Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • büyü16.08.2007 - 20:35

    Mısır'da,
    Musa (a.s.) 'dan evvel Mısırlılar, kanunen caiz olan bir büyü kabul ediyorlardı. Bununla beraber kanunen yasak olan büyünün her türlü icra usullerini daha az bilmez değillerdi. Sihirbazların hayata ve ölüme tasarruf ettiklerine, iyi veya kötü cinleri yardım için çağırma gücüne sahip olduklarına ve tabiat kuvvetlerini diledikleri gibi kullanabileceklerine inanıyorlardı.

    Uzak Şark'ta,
    Çinliler büyünün her türlüsüne karşı derin bir alâka besliyorlardı. Konfüçyüs'ten önceki dönemlerde Wu denilen bir tür cadı, devletin sosyal yapısında resmi bir mevki sahibi idi. Büyü usulleri arasında geleceği bilerek geleceğe ait hususları söylemeye, cinleri uzaklaştırmaya alışıyorlardı.

    Yunan-Roma'da
    Görünmez kuvvetleri beşerin iradesine mahkûm kılmak sanatı, Yunan-Roma medeniyetinde Şark'ta olduğundan daha az rağbet bulmuş değildi. Yunan sihirbazları daha çok kendilerine hizmet edebilecekleri ümidiyle yabancı ilâhlara müracaat ediyorlardı. Tesalya kıtası gizli sanatlara mensup en meşhur adamları yetiştirmekle meşhurdu. Büyü, imparator Ogüstüs zamanında, büyük bir ehemmiyet kazanmıştı.

    Yahudilik'te,
    Sihre itikat pek revaçta idi. Perileri davet etmek, şeytanları insanın iradesine mahkûm kılmak, her türlü harikalar, hulâsa medeniyette şöhret bulmuş itikatların bütünü Yahudilik'te mevcuttu. Yahudiler büyü formüllerinde, eski zamanlardaki geleneklerden yahut yabancı dinlerden gelen cin ve peri isimlerini almışlardır.

    İslâm toplumlarında,
    Müslümanlardan bazıları büyüde Yahudilerden, Suriyeliler'den, İranlılar'dan, Keldânîler'den ve Yunanlılar'dan ders almışlardır. Tütsü, tılsım, muska, cadılık, fala bakmak vs. hep oralardan gelmiştir. Müslümanlar cinlere inandıkları için bu inanç sihre inanmaya da yolaçabiliyordu. Rasûlullah (s.a.s.) 'isabet-i ayn'a, yılan sokması ve genellikle hastalıklara karşı rukyayı yani duayı caiz görmüştür. Fakat büyü ile Hz. Peygamber'in (s.a.s.) duası arasında hiçbir ilişki yoktur. Bir takım fal kitapları vardır ki kelime ve harflerin suretiyle geleceği bilmeye çalışırlar.

    Batı dünyasında,
    Bütün milletlerin arşivleri tetkik olununca, büyüye müteallik bu türlü inançlara rastlanır. Keltler, Tötonlar, İskandinavlar, Finler, Doğu milletleriyle bu konuda bir çok esaslı benzerlikler göstermektedirler. Bugün akıl ve mantığın ilerlemesiyle büyünün ortadan kalktığına inanmak pek cesur bir davranıştır.

  • adolf hitler 16.08.2007 - 20:18

    Yahudileri yok edilmesi gereken ırk saymakla yetinmeyip diğer ırklarıda alman ırkından aşağı gören zat..

  • aforizma16.08.2007 - 20:10

    İnsan; ışıkların en güçlüsüyle dünyayı eritebilir.Dünya zayıf gözlere katı görünür, daha zayıf gözler için ise bir yumruğa dönüşür.Daha da zayıfların önünde de utangaçlaşır ve kendisine bakmaya kalkışanları vurup devirir.

    Franz KAFKA

  • aforizma16.08.2007 - 20:08

    insanların başlıca iki günahı vardır; sabırsızlık ve tembellik..
    Sabırsızlıkları yüzünden cennetten kovuldular tembellikleri yüzündense cennete dönemiyorlar...

    Franz KAFKA

  • nazım hikmet16.08.2007 - 20:00

    Yürümek

    yürümek;
    yürümeyenleri arkasında boş sokaklar gibi bırakarak,
    havaları boydan boya yarıp ikiye
    karanlığın gözüne bakarak yürümek..
    yürümek;
    dost omuzbaşlarını omuzlarının yanında duyup,
    kelleni orta yere
    yüreğini yumruklarının içine koyup yürümek..
    yürümek;

    yolunda pusuya yattıklarını,
    arkadan çelme attıklarını bilerek yürümek..
    yürümek;
    yürekten gülerekten yürümek...

    .

    Nazım Hikmet Ran

  • deniz gezmiş16.08.2007 - 19:54

    türkiye'nin bağımsızlığından başka bir şey istemedim ve bu sebeple amerikan emperyalizmine ve işbirlikçilerine karşı mücadele verdik. bundan dolayı ölümden korkmuyoruz. onu ancak işbirlikçiler düşünsün ve ancak onlar kendi canının telaşına düşsün ve ben 24 yaşındayken kendimi türkiye'nin bağımsızlığına armağan etmekten onur duyuyorum.'

    deniz gezmiş-savunma