LâL gibi sustuk... Dal gibi kırıldık hayatta... Ey kalp! Ey suları usul usul yükselen gizli deniz! İçimiz damar damar parçalansa da Dışımız lâl gibi sessiz...
Çok da naziktir kıyamaz hiç kimseye. Mavi boncuk dağıtır seçtiği her güzele, Oturur sonra güzelce kurduğu köşesine... Çok da benzer ama bilmez, Hasan Sabbah'ın cennetine :)))
daha çok olanı aramakta değil,daha az olanın tadını çıkarmakta saklıdır...
bana çay/Şeri'ye kahve ve şamata ikimize :)
-ler ki, demlenişidir sabrın...
İçimde mis kokulu
kızıl bir gül gibi duruyor zaman.
Ama bugün cumaymış, yarın cumartesiymiş,
giden çokmuş, kalan azmış,
umurumda değil...
Bazen;
'EVET' biraz da 'HAYIR' gizler içinde...
Bazen de tamamen 'HAYIR'dır aslında
avazı çıktığınca!
zamanlar, daha bir dokunulmaz oluyor insan...
Daha ağrılı, daha kızgın, daha ince, daha kırılgan...
Daha ağlamaklı, daha karanlık...
İçimde, bir yolculukta tanışıp alıştığım, fakat pek çabuk ayrılmaya mecbur kaldığım bir insana veda eder gibi bir his var,
sevmediğim bir his...
Nasıl çıktığımı bilemediğim,
ardı belli olmayan yollar buza kesmiş, kala kaldım...
LâL gibi sustuk...
Dal gibi kırıldık hayatta...
Ey kalp!
Ey suları usul usul yükselen gizli deniz!
İçimiz damar damar parçalansa da
Dışımız lâl gibi sessiz...
Ölümün olduğu bu dünyada, hiçbir şey çok da ciddi değildir aslında...
Franz Kafka
Çok da naziktir kıyamaz hiç kimseye.
Mavi boncuk dağıtır seçtiği her güzele,
Oturur sonra güzelce kurduğu köşesine...
Çok da benzer ama bilmez, Hasan Sabbah'ın cennetine :)))