanıp sucuk olurum. O her yağmur yağdığıda ya trendedir ya işyerinde, yada evinde sıcak yatağında...

  • kahve19.09.2007 - 14:06

    Neskafeden hiç hazetmem. Mırra bizim oranın kahvesidir ama acıdır ağırdır içemem. Türk kahvesini de yapmayı içmekten daha çok severim. Ama yanında sütlü çikolata olursa içmek de pek bi zevkli olur hani. O da çikolatanın hatrına :)

  • istiklal marşı17.09.2007 - 16:11

    Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
    Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
    Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
    “Medeniyet! ” dediğin tek dişi kalmış canavar?

  • kese14.09.2007 - 13:15

    içine para altın vs değerli şeylerin konduğu bezden torba ucundaki iplede ağzını büzüp bağlarsın. Ha birde hamam kesesi var ki oraya hiç girmeyelim şimdi :)

  • nazım hikmet14.09.2007 - 11:05

    '25 kilometreden pırırl pırıl moskova'

    Deme cesaretini göstermiş ve bu cesaretinin bedelini ödemiş olan şair

  • Adil14.09.2007 - 11:03

    Olunması çok zor olan

  • 17 eylül 198514.09.2007 - 11:02

    Savaşın başlanıcı, hani ne diyor şair ciğerlerimize giren ilk oksijenle savaş başlar... işte öyle :) yani tevellüddür 17 eylül 1985

  • ismet özel14.09.2007 - 10:37

    'İçimden şu zalim şüpheyi kaldır, ya sen gel ya beni oraya aldır'


    Ağzının bir kıvrımından cesaret bularak

    ter yürekte susayışlar yaratan yağmurlara açıldım

    kalmışsa tomurcuklar önünde sendeleyen çocuklar

    kalmışsa bir kaç ısrar ölümle yarışacak

    onların yardımıyla dünyamıza acıdım.



    Dünya. Çıplak omuzlar üzerinde duran.

    Herkes alışkın dölyatağı bersalarla ağulanmış bir dünyaya

    Benimse dar

    çünkü dargın havsalamın

    gücü yok bazı şeyleri taşımaya.

    Önce kalbim lanete çarpa çarpa gümrah

    sonra kalbim gümrah ırmakları tanımaktan kaygulu

    sakın Styks sularının heyulası sanmayın

    er gövdesinde dolaşan bulutun simyası bu,

    biraz üzgün ve Ömer öfkesinde biraz

    öyle hisab katındayım ki katlim savcılardan sorulmaz

    ne kireç badanalı evlerde doğmuş olmak

    ne ellerin hırsla yaban tutuşu

    ne fabrikalarda biteviye üretilmekte olan kahır

    dev iştihasıyla bende kabaran aşkı

    yetmez karşılamaya.

    İnsanlar

    hangi dünyaya kulak kesilmişse öbürüne sağır

    o ferah ve delişmen birçok alınlarda

    betondan tanrılara kulluğun zırhı vardır

    çelik teller ve baruttan çatılınca iskeletim

    şakaklarıma dayanınca güneş

    can çekişen bir sansar edasıyla

    uğultudan farkedilmez olunca konuştuğum

    kadınların sahiden doğurduğuna

    toprağın da sürüldüğüne inanmıyorum

    nicedir kavrayamam haller içinde halim

    demiri bir hecenin sıcağında eriyor iken gördüm

    bir somunu bölünce silkinen gökyüzünü

    su içtiğim tas bana merhaba dedi, duydum

    duydum yağmurların gövdemden ağdığını.



    Sen ol küçük bir kıvrımdan, bir heceden

    aşk için bir vaha değil aşka otağ yaratan

    sen ol zihnimde yüzen dağınık şarkıları

    bir harfin başlattığı yangın ile söndür

    beni bir ses sahibi kıl, kefarete hazırım

    öyle mahzun

    ki hüzün ciltlerinde adına rastlanmasın.

    İsmet Özel